Alevi Haber Ajansi

DAD: Seyit Rıza ve idam edilen diğer altı canımızın mezar yerleri açıklanmalı

PİRHA- Katledilmelerinin 88. yılında Seyit Rıza ve yoldaşlarını anarak yazılı açıklama yapan DAD Genel Merkezi, “Samimi bir yüzleşme ancak demokratik cumhuriyet gerçekliğinde mümkün olabilir. Sey Rıza, Resik Wusen, Wusené Seydi, Fındıq Ağa, Hesen Ağa, Hesené İvrayimé Qıji, Aliyé Mırzé Sıli şahsında tüm Dersim mazlumlarının huzurunda dara duruyor ve saygıyla anıyoruz” dedi.

Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), 15 Kasım 1937 yılında Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilen Seyit Rıza ve yoldaşlarını anarak yazılı açıklama yaptı.

“MUKTEDİRLERİN ZİHİN DÜNYASI VE FİİLLERİ TAHAKKÜM VE ZULÜM ÜZERİNEDİR”

Seyit Rıza ve yoldaşlarının idam edilmelerinin 88. yılında bir kez daha alanlarda oldukları ifade edilen açıklamada, “Bilmekte ve yaşamaktayız ki muktedirlerin hem zihniyet dünyası hem de tüm fiilleri tahakküm ve zulüm üzerine kuruludur. Bu mana da işledikleri insanlık suçları nedeniyle vicdani ve insani kaygıları söz konusu olmadığı gibi kendilerini var edebilmek için tahakkümlerini daha da derinleştirmek ve yeni zulümler üretmek zorunluluğu duymaktadırlar. İşte bu manada muktedirlere değil halklarımızın vicdanına seslenmek istiyor, ortak vatanımızda rızalaşma temelli demokratik bir birliği ve geleceği inşa etmek için halklarımızı sorumluluk almaya davet ediyoruz.

Bilindiği gibi, coğrafi konumları nedeniyle Mezopotamya ve Anadolu erken tarihlerden beri birçok kadim halkın yurdu olduğu gibi tarihsel süreç boyunca da göç alan coğrafyalar olmuştur. Bu nedenle bu topraklarda farklı halklar, kavimler ve inançlar bir arada yaşamaktaydı. Yine biliyoruz ki tahakküm ve gaspın, yani rızasızlık halinin hüküm sürdüğü hiçbir mekân ve zamanda rıza temelli, demokratik ilişkilenme biçimleri mümkün olamamışsa da geçmişte farklı halkların ve kültürlerin kendilerini yaşatmaları imkân dâhilinde olmuştur.

Tahakküm ve gaspın daha da yoğunlaştığı, merkezileştiği kapitalizm koşullarında ise tarihin en ağır insanlık suçları işlendi. Tarihin hiçbir döneminde yaşanmamış yoğunlukta soykırımlar yaşandı, dünyanın dört bir yanında birçok mazlum halk hem fiziki hem kültürel soykırımlarla tasfiye edildi. Kapitalist vahşetin bu topraklarda ki tecellisi ise İttihat ve Terakki Cemiyeti üzerinden gerçekleşti. Kapitalist vahşetin en katı, en merkezi ve tekçi biçimi bu cemiyet tarafından halklarımıza dayatılmış, bu toprakların daha önce şahitlik etmediği boyutlarda insanlık suçlarına imza atılmıştır. Muktedirlerin öngördüğü tahakküm biçimi ise tarihsel toplumsal Türklüğü ve kültürel İslamı hakikatinden kopararak araçsallaştıran, adına Türk İslam sentezi denen ideolojik zemin üzerine inşa edilmişti. Bu gelişme ise Mezopotamya ve Anadolu halklarına yaşatılan soykırımlar zincirinin başlaması anlamına gelmekteydi” denildi.

