Alevi Haber Ajansi

‘Dar, baş açık, yalın ayak, eli erde, özü darda kişilerin erkanıdır’-VİDEO

PİRHA – Alevi inancında ‘Dar’ erkanının günümüze yansımasını değerlendiren Dede Binali Doğan, “Gerçeği yaşamak ve yaşatmanın” zorluklarına vurgu yaptı. Doğan, “Dar, baş açık, yalın ayak, eli erde, özü darda kişilerin erkanıdır. Yani benliğini yenememiş bir insana zaten bir şey yapamazsın. Onun için işte bugün birçok geleneği geride bıraktık” dedi. 

Baba Mansur Ocağı’na mensup Dede Binali Doğan, Davut Sulari’nin “Battal Gazi diyarına uğradım /Diyar aynı diyar da eller değişmiş” dizeleriyle yaşamdaki değişime işaret ediyor.

Binali Doğan, değişimin hayatın her alanında sürdüğünü belirterek “Yıllardır her ceme başladığımda zamanda geri dönmek istiyorum. Gerçek erenleri ve o sadık cem ehli talipleri özlüyorum” diyor. Dede Doğan, Alevi inancındaki değişimi olumsuz görerek, cem erkanlarında yitirilen ritüellerin üzerinde de duruyor.

Erzincan’ın Çayırlı İlçesinin Boz Ağa köyünde 1955 yılında dünyaya gelen Binali Doğan, son 20 yıldır İstanbul’un Zeytinburnu ilçesindeki Erikli Baba Dergahı‘nda hizmet yürütüyor.

Dede Binali Doğan ile unutulmaya yüz tutmuş bir erkan olan ‘Dar Cemi‘ni konuştuk.

“ARINMAK, ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK”

Dar kültürü için “Alevilerin olmazsa olmazıdır” diyerek söze başlayan Binali Doğan, bunun önemli bir kavram olduğu üzerinde durdu. Günümüz tartışmalarında bireylerin, birbirini bilinçsizce “düşkün” ilan ettiğine değinen Binali Doğan, “Öncelikle belirtmek gerekirse dar; arınmak, ölmeden önce ölmektir. Dar, er meydanıdır. Dar, aslında kişinin kendini ele vermesidir. Şimdi günümüzde biri, bir başka kişiyi suçlayıp, düşkün ilan edebiliyor, ancak bu doğru değildir. Darın hakimi pirdir. Evet pirlerin de bazı hatalarından dolayı dara kaldırılması olasıdır ama o piri ancak kendi piri dara kaldırabilir. Dar aslında rızalık üzerinedir” diye belirtti.

“KİŞİNİN, KENDİNİ VİCDAN MUHASEBESİNE KOYMASI”

Dar ritüelinin bir başkasını suçlamak anlamına gelmediğinin altını çizen Binali Doğan, Dar Cemi‘nin işleyişine dair şunları söyledi:

“Dar, aslında bir kişinin, günahlarından arınmak ve kendini vicdan muhasebesine koymak, halkın huzurunda meydana çıkıp, kendisini arındırmak olayıdır. Çünkü bütün inançlarda yaşadığımız hayattan dolayı sorgulanacağımız, günahlarımızdan, sevaplarımızdan dolayı orada bir durum değerlendirmesi; yani mahkeme-i kübra dediğimiz bir olayın olacağına inanılır. Onun için Alevi inancında ‘Ölmeden Önce ölünüz’ denir. İşte dar olayı ölmeden önce ölme olayıdır. Dara çıkan can, ‘Günahkarım günahımdan bezarım/Özüm dara çektim sor güzel pirim’ der.”

