PİRHA – Demokratik Alevi Federasyonu, Suriye’nin geleceğine ilişkin Alevi kurumları ve Kürtlerin ortak mücadele içinde olması gerektiğini belirtti. Federasyon, “Biz Aleviler için en güvenli, halklar ve inançlarla yaşamda ortaklaştığımız Rojava’yı korumak herkesten çok bizim görevimiz olmalıdır” ifadesini kullandı.
Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA), Suriye’de yaşanan gelişmelere dair yazılı açıklama yaptı. “Rojava, halkların ve inançların ortak yaşam mekanıdır!” başlıklı yazıda Türkiye’nin Suriye politikaları eleştirildi.
Rojava’daki siyasal oluşumun, tüm toplumları temsil etiğini belirten FEDA, şöyle devam etti:
“Bütün ezilenler, mazlum halklar ve biz Aleviler için umut ve direniş kaynağı olan Rojava, büyük bir saldırı altında olup 21. yüzyılda bir kere daha Kürt soykırımı yaşatılmak isteniyor. Bilindiği üzere son yüzyıl, ulusal devletler kurmak için yoğun savaşlarla geçti. Ulusal ve dinsel paradigmaların sosyal ve siyasal hayata yön verdiği, geçen yüzyılda dünyanın hiçbir parçası yoktur ki ulusal veya dinsel savaşlar yaşamamış olsun. Her kara parçası, egemenlerin ulus devlet paradigmasından dolayı ezilenlerin kanıyla sulandı, sulanıyor.
İŞİD canavarları Kobani’de Kürt halkının kararlı direnişi sonucu kaybetti. Kürt kadını, Kürt gençleri, dört parça Kürdistan’dan Kürt halkı, İŞİD barbarlarına karşı yürekleri avuçlarında etten barikat, birer direniş abidesi oldular. Demirci Kawa gibi Kürt halkı bir kez daha tarihi bir direnişi ortaya koydu.
Rojava’da gerçekleşen kadın devrimi ile halklar ve inançlar özgür ve ortak yaşamda buluştular. Rojava’yı özgürleştiren Kürt halkı ve Kürt Özgürlük Hareketi, vakit kaybetmeden demokratik ulus paradigmasına uygun bir toplumsal ve siyasal sistemi örgütlemeye koyuldular. Her etnik kimliğin, her dinden topluluğun, kadınların, gençlerin, emekçilerin söz karar ve yetki sahibi oldukları halkların ve inançların özgür Rojava’sı bir güneş gibi parıldıyor. Rojava devrimi o gün bu gündür, saldırı altında yok edilme tehdidiyle karşı karşıyadır.
“ROJAVA NAHAK ZİHNİYETİN DAHA KAPSAMLI SALDIRISIYLA KARŞI KARŞIYADIR”
Bütün bu zorluklara ve zorbalıklara rağmen büyük fedakarlık ve ağır bedellerle yaratılan Rojava, kadim coğrafyada varlığını korumanın azmi ve kararlılığındadır. Rojava’da yaşayan Kürtler, Araplar, Türkmenler, Müslümanlar, Alevi ve Ezidi Kürtler, Hrıstiyanlar, Yahudiler ve Asuri ve Süryani halklar ve inançlar, Rojava’yı korumak ve yaşatmak için her türlü fedakarlığı ve direnişi ortaya koymuş, ortak yaşam ısrarını ve ikrarını haykırmaktadırlar. Halkların ortak yaşam iradesi Rojava, bugün nahak zihniyetinin çok daha kapsamlı saldırısıyla karşı karşıyadır.”
