PİRHA- Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), Suriye’de yeniden yükselen savaşa dair açıklama yaparak, “Küresel ve bölgesel vahşet merkezlerinin eliyle tekrarlanan bir katliam ve insanlık suçları pratiği Suriye’de bir kez daha sahneye konulmaktadır” dedi. DAD, Alevi ve Kürt karşıtlığı temelinde yürütülen politikalara ortak olunmaması ve Türkiye’nin olanak ve etkisini Suriye’de toplumsal rızalaşma ve barışın tesisi yönünde değerlendirmesi çağrısında bulundu.
Suriye’de ordu ile Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki cihatçı grupların çatışmaları 27 Kasım’dan bu yana devam ediyor. Halep’e giren silahlı grupların kentin büyük bir bölümünü kontrol ettiği ileri sürülüyor.
Suriye’deki savaşa dair Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Genel Merkezi, yazılı açıklama yaptı. Ortadoğu’nun, insanlığın gelişim tarihinde yaşamın tüm alanlarında önemli kazanımlara öncülük eden bir coğrafya olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Ortadoğu, gerek tarihi, gerekse coğrafi konumu nedeniyle pek çok halkın ve inanç kimliğinin erken dönemlerden bu yana bir arada bulunduğu, hegemon merkezlerin müdahalesi olmadığı sürece güçlü bir ortak yaşam kültürünü var edip sürdürdüğü bir coğrafya olmuştur. Halkların kadim yurdu olan ve insanlığın gelişimine büyük katkılar sunan bu coğrafya emperyalist güçler ve bölgesel gerici hegemon merkezler tarafından savaşlar ve boğazlaştırmalar sarmalında kan deryasına çevrilmiştir” denildi.
“TALAN VE TAHAKKÜM POLİTİKALARI BÜYÜK YIKIMLARA YOL AÇMAKTADIRLAR”
DAD, açıklamasının devamında şunlara yer verildi:
“Küresel ve bölgesel vahşet merkezlerinin eliyle tekrarlanan bir katliam ve insanlık suçları pratiği hali hazırda Suriye’de bir kez daha sahneye konulmaktadır. Eli kanlı ve her türlü insanlık suçunu alenen işlemiş olan çeteler bir kez daha Suriye halklarının üzerine salınmıştır. Pek çok farklı etnik ve inanç kimliğinin bir arada yaşamakta olduğu Suriye ve Ortadoğu merkezli ülkelerin hiç birinde, bir etnik ya da inanç kimliğinin tahakkümü üzerinden demokratik ve eşitlikçi bir yaşam inşa etmenin olanağı yoktur. Bu gerçeği bilen küresel ve bölgesel hegemon güçler ayrıştırma, karşıtlaştırma ve çatıştırma politikalarıyla tüm inanç ve etnik kimliklerden halklarımızı adeta esir almakta, talan ve tahakküm politikaları için araçsallaştırarak büyük yıkımlara yol açmaktadırlar.
“İNSANLIK SUÇLARINI LANETLİYORUZ”
Mezhepsel ve etnik düşmanlık temelinde Suriye’de yürütülmekte olan savaşta, her inanç kimliği ve etnisiteden tüm halklar mağdur edilmiş, yüzbinlerce can kaybı yaşanmış ve milyonlarca insan mülteci durumuna düşürülmüştür.
Gerek rejimin, gerekse muhalif denen katil sürülerinin insanlık suçlarını lanetliyoruz. Sadece demokratik bir Suriye tüm bileşenlerinin, vatandaşlarının ortak vatanı olabilecektir. Suriye halklarına çağrımız rızalaşma temelli bir demokrasinin inşasına taraf olmaları, bu yönde bir duruş göstermeleridir.
HTŞ öncülüğünde geliştirilen son saldırıların emperyalist ve bölgesel hegemon güçlerin ortaklaşa yürüttüğü ve buna karşın iç çelişkilerin yaşandığı, farklı hesapların yapıldığı bir operasyon olduğu görülmektedir.
“ALEVİ VE KÜRT KARŞITLIĞI TEMELİNDE YÜRÜTÜLEN POLİTİKALARA ORTAK OLUNMAMALI”
Bilindiği gibi, bölgesel gelişmelerden birçok etnik ve inanç kimliğinin mevcudiyeti nedeniyle ülkemiz de derinden etkilenmektedir. Bu son gelişme birçok hassasiyete yol açmıştır. Suriye’de İslamı araçsallaştıran yapılar, Alevi ve Kürt halklarına düşmanlık temelinde hareket etmekte ve trajik biçimde ülkemizde de bu zihniyet karşılık bulmaktadır.
Suriye’deki gelişmeler bağlamında ülkemizin alacağı tutumun toplumsal barışımızı doğrudan etkileyeceği açık bir gerçektir. Bu nedenle Alevi ve Kürt karşıtlığı temelinde yürütülen politikalara ortak olunmaması ve Türkiye’nin olanak ve etkisini Suriye’de toplumsal rızalaşma ve barışın tesisi yönünde değerlendirmesi çağrısında bulunuyoruz.
Rızalaşma ve demokrasi hem ülkemizin, hem de bölge halklarının öncelikli ihtiyacıdır. Zaman sahipsiz, mekân rızasız, mazlum çaresiz değildir.”
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.