PİRHA- DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında konuştu. Sırrı Süreyya Önder’in durumunun stabil olduğunu belirten Bakırhan, mevcut sürece ilişkin de konuştu. Bakırhan, “Silahlar elden çıkmalı ama zihinlerde de silahsızlanma olmalı. Ret ve inkar da zihinlerden çıkmalı” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi.
Kalp krizi ve ciddi bir ameliyat geçiren ve tedavisi yoğun bakımda süren Sırrı Süreyya Önder için “görülmemiş bir dayanışma ve sahiplenme ortaya çıktığını” söyleyen Bakırhan, “Sırrı Süreyya Önder’in birleştirici gücü barışın da ortak paydası oldu. Barışın şifası önce Sırrı arkadaşımıza, sonra bütün ülkeye yayılsın, umut büyüsün, yaşam büyüsün” dedi.
KÜRT GAZETECİLER GÜNÜ’NÜ KUTLADI
Bakırhan, 22 Nisan Kürt Gazeteciler Günü’nü kutlayarak, “O günden bugüne, 22 Nisan Kürt Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor. 127 yıl önce sürgünde başlayan Kürt gazeteciliği, bugün de son derece zor koşullar altında varlığını ve çalışmalarını sürdürüyor. Bu coğrafyada hakikatleri yazma çabasında olan çok sayıda gazeteci katledildi; birçok gazeteci, gerçekleri yazdığı için ömrünü hapishanelerde geçirdi. Özgür gazetecilik geleneğinden taviz vermeyen, hakikatleri yazma konusunda kararlılık gösteren tüm özgür basın emekçilerini Apê Musa şahsında saygıyla anıyor, Kürt Gazeteciler Günü’nü kutluyorum” dedi.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER’İN DURUMU
Bakırhan, DEM Parti İmralı Heyeti Sırrı Süreyya’nın sağlık durumuna işaret ederek, “Geçtiğimiz hafta çok talihsiz bir olay yaşadık. Meclis Başkanvekilimiz, İmralı Heyeti üyemiz, aynı zamanda barış için büyük emek veren bir barış emekçisi olan Sayın Sırrı Süreyya Önder, çok ciddi bir kalp krizi geçirdi. Hemen hastaneye kaldırıldı ve büyük bir operasyon geçirdi. Biliyorsunuz, Sırrı Süreyya Önder barış çalışmalarını yürütüyordu; İmralı Heyeti üyesiydi. Birçok rahatsızlığı bulunmasına rağmen asla çalışmalardan geri kalmadı, sağlık sorunlarına rağmen çalışmalara aktif bir şekilde katıldı. Umarız en kısa zamanda iyileşir, aramıza döner ve kaldığı yerden daha güçlü bir şekilde mücadeleye devam eder. Buraya gelmeden önce hem hastane yönetimiyle hem de hastanede bulunan arkadaşlarımızdan bilgi aldık. Durumu stabil, yani hâlâ direniyor, mücadele ediyor. Bu durumu yenmeye çalışıyor. Yeneceğine olan inancımızla, bir kez daha ailesine, sevenlerine ve partimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum” diye konuştu.
“GÖRÜLMEMİŞ BİR DAYANIŞMA VE SAHİPLENME ORTAYA ÇIKTI”
Bakırhan, şöyle devam etti:
“Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. İlk günden beri Türkiye’nin bütün renkleri, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri hastane önündeydi. Mesaj gönderdiler, bizi aradılar. Sırrı Süreyya Önder’in sağlık durumunu yerinde incelediler, ilgilendiler. Gerçekten görülmemiş bir dayanışma ve sahiplenme ortaya çıktı. Bu vesileyle, süreci en başından beri takip eden, bizi arayan ve soran Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’a, ana muhalefet partisi genel başkanına, siyasi parti genel başkanlarına ve yöneticilerine, bileşen partilerimize, ittifak güçlerimize dayanışmalarından ve sahip çıkmalarından dolayı teşekkür ediyorum.