“ROJAVA EN GÜVENLİ ORTAK YAŞAM MEKANIMIZDIR”
FEDA’nın açıklamasında, BAAS rejiminin yıkılmasının ardından Türkiye’nin, Rojava’ya dönük planlarına da vurgu yapıldı. TSK’ya ait savaş uçaklarının, Rojava’ya yönelik saldırılarına işaret eden FEDA, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye, başından beri desteklediği İslamcı çetelere hamilik yaparak, onları kendi jeo-stratejisi için kullanmak, mümkün olduğu takdirde de Rojava’yı sınır güvenliği gerekçesi ile işgale kalkışarak, Kürdistan’ı bir bütün ilhak etmek amacıyla Rojava üzerine saldırtmaktadır. Fırat’ın batısından başlayıp El Bab’tan Halep’in kuzeyini sınır alarak İdlip, Efrin, Reyhanlı, Yayladağ ile birleştirerek Akdeniz koridorunu denetiminde tutarak Kürtlere kapatmak istiyor. Türkiye bu nedenle hem HTŞ ile iş tutuyor, hem de SMO’yu harekete geçirerek Fırat’ın batısındaki Kürt siyasal yapısını dağıtmak istiyor. DAİŞ, El Kaide, El Nusra ve diğer selefist Türkmen gruplarından oluşan HTŞ’nin güç biriktirerek BAAS rejimini devirmesi sonrasında oluşturulan geçiş hükümetinin saldırıları sonucu başta Arap Alevileri olmak üzere Durziler, Hrıstiyan ve Ermeniler büyük tehdit altında olup insanlık dışı muamelelerle karşı karşıyadırlar. İdlib ve Halep’ten başlayarak Fırat’ın batısında bunlar yaşanırken, İdlib ve Halep’in kuzeyinde SMO da Kürtlerin katliam ve soykırımında sınır tanımıyor. Sevk ve idaresi Türkiye tarafından yapılan, eğitilip donatılarak SMO olarak sahaya sürülen bu çeteler, Tel Rıfat ve Minbiç’te Kürtlere ve halklara soykırımı yaşatıyor.
“ROJAVA BİZ ALEVİLER İÇİN EN GÜVENLİ ORTAK YAŞAM MEKANIMIZDIR”
Mevcut uluslararası konjonktürde, başta Aleviler ve Kürtler olmak üzere toplumun aklını çelmek için algı oluşturan iktidarın asıl amacı; Kürdistan statüsünü engellemektir. Bu nedenle biz Aleviler için en güvenli, halklar ve inançlarla yaşamda ortaklaştığımız Rojava’yı korumak herkesten çok bizim görevimiz olmalıdır. Bölgede ağır siyasal ve sosyal travmaların yaşandığı bu koşullarda en az güvende olan biz Aleviler için Rojava en güvenli ortak yaşam mekanımızdır.
Alevilerin özgürce yaşadıkları ortak yaşam mekânı Rojava’yı sahiplenmek ve yaşatmak aynı zamanda demokratik ve özgürlükçü laik Suriye’ye giden yolun taşlarını döşemek anlamına gelecektir. Bu temelde de Suriye’nin geleceğine ilişkin Alevi kurumları ve Kürtlerin ortak mücadelede buluşmaları hayati önemde konu olduğunu belirtmek isteriz. Üçüncü dünya savaşının mağdur ve mazlumları, egemenlerin insafına işi bırakmadan kendi kaderlerini belirlemede özne olmalı, demokratik ortak yaşamı inşa etmelidirler. Suriye ve Ortadoğu’nun dizayn edileceği, haritaların yeniden çizileceği, halklar ve inançlara yeni prangaların dayatılacağı bu süreçte, Suriye’ye yaklaşım ve duyarlılık biz farklı toplum kesimleri ve inançlar açısından oldukça önemli olmaktadır.”
“ULUSLARARASI AKTÖRLER SÜRECİN GARANTÖRÜ OLMALI”
FEDA, Suriye’de yeni katliamların yaşanmaması için şu önerilerde bulundu:
“*Suriye’de siyasi ve toplumsal istikrarın sağlanması için Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası aktörler sürecin garantörü olmalıdır.
*Başta Aleviler olmak üzere, Suriye’de yaşayan tüm din ve inanç gruplarının yaşam hakkı ve ibadet özgürlüğü güvence altına alınmalıdır.
*Başta Kürtler olmak üzere, Türkmenler, Asuriler, Ermeniler, Dürziler ve diğer tüm etnik gruplar kimliklerini özgürce ifade etmeli, anadillerinde eğitim görmeli, bölgesel özerk yönetimlerle kendi kendilerini yönetmelidirler.
*Oluşacak olan sistem farklı din ve inançlara özgürlükçü laiklik ve seküler yaşam anlayışı ile yaklaşmalı, din ve inançlara eşit mesafede olmalı, din ve inanç hizmetlerini topluma devretmeli, anayasal güvence altına alınmalıdır.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.