PİRHA – DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Meclis Grup Toplantısında yaptığı konuşmada “Türkiye ve Ortadoğu halklarının kaderini değiştirecek yeni bir başlangıcın eşiğindeyiz” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Meclis grup toplantısında konuştu.
Tuncer Bakırhan’ın öncelikli gündemi, belediyelere atanan kayyımlar oldu. Bakırhan, “Barışı nasıl sağlarız, barışa nasıl ulaşırız derken kayyım atamaya devam ediyorlar. Bu gaspçı ve inkarcı anlayış nereye kadar devam edecek? Kars en renkli kentlerden biridir. 10-12 inanç grubu bir arada yaşıyor. Kars’ta güzel bir söz var; ‘Ekmek yediğin sofraya bıçağını saplamayacaksın. Yoksa sana namert derler.’ Bu söz halkların birlikte yaşaması ve bahsettiğim o tarihsel ilişkilerden süzülerek gelen bir sözdür. Anadolu’ya ilk Kars’tan girdiler. O kapıları çalarak da girebilirlerdi ama kırarak girdiler. Bu kapıları kıran ve Kağızman’ın yerlisinin, Terekemesinin, Azerinin iradesini gasp eden anlayışı kınıyorum. Bu yol, yol değildir. İnsan biraz çekinir, sakınır. Bu yol değil, bu yoldan vazgeçin, kayyımları geri çekin.” diye konuştu.
“YENİ BİR BAŞLANGICIN EŞİĞİNDEYİZ”
Bakırhan, konuşmasının devamında şu konulara değindi:
“Bir dönüm noktasındayız. Türkiye ve Ortadoğu halklarının kaderini değiştirecek yeni bir başlangıcın eşiğindeyiz. Hepimizin on yıllarını etkileyecek bir dönüm noktasındayız. Yüz yıl önce kurulan modern ulus devlet, kurtuluş ruhuna ters düştü. Devlet ile halk arasına derin bir uçurum oluştu. Halk kendi devletine yabancılaştı. Aidiyet duygusunu yitirdi. Halktan kaynaklı bir şey yok. Sistemin ötekileştiren, reddeden, inkarcı politikası yüzünden halk yabancılaştı. Devlet her fırsatta demokrasiden, haktan, hukuktan, özgürlüklerden kaçtı. Yüz yıldır tek tipleştirmeye çalıştı. Nasıl Kağızman’daki halkları tek tipleştiremediyse, bir türlü bunu başaramayacak. Türkiye halkları Kürtler başta olmak üzere yüz yıldır mücadelesiyle bu tektipleştirmeye, tek kimliğe sığmadı. Kendi rengi ve kimliğiyle var oldu.
Bugün artık demokratik müreffeh bir Türkiye’de yeni bir asra yelken açabiliriz. Bunun koşulları var. Biraz samimi olsalar emin olun önümüzdeki günlerde bu dediğimiz konular Türkiye’nin temel gündemi olacak. Bu gülünç, kötücül aklın ortaya koyduğu pratikleri belki bugün buralarda tartışmayacağız. İnanın isimlerimiz, dillerimiz, bulunduğumuz odalar farklı olabilir, ama çektiğimiz acının yükü hepimiz için aynıdır. Döktüğümüz gözyaşlarının rengi aynıdır. Hakkari’deki Kürt genci toprağa düştüğünde annesinin döktüğü gözyaşı ile Edirneli genç toprağa düştüğünde annesinin döktüğü gözyaşlarını kim ayırabilir? İşte bütün renklerin içerisinde olduğu bir Türkiye’yi ilmek ilmek hep birlikte dokumak bizim elimizde. Biz buna varız, yıllardır bunun için mücadele ediyoruz. Sadece kendi renklerimizi nakşedelim demiyoruz. Birlikte nakşedelim. Ehmedê Xanî’yi de nakşedelim, Aşık Veysel’i de nakşedelim. Çobanoğlu’nu da Mahsuni’yi de nakşedelim. Ama onlar tek bir şeyi nakşetmeye çalışıyorlar onun da Türkiye’yi getirdiği noktayı hep birlikte yaşıyoruz. Birlikte yaşamak, birlikte kazanmak demektir. Birlikte yaşamaktan bu ülke gerçekten ne kaybetti, onu bilmiyorum. Ama bir şey kazanmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
“HERKESİN GÖZÜ ABDULLAH ÖCALAN’DA”
Herkesin gözü Sayın Öcalan’ın yapacağı çağrıya çevrilmiş durumda. Dünyanın dört bir yanından bize mesajlar, sorular geliyor, büyük bir merak ve heyecan var. Milyonlarca insan bu sefer çözüm olsun diye dua ediyor. Emin olun Türk, Kürt, Azeri, Terekeme fark etmiyor çünkü bu halk artık barış, adalet, özgürlük istiyor; kavga etmeden birlikte yaşamak istiyor. Basından da takip ettiniz İmralı heyetimiz yakın zamanda Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bir ziyaret gerçekleştirdi. Çok önemli temaslarda bulundu. Öte yandan Eş Genel Başkanımız Sayın Tülay Hatimoğulları, bir heyetle birlikte Avrupa’da diplomasi faaliyetleri yaptı. Sadece Çanakkale’den Ankara’ya kadar değil, Ortadoğu’dan Avrupa’ya, Avustralya kıtasına kadar barışın diplomasisini yürütüyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun bir Kürt, Türk, Alevi nerede yaşıyorsa onlara ulaşmaya çalışıyoruz. Barışı anlatmaya çalışıyoruz. Bu sürece desteklerini istiyoruz.
