PİRHA- Demokratik Alevi Dernekleri, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un sözlerine tepki göstererek, “Sarf edilen ifadeler tarihsel gerçekleri çarpıtmakla kalmamakta, aynı zamanda Alevi toplumu başta olmak üzere farklı inanç ve kimliklere yönelik tarihsel travmaları da yok saymaktadır” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un Şah İsmail’e karşı, “Anadolu topraklarını baştan aşağı zulümle inleten Şah İsmail’e karşı, Yavuz Sultan Selim ile İdrisi Bitlisi’nin yapmış olduğu ittifak, Anadolu’daki Müslüman toplulukların birlikte var olmasına neden olmuştur” sözleri Alevilerin tepkisine neden oldu.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) yazılı bir açıklama yayınlayarak bu sözleri eleştirdi. Açıklamada Kurtulmuş’un kullandığı tarih anlatısının yalnızca gerçekleri çarpıtmakla kalmadığı, aynı zamanda Alevi toplumu başta olmak üzere farklı inanç ve kimliklerin tarihsel travmalarını da yok saydığı vurgulandı.
DAD, Yavuz Sultan Selim’in “Doğu Seferi” sırasında on binlerce Alevi’nin katledildiği, baskı ve sürgünlere uğradığı hatırlatarak, bu tarihsel gerçeklerin resmi ideoloji doğrultusunda ıskalanmasının toplumsal barışın önünde engel teşkil ettiği belirtildi.
“BU AÇIKLAMALAR KABUL EDİLEMEZ”
Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Bu açıklamalar, tarihsel gerçekleri çarpıtmakla kalmamakta, aynı zamanda Alevi toplumu başta olmak üzere farklı inanç ve kimliklere yönelik tarihsel travmaları da yok saymaktadır. Yavuz Sultan Selim’in ‘Doğu Seferi’ sırasında on binlerce Alevi’nin katledildiği, sürgün ve baskılara maruz kaldığı tarihsel belgelerle sabittir. Bu yaşananları ıskalayarak ‘birlikte var olma’nın gerekçeleri oluşturulamaz.
Safevi ve Osmanlı devletleri arasında iktidar çekişmesi alanı haline getirilen Rêya Heq Alevi coğrafyası, on binlerce insanımızın katledilişi ile beraber ağır süreçlere de tanıklık etmiştir. Ülkenin en yakıcı sorunu olan Kürt sorununun demokratik çözümü adına önemli gelişmelerin yaşandığı bu hassas dönemde şüphesiz ki kullanılan dil ve üslup kapsayıcı olmalıdır. Tarihi çarpıtan değil, onunla yüzleşen bir dilden yanayız. Yeni anayasa yapma tartışmalarının başladığı bir dönemde, olası çalışmalara öncülük etmesi beklenen meclis başkanının açıklamaları bu açıdan kabul edilemez bir yerde durmaktadır.
“KATLİAMLARA EKSİK BAKAN BİR YAKLAŞIM”
Nasıl ki Numan Kurtulmuş’un dinci ve inkarcı yorumları bizler için kabul edilemezse, dönemin tarihini resmi ideolojinin anlatımlarıyla okuyan milliyetçi yorumlarda aynı şekilde kabul edilemezdir. Bu çarpıklık aynı zamanda ulus devletleşme sürecinde yaşanan katliamlara eksik bakmaya sebep olduğu gibi, hakkaniyetli bir yaklaşımda olmamaktadır. Çaldıran savaşı döneminin ana karakteri iktidar mücadelesidir. Başlangıçta Alevi halklara, Kürtlere ve diğer bölge halklarına büyük umutlar vaat eden Safevi tarikatı da, iktidarlaşma süreci sonrasında güç zehirlenmeleri yaşayarak bu toplumlara ciddi zararlar vermiştir. Dolayısıyla tarih karşımızda doğru sonuçları çıkartarak geleceği inşa etmek adına tüm argümanlarıyla durmaktadır.
İdris-i Bitlisi’nin şahsı üzerinden geliştirilen tartışmalar aracılığıyla çeşitli çevrelerce bir Kürt karşıtlığı körüklenmek istendiğini de uzunca bir dönemdir deneyimliyoruz. Şah İsmail’e “yâr” diyerek methiyeler dizen bir şahsın, sonrasında Yavuz ile ittifak yapacak konuma savrulması bu açıdan önemli bir eşiktir ve ön yargısız bir şekilde incelenmelidir. İktidar savaşının merkezi haline gelen coğrafyalarda yaşayan halkların tarihsel ittifak arayışlarını, günümüzün algılarıyla açıklamaya yeltenmek gerçekliğin önemli bölümüne gözleri kapatmayı beraberinde getirir. Tüm bunlar yaşanan büyük Alevi katliamını asla gerekçelendiremiyeceği gibi, buradan bir Kürt karşıtlığı çıkarmaya çalışmakta asla kabul edilemezdir. Dönemin zaman ve mekan faktörlerini gözeterek süreci izaha kavuşturmak bu açıdan en doğru yöntem olarak öne çıkmaktadır.
“ALEVİLER ÇÖZÜM MASASINDA ÖZNE OLMALI”
Bugün, geçmişle özeleştirisel temelde yüzleşerek demokratik sonuçlar çıkarmak yerine inkârcı ve çarpıtıcı bir dille tarihi yorumlamak, hedeflenen toplumsal barışı zedelemekte; halkların ve inançların eşit yurttaşlık talebini göz ardı etmektedir.
Tarih, egemenlerin diliyle değil, hakikatin diliyle konuşulmalıdır. Biz Aleviler, hakikatle yüzleşme temelinde inşa edilen özgür bir gelecek için Kürt halkıyla, emekçilerle, kadınlarla, gençlerle ve bir bütün ezilenlerle birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.
Bu açıklama vesilesiyle Kürt sorununa demokratik çözüm geliştirmek üzere Meclis çatısı altında kurulması öngörülen komisyonlarda, Alevi temsiliyeti olarak yer alma talebimizi güçlü bir şekilde dile getiriyoruz. Demokrasi mücadelesinin en önemli bileşenlerinden olan Aleviler, şüphesiz ki çözüm masasında da özne olmalıdır.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.