PİRHA- İstanbul’da HDP’nin düzenlediği ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nın, “Demokratik Cumhuriyet ve siyasal-toplumsal güçlerin mücadele arayışı” başlıklı oturumu yapıldı. Yapılan konuşmalarda, cumhuriyetçi birikimde solun katkısının büyük olduğu belirtilirken, bugünkü rejimin faşizmin krizi sonucu oluştuğu kaydedildi. Demokratik rejimde de sınıf mücadelesinin süreceği belirtilirken, cumhuriyetin gasp ettiği hakları iade etmesi gerektiği vurgulandı.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) İstanbul Cem Karaca Kültür Merkezi’nde düzenlediği Demokratik Cumhuriyet Konferansı, “Demokratik Cumhuriyet ve siyasal-toplumsal güçlerin mücadele arayışı” başlıklı oturumla devam ediyor.
İkinci günün ikinci oturumunda, Can Soyer “Cumhuriyet ve ötesi: İkinci yüzyıl için mücadele”, Ferda Koç “Cumhuriyet neden demokratikleşemiyor, nasıl demokratikleşir”, Nuray Sancar “Katılımın ötesinde: Halkın demokrasisi, halk cumhuriyetçi için sınıfsal çerçeve”, Kenan Kalyon “Demokratik Cumhuriyet ve üçüncü yol siyaseti” ve Haydar Ergül “Demokratik Cumhuriyet halklara ne vadediyor” başlığında konuşma yapıyor.
SOYER: TÜRKİYE’DE CUMHURİYETÇİ BİRKİMİN OLUŞMASINDA SOLUN KATKISI BÜYÜKTÜR
TİP Parti Meclisi üyesi Can Soyer, “Cumhuriyet ve ötesi: 2. yüzyıl için mücadele” başlıklı sunumunda, “Her türlü cumhuriyet eleştirisi bize içsel olan bir olgunun eleştirisi olmak zorunda. Türkiye’de cumhuriyetin tarihi, bir yanıyla Türkiye sermaye sınıfının cumhuriyetten kurtulma tarihidir aslında. Sermaye sınıfının cumhuriyetten ve onun getirdiklerinden kurtulmak için bir çaba gösterdiğini görebiliriz. Türkiye’de bugün yeni bir cumhuriyet fikrini konuşmaya hazır ve zorunda olduğumuz bugün tüketilmiş bir olgunun değil tam anlamıyla deneyimlenmemiş bir olgunun tartışmasını yürüttüğümüzü düşünüyorum” dedi.
Soyer şunları ifade etti:
“Türkiye’de cumhuriyetçi bir birikim vardır. Solun katkısı çok büyüktür bu dinamiğin oluşmasında. Rejimin geçirdiği radikal dönüşümle beraber bu söz konusu dinamik maddi zeminini kaybetmiş durumda. Yeniden siyasal bir zemin oluşturacak devrimci müdahaleyi bekler durumdadır.
Sosyalistler için bir fırsat görüyorum. Siyasallaştığında çok güçlü bir toplumsal zorlayıcılığı elde edebilecek dinamik var ortada. Fırsatı yaratan şey cumhuriyet fikrine sosyalistlerin kattığı şeydir. Sosyalizm mücadelesinin Türkiye’de yeniden güçlü bir kulvar hale gelmesinde devrimci programda buluşmanın yollarını aramak bizler için bir görev haline geliyor.
Türkiye’de cumhuriyet hakkında yürütülebilecek herhangi bir mücadele saray rejiminin ortadan kaldırılmasına yönelik olmalıdır.
Mutlaka halkın geniş kesimlerini birlikte bir kurucu özne olarak görmek ve bu vasıfla donatmak, halkın öz gücü ve eylemine güvenmek durumundayız.
Cumhuriyet ile birlikte anılan değerlerin açık sınıf çıkarları ile özdeşleştirilmesi gerekiyor. Geçmişten bugüne kadar yaşadığımız tarihsel cumhuriyet deneyiminin eleştirisinin ötesine geçmeli, yeni bir cumhuriyet fikrinin nasıl hayata geçebileceğini tartışmamız ve bulmamız gerekiyor. Tarihsel örneğini aşacak fikrini siyasallaştırmamız gerekiyor.
