PİRHA- Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Alevilerin yaşadığı Dedeyazı köyünde Malatya İdari Mahkemesi tarafından durdurulan maden ocaklarının yeniden açılmasının gündeme geldi. Köylüler STK’larla birlikte yaptıkları toplantıda açılmak istenen maden ocağına karşı yeniden eylemlere başlayacaklarını söylediler.
Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Alevi köyü olan Dedeyazı’da 2002 yılından itibaren başlayan Maden ocağı çalışmaları başta içme su sorunu olmak üzere köyde birçok sorun meydana getirmiş.
Yıllardır doğalarını tahrip eden madene karşı mücadele eden halk, mahkeme tarafından verilen 2 yürütmeyi durdurma kararına rağmen maden ocaklarının yeniden açılacağının gündeme gelmesinden dolayı rahatsız. Maden ocağında yeniden çalışmalar başlaması halinde eylem yapacaklarını ifade eden Dedeyazı köylüleri PİRHA’ya açıklamalarda bulundu.
“SUDAN DOLAYI İNSANLARIN SAĞLIĞI TEHDİT ALTINDA”
“Ben bu köyde doğdum büyüdüm. Eskiden bu bölgenin en büyük suyu bizim köyümüzden çıkıyordu. Bu sularla tarlalarda ektiğimiz ürünlerimizi suluyorduk. Maden ocağı ile birlikte suyumuzu kaybettik” diyen Şehriban Atasoy, “Maden ocağı yokken bu köyde düzenli bir hayatımız vardı. Daha önceleri hayvancılıkla uğraşıyorduk yüzlerce koyunumuz vardı. Arazilerimiz, kayısı bahçelerimiz vardı. Maden ocağı çalışmaları başlayınca büyük sıkıntılarımız başladı ve her şeyimizi kaybettik. En büyük sorunu şu anda suda yaşıyoruz. İçme suyumuz ve arazilerimizi suladığımız su kaynağı yok oldu. İçme suyumuz kirlendi bundan dolayı başta çocuklar ve yaşlılar olmak üzere köyde yaşayanlarda sağlık sorunları ortaya çıkmaya başladı. Bizler köyümüzde maden ocaklarına izin vermeyeceğiz buna karşı mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
“PATLAMALARDAN DOLAYI EVLERİMİZDE ÇATLAKLAR MEYDANA GELDİ”
“Maden ocakları ile birlikte köyde sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Giderek köyümüzün sorunları büyüyerek devam etti. Arazilerimizi sulamada kullandığımız su eksildi kayısı bahçelerimizi sulayamaz oldu. Bundan dolayı birçok bahçe kurudu ve ağaçlarını sökmek zorunda kaldıklarını” söyleyen Feride Atasoy sözlerine şöyle devam etti;
“Köyümüzde hayvancılık yapılıyordu. İnsanlar bazı dönemler yaylalara çıkıyordu. Artık bunlarda bitti. Çocuklarımız buraları terk etti gitti. Köyde yaşlılar kaldı. Maden ocaklarında patlamalar yapıldığı zaman evlerimiz sallanıyor. Birçok çatlaklar oluştu evlerimizde. Tozdan ve gürültüden dolayı evlerimizden çıkamıyoruz. Köyümüzde maden ocağı istemiyoruz.”
“ÜZÜM BAĞLARIMIZ SÖKÜLDÜ”
‘1936 doğumluyum 30 yaşına kadar köyde yaşadım ve ondan sonra Almanya’ya gittim. Ama her yaz köye geliyordum” diyen Mulla Atasoy, “O dönemler hayvancılık ve bahçe işleri yapardık. Maden ocağı çalışmalarına başladıktan sonra bunların hepsini etkiledi. Ocağın bulunduğu alanda suyu çok ve soğuk olan bir çeşmemiz vardı. Üzüm bağlarımız vardı. O bağlardan üzümler toplar soğuması için suyun gözüne koyardık. Köylüler burada bir araya gelir piknik yapardı. Ama şimdi bu alanda hiçbir şey bırakmadılar. Bağlarımızı söktüler, tozdan ve gürültüden dolayı bu alana gidemez olduk. Bir değirmeni çalıştıracak kadar su vardı. Suyumuz kirlendi ve yok oldu. Yetkililere çağrımız buna bir çözüm bulsunlar” ifadelerini kullandı.
“YENİ ÇET RAPORU ALMAYA ÇALIŞIYORLAR”
“Gençliğim bu köyde geçti. O dönemler köydekiler tarımcılık ve hayvancılıkla uğraşıyordu. 12 Eylül öncesi köyde çok farklı bir yaşam ve çalışma şekli vardı. Köy yararına ve insanlar yararına birçok şey yapılıyordu. İnsanlar imece usulü ile çalışır bir birlerine yardımcı olurdu. 12 Eylül’den sonra gençler yozlaştı” ifadelerini kullanan Kemal Atasoy şunlara vurgu yaptı:
“12 Eylül’den önce maden çalışmasının yapıldığı alan yemyeşildi. Su kaynakları vardı ve alt tarafından birçok bahçe vardı. Yaz döneminde insanlar oralara giderdi. Herkes o bölgeyi kullanıyordu. Son 15 yıldır buraya giren maden ocağı ile birlikte her şey tersine döndü. Ekolojik anlamda doğamız bozuldu. Bu da burada yaşayanların hayatını büyük bir şekilde etkiledi. Dinamitler, iş makinalarının çalışması, suyun kayboluşu ve gürültü ile birlikte herkesin zarar gördüğü bir ortam oluştu. Köylüler olarak buna karşı çıktık. Şu anda davayı kazandığımız için durdu gibi gözüküyor. Ama şirket yeni ÇED raporu almaya çalışıyor. Biz buna karşı çıkmaya devam edeceğiz.”
“MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ”
“Maden ocağı çalışmalarının yapıldığı alana yakın 16 hane bulunmakta. Her patlamanın ardından burada büyük sarsıntılar meydana geliyor” diyen Mahsuni Atasoy, “Benim evimde bu sarsıntılardan dolayı hem içeride hem de dışarıda çatlaklar meydana geldi. Yetkililere durumu bildirmemize rağmen herhangi işlem yapılmadı. Biz de dilekçelerimizi verdik ve çıkacak sonucu bekliyoruz. Biz kararlıyız bu maden ocağının çalışmalarını durduk. Yeni ÇED raporu almaya çalışıyor. Biz buna karşı mücadele etmeye devem edeceğiz. Yetkilere çağrımız bu maden ocağı çalışmaları buradan kaldırsınlar. Biz canımızı verme pahasına da olsa suyumuza, doğamıza ve köyümüze sahip çıkmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Maden köyümüzü mahvetti. Köyümüzün en güzel ve yaşanılabilir alanları ortadan kaldırıldı. Köyümüz kuruldu kurulalı kullandığı içme suyunu kuruttular. Artezyen kuyusu vurdular suyu para ile içiyoruz. Bu bize yakışmıyor o nedenle madene karşı çıkıyoruz” diyen Makbule Akdağ, “Bu maden ocakları çalışmayacak. Çalışırsa köyümüzü zamanla yok edecek buna asla müsaade etmeyiz. Maden ocaklarının olduğu alanda köyün çeşmesi vardı. Sitilleri kolumuza takıp oradan su taşırdık. Daha sonra bu su evlere borularla çekildi. Ama maden ile birlikte de kurudu” dedi.
“CANIMI VERİRİM ÇALIŞMALARA İZİN VERMEM”
Akdağ, “Artezyen suyu sağlıklı değil sudan dolayı enfeksiyon ve karın ağrısı sıkıntıları ortaya çıktı. Köydeki bütün güzellikler kayboldu. Sebze ekemiyoruz. Eksek bile tozdan dolayı burada yetişen domates ve biberi yiyemiyoruz. Orası köylünün bağ ve bahçe yeri orada maden çalışması yapılamaz. Köyün karşısına bir mezar kazmışlar. Bu yaşımda gerekirse gider orada ölürüm ama bu çalışmalara izin vermem. Yetkililer buradaki insanlar yaşamını önemsiyorsa maden çalışmalarına izin vermemeli” dedi.
“MADEN ÇALIŞMALARI BAŞLARSA EYLEMLERE BAŞLAMA KARARI ALACAĞIZ”
“2002 yılından itibaren burada maden çalışmaları başladı. Alanda 6 yıl boyunca şirket ruhsatsız çalışma yapmış. Yetkililerin haberi olmadan çalışmalara devam etmişler. Madenin zararlarını görmeye başladığımızda köylüler olarak 2012 yılından itibaren buna karşı bir eylem başlattık” diyen Mahir Aslan şöyle devam etti;
“Başlattığımız eylemlerden ve hukuki yollardan yaptığımız çalışmalarımızdan dolayı 2013 yılında çalışmalar durduruldu. 2013 ile 2017 Martut madencilik çalışıyordu. 2017’nin Sonbaharında Mirserhat şirketi çalışmalara başladı. Biz şirket yetkilileri ile konuştuk. Madenin köye verdiği zararları anlattık. Çalışmamalarını söyledik ama çalışacaklarını söylediler. Biz de Malatya İdari Mahkemesi’nde bir dava açtık ve ÇED raporlarını iptal ederek çalışmalarını durdurduk. Ama şirket Malatya Valiliğinden izin alarak alanı daha da genişletip siyasetçileri devreye koyarak yeni bir ÇED raporu almaya çalışıyorlar. Biz de Malatya’da bulunan STK temsilcileri ile bir araya gelerek yeniden çalışmaların başlaması durumunda eylemlerimize başlayacağımızın kararını aldık. Ne pahasına olursa olsun biz doğamıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Köyümüzde maden çalışmalarına izin vermeyeceğiz” diye konuştu.
Mustafa YÜKSEL-MALATYA
Herkese merhaba bende 18 yaşıma kadar köyde yaşadim o yaşadiğım yillarla şuanki köy çoğrafyası çok deyişmiş bunun nedenide maden işletmesi bunu durdurmamız için gerek yurt dışında gerek ülke genelinde olan köylülerimiz hepsi el ele vermesi gerekiyo direnmek lazım ben inaniyorumki direne direne kazanacaz.