PİRHA – Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Dersim Katliamı’nın 87. yıldönümüne dair açıklama yaptı. Dersim Katliamı’nın asimilasyon politikalarıyla sürdürüldüğüne vurgu yapan DEM Parti, “Organize eden ve bizzat sorumluluğu olan tüm siyasi aktörler bu kıyımın failleridir” ifadelerine yer verdi.
4 Mayıs 1937’de Bakanlar Kurulu’nun Dersim’de Tenkil Harekatı kararı ardından başlatılan katliam sonucu resmi rakamlara göre 13 bin, yerel kaynaklara göre 50 binden fazla insan katledildi. On binlerce Dersimli de göçe zorlandı.
DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu Eş Sözcüleri Yüksel Mutlu ile Mahfuz Güleryüz, Dersim Katliamı’nın yıldönümü nedeniyle yazılı açıklama yaptı.
“SORUMLULUĞU OLAN TÜM SİYASİ AKTÖRLER, KIYIMIN FAİLLERİDİR”
“Dersim Katliamı asimilasyon politikalarıyla sürdürülüyor” başlıklı yazıda Dersim’e düşmanlığın nedenleri arasında “Kızılbaş-Kürt kimliği” işaret edilerek şu açıklama yapıldı:
“Tarih boyunca baş eğmeyen ve özgür olmayı yaşam şekline dönüştüren Dersim, Osmanlı’dan günümüze kadar hemen hemen tüm iktidarların saldırılarına maruz kaldı, zapt edilmesi gereken bir coğrafya olarak görüldü. Padişahların hâkim olmak için ferman çıkardığı, şeyhülislamların ‘katli vaciptir’ dediği Dersim’e yapılan operasyonların sayısı bilinmiyor.
25 Aralık 1935 tarihinde çıkarılan 2884 sayılı “Tunceli Vilayeti’nin İdaresi Hakkında Kanun” Tedip ve Tenkil Harekâtı için zemin haline getirildi. Dönemin resmi raporlarındaki “Dersim asileri”, “eşkıyalar”, “Dersim bir çıbandır” şeklindeki tanımlamalar ile Kazım Karabekir’in Mustafa Kemal’e yazdığı mektupta “ya ıslah, ya da iflah edilmelidir” değerlendirmeleri, gerçekleştirilecek korkunç katliamın habercisiydi. Dördüncü Umumi Müfettiş Abdullah Alpdoğan tarafından uygulamaya konulan “Tunceli Kanunu” ile Dersim Tertelesi’nin fitilini ateşleyen tekçi zihniyet, 4 Mayıs 1937’de alınan Bakanlar Kurulu kararıyla da tarihin en kanlı katliamlarından birine imza attı. 15 Kasım 1937’de Pir Seyid Rıza, oğlu ve tüm yol arkadaşları Elazığ’da kurulan bir mahkeme tarafından idam edildi.
Dersim’e düşmanlığın nedenlerinden biri de kuşkusuz halkın “Kızılbaş-Kürt kimliği” ve bu eksende sürdüğü özgür-bağımsız yaşam arayışıdır. Dersim Tertelesi; 1925’deki Şark Islahat Planı’nın bir parçası olan Kürtleri Türkleştirmek, direnenleri ise katletme politikasının en acı sonuçlarından birisidir. Katliam politikaları daha sonra asimilasyonlarla sürdürülmüştür. Kürt-Alevilerin (Rê-haq inancının) merkezi olan Dersimli canlarımızın kadim inançları Cumhuriyetin kuruluş süreciyle birlikte yasal ve anayasal olarak yok sayılmış, kimi dönemlerde yasaklanmış, inanç merkezlerine el konulmuş, kapılarına kilit vurulmuş, yıkıma uğramış ve Pir Seyit Rıza gibi birçok inanç önderleri cezalandırılmıştır. Osmanlı’dan Cumhuriyete, Alevilere yönelik topyekûn bir asimilasyon politikası uygulanmıştır.
“DERSİM TERTELESİ, BU ÜLKENİN KARANLIK TARİHİNİN AYDINLATILMAMIŞ SAYFASIDIR”
Dersim Tertelesi, hala bu ülkenin karanlık tarihinin aydınlatılmamış ve yüzleşilmemiş bir sayfası olarak duruyor. Organize eden ve bizzat sorumluluğu olan tüm siyasi aktörler bu kıyımın failleridir. Dersim’de yaşanan kırım için özür dilediğini belirten AKP iktidarı, bu acıların telafisi için hiçbir şey yapmadığı gibi katliamın devamı olan asimilasyon politikalarını da sürdürmektedir. Dersim’in dili, inancı ve coğrafyası üzerindeki yasaklar hala devam etmektedir. Dersim halen tek dil, tek din uygulamalarıyla asimile edilmeye çalışılmaktadır. Bu tür uygulamalardan vazgeçilmesi toplumsal barışımız için vazgeçilmezdir. Anadolu ve Mezopotamya’nın tüm etnik ve inanç kimlikleri ortak değerlerimiz olarak korunmalıdır. Bunun için de her şeyden önce Dersim Tertelesi ile yüzleşmek amacıyla yıllardır gizli kalan arşivlerin açılıp inceleneceği bir hakikat komisyonu kurulmalıdır. Dersim’de kırımdan geçirilenlerden geriye kalanların kayıp çocuklarının kimlere verildikleri ve nerede oldukları araştırılmalıdır. İdam edilen önderlerin ve katledilen mazlum halkın mezarları bulunmalı ve Dersim ismi iade edilmelidir. Dersim coğrafyasındaki tüm canlıların ortak yaşam alanları olan Munzur topraklarındaki baraj projelerine son verilmelidir. Her yıl belirli güçler tarafından tekrarlanan orman yangınlarının Dersim’in ekosistemini daha fazla tahrip etmemesi için karanlık güçler Dersim’in doğasından ellerini artık tamamen çekmelidir.
“DİZ ÇÖKMEYEREK BUGÜNE GELDİK”
Koçgiri’den Dersim’e, Maraş’tan Roboski’ye kadar tüm katliam ve soykırımlarla yüzleşmeden egemen tekçi faşizmin devam ettirilmesi, yenilerinin yaşanmasına cesaret vermiştir. Biliyoruz ki bu katliamlarla yüzleşmek, devletin kendi suçlarıyla yüzleşmesi ve aslında bugün bu suçların tekrar işlenmemesi demektir.
80’li yaşlarında katledilen Seyid Rıza ve çocukları başta olmak üzere bu katliamda kurşunlanan, süngülenen, bombalanan, uçurumlardan atılan, yakılan, zehirlenen, idam edilen, katledilen, sürgün edilen on binlerce mazlum insanımızın acılı hatıralarını yüreğimizin derinliğinde hissediyoruz. Yitirdiklerimizin onurlu mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz. Seyid Rıza ve yol arkadaşlarının ve Dersim halkının katliamlara karşı geliştirdiği tarihi direnişi sahipleniyoruz. Diz çökmeyerek bugüne geldik, bu soykırımlar aydınlanana kadar mücadele edeceğiz!”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.