SANCAR: EMEKÇİLERİN, ALEVİLERİN, KÜRTLERİN OLMADIĞI METİNLER OLUŞTURULUYOR
Yazar Nuray Sancar, “Katılımın ötesinde: Halkın demokrasisi, halk cumhuriyeti için sınıfsal bir çerçeve” başlıklı konuşmasında, “Yöntem ve özne olarak yeni bir demokrasinin nasıl oluşturulabileceğine yönelik tartışmaların çoklaşmasının gerektiğine inanıyorum. Bu konjonktür iki egemen bloğun karşı karşıya geldiği ve çatışmaları yükselttiği bir dönem. Emek ve Özgürlük İttifakı açısından bu iki bloğa sorgulamada bulunmadan eklemlenmesi isteniyor. İkisine mecbur değiliz” dedi.
Sancar, şöyle devam etti:
“Kanuni yollardan kanunun ilgasını yaşıyoruz. Bunun karşısına çıkan blok açısından baktığımızda CHP’nin kendi hazırladığı belge ile Altılı Masa’nın ortak mutabakat metni var. Millet İttifakı’nın vadettiği metinlere baktığımızda ütopya olduğunu görüyoruz. Pazarlık süreçlerine ilişkin hiçbir ibarenin olmaması, toplumsal sözleşmenin tek taraflı olduğunu gösteriyor. Türkiye’de emekçilerin, işçilerin, Kürtlerin, Alevilerin olmadığı metinler oluşturuluyor. Bugün demokrasi, insan haklarından söz edebiliyorsak; yüzyıl boyunca farklı süreçlerde ortaya çıkan sınıf mücadelesinin, kadın mücadelesinin bir ürünüdür. İki tekelleşmiş sermayenin halkın kaynaklarını yeniden bölüşümü için kendileriyle dalaşan bir kesim var. Herhangi bir egemen bloğa eklemlenmemiz söz konusu değil. Karar anının yegane öznesi işçi sınıfının kendisidir.”
KOÇ: BUGÜNKÜ REJİM FAŞİZMİN KRİZİNİN SONUCUDUR
Araştırma Görevlisi, Dr. Ferda Koç da, “Cumhuriyet neden demokratikleşemiyor, nasıl demokratikleşir?” başlıklı sunumunda şöyle konuştu:
“Odanın ortasında bir fil var. Cumhuriyet bir form olarak eridi. Sıfırdan başlama imkanımız var. Odanın ortasında duran kocaman fili yani devleti görmek zorundayız. Devlet özünde bir zorbalık aygıtı. Fili ortadan kaldırmadan demokratik cumhuriyet tartışması yapmanız mümkün değil.
Bugünün diktatörlük problemlerini tartışırken iki yüzyıl önce yapılan bir tahkimat ilişkisinde bir düzeltme ile bugünün sorunlarının çözüleceği kanaatinde değilim.
Bugünkü ‘başkancı faşist’ rejim faşizmin krizinin sonucudur. Bu rejimi ortaya çıkartan krizin kaynağındaki devlet yapısını tarif etmekle başlamalıyız. Bu faşizm, 2. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa ve sömürgelerde kontrolü elde tutmak için oluşturulmuş bir cihazdır. Bu cihaz uzun süre soğuk savaş cihazı olarak iş görmüştür. Savaş sonrası dönemde iç pazarı genişletmek için yeni sömürgecilik programlarının uygulanmasında da iş görmüştür.
“15 TEMMUZ KONTRGERİLLANIN BİR BİRİYLE BOĞUŞMASI OLAYIDIR
15 Temmuz olayını bir darbe girişimi, Gülenciler ile Erdoğancılar arasında kavga olarak düşünmek bugünkü tartışma için bize yol açmıyor. Kontrgerillanın birbiriyle boğuşması olayıdır. Bu krizin yanıtı AKP-MHP koalisyonu ve başkanlık rejimidir. Neoliberalizmin iflası ciddi bir gerçeklik olarak yaşanıyor ama Türkiye’de bu gerçeklik dayanılmaz bir hal almış durumda. Odanın ortasındaki fil, başkancı faşist rejimin çözülmesi sürecinde öyle ortada durmayacak.
