Mezopotamya Ajansı’na konuşan Selahattin Demirtaş, Erdoğan için ‘Gidici’, İnce için ‘Heyecanlı’ dedi.
Türkiye siyasetinde ilk kez cezaevinden Cumhurbaşkanlığı için aday olan Selahattin Demirtaş, cezaevinden sürdürdüğü seçim kampanyasının da sonuna geldi. 4 Kasım 2016’dan bu yana tutuklu bulunan Demirtaş, bu süreçte avukatları aracılılığıyla yaptığı açıklamalar, cezaevindeki ankesörlü telefonla ailesiyle yaptığı görüşmelerle yurttaşlara seslenebildi. Twitter mitingi de yapan Demirtaş’ın bu kampanyası seçim süreci sona erse de uzun süre konuşulacak bir kampanya oldu. Seçimlere 2 gün kala Demirtaş hem kampanya sürecini hem de gündemdeki konulara dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.
Demirtaş’ın avukatları aracılığıyla verdiği yanıtlar şöyle:
Öncelikle uzun zamandır bir araya gelemedik ve halinizi hatırınızı soramadık. Nasılsınız?
Teşekkür ederim, gayet iyi ve moralliyim. Ajansın bütün çalışanlarına selamlarımı, başarı dileklerimizi gönderiyorum.
Parti olarak, aday olarak yüzde kaç bekliyorsunuz?
HDP, 7 Haziran 2015’ten bu yana çok ağır saldırılar altında ayakta kalmaya çalışıyor. Halkın sahiplenmesi ve feraseti ile bunu başardı da. Şimdi dünyanın en yüksek barajını ve aynı zamanda adaletsiz yarışın yarattığı eşitsizliği, AKP’nin hilelerini aşmaya çalışıyor. Halkın bu noktada sahiplenmesinin de HDP’yi parlamentoya en güçlü şekilde taşıyacağına inanıyorum. 7 Haziran’ı aşacak bir potansiyel var, umarım sandıktan da bu sonuç çıkar. Benim hedefim de 2’nci tura kalma tabii, sonrasında da Cumhurbaşkanı seçilmek.
Rakiplerinizi birer kelimeyle tanımlamak isterseniz; nasıl tarif edersiniz?
Muharrem İnce: Heyecanlı
Meral Akşener: Öfkeli
Temel Karamollaoğlu: Sakin
Doğu Perinçek: Hayalci
Recep Tayyip Erdoğan: Gidici
İkinci tura kalır mısınız? Kalırsanız diğer adaylara sunacağınız bir programınız var mı, davetiniz var mı? Siz kalırsanız yol haritanız, kalamazsanız tutumunuz ne olacak?
İkinci tura kalmak için çabalıyoruz tabii ki. Ben 2’nci tura kalırsam muhalefet partilerine ve adaylarına asgari demokratik ilkeleri içeren bir program etrafında uzlaşmak ve ülkeyi birlikte yönetmek için açık bir teklif sunar, bu teklifimi de kamuoyuna açık bir protokole bağlarım.
Önereceğim asgari program da:
1- En kısa zamanda yeni anayasa yapılması, parlamenter sisteme dönüş.
2- OHAL’in kaldırılması, KHK mağduriyetlerinin giderilmesi.
3- İçeride ve dışarıda barışçıl çözüm politikalarının hayata geçirilmesi.
4- Cezaevlerinde haksız yere tutulanlar için yasal düzenlemelerin yapılması.
5- Yargı bağımsızlığı konusunda adımların atılması.
6- İfade, gösteri, örgütlenme, medya özgürlüklerinin güvence altına alınması.
7- Ekonomide üretime dayalı kalkınma programlarının hayata geçirilmesi.
8- Eğitim, sağlık politikalarında vaatlerimizin uygulanması.
9- Kabinenin en az yarısının kadınlardan oluşması.
