PİRHA-Almanya’nın Dortmund kentinde Dortmund Alevi Kültür Merkezi (DAKME), Rıza Şehri Kültür ve İnanç Festivali düzenledi.
Dortmund ve Çevresi Alevi Dergahı tarafından düzenlenen festival, Pir Rıza Yağmur’un açılış gulbangı ile başladı. Festivalde, Dortmund ve Çevresi Alevi Dergahı’na yönelik sunum yapıldı. Yasemin Şahin, DAKME’nin kuruluşunun 20. yılında yapılan çalışmalara dikkat çekerek, Alevi inancının korunması gerektiğini ifade etti.
Festival kapsamında “İnanç, Hakikat, Hafıza, Bellek ve Tarih” konulu panel düzenlendi.
Şenol Hantekin’in moderatörlüğünü yaptığı panele konuşmacı olarak Araştırmacı Yazar Erdoğan Yalgın, Akademisyen Mehmet Ali Tosun, Alevi Kadın Aktivist Çilem Küçükkeleş katıldı.
Panelde ilk sözü araştırmacı Yazar Yalgın aldı. Yalgın, konuşmasında dil ve hafızanın önemli olduğunu belirterek, dilin olmadığı yerde hafıza olmadığını, hafızanın olmadığı yerde de hakikatin olmadığını söyledi.
Tarihten örnekler veren Yalgın kavramların nasıl kaybolduğuna değinerek, “Mezopotamya’da kendi anadillerinde biriktirdikleri kavramlar var. Sözlü iletildiği için bu kavramların çoğu kaybolmuş. Civin-civat kullanılıyordu, şimdi sadece cem var. Pir kavramı yerini dede kavramına bıraktı. Reber yol önderi rehber denilip geçiliyor. Örnekler çoğaltılabilir. Seyda ders veren anlamındaydı, pirlerimize de deniyordu. Günümüzde seyid oldu. Ocak kurucularının da adı değişti” diye konuştu.
Yalgın’ın ardından söz alan Çilem Küçükkeleş, Alevilerin insanlığa en büyük çağrısının bir olmak olduğunu söyledi. İnsanın kendi bedeninde bir olmak gerektiğini belirten Küçükkeleş, insanın ancak kendisi ile bir olduğunda toplumla bir olabileceğini vurguladı.
Tarihteki inanç öncülerinin sadece erkek üzerinden tanımlandığını kaydeden Küçükkeleş, Hızır’ın ata binmiş ak saçlı bir erkek üzerinden resmedildiğini, oysa kendisi için Hızır’ın bir kadın olduğunu belirtti. Küçükkeleş kadının inançtaki yeri ve önemine yönelik mitolojiden de örnekler vererek, “Bu kadar hafızadan silinmek, kadınla bir olamıyorsak bu inancın özüne ters düşüyor. Özellikle kurumlarda daha çok kadın çalışmalı, çalışmalarını ilerletmeli” dedi.
Küçükkeleş’in ardından akademisyen Mehmet Ali Tosun sunum yaptı. Alevilikte inançsal kurallar konusunu anlatan Tosun, Tahtacı Aleviler hakkında bilgiler verdi. “Tahtacı dendiği zaman çoğu Yörük olarak görüyor. İkisi farklı toplumlar” diyen Tosun, çeşitli araştırıcıların bilgilerini de vererek, tarihten bu yana Tahtacıların köklerini aktardı. Tosun, Tahtacı Alevilerin sorunlarına yönelik şu başlıkları aktardı: “Kız çocuklarının ikrar sorunu var. Yine boşanan kadınlar ceme giremiyor. Dedelerin eğitimleri önemli bir sorundur. Sünni bir politika var ve inancımızı etkiliyor. Dedelerin genel olarak azaldığını görüyoruz, örneğin Ege bölgesinde hizmet yürüten 2 dede var. Siyasi anlamda milliyetçilik sokulmak isteniyor ve Tahtacı Aleviler üzerinde ciddi bir baskı var.”
Konuşmaların ardından soru cevap kısmına geçildi.