Bugünkü şiddet ortamında kitle mücadelesinin büyümesi belki çok mümkün değil ama kitle muhalefetinin damarlarını besleyecek bir kitle çizgisinin üretilmesine ihtiyacımız var. Şu an umutsuz görünen durumu aşacak gücümüz var. Bunu yapabilirsek eğer düzenin siyasi alternatiflerinin bugünkü sağa odaklı hallerinin böyle kalmayacağını göreceğiz. Bu Türkiye halklarının önünde büyük tarihsel bir fırsattır. 14 Mayıs’ta önümüze koyulacak seçim sandığı ile doğmuş bir fırsat değildir. 15 Temmuz’da doğmuş bir fırsattır. Bu devletin temel çarkı bozuldu. Bu ekonominin temek çarkı işlemez halde. Sol bugün Türkiye’de güçlüdür. Bu kriz anını yeni bir kurucu sürecin başlangıç noktasına dönülmesi mümkündür.”
KALYON: DEMOKRATİK CUMHURİYETTE DE SINIF MÜCADELESİ SÜRER
Yazar Kenan Kalyon ise, “Demokratik Cumhuriyet ve üçüncü yol siyaseti” başlığında konuştu.
Kalyon, “Faşizmin kurumsallaşması ortadan kaldırılmadan demokratik cumhuriyetin yolu açılmaz. Demokratik cumhuriyette de sınıf mücadelesi sürer. Egemen sınıfın daha fazla kısıtlandığı koşullarda sürer. Demokratik cumhuriyet henüz sosyal bir cumhuriyet değildir. Sosyal cumhuriyete evrilmelidir. Demokratik cumhuriyet ulusu bir dil, din, etnisite, ırk ile tanımlamaz. Yurttaşlık bağı anayasal bir bağdır. Bütün din ve inançlar karşısında nötrdür. Devleti dinden arındırır. Demokratik cumhuriyetin birliği gönüllü bir birliktir. Ayrılma hakkı mahfuzdur. Yukarıdan resmi bir dil dayatmaz. Bürokrasinin en aza indirildiği bir cumhuriyetidir. Kürt özgürlük hareketinin de ifade ettiği gibi ayrılma hakkı, özerklik sadece etnik bir gruba mahsus gruba olarak düşünülmemiştir. Demokratik bir cumhuriyet günümüzde ekolojik bir sözleşmeyi, kadın kazanımlarını, LGBTİ haklarını, hayvan haklarını içermelidir. Üçüncü yol ezilenlerin tarihsel blokunun inşası yoludur. Kurucu bir süreçtir. Bütün ezilenlerin kurucu bir unsur olarak ayağa kaldırılması, ortaklaşmasıdır” ifadelerini kullandı.
ERGÜL: CUMHURİYET GASP ETTİĞİ HAKLARI İADE ETMELİDİR
Gazeteci Haydar Ergül de, “Demokratik Cumhuriyet halklara ne vadediyor?” başlıklı sunumunda, “Bu cumhuriyet gasp ettiği hakları iade etmelidir. Kürt varlığına yönelik her türlü savaş uygulandı. Bir seçim ile gasp edilen haklar iade edilmez. Bu uzun bir yolculuktur. Günümüzdeki demokratik cumhuriyete yönelebilmek, gasp edilen hakların iade edilmesi için ideolojik mücadele gereklidir. Kapitalist moderniteye alternatif demokratik modernitedir. Ulus devlet tek tipleştirir, homojenleştirir. Sokak örgütlenemezse demokratik cumhuriyete ulaşılamaz.
PİRHA/İSTANBUL
İLGİLİ HABERLER
> ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’ ikinci gününde: Yurttaş yoksa Cumhuriyet de yok- VİDEO
Yoruma kapalı.