PİRHA- Sivas Katliamının, hakikat ve özgürlük arayışında bulunan Alevilerine karşı, tekçi ulus devlet anlayışının sistematik katliam politikalarının devamı niteliğinde olduğuna vurgu yapan Demokratik Alevi Dernekleri, “90’lı dönemlerde kendi hakikati, tarihsel hafızası ile ikrarlaşan bunun mücadelesini veren Alevilere gözdağı verilmek istendi. Yüzleşme talebimizi güçlü bir demokrasi mücadelesine dönüştürmeliyiz” dedi.
Demokratik Alevi Dernekleri Genel Merkezi, 2 Temmuz 1993’te faşist-gerici gruplar tarafından asker ve polisin gözü önünde gerçekleştirilen Sivas Katliamının 30’uncu yılı nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı. Kürtlerin demokrasi alanındaki mücadelesinin emek barış ve demokrasi güçleri ile demokratik siyasette birlik oluşturması çalışmalarının bölge Alevilerini de etkilediğinin belirtildiği açıklamada, bu birliğin önüne geçmek için Sivas’ta Alevilere katliam uygulandığının altı çizildi.
Açıklamanın devamında, ülkedeki farklı inançların acılarını ortaklaşmada aynı duyarlılıkta hareket ederek, birlikte yüzleşme talebinin güçlü bir demokrasi mücadelesine dönüştürülmesi çağrısında bulunuldu.
Demokratik Alevi Dernekleri’nin açıklaması şöyle:
“DEVLET AKLI TÜM FARKLILIKLARI TEKLEŞTİRMEK İSTİYOR”
Cumhuriyetin kimlik inşasında devlet aklının avantajlı durumda olanların dışında kalan tüm farklılıkların tekleştirmesi siyasetinin günümüze devam ettiği belirtilerek, “Hakikat ve özgürlük arayışında bulunanlar tarihin her döneminde egemenler tarafından zulme uğramıştır. Katliam, savaş, soykırım, sürgün siyaseti iktidarcı anlayışlar tarafından sürekli güncellenmiştir. Ahlaki ve politik değerleri esas alanlara karşı ırkçılık, dincilik siyaseti üzerinden toplum ayrıştırılarak karşıtlık derinleştirilmiş, yıllara dayanan bir toplum kırım süreci devamlı gündemde tutulmuştur. Söz konusu Alevi sürekleri olunca yüzyıldır “öteki” olmaktan kurtulamamışlar. Cumhuriyet modernitesinin kimlik inşasında avantajlı durumda olanların dışında kalan bütün farklılıkların tekleştirilmesi, Türk – İslamlaştırılması siyaseti günümüze kadar devam eden resmi akıldır” denildi.
“ALEVİLERE YÖNELİK SİSTEMATİK KATLİAMLARIN DEVAMI”
Katliamın hakikat ve özgürlük arayışında bulunan Alevilerine karşı, tekçi ulus devlet anlayışının sistematik katliam politikalarının devamı niteliğinde olduğuna değinilerek, “30 yıldır adalet arıyoruz. 30 yıldır çar anasırı birleştirip zulmün karanlığına delil oluyoruz. Zulmün karanlığına delil olanlara, Hak ve hakikat aşkıyla yananlara aşk olsun. Bilindiği gibi bu toprakların kadim halklarından ve kültürlerinden olan Alevi toplumuna karşı birçok insanlık suçu işlenmiştir. Bu insanlık suçlarından biri olan Sivas katliamının 30. yıldönümündeyiz. Bir kez daha şehitlerimizin huzurunda dardayız. 2 Temmuz; Sivas’ta hakikat ve özgürlük arayışında bulunan Reya Heq Alevilerine karşı, tekçi ulus devlet anlayışının Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı’dan devraldığı sistematik katliam politikalarının devamı niteliğindedir” ifadeleri kullanıldı.
“DEMOKRATİK SİYASETTEN ETKİLENEN ALEVİLERE GÖZDAĞIYDI”
Sivas Katliamının sadece Alevileri değil, ülkede demokratik siyaseti esas alan bütün kesimleri hedef aldığı belirtilen açıklamada, “Özgürlük, eşit yurttaşlık isteyen Kürtleri, hak arama mücadelesi veren emekçileri, yönelimleri ve kimlikleri yüzünden zulüm gören LGBTIQ+ bireyleri, kadınları ve toplumun tüm ötekilerini hedef aldı. Bu katliamla toplum topyekün bir sessizliğe sokulmak istendi. Özgürlük isteyen Aleviyi, Kürdü, aydını, öğrenciyi, emekçiyi dilsizleştirmek istediler. Ancak başaramadılar! 90’lı dönemlerde kendi hakikati, tarihsel hafızası ile ikrarlaşan bunun mücadelesini veren Alevilere gözdağı verilmek istendi. Kürtlerin demokrasi alanındaki mücadelesi, emek barış ve demokrasi güçleri ile demokratik siyasette birlik oluşturması çalışmaları bölge Alevilerini de etkilemişti. Bu birliğin önüne geçmek için Sivas’ta Alevilere katliam uygulanmıştır. Resmi ideolojinin dediği gibi “laik – anti laik, ilerici-gerici” çatışması değil; demokratik siyaseti savunanlarla resmi ideoloji de ısrar edenlerin mücadelesidir”
ACILARI ORTAKLAŞTIRMA VE YÜZLEŞME ÇAĞRISI
Ülkedeki farklı inançların acılarını ortaklaşmada aynı duyarlılıkta hareket ederek, birlikte yüzleşme talebinin güçlü bir demokrasi mücadelesine dönüştürülmesi ve yüzleşme çağrısında bulunulan açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
“Ancak 30 yıldır Katiller hala adil olarak yargılanmadı. Başta Madımak katliamı olmak üzere tüm Alevi katliamlarıyla yüzleşme olmadı.Yüzleşme olmadığı sürece yaralarımız hep kanayacak ve bu travma ile yaşayacağız. Söz konusu travmayı aşmanın yolu, hakikatlerle yüzleşme adil bir barış, demokratikleşme ve helalleşmedir. Öyleyse 30. yılında bir kere daha Sivas katliamıyla yüzleşme talebimizi yineliyoruz. Madımak Oteli “utanç müzesine” dönüştürülmelidir. Devlet katliamı planlayanları, uygulayanları bağımsız adil bir yargı önünde hesap vermelerini sağlamalıdır. Katliamla ilgili arşivler açılmalıdır. Haklarında kırmızı bülten olmasına karşın Avrupa ülkeleri arananları iade etmemişlerdir. Bu ülkeler katilleri iade etmelidir. Devlet yetkilileri Alevi Katliamlarını unutturmaya çalışmaktadır. Bizler Yüzleşmek ve Adalet için Madımakta 33 canımızın katillerinin peşini bırakmayacağımızın sözünü veriyoruz.
Fakat acılar birdir, anaların gözyaşları aynıdır. Herkes kendi acısına yanarak bu katliamlarla yüzleşemez. Bunu biliyoruz. Bizler Zalimin zulmüne uğrayanlar olarak, bu coğrafyada zulme uğrayan musahip halklarla onların acılarını da acılarımıza katarak aynı duyarlılıkta hareket etmeliyiz. Onlarla birlikte yüzleşme talebimizi güçlü bir demokrasi mücadelesine dönüştürmeliyiz”.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.