PİRHA- Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), Kürt sorununun müzakere yöntemiyle çözülebileceğine dair açıklamaların samimi ve somut bir sürece dönüştürülmesi beklentisi içinde olduklarını açıkladı. DAD, “Ortak vatanda, ortak yaşam için temel gerekliliktir. Ve bu barış, halklarımız, kadınlar, emekçiler ve tüm ötekileştirilenler açısından sadece muktedirlere bırakılamayacak kadar yaşamsaldır. Bu manada barış mücadelesini yükseltmek, barışın sesi olmak kolektif geleceğimize sahip çıkmaktır” dedi.
Kürt sorununun çözümüne dair yapılan “yeni süreç” tartışmalarına ilişkin Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Genel Merkezi yazılı bir açıklama yaptı.
Ortadoğu’da yoğunlaşan üçüncü dünya savaşının halklar açısından daha büyük yıkımlar taşıdığına değinen DAD, ülke genelinde ise kolektif bir ihtiyaç olan toplumsal barışın demokratik cumhuriyet ile mümkün olacağına işaret etti.
DAD, iktidar kanadından gelen ve Kürt meselesinde diyalog kapılarının aralanabileceğine, toplumsal barış yolunda temel bir sorunun müzakere yöntemiyle çözülebileceğine dair açıklamaların samimi ve somut bir sürece dönüştürülmesi beklentisi içinde olduklarını kaydederek, muhalefet partilerinin bu süreçte sorumluluk alarak sürecin başlamasına, samimi ve sonuç alıcı biçimde yürütülerek toplumsal barışın sağlanmasına katkı sunması çağrısında bulundu.
“KOLEKTİF BİR İHTİYAÇ OLAN BARIŞ DEMOKRATİK CUMHURİYETLE MÜMKÜNDÜR”
Demokratik Alevi Dernekleri‘nin ‘yeni süreç’ ve ‘Kürt sorununda somut çözüm/toplumsal barış’ tartışmalarına dair açıklaması şöyle:
“Bilindiği üzere Ortadoğu, Mezopotamya ve Anadolu kadim zamanlardan beri pek çok halkın ortak vatanı olmuş ve medeniyetlere ev sahipliği yapmış coğrafyalardır. Bu durum dün olduğu gibi bugün de yaşanmakta olan somut bir gerçekliktir.
Halklar bahçesi olarak tanımlanan ve insanlığın pek çok kazanımına öncülük eden bu topraklar, emperyalist merkezler ve bölgesel gerici rejimler tarafından süreklilik arz eden savaşlar ve vahşi bir talanla kan revan içinde bırakılmaktadır.
Üçüncü dünya savaşı somut olarak Ortadoğu’da yoğunlaştırılmış ve halklar bu savaşlar sarmalında tüketilmekte olduğu gibi daha yaygın ve yoğun bir çatışmanın zemini de gittikçe güçlenmektedir. Bu durum ise halklarımız açısından daha büyük tehlikeler, daha büyük yıkım ve acılar anlamına gelmektedir.
Muktedirlerin ayrıştırıp düşmanlaştıran, çatıştıran politikaları karşısında rızalaşma ve ikrarlaşma temelli bir barış talebinin sesi olmak ve mücadelesini yükseltmek mazlumlar açısından bir zorunluluktur. Kolektif bir ihtiyaç ve gereklilik olan toplumsal barış ise demokratikleşmeyle, demokratik Cumhuriyetle mümkün olabilecektir.
“DİYALOGUN SOMUT BİR SÜRECE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ BEKLENTİSİ İÇERİSİNDEYİZ”
Bu bağlamda, iktidar kanadından gelen ve Kürt meselesinde diyalog kapılarının aralanabileceğine, toplumsal barış yolunda temel bir sorunun müzakere yöntemiyle çözülebileceğine dair açıklamaların samimi ve somut bir sürece dönüştürülmesi beklentisi içindeyiz. Samimiyet ve iyi niyet göstergesi olarak çatışmaların durdurulması, daha fazla kan dökülmemesi çağrısında bulunuyoruz. Yine muhalefet partileri de bu süreçte sorumluluk almalı, sürecin başlamasına, samimi ve sonuç alıcı biçimde yürütülerek toplumsal barışın sağlanmasına katkı sunmalıdır. Kürdün toplumsal varlığını sorun olarak algılayıp bir soruna çeviren zihniyet ve politikalar iktisadi, toplumsal ve siyasal çöküşe ve çürümeye, derin yoksulluğa, kadın ve çocuk cinayetlerinde tırmanışa yol açmıştır. Çok kültürlü ve çok kimlikli toplum gerçekliğimizi esas alıp bu minvalde atılacak adımlar yaşamın tüm alanlarını kapsayacak şekilde genişleyecek, toplumsal sağalma ve barışla, demokratikleşmeyle sonuçlanacaktır.
“ALEVİLERE VE ALEVİ KURUMLARINA GÖREV DÜŞÜYOR”
En büyük tehlike dış tehdit değil, içte ki rızasızlık halidir. Hak teslimi, rızalaşma temelli bir barış öncelikle kolektif ihtiyacımızdır. Ortak vatanda, ortak yaşam için temel gerekliliktir. Ve bu barış, halklarımız, kadınlar, emekçiler ve tüm ötekileştirilenler açısından sadece muktedirlere bırakılamayacak kadar yaşamsaldır. Bu manada, barış mücadelesini yükseltmek, barışın sesi olmak kolektif geleceğimize sahip çıkmaktır.
Rıza Yolu’nun talipleri olan biz Alevi halklar, kendimizi bu sürecin öznesi olarak görüyor, toplumsal barışın gerek toplumsal özelimiz, gerekse kolektif geleceğimiz açısından önemini biliyoruz. Demokratik cumhuriyet için demokrasi mücadelesinin bir tarafı, demokrasi kervanının bir bileşeniyiz. Halklarımızın rızalı-ikrarlı birliği için tüm Alevilere ve Alevi kurumlarına görev düşmektedir. Barışı sahiplenemez, inşa edemezsek, tüm halklarımız daha koyu bir karanlık ve yıkımlar sarmalına çekilecektir. Barış mücadelesi ise rızalı-ikrarlı birliği ve yaşamı sahiplenmek anlamına gelecektir. Zaman Sahipsiz, Mekân Rızasız, Mazlum Çaresiz Değildir!”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.