Alevi Haber Ajansi

DEM Parti, ana dil hakkı üzerindeki engellere dair Meclis Araştırma Önergesi sundu

PİRHA – DEM Parti, ana dil hakkı üzerindeki engellerin araştırılması amacıyla Meclis Araştırması için önerge verdi. Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ile Sezai Temelli imzalı önergede, “Türkiye’de Kürtçe eğitim, anayasal bir hak olmasına rağmen uygulanmamaktadır” denildi. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ile Sezai Temelli, Kürtçe başta olmak üzere Türkiye’deki farklı dillerin eğitimde, mahkemelerde, hastanelerde kullanımının yasalarla güvenceye alınmasını talep etti. DEM Parti Grup Başkanvekilleri, anadil hakkı üzerindeki engellerin tüm boyutlarıyla araştırılması ve önündeki engellerin kaldırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (TBMM) Meclis Araştırması açılması için önerge verdi.

“ANADİL, BİREYİN KİMLİĞİNİN VE KÜLTÜRÜNÜN TEMEL TAŞIDIR”

DEM Parti Grup Başkanvekilleri, Anayasanın 42. Maddesine işaret ederek “Kimse, dil, ırk, din ve cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin eğitim ve öğretim görme hürriyetine sahiptir” hükmünü hatırlattı. Anadil hakkı üzerindeki engellerin tüm boyutlarıyla araştırılması ve önündeki engellerin kaldırılması amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzüğün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını isteyen Gülüstan Kılıç Koçyiğit ile Sezai Temelli, şu yorumda bulundu:

Dil, insanlığın var oluşunun en temel yapısını oluşturur. İnsanın düşünme yetisi dille somutlaşır. Anadil ise bireyin doğduğu andan itibaren annesinin ve doğal çevresinin kendisiyle konuştuğu, duygu ve düşüncelerini paylaştığı, iletişime girdiği, olayları ve yaşamı anlamlandırdığı dildir. Anadiliyle bağı kesilmiş bir bireyin anlamlar dünyası parçalanır. Okul çağına gelene kadar anadiliyle bilgi üreten ve anlam dünyası oluşturan çocuklar hiç bilmedikleri bir dille eğitime zorlandıklarında, anlam dünyalarında bir çöküntü meydana gelmektedir. Anadil ise bir insanın ilk öğrendiği, kendini en iyi ifade ettiği, bireyin kimliğinin ve kültürünün temel taşıdır. Bu hak, insan haklarının temel bir parçasıdır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi başta olmak üzere pek çok uluslararası sözleşmede ve insan hakları belgesinde yer alır.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 2. Maddesi şu şekildedir: “Herkesin, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğum veya başka bir durum bakımından ayrım gözetilmeksizin, bu Beyannamede yer alan bütün haklara ve özgürlüklere hakkı vardır.” Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 27. Maddesi de “Azınlık mensupları, kendi dillerini kullanma, kendi kültürlerini uygulama ve kendi dinlerini uygulama özgürlüğü gibi, diğer haklar ile birlikte, bu Sözleşmede tanınan haklardan eşit şekilde yararlanma hakkına sahiptir” demektedir. Yine Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. Maddesi “Bu Sözleşmenin tadilatlarını kabul eden ve Yüksek Sözleşme Mahkemesinin yargı yetkisini tanıyan Yüksek Taraflardan her biri, kendi yasal düzenlemelerinde, ırk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğum veya başka bir durum bakımından ayrım gözetilmeksizin, bu sözleşmede öngörülen hak ve özgürlüklerin herkes tarafından sağlanmasını ve uygulanmasını güvence altına alacaktır” ifadesi yer almaktadır.”

TEKÇİ KÜLTÜR POLİTİKALARI!