Panelin ikinci bölümünde Akademisyen Hakan Mertcan, Araştırmacı-Yazar Hasan Hayri Ateş, FEDA Eşbaşkanı Demir Çelik sunum yaptı.
İnanç Rıza Şehrinde Toplumsal Ütopya konusunu aktaran FEDA Eşbaşkanı Demir Çelik, Alevilik olarak bize empoze edilenin aksine Alevilik inancının Mezopotamya kökenli bir inanç olduğunu ve devlet yapısından uzak olduğunu söyledi. Rıza şehrine yönelik ise şunları söyledi:
“Rıza Şehri bizim düşündüğümüz anlamda bir şehir değil. Belirsiz bir tarihe kurgulanmış bir yaşam değil. Yaşanan bir tarihtir. Bulunduğu coğrafyada bir kültürün yansıtları ile alakalıdır. Ortaklaşmacı değerler bütünüdür. Devlet dışıdır Rızalık şehri. Aynı zamanda barışçıldır. Tüm canlıları eşit görür.”
Alevi inancının Aborjinlerlerin ritüelleriyle benzerlikler gösterdiğini kaydeden Çelik, inancın paylaşımcı yönlerine dikkat çekti. “Egemenler kendimizle rızalığımızı engellemek adına bize çeşitli yaftalar yapıştırdılar. Örneğin sapkın bir mezhep olarak gösterildi. Geldiğimiz koşullarda kendimize yabancılaştık, dilimizi, inancımız unuttuk. Yani insanlığımızı unutturuyorlar” dedi.
Çelik’in ardından akademisyen Hakan Mertcan söz aldı. Mertcan, Arap Alevilere yönelik tarihsel bilgileri aktardı. Tarih boyunca hem politik hem de inanç açısından Arap Alevilerin uğradığı ayrımcılığa değindi.
Aleviler konusunda çok fazla bilgi kirliliği olduğunu ifade eden Mertcan tarih konusunda krizde olduğumuzu belirtti, bir sentez yapılması gerektiğine vurgu yaptı.
Mertcan devamında şunları belirtti:
“Alevi süreklerini baskılara uğrattılar. Maraş, Sivas’ta katliama uğrattılar. Coğrafya’da inanılmaz nefret söylemleri geliştiriliyor. Kürde, Aleviye düşman bir yapı var. Birbirimize karşı kullandığımız dil önemlidir. Biz kendimize ayrıştırıcı bir dil kullanırsak o sorundu. Çok kolay bir şekilde insanları düşkün ilan ediyoruz. Ortaklıklarımızı belirlemek zorundayız. Çepni, Abdal, Tahtacı gibi bütün sürekler bir olmak durumundayı, kurumlarda değil, eylemde bir olmak zorundayız.”
Mertcan’ın ardından Araştırmacı-Yazar Hasan Hayri Ateş Hafıza ve Tarih başlığı ile ilgili konuştu.
Ateş şunları söyledi: “Yazılı bir hegomanya oluşunca, bizim gibi yazılı bir külliyat oluşturumayan toplumlar sanki bir birikimleri yok gibi algılandılar. Oysa yazı çok sonradan çıktı ve öncesinde sözlü tarih vardı. Alevilik üzerine yapılan çalışmalarda çok spekülasyon oluşturuldu. Büyüklerimize soralım , hafızanın gerçek taşıyıcıları onlardır. Güne nasıl başlarlardı, duaları nasıldı. Şimdi çoğu Kürtçe dualarımız unutuldu. Geriye bakmak gerekiyor, yaşlı kuşaklarca günümüze taşınanlara bakmak gerekiyor. Örneğin Hevtamal, Newroz, Ğagan, gibi rütüeller unutulduğunda, kesintiye uğratıldığında yok olup gidecek. O nedenle diyoruz ki hatırla ve koru. Bizim için temel olan hafızadır. Kültürümüzün aktarımı hafıza üzerinedir.”
Panelin ilk bölümünün ardından konser bölümüne geçildi.Sanatçılar Erkan Çanakçı,Celal Bayar, Suat Baran, Taylan Yıldız, Kirvem Erdal ve Lale Koçgün sahne alarak eserlerini seslendirdi.
PİRHA/ALMANYA
Yoruma kapalı.