Benzeri temel ilkesel yaklaşımları içeren bir program ile bu programın nasıl bir hükümet, nasıl bir Meclis bileşeni tarafından hayata geçirileceğini izah eden bir yol haritası sunarım. İkinci tura kalamasam da, HDP olarak diğer adaylardan aşağı yukarı bu şekilde bir yaklaşım görmek isteriz.
25 Haziran sabahı Türkiye sizin Cumhurbaşkanlığınıza uyanırsa, siz dahil içerideki siyasetçiler ve gazeteciler için af düzenlemesi yapar mısınız?
Af olmaz, bu doğru da olmaz. Af suçlular için düşünülebilir. Ama siyaseten içeri atılanlar için yeni ve adil yasal düzenlemeler ile tahliyeler olmalıdır.
İkinci tura Muharrem İnce kalırsa partiniz destekleyecek mi? Ya da İnce ve siz değil de Meral Akşener veya Temel Karamollaoğlu ya da Erdoğan kalırsa destekler misiniz?
Önceki soruya verdiğim cevaptaki ilkesel yaklaşımımız, muhalefetin adayları için geçerlidir. İsme değil, ilkesel yaklaşıma bakarak karar veririz. Ama muhalefet adayları için tabii ki.
Meclis çoğunluğunun muhalefette olduğu şekilde ikinci tura kalınması ve Erdoğan’ın seçilmesi durumunda nasıl senaryo ile karşı karşıya kalırız?
Muhalefet Meclis’te birlikte hareket etmeyi başarırsa, demokrasinin hayata geçirilmesi konusunda ısrarcı olunabilir. Sonuçta kimse Meclis çoğunluğuna uzun süre ayak diretemez. Etkili ve adil yasalar çıkarılarak sistemin önü açılabilir.
Türkiye siyasi tarihinde bir ilk olarak cezaevinden kampanya yürüttünüz, cezaevinden seçim nabzını nasıl tuttunuz, nasıl buldunuz?
Çok zor oldu doğrusu. Buradan tam anlamıyla gündemi takip edebilmek, hakim olabilmek kolay değil. Elimden gelen her şeyi yapmaya çalıştım. İmkânlar çok kısıtlı ve çok az destekle burada çalışabilirdim. Asıl kampanya dışarda milyonlarca gönüllü tarafından yürütüldü. İmkanlarım biraz daha fazla olsaydı, dışarıya belki daha fazla katkım da olabilirdi. Bu kadarını yapabildim işte. Ama halkın öncülüğü ve katılımı bu eksiği giderdi, açığı kapattı diye düşünüyorum.
90’lı yılların Türkiye’sinde özellikle Kürt bölgesinde yaşanan ağır tabloda dönemin Başbakanı olan Tansu Çiller, AKP mitingine katıldı; İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın oğlu da Elazığ’dan AKP adayı oldu. Bu aktörlerin yeniden siyasette görünmesi Kürtlere bu karanlık dönemi hatırlattı. Bu durum size neler hissettirdi?
Erdoğan’ın sonunun Çiller gibi olacağını zaten öngörüyorduk. Tencere yuvarlandı kapağını buldu. Siyasi akıbetinin de Çiller gibi olmasına az kaldı. Bütün katiller bir gün mutlaka cinayet mahalline dönermiş, şimdi hepsinin AKP’de buluşması normaldir.
Avukatlarınız, aileniz düzenli olarak sizinle görüştü; seçim meydanlarında, sokaklarında, stantlarında olup bitenleri paylaştılar, kimisinin sözünü, kimisinin fotoğrafını taşıdılar. Nasıl buldunuz? En çok hangi sözü ve fotoğrafı sevdiniz?