“DERSİM’İN İLERİ GELENLERİ DÜZMECE BİR MAHKEMEDE YARGILANARAK İDAM EDİLMİŞTİR”

Dersim Soykırımı’nın daha önce yaşanan soykırımlar silsilesinin halkalarından biri olarak gerçekleştirildiği vurgulanan açıklamanın devamında şunlar dile getirildi:

“Yüz yıllara yayılan bir kuşatmaya, sayısız sefere maruz kalan Dersim’in yeni dönemde ki tasfiye süreci ise Koçgiri halk hareketiyle başlatılmış, 1937-38’lerde ise zirveleştirilmiştir. Toplumsal varlığı hedefe konulan, bir bütün olarak tasfiye edilmek istenen Kürt halk gerçekliğinin özgün bir rengi olan Dersim, Osmanlıyla 16’cı yüzyılın başlarında karşılaşmıştır. Dersimlinin o günden bu yana yaptığı şey ise, elde kılıç üzerine gelen bu gücün karşısında yaşamını ve yaşam alanlarını savunmaktan ibarettir. Kurtuluş Savaşı sürecinde Dersim’e de heyetler gelmiş, gitmiş, bir şeylerin değişeceği, Kürtlere vaat edilen özerklik temelinde ortak vatanda ortak yaşam olacağı söylenmiş fakat düze çıkar çıkmaz Kürt halkının da diğer halkların akıbetine uğratıldığı görülmüştür. 1937-38 süreci öncesi çeşitli girişim ve görüşmelerle uzlaşmaya ve silah teslimine ikna edilen Dersim ise hem Kürt, hem Alevi kimliği nedeniyle, makro düzeyde planlanan, on binlerce insanımızın katli ve kalanların sürgün edildiği bir soykırım saldırısına maruz bırakılmıştır.

Uçak filolarının, zehirli gazların ve on binlerle ifade edilen askeri güçlerin kullanıldığı bu saldırıda, cenazelerimize çoğu zaman bir toplu mezar dahi nasip edilmeyerek ya nehirlere doldurulmuş ya da güneş altında bırakılarak kurda kuşa yem edilmiştir. Hayatta kalabilen ve sayısını bilemediğimiz özellikle kız çocuklarımız ise gasp edilerek bilinmeyen yerlere götürülmüş, bir daha da kendilerinden haber alınamamıştır. Dersim ileri gelenlerinden Sey Rıza, Resik Wusen, Wusené Seydi, Fındıq Ağa, Hesen Ağa, Hesené İvrayimé Qıji, Aliyé Mırzé Sıli savunma haklarının dahi olmadığı düzmece bir mahkemede yargılanarak idam edilmiştir. Cenazeleri ise teslim edilmediği gibi bugüne kadar mezar yerleri dahi açıklanmamıştır.

Kürt ve Alevi kimliklerimiz nedeniyle yaşatılan nice haksızlık ve travmaların ise ortak vatanda rızalaşma temelli ortak yaşamla, demokratik toplum ve demokratik cumhuriyetle aşılacağına olan inancımızı bir kez daha vurguluyoruz. Hali hazırda sürdürülen barış ve demokratik toplum sürecinden beklentimiz ve umudumuz yüksek, desteğimiz ve sahiplenme düzeyimiz tamdır. Karşılıklı nitelikli adımların atılmasıyla beraber bu süreç her etnisite ve inançtan halklarımızı barışa taşıyacak ve sağalma sürecine sokacak, demokratik cumhuriyete taşıyacak, hepimize kazandıracaktır.”

“DERSİM HALKINDAN ÖZÜR DİLENMELİ”

Samimi bir yüzleşmenin ancak demokratik cumhuriyet gerçekliğinde mümkün olabileceği belirtilen açıklamada talepler şu şekilde sıralandı:

-Seyit Rıza ve idam edilen diğer altı canımızın mezar yerleri açıklanmalı ve cenazelerin Dersim’e nakli engellenmemelidir.

-Arşivler açılmalı, Dersim ismi iade edilmelidir.

-Sürgünler, kayıplar, el konularak götürülen çocuklarımızın listesi ve akıbetleri açıklanmalıdır.

-Asimilasyon, göçertme ve her türlü şiddet biçimine son verilmelidir.

-Dersim halkından özür dilenmeli, demokratik cumhuriyet temelinde toplumsal haklarımız tanınmalı, Anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.

PİRHA/DERSİM

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.