Federe Kürdistan Bölgesi’nde Sayın Mesut Barzani, Sayın Bafıl Talabani, Sayın Kubat Talabani, Sayın Neçirvan Barzani, Sayın Mesrur Barzani ve YNK Başkanlık Divanlık Divanı üyesi Şehnaz İbrahim Ahmed ile çok önemli görüşmeler yaptı heyetimiz. Ulusal birlik adına tarihi adımlar atıldı. En önemlisi Kürt halkının önemli liderlerinden Sayın Mesut Barzani, yaptığımız görüşmede Sayın Öcalan’ın çözüm perspektifine güçlü bir destek sunduğunu açıkça ifade etti. Bu tarihi bir duruştur. Kürtler bir arada, birlikte. Bütün Kürt siyasetini ayrıştırma politikalarınıza rağmen Sayın Mesut Barzani ve Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki bütün siyasetçiler, barıştan yana olduğunu ve Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu çözüm perspektifini desteklediklerini söylediler. Bu tarihi duruşa değer, kıymet verin.
“HERKES BARIŞA ULAŞMAYA SABIRSIZLIKLA BEKLİYOR”
Hewlêr’den Amed’e, Mardin’den Kobanî’ye ve Kirmanşah’a kadar bütün Kürtler ‘barışa hazırız’ diyor. Ne güzel bir tablo. Türkiye’nin dört bir yanında bütün halklar ‘barış olsun’ diyor. Herkes barışa ulaşmaya sabırsızlıkla bekliyor, sokak hazır, toplum hazır. Dünyanın dört bir yanında insanlar bu çözüme destek veriyor. Peki iktidar da barışa hazır mı? İktidar da barışa hazırsa halkların demokratik geleceğini birlikte inşa edebiliriz. Demokratik cumhuriyeti birlikte inşa edebiliriz. Kimse unutmasın, hukuk ve özgürlükten yoksun bir toprakta ne devlet ne de insanı mutlu olur. Yıllardır hukukun ve adaletin olmadığı bu ülkeden ne toprak ne taş ne ova ne ağaç ne de insan mutlu olmadı. Toprağın ve insanın mutluluğu demokrasiden geçiyor.
Bugün Türkiye tarihine damgasını vuran iki önemli günün haftasındayız. 28 Şubat darbe girişimi ve 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı’nın yıl dönümünün olduğu haftanın içerisindeyiz. 28 Şubat hem demokrasinin kesintiye uğradığı darbe tarihini hem de Kürt sorununda barış umudunun yeşerdiği Dolmabahçe ruhunu hatırlatıyor. Sayın Erdoğan kongresinde ‘köküne küs ağaç yeşermez’ diyordu. Buyurun bu ülkeyi yeniden hep birlikte yeşertmek için önce tarihimizle yüzleşelim, barışalım. Ortak paydalarda buluşalım. Unutmayalım, tarih sadece geçmişin aynası değil, bugünün de aynasıdır. Kürt sorununun çözümü aynaya bakmaktan geçer, aynayı kırmaktan geçmez. Gelin bir de tarihin projeksiyonunu bu kez 104 yıl öncesine çevirelim. 1921 Anayasası’na bakalım. 1921 Anayasası’nın birçok eksiği var. Ama Türkiye tarihinde yerinden yönetimi esas alan tek anayasadır. Özellikle Kürtlerin ve diğer halkların, kimliklerin, dillerine ve yerel yönetimlerine saygı gösteren bir anlayış var. Rotamız demokrasi, rehberimiz barış olsun diyoruz.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.