“BARIŞIN ORTAK PAYDASI OLDU”
Sayın Mesut Barzani şahsında, bizi yurt dışından arayan siyasi parti liderlerine, siyasetçilere, sanatçılara da teşekkür ediyorum. Türkiye’nin ve Kürdistan’ın birçok yerinden kurumlar ve kişiler bizi aradı. Dünyanın her yerinden mesajlar aldık. Ayrıca aydınlar, sanatçılar, demokratik kitle örgütleri, bireyler, kadınlar, gençler; herkes oradaydı, bizimle dayanışma halindeydi. Bu nedenle ilgilenen, arayan, soran herkese bir kez daha teşekkürlerimi iletiyorum. Sırrı Süreyya Önder’in sağlığına kavuşması için canı gönülden emek veren hastane çalışanlarına ve doktorlarına da şükranlarımı iletmek isterim. Bir kez daha gördük ki tüm farklılıklara rağmen insanlar, Sırrı arkadaşımızın sağlık durumu etrafında ortak bir duyguda buluştular. Bu, gerçekten çok kıymetlidir. Sevgili Sırrı’nın birleştirici gücü, aynı zamanda barışın da ortak paydası oldu. Sadece hastalıklarda, acıda ve tasada değil; çok önemli günlerde, barış sürecini tartıştığımız bu dönemde de ortak duygu ve dayanışma içinde olmayı umuyor ve istiyoruz.
“TOPLUMUN BARIŞLA KURDUĞU BAĞ HALA GÜÇLÜDÜR”
Sırrı Süreyya Önder arkadaşımız barış için gösterdiği çabaya, halklar için yürüttüğü mücadeleye hepimiz tanıklık ettik, hepimiz şahidiz. Sırrı arkadaşımızın hastalığıyla birlikte ortaya çıkan bu büyük dayanışma, halkların gönlündeki yerini bir kez daha gözler önüne serdi. Tüm bu yaşananlar bize bir gerçeği gösterdi; Toplumun barışla kurduğu bağ hâlâ güçlü. Toplum hala canlı ve güçlü bir şekilde, Sırrı Süreyya Önder şahsında barışa verilen emeği sahiplendi. Bu çok değerli, çok kıymetliydi. Milyonlarca insan, onun sağlığını kendi sağlığı gibi hissetti ve öyle değerlendirdi.
“ARTIK BARIŞIN TAKVİMİNİ ÇEVİRELİM”
Bu dayanışmada gerçekten çok berrak ve sade bir umut vardı. Siyaset yoktu. Bu dayanışmada barışa güçlü bir refakat vardı. Biz bunu çok önemsiyoruz. Çünkü biliyoruz ki barış, aynı zamanda sağlıktır. Barış, bir toplumun iyileşmesidir. Barış, toplumsal şifadır. Bu ülkenin her karışında, her köyünde, her parça toprağında barış uğruna bedel ödemiş insanların canları vardır. Biz takvim yapraklarını çevirdiğimizde, emin olun, her gün yitirdiğimiz insanları o takvim günlerinde anıyoruz. Artık istiyoruz ki, bundan sonra çevirdiğimiz takvimlerde yitirdiğimiz insanlar değil, barışın tarihi yazılsın. Artık barışın takvimini çevirelim.
BARIŞ TÜRKİYE İÇİN TERCİH DEĞİL ZORUNLULUKTUR
Hem dünyada hem de bölgemizde fırtınalı bir dönemden geçiyoruz. Küresel dengeler alt üst olmuş durumda. Büyük güçler arasında kıyasıya bir kavga, kıyasıya bir rekabet var. Böylesi bir dünyada, hala iç barışını kuramamış, siyasetini normalleştirememiş, hukukun işlemediği bir ülkenin ayakta kalması çok zorlaşır. Ayağını yere sağlam basmayan bir ülke, emin olun fırtınalarda savrulur. İşte tam da bu nedenle bugün Türkiye için barış ve demokratik toplum süreci, sadece bir tercih değil, bir zorunluluktur. Bu süreç, Türkiye’nin en büyük şansıdır. En büyük fırsatıdır. Umarım bu şans ve fırsatı hep birlikte değerlendiririz.
“BARIŞ DALGASINI ISKALARSAK 85 MİLYON CEREMESİNİ ÇEKERİZ”
İç barışını sağlamış bir Türkiye, 85 milyon insanıyla bu fırtınalara hazır olur. Büyük şair Shakespeare, yapmış olduğu ilk oyunda aynen şöyle der: ‘İnsan ilişkilerinde gelgitler vardır. En yüksek dalgayı doğru zamanda yakalayan başarıya ulaşır.’ Biz de diyoruz ki içinden geçtiğimiz bu barış süreci tam da böylesi bir dalgadır. Doğru zamanda 85 milyonla bu dalgayı yakalarsak, bu ülkenin kaderini değiştiririz. Bu ülke demokrasi ve adaletle buluşur. Ama bu barış dalgasını eğer elimizden kaçırır, ıskalarsak, emin olun 85 milyon olarak en başta ekonomisinden demokrasisine kadar birçok ceremesini çekeriz. Dolayısıyla Shakespeare’in dediği gibi, bu dalgayı yakalayabileceğimiz en önemli aşamadayız. Umarım herkes, bu dalgayı yakalamak için siyasi iradesini ortaya koyarak Türkiye’yi yeni döneme demokratik bir zemine kavuşturuz. ”
“ÖCALAN SÜREÇTEN UMUTLU”
Dün heyetimiz Sayın Öcalan ile görüşmek için İmralı Adası’na gitti. Verimli, önemli ve değerli bir görüşme gerçekleştirdi. Elbette görüşmenin önemli bir gündemi Sırrı Süreyya Önder’in sağlık durumu olmuştur. Sayın Öcalan geçmiş olsun dileklerini iletmiştir. Çok önemli bir aktör olduğu için üzüntülerini belirtmiştir. Ancak yürütülmekte olan ve ivme kazanması gereken çözüm tartışmaları ile sürecin genel değerlendirmesi de aynı şekilde ele alınmıştır. Bu kapsamda Sayın Öcalan’ın yüksek bir tempoda ve yüksek bir moral ile çalışmalarını sürdürdüğünü arkadaşlarımız bizlere ilettiler. Sayın Öcalan önümüzdeki haftalarda sürece ivme kazandıracak gelişmelerin yaşanmasının herkesin ortak beklentisi olduğunu dile getirmiştir. O da süreçten umutlu. Önümüzdeki günlerde bu sürecin ivme kazanacağını düşünüyor. Sayın Öcalan’ın çalışmalarını bu çerçevede yaptığını arkadaşlarımız bizlere aktarmıştır. Yapılan görüşme kurullarımız tarafından değerlendirilecek ardından kamuoyuna bu görüşmeyle ilgili bir açıklama yapılacaktır.
HASTA TUTUKLULAR
İktidara da muhalefete de sesleniyoruz: Türkiye siyaseti artık normalleşmeli, barış süreci ivme kazanmalı ve devlet demokrasiye duyarlı bir hale gelmelidir. Başta infaz kanununda ve cezada adalet olmak üzere yasal düzenlemelerin yapılması, hasta tutsaklardan siyasi nedenlerle cezaevinde tutulanlara kadar cezaevlerinin boşalması Türkiye’ye rahat bir nefes aldıracaktır. Gelin, hep birlikte bu ülkenin yolunu açalım.
YENİ ANAYASA ÇAĞRISI
Nasıl ki sağlam bir çınar kökleriyle dimdik duruyorsa, bu ülke de köklerindeki çoğulculukla yeşerecek. Tarihsel korku ve önyargılardan çıkmak görev olarak önümüzde duruyor. Silahlar devreden çıkmalı. Sadece eldekiler değil, zihinlerde de bir silahsızlanma olmalı, ret ve inkar son bulmalı. Gelin, 23 Nisan’ın yapıcı ve ortaklaştırıcı ruhunu yeniden canlandıralım. Demokratik ulus mutabakatıyla eşit, adil, demokratik bir anayasa yaparak gelecek yüzyılı birlikte inşa edelim.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.