PİRHA-Maraş Katliamı’nın 44. yılı nedeniyle bir basın açıklaması yapan DAD İstanbul Şubesi, “Kürt Alevi coğrafyasını demografik dönüşüme uğratmak isteyen devlet, sistematik politikalar kapsamında Maraş Katliamı’nı özel savaş yöntemleri ve paramiliter güçler eli ile gerçekleştirmiştir. Maraş Katliamı asimilasyon, inkar ve imha politikalarının devamı olarak uygulanmıştır” dedi.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) İstanbul Şubesi, Maraş Katliamı’nın 44. yılı dolayısıyla bir açıklama yaptı. İstanbul Gazi Mahallesi’nde bulunan dernek binasında gerçekleştirilen basın açıklamasını DAD İstanbul Şubesi Eş Başkanı Dilber Aslan okudu. “44 yıldır kanayan yaramız Maraş” başlıklı açıklamada, “Kürt Alevi coğrafyasını fiziksel ve kültürel soykırım politikaları akabinde demografik dönüşüme uğratmak isteyen devlet, sistematik politikalar kapsamında Maraş Katliamı’nı özel savaş yöntemleri ve paramiliter güçler eli ile gerçekleştirmiştir. Tarihi tanıklıklar bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Yine tarihsel sürecin seyri göstermektedir ki, Maraş Katliamı Şark Islahat Planı dahilinde yürürlüğe konan asimilasyon, inkar ve imha politikalarının devamı olarak uygulanmıştır” denildi.
Maraş’ta yapılan katliamın sadece Maraş’la sınırlı olmadığı belitilen açıklamada, Maraş Katliamı öncesi Hatay Kırıkhan’ın Hedef alınması ardında Elazığ ve Malatya adliye girişimleri ile devam eden süreç hatırlatılarak, “1978 yılında Maraş’ta gerçekleştirilen katliamın özellikle Kürt Alevilerin yaşamış olduğu coğrafya hedef alındığı görülmektedir. Bu katliamın amaçlarında birisi Kürt Alevi coğrafyasının demografik yapının değiştirilmesi. Maraş’ın Pazarcık ilçesine bağlı Aşağı Terolar köyünde 27.000 Suriyelinin yerleştirilmesi ile bir kez daha teyit edilmiştir. Elbette ki katliamın bununla sınırlı olmadığı, Maraş Katliamı’nın ardından Çorum’da gerçekleştirilen katliam ile 12 Eylül darbeye giden yolun altyapısının da oluşturulduğu göz ardı edilmemelidir. 12 Eylül darbenin ardından kendisine muhalif olan tüm kesimlere karşı nasıl bir tutum içerisine girdiği de birçok çevre tarafından bilinmektedir. Bir diğer husus ise özellikle Alevilerin ve Kürtlerin yaşamış olduğu coğrafyada birçok köyün ve dağların, taşların isimleri de değiştirilerek asimilasyona tabi tutuldu” ifadeleri yer aldı.
“TÜRKİYE HALKLARI İÇİN BİR YÜZLEŞME SORUNUDUR”
Açıklamaya şöyle devam edildi:
“Devşirme devlet sisteminin nüfus, kültür ve yerleşim politikası sürgüne geleni katliamına ortak ederek mahkum etme, mecbur etme, kan bedeli isteme pratiği olmuştur. Kırım, Kafkas sürgünlerinde tehcir edilen nüfusun ikamesinde işleyiş yakından izlenebilir. Ermeni, Rum katliam ve tehcirlerinde, Kürt ve Alevi katliamlarında özel savaş yöntemleri katliamda kullanılan nüfusun yapısına bakılarak demografik suçlarında, suça ortak edilme yöntemleri açık edilebilir. Demografik suç üretme yurtsuz kalanın, yurt edinmek için kan bedeli ödemesi ve bu bedelin sonrasında şekillenen suçluluk travması ile kendini mahkum hissetmesi olarak algılanabilir. Bu politik düşürme yöntemi devşirme sisteminin temel argümanıdır. Toplumsal var oluşun ahlaki politik değerleri bu şekilde imha edilir. Aynı şekilde devlet bu şekilde sürekli tehdit altında hissedecek ve sürekli tehdit altında olma motivasyonu ile ayakta kalmaya çalışacaktır. Suça ortak olan mahkum nüfus ise köle koşullarında yaşamak zorunda kalacaktır. Çünkü kan bedeli politikası sürekli mahkumiyet ve korku iklimi ile diri tutulacaktır.
Bugün Türkiye nüfus yapısına bakıldığında politik yansımaları ile kıpırdayamayacak kadar suça bulaşmış bir sistemle yaşamak zorunda kalmış ve demokratik olgunlaşmasını yüzleşmeler gerçekleşmediği için tamamlayamamaktadır. Maraş Katliamı da 44 yıldır bizlerin içinde yarayken, Türkiye halkları için de bir yüzleşme sorunudur. Bu yüzleşme gerçekleşmedikçe sağlıklı bir gelecek de inşa edilemeyecektir.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.