“DÜŞKÜNÜN ÇULUNDAN DAHİ OTURULMAZ”

Binali Doğan, Dar erkanının bazı durumlarda arınmanın ötesinde bir işleyişi olduğunu da belirtti. Doğan, “düşkünlük” terimine de açıklık getirerek şöyle devam etti:

“Bazı durumlarda Yol’a uymayan, yani Yol’un dışına çıkan, ikrara bağlılığını yitiren, Yol’da hata eden, suç işleyenlerin de darlık durumu olur. Mesela bir cem bağladığımız zaman önce o cem ehlinden, mekanda bulunan insanların birbirinden razı olmaları istenir. Eğer o anda birbirleriyle sorunu olan veya cem adabına uymayan birinin cem içerisinde olması halinde talep üzerine o can dara alınır, sorgusu yapılır. Kişinin hatası veya suçu orta yere konur ve oradaki halk tarafından değerlendirilir. Bunun tabii ki asıl kararını pir verecektir ama oradaki canlara da bu durum sunulur. Halkın da fikri alınarak kişi, hatasından dönerse ya bağışlanır ya da ona bir sitem verilir. Belli bir zaman içerisinde toplumun içerisine, cemlere girmeme, kurbanlarının katılmaması, lokmasının yenmemesi; hatalar işlemişse eğer çulundan dahi oturulmaz ve irtibat kesilir. Alevilikte her şey rızalık üzerinedir. Dara duran can mürvet, bağış dilemektedir.

“Dar gel doğru söyle/Günahların beyan eyle/Hazır cemaat fark eylesin.”

Çünkü orada bir halk mahkemesi kurulmuştur. Karşısında kişiye savunmasını yapar, affını diler, ardından konunun değerlendirilmesi yapılır ve karar verilir. Eğer düşkün ilan ediliyorsa o kişi, halkın ve cemin içerisine giremez. Daha sonrasında ise tekrar dar divanı kurulur. Kişi kurbanını keser, erkan uygulanır, tekrar o can, Yol’a alınır. Yani darda, Yol’da düşkünlüğü de icap eden davalar olduğu zaman Yol’dan düşer ama burada marifet, Yol’u alabilmektedir. Yani bir pirin maksadı, talibi kaybetmek değil, onu tekrar Yol’a kazandırmaktır.”

“SÖZ KONUSU OLAN, ÖZÜNÜ ARINDIRMAK”

Binali Doğan, günümüz mahkemelerinin henüz toplum hayatında bu denli yer etmeden önce Dar erkanının daha yoğun olduğunu ifade etti. Doğan, “Günümüz mahkemelerinde suçlu, kabahatini örtme, kendini kurtarma çabasındadır. Ama dar divanında özünü arındırmak gayreti söz konusudur. Suçlu, divana varmamak için suçunu burada itiraf etmek durumundadır. Diğer mahkemelerde ise avukatın güçlü olursa farklı yollarla kişiyi cezadan kurtarabilir ama dar öyle değildir” diye konuştu.

“AĞLATTIĞIN VARSA GÜLDÜR, DÖKTÜĞÜN VARSA DOLDUR”

Binali Doğan dede, cem hizmetlerinin bir parçası olan ‘dara çıkarmak’ ve ‘dardan indirmek’ hakkında da bilgi verdi. Doğan şunları ifade etti:

“Dara çıkmak, görgü cemlerinde ‘ölmeden önce ölmek’ olayının gerçekleştiği, dört canın bir kefene girdiği ve yaşadığı toplumdan rızalık alarak dar divanında durmasıdır. Orada pir, ‘ağlattığın varsa güldür, döktüğün varsa doldur’ der. Yani kişi, yaptıklarından sorumludur. Davacı olan bir can olduğu zaman o dava görülür. Eğer bir hak ödenmemiş ve mağdur kişi razı edilmemiş ise o birey dardan inemez. Ayrıca o bireyin görgüsü de yapılmaz. Çünkü o dardadır, yani halen duruşma anındadır. Pir huzuru Hakk divanıdır. Dar anında sorulan soruların cevabını verebilmek için özünü arındırmak ve sorumlu olduğu konularda cevap verebilmek ve kendi müdafaasını yapabilmek durumunda olunduktan sonra dardan inilir ve kişinin görgüsü yapılır.”