Avukatlarım, eşim ve ailem, danışmanlarım ve Abdullah Zeydan arkadaşım, bu kampanyada en yakın destekçilerim oldular. Yürekten ve inanarak, gerçekten büyük bir emek ortaya koydular. Hepsine teşekkür ediyorum. Fakat asıl güzellikleri stantlarında, seçim bürolarında, meydanlarda halk yarattı. Ayrımsız hepsi de çok güzel ve anlamlıydı. En büyük teşekkürü gençler ve kadınlar hak ediyorlar. Kocaman bir teşekkürü de, cezaevlerinden destek olan tüm arkadaşlara iletiyorum ve elbette özgür basın çalışanlarına da şükranlarımı sunuyorum.
Seçimden önce “Cesaret bulaşıcıdır” dediniz. Seçim sathı mailinde de “Senle değişir” dediniz. Sizce “cesaret” bulaştı mı? Değişir mi?
Acayip bulaştı hem de. Değişim başladı bile, devam ediyor. Kimse de kolay kolay durduramayacak.
Bununla bağlantılı olarak neyi değiştirmek istiyorsunuz, değişime ihtiyaç duyulan ne?
“Biz bir şeyi değiştiremeyiz ki” inancını değiştirmek istiyorum evvela. Sonra da parti içinde gerçek bir demokratik değişim, demokratik işleyiş olmalı diyorum. Bundan sonrasında ise sistemin, rejimin değişimi, demokrasiye evrilmesi için mücadele daha sonuç alıcı ve anlamlı hale gelir. Değişim, önce bizde başlamalı yani.
Şayet “değişim” değil de “statüko” sandıktan çıkarsa, Türkiye’yi ne bekliyor? Ne olur?
Mücadele devam eder, kazanana kadar.
Seçim kampanyası boyunca Erdoğan en çok sizin adınızı meydanlardan zikretti. Meydanlarda olsaydınız Erdoğan’a ne yanıt verirdiniz?
Eş Genel Başkanlarımız her gün benim adıma meydanlardan yanıt verdiler aslında. Medya bunu görmedi ve ambargo uyguladı. Tabii ben dışarda olsaydım, bu ambargoyu bu kadar sert uygulayamazlardı. Sonuçta Cumhurbaşkanı adayı olan benim ve benim sözümü, çok da hasıraltı yapamazlardı. Fakat yine de Erdoğan’la fazla da uğraşmazdım, kendi yapacaklarımızı anlatmayı tercih ederdim.
Seçim güvenliği başından beri en çok tartışılan konuların başında geliyor. Erdoğan basına kapalı toplantıda “HDP’yi baraj altında bırakmanın” taktiklerini verdi. HDP baraj altında kalırsa ne olur, geçerse ne olur?
HDP baraj altında kalırsa AKP en az 70 milletvekilliğini gasp etmiş olur ve ciddi bir meşruiyet krizi yaşanır. HDP barajı geçerse AKP-MHP bloku Meclis çoğunluğunu kaybeder, yeni bir alternatif doğar. Bu sonuçlar, 8 Temmuz’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı 2’nci tur oylamasını da muhalefet lehine etkiler.
Türkiye 25 Haziran’a nasıl bir günle girecek? O gün tarih sayfalarına ne yazılacak, neyin yazılmasını diliyor ve bekliyorsunuz?
Ketıl devrimi.
Sıklıkla “demokrasi ittifakından” söz ediyorsunuz. Demokrasi ittifakını biraz açar mısınız; bu ittifak nasıl olacak, kimler arasında olacak, ne yapacak?
Önceki cevaplarda detaylı olarak ifade ettiğim ilkeler çerçevesinde, muhalefet blokunun genişlemesi, Millet İttifakı ile HDP’nin de yeni bir anlayışla demokratik bir program çerçevesinde işbirliğine gitmesi gerektiğini düşünüyorum.
Seçim kampanyası sona eriyor, son olarak ne söylemek istersiniz?
Son anlar, son saatler seçim kampanyasında önemlidir. Kesin resmi sonuçlar açıklanmadan, kampanya bitmiş sayılmaz. Herkes son ana kadar propaganda, ikna ve örgütleme çalışması ile sandık ve oy güvenliği çalışmalarını sürdürmelidir. (MA)
Yoruma kapalı.