PİRHA – DAD İstanbul Şubesi, Seyit Rıza ve arkadaşlarını anarak lokma paylaştı. Dersim Soykırımının anlatıldığı panelde konuşan Tarihçi Namık Dinç, “Mustafa Kemal, idam edilmeden önce Seyit Rıza’yla da görüşüyor. İdam kararı alınmış biriyle neden görüşürsünüz? Katilin, suç mahalline kadar gitmesi gibi!” ifadelerini kullandı. Yazar Ergin Doğru ise jenosit yasalarının tamamının Dersim’de uygulandığının altını çizerek “Bugün Dersim, Teksas’a dönmüş, çetecilik gelişmişse bu, sistemin yol almasının göstergesidir. Kendi hakikatimize dönmenin zamanıdır” dedi.
Video eklenecek.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) İstanbul Şubesi, idam edilişlerinin 88. Yıldönümünde Seyit Rıza ve yoldaşlarını andı. DAD İstanbul Şubesinde yapılan anmaya çok sayıda yurttaş katıldı.
Anma programı, yaşamını yitirenler için saygı duruşuyla başlarken, Pir İbrahim Erdoğan ise çerağ uyandırdı.
Anma programının devamında 1937-38’de yapılan Dersim Soykırımını konu alan bir de panel düzenlendi. Yazar Namık Dinç ile Ergin Doğru’nun konuşmacı olduğu programa DEM Parti Milletvekili Celal Fırat, DEM Parti İstanbul il ve ilçe yöneticileri, HDK, DBP temsilcileri, Gazi Cemevi, Pir Sultan Abdal Cemevi yöneticileri ile çok sayıda yöre derneğinin temsilcisi de katıldı.
“YEZİD ZİHNİYETİN DEVAMI”
Programın açılış konuşmasını DAD İstanbul Şube Başkanı Mevhibe Akdeniz yaptı. “Dersim Katliamı, Yezid zihniyetin devamıdır” diyen Akdeniz, DAD olarak barış sürecine dair umutlu olduklarını da ifade etti. Akdeniz, “Bu topraklarda farklı haklar ve inançlar bir arada yaşamaktaydı. Cumhuriyet, bu toprakların zenginliğini yok edip çorak bir coğrafyaya çevirdi. Tekçi zihniyetin en büyük kurbanları ise Aleviler ile Kürtler oldu. Seyit Rıza ve idam edilen yoldaşlarının mezar yerleri açıklanmalı, cenazelerin Dersim’e nakli engellenmemelidir” diye konuştu.
“TAMAMEN YOK ETME VE SOYKIRIM PLANI!”
Tarihçi Namık Dinç, devletin Dersim’e yönelik politikasında daima “toplumsal yapıyı dağıtmak” gibi bir amacı olduğunu vurguladı. Dinç, Seyit Rıza’nın, Ankara’ya gönderdiği tüm mektupların, soykırımın önüne geçmek için bir çabanın kanıtı olduğunu da hatırlatarak, sunumunda şunları dile getirdi:
“Dersim’in, Osmanlı’dan beri Alevilik ve Kürtlük mevzusu hep sorun olarak görülmüş. Alevilerin konumu hep tanımsız kalmış. Eskiden ‘katli vacip’ olarak tarifleniyordu. Türklük ve Sünni bir devlet inşa etmeye kalktığınızda bunların dışındaki tüm kesimler asimile edilmeli gözüyle bakıldı. Dersim, Türklük politikasıyla katiyen uyuşmayan bir coğrafya olarak görülmüş. Cumhuriyet kadrosunun kafasında Dersim hep var. Kimlik, bu reddedilmenin sebebi oluyor.
1937 itibariyle birçok gazete, Dersim’i hep gerici bir coğrafya olarak anlatır. Yapılanlara meşruiyet aranır yani. 1937-38 yılı tamamen yok etme, soykırım planıdır. Sürgünler ile aileler parçalanıp, toplumsal imhaya gidiliyor. Bu uygulamalar BM sözleşmesinin soykırım tanımına birebir uyuyor.
Seyit Rıza’nın idam edildiği gün Mustafa Kemal, Elazığ’dadır. Seyit Rıza’yla da görüşüyor. Düşünün, siz idam kararı alınmış biriyle neden görüşürsünüz? Mustafa Kemal’in o tarihlerde hasta olduğu gibi yalanlar da vardır. Katilin, suç mahalline kadar gitmesi gibi… Yalan mitler gerçeğin önüne geçiyor. 100 yıl geçti halen Dersim arşivlerini açmıyorlar. Seyit Rıza’ya dil uzatmak kabul edilebilir bir şey değil. Ölüsüne de dirisine de tahammül edemeyen bir anlayış vardır.”
“SİYASETEN ÖRGÜTLENME VE MÜCADELE ETMEK ZORUNDAYIZ”
Yazar Ergin Doğru da 1980 darbesine kadar ‘Dersim’ isminin kullanılmadığını hatırlatarak, bu değişimin Kürt hareketiyle birlikte yaşandığını söyledi. Doğru, “Hakikati gizleyemezsiniz. İşte siyasetin gücü bu” diyerek şunları söyledi:
“Peki neden Dersim bu kadar önemli? Dersim, direnişin adıdır. Bundan kaynaklı Dersim ismi önemlidir.
1937’ye kadar Dersim’in beli zaten kırılmıştı. Bir bütün coğrafyadan silmek istediler. Bu nedenle Dersim’in adını net koymalıyız. Jenosit yasaların tamamı Dersim’de uygulanmıştır. Dersimlilerin diliyle Terteledir.
Siyasal boyutun kendisi bir bütün ele alınmalıdır. Dersim Alevi ve Kürttür. ‘Ortada bir isyan vardı ve haklı olarak kıyım gerçekleştirildi’ tümüyle bir yalandır. Bir cumhuriyet karşıtlığı yoktur. Biz isyan etmedik, yaşamımızı savunmak için direndik. Niyetleri, bizim feodal olmamızdan kaynaklı değildi. Ne yaparsan yap kurt, kuzuyu yiyecekti!
Soykırımın hemen akabinde kışlalarda yetiştirdikleri çocuklar, bir süre sonra kendi olmaktan çıkıp Tuncelili olmuştu. Egemenler, Dersim’de kısmen sonuç aldı. İşte dil kırımının geldiği aşama… Bugün Dersim’deki cemevlerinin yüzde 90’ı devlete bağlanmışsa Reya Hakk inancından ne kadar uzaklaştığımızın göstergesidir. Bugün Dersim, Teksas’a dönmüş, çetecilik gelişmişse sistemin yol almasının göstergesidir. Artık silkelenme zamanıdır. Kendi hakikatimize dönmenin zamanıdır. Siyasi örgütlenme yaratılmadan bunu başarmak mümkün değildir. Dün dağlarımıza güveniyorduk, bugün o sorumluluk bütün ovalarındır. Yarın AKP, Dersim’de vekil çıkarırsa ah vah etmeyelim. Siyaseten örgütlenme ve mücadele etmek zorundayız. Bir emek, çaba var evet ama yetmiyor.”
Yapılan konuşmalar ardından çerağlar söndürüldü, lokmalar pay edildi.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.