“BU ZAMANDA O DAR İŞLEYİŞİNİ YAPMAK ZOR”

Günümüzde Dar erkanının neden işlemediğine cevap veren Binali Doğan, geçmişteki dar deneyimlerini de anlattı. Binali Doğan, yakın zamanda yürüttüğü bir görgü cemine de değinerek şunları kaydetti:

“Dar kolay değildir; sadakati, ikrarı, dürüstlüğü gerektirir. Günümüzdeki dar, özellikle kendini kurtarma ve bir başkasını suçlama hevesiyle işleniyor. Mesela ‘ben şunu dara kaldırdım. Şu dedeyi düşkün ilan ettim’ gibi konuların hakimi pirdir.
Bir talibin kimliği piri, mürşidi, rehberi ve müsahibiyledir. Erkana girmeyen, pirine teslim olmayan, kalkıp da bir başkasını dara kaldırma, suçlama yapamaz. Talepte bulunabilir ama kişinin ancak pirinden bunu talep edebilir. Nasıl ki bir davayı, bir suçu hakime götürüyor ve dosyan oluşuyorsa, burada da pirler huzurunda karar verilir. Bir kişinin müşkülünü ancak kendi piri çözer. Eğer suçlu ise ve düşkünlük icap ediyorsa pir ona göre karar verir ama karar merci hep pir makamıdır. Bu işler öyle kolay değildir. Hassas konulardır, Yol’umuzun gereğidir ama doğruluğu, dürüstlüğü hakkı temsil etmelidir.

Yakın zamanda Erikli Baba Dergahı’nda 2 dede ile birlikte bir divan oluşturduk ve görgü cemi yaparak gerçek bir dar yaptık. İnsanlar, kurban ve lokmaları ile gelip dar ve didar oldular. Nihayetinde görgü cemlerini de yaptık ama itilaflı konularda bugün dara kaldırmak, bu davayı görmek gerçekten güç. Çünkü darın özünü bilen, darın bir başkasını suçlamak olmayıp, arınmak olduğunu talep eden, gerek dara maruz kalan insanların o anlayışta olmadıklarını bildiğim için bu zamanda o dar işleyişini yapmak zor.

Bir zamanlar dedeler kurulunda dar divanındaydım. O günün şartları ile yaşı en küçük dede bendim, şimdi en yaşlı dede ben kaldım. Eskiyi, gerçeği yaşamak, yaşatmak çok zor. Ama bunu yaşatmak tabii ki mümkündür. Olması gereken de budur. Bu yönde önce talibin gerçekten Yol’a talip olması gerekir. Eğer Yol’a talipse bu yolun gereğini yapmak durumunda olduğunu doğruluğun, dürüstlüğün, hakkın, hukukun olduğu, her şeyden önce buna talip olmak… Kişi kendi zaaflarından, benliğinden arınabilmeli. Bunu sağladığımız zaman o dar kendiliğinden gelişecektir.”

“ZAMANIN BİZİ GETİRDİĞİ NOKTA BU”

Dar, baş açık, yalın ayak, eli erde, özü darda kişilerin erkanıdır. Yani benliğini yenememiş bir insana zaten bir şey yapamazsın. Onun için işte bugün birçok geleneği geride bıraktık. Belki o günün pirlerinin yaptıklarını bugün işleyemiyoruz. Belki de o yeterlilikte değiliz ama günün talibi de o talip değil. İşte zamanın bizi getirdiği nokta bu. Biz yine de doğru bildiğimizi yaşatmak ve söylemek durumundayız. 20 yılda ancak 4 görgü cemi yapabildim. Çünkü herkesin vebalini alabilmek, o sorumluluğu yüklenebilmek pek kolay değil. Alevilikte olan ama günümüzde işlenmesi kolay ya da zor olan gerçekleri yazmak, geçmişten günümüze bunları aktarmak gayreti içerisindeyim.”

Eren GÜVEN/İSTANBUL 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak