PİRHA- Ankara’daki Kadın Dayanışma Atölyesi’nde kadınlar tiyatrodan diksiyona, takıdan İngilizce kurslarına kadar tüm faaliyetlerini gerçekleştiriyor. Hayatları boyunca hiç tiyatroya gitmemiş olan ve kendi yazdıkları oyunları tiyatroda sergileyen atölyedeki kadınlar yaşadıkları değişimi PİRHA’ya anlattılar.
Yaklaşık 8 yıl önce Ankara Keçiören Danişment, 19 Mayıs Mahallesi’nde mahalle muhtarlığı bünyesinde kurulan Kadın Dayanışma Atölyesi’nde, takı, el becerilerini geliştirme, koro, resim, oya, iğne, vitray, keçe kurslarının yanı sıra, üniversite öğrenciler tarafından çocuklara dersler de veriliyor. Gençlere yönelik olarak tiyatro çalışmalarıyla birlikte Keçiören semt tiyatrosunun oluşması, kalıcı olması noktasında ise etkili oluyor.
Kadın Dayanışma Atölyesi’nin en önemli çalışması ise kadınların halk eğitim merkezinde aldıkları tiyatro ve diksiyon eğitimleri. Kadınlar bu kurslar ile birlikte kendi yaşamlarından yola çıkarak güncel olayları ülke gerçekliği ile buluşturarak oynayacakları oyunların tamamının senaryolarını kendileri yazıyor.
İşin en çarpıcı noktası ise tiyatroyu oynayan ve senaryosunu yazan kadınların ağırlıklı olarak hayatları boyunca hiç tiyatroya gitmemiş olmaları. Bunu gerçekleştiren kadınlar kendi yazdıkları oyunları zaman zaman farklı şehirlerde seyirci ile buluşturuyorlar.
“İTAAT EDEN KADINLAR DEĞİL, MUHALİF KADINLARIZ”
Fatma Abu Şelade, Keçiören Kadın Dayanışma Atölyesi’nin kuruluşundan beri içinde. Bu atölyenin kadınların hayatında bir şeyler yaratabilmek ve güçlerini birleştirip mücadele edebilmek adına kurulmuş bir kurum olduğunu söyleyen Şelade, “O amaçla kadınlarla beraber koro çalışması, tiyatro çalışması, el becerilerini geliştirme kursları düzenliyoruz” diyor.
Şelale sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bizler itaatkâr değil, muhalif kadınlarız. Bizler neye muhalifiz? Bizler kadına şiddeti ve dört duvarı reva görenlere muhalifiz, kadına şiddet uygulayanlara ufak cezalarla serbest bırakanlara muhalifiz, bizler krizlerle cebimizde zaten 3 kuruş olan ekmeğimizi elimizden alanlara muhalifiz, günden güne bizi yoksullaştıran, sisteme muhalifiz, bizler eğitim sistemini sürekli değiştirerek ve çocuklarımızı karanlık bir geleceğe sürükleyenlere muhalifiz. Yani bizler sistemin yaratmaya çalıştığı makbul kadınlar değiliz, bizler muhalif kadınlarız.”
“KENDİMİZ YAZIYORUZ, KENDİMİZ OYNUYORUZ”
Şelade, en önemli çalışmalarından birinin 2010 yılında 8 Mart etkinliğindeki tiyatro serisiyle başladığını söylüyor.
Şelade, “Tiyatro kadının sesini yükseltebileceği sahnede de sözünü söyleyebileceği en verimli alanlardan biri. Bizim tiyatro çalışmamızın bir özelliği şiddetten yoksulluğa kadar birçok konuyu ele aldığımız kendi problemlerimizi yazdığımız oyunları kendimizin oynamasıydı. İçinde bulunduğumuz durumu, sorunları dile getirebileceğimiz en uygun alan olarak görüyoruz tiyatroyu, sanatsal bir eylem olduğu içinde ayrıca önemsiyoruz.” diyor.
“ATÖLYEMİZDEKİ ÇALIŞMALARI, KOLEKTİF OLARAK YÜRÜTÜYORUZ”
Emekli Öğretmen Fatma Öcalan ise kadın dayanışma atölyesine 3 yıldır katılıyor.
Öcalan sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Burada tüm arkadaşlarımın emekleri ile yaptıkları çantalar ve takıları sergilerimizde atölyeye gelir olsun diye satıyoruz. Biz arkadaşlarla birlikte tüm atölyenin gelir giderlerini beraber karşılıyoruz. Yoksa herhangi bir yerden bir gelirimiz yok. Şu anda da el işi faaliyetlerimizden kuyumculukla ilgili takı çalışmalarımız var. Burada bir faaliyet yapıldı. Arkadaşlarımız buranın gelirine bir katkı olması için yaprak sardılar. Biz gelirlerimizi bu şekilde sipariş alarak yapıyoruz.”
“KADIN ATÖLYESİYLE TANIŞTIM, EVDE DURAMAZ OLDUM”
Ev kadını olan Gülay Gelerler ise şöyle konuşuyor:
“Bu mahalleye Bursa’dan taşındım. Taşındığımda hiç çevrem yoktu. Dolayısıyla arkadaşımla beraber buranın varlığından haberdar olduk. İlk olarak şiir atölyesi olarak başladık buraya. 4 yıl oldu çok keyif aldık. Akabinde türkü koromuz vardı, takı kursumuz başladı. Vitray, keçe, dikiş gibi bir sürü kursumuz oldu. Her dönem değişiyor tabii bunlar bizim talebimiz doğrultusunda yapılıyor. Artık eve sığamaz oldum, evde durmak bana boş geliyor, kendimi kötü hissediyorum, sanki hiçbir şeyle uğraşmıyormuşum gibi geliyordu. Hiçbir yerde konuşamadığımız halde tiyatro sahnesine çıktığımızda hiç kimse yokmuş gibi eğleniyoruz ve kendi güvenimizi kazanıyoruz.”
ÇOCUKLARINA DESTEK İÇİN ATÖLYEYE KATILDI
Ev kadını ve 2 çocuk annesi olan Çiğdem Akkaya da 2 yıl önce kadın dayanışma atölyesi ile tanışmış. Atölyeye çocukları için katıldığını söyleyen Akkaya, “Sosyal faaliyetlerde aktif ve onlarla beraber olamıyorum ama ben de çocuklarım için buradayım. Eğitimlerinde destek oluyorlar. Hafta sonu üniversiteli abileri kızıma da oğluma da eğitimlerinde eksik olan derslerinde yardımcı oluyorlar.” ifadelerini kullanıyor.
“ÖZGÜVENİM ARTTI”
Akkaya sözlerini şöyle sürdürüyor:
“İyi ki bu atölyeyi tanıdım. Tanımadan önce tabii görüşlerimiz farklıydı. Ben kapalı bir insandım, zihniyet olarak da kapalıydım. En azından kendime öz güvenim geldi. Çocuklarıma daha iyi bir anne olmak için çabalıyorum. Tek başıma çocuklarıma bakmaya çabalıyorum. Onlar için hayatta olmaya ve güçlü olmaya çabalıyorum. Onlara da benim gibi güçlü olmayı ve hayatla daha güçlü mücadele etmeyi, kendi haklarını savunabilmelerini öğretmeye çabalıyorum. Onlardan ne gördüysem ben de zihin olarak çok açıldım, daha çok motivasyonum yükseldi.”
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.