DEM Parti’nin gündeme getirdiği Meclis Araştırması’nın “Gerekçe” bölümünde Türkiye coğrafyasının çok dilli ve çok kültürlü yapısına dikkat çekildi. Ancak mevcut çeşitliliğe rağmen Türkiye Cumhuriyetinin, kuruluşundan itibaren, kültür ve anadil konusundaki politikasının teklik üzerine inşa edildiğinin altı çizildi. Araştırma önergesinde anadillerini kullanma imkânı bulamayan halkların, kültürel kimliklerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldıkları belirtilerek şu ifadelere yer verildi:

Farklı milletlerden oluşan Anadolu topraklarında uygulanan dil yasakları, özellikle Kürtçe üzerindeki baskı ve yasaklar, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana önemli bir sorun alanı olmuştur. Kamusal alanda yaşanan bu yasaklar son zamanlarda pek çok alanda daha da görünür olmaya başlamıştır.

UNESCO, 1999 yılında 21 Şubat’ı Dünya Ana Dili Günü olarak ilan ederek halkların dil ve kültür hakkını desteklemiştir. Ancak dünya genelinde hala 6900’den fazla dil bulunmasına rağmen, çoğunun eğitim olanaklarından yoksun olduğu ve dil hegemonyasıyla yok olma tehdidi altında olduğu belirtilmektedir. Özellikle tekçi ulus devlet sistemlerinin etkisiyle birçok dil kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Anadolu’da da bir zamanlar 20 civarında dil konuşulurken günümüzde sadece birkaç dilin konuşulduğu görülmektedir. Başta Kürtçe (Kurmancî ve Kirmanckî) olmak üzere konuşulan anadillerde eğitim, öğretim olanakları yaratılmadığı, hatta yasaklandığı için, bu diller de büyük tehlike altındadır. Tekçi kültür politikalarının etkisiyle Anadolu’da birçok dilin kaybolduğu ve kültürel çeşitliliğin azaldığı ortadadır. UNESCO’nun verilerine göre Türkiye’de 18 dilin yok olma sürecine girdiği belirtilmektedir. Eğer anadil eğitimi anayasal olarak güvence altına alınmazsa, birçok dilin geleceğinin tehlikede olduğu ifade edilmektedir. Özellikle Zazaca, Lazca, Hemşince gibi dillerin yanı sıra Ladino, Gagavuzca, Romanca, Batı Ermenicesi, Turoyo, Pontus Yunancası, Abazaca, Adigece, Abhazca, Kabardey-Çerkes dillerinin kırılgan diller kategorisinde olduğu vurgulanmaktadır.

“ANAYASAL BİR HAK OLMASINA RAĞMEN UYGULANMIYOR”

DEM Parti Grup Başkanvekilleri, son zamanlarda Kürtçe tiyatroya getirilen yasaklara da değinerek Meclis Araştırma Önergesinde şu cümlelere de yer verdi:

“Bu yasaklamalar, Kürtlerin anadil hakkının açıkça ihlal anlamına gelmektedir. Kürtçe’nin eğitim başta olmak üzere birçok alanda yasaklanması sadece Kürtlerin değil, tüm Türkiye’nin kültürel zenginliğini ve çeşitliliğini yok saymak anlamına gelmektedir.

Türkiye’de Kürtçe eğitim, anayasal bir hak olmasına rağmen uygulanmamaktadır. Kürtçe seçmeli ders olarak okutulmakta ancak birçok okulda müfredat ve öğretmen eksiklikleri yaşanmaktadır. Türkiye, başta Çocuk Hakları Sözleşmesi olmak üzere taraf olduğu evrensel insan hakları belgelerinde farklı dil, kültür ve inanç değerlerinin öğretilmesi ve yaşatılmasına olanak veren maddelere çekince koymuş, yukarıda sözü edilen pek çok sözleşmeye taraf olmasına rağmen, ana dil hakkı ile ilgili uluslararası standartları tam olarak uygulamamaktadır.

Tüm bu gerekçelerle Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde Kürtçe başta olmak üzere bu topraklarda konuşulan ana dillerin önündeki engellerin neler olduğunun araştırılması, yasaklanan anadillerin ortaya çıkardığı toplumsal maliyetlerin neler olduğunun ortaya çıkarılması ve bu sorunlara çözüm üretilmesi amacıyla bir araştırma komisyonu kurulması gereklidir.”

PİRHA/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak