PİRHA- DAD Eş Genel Başkanı Musa Kulu, tarikat yapılanmalarının temelinin cumhuriyetin kuruluşuna kadar dayandığını ve Dersim’de örgütlenme çabalarının tesadüf olmadığını belirtti. Kulu, Dersim isminin mahkeme tarafından reddedilmesine ilişkin de “Her Dersimli kendisini tanımayan bu mahkemenin karşısında bir dava açmalıdır. Binlerce, on binlerce kişi başvuru yapmalıdır” çağrısında bulundu.
Dersim Araştırmaları Merkezi’nin (DAM) tarikat örgütlenmesine dair saha çalışmasının ardından tepkiler gelmeye devam ediyor.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Musa Kulu, tarikat yapılanmalarının temelinin cumhuriyetin kuruluşuna kadar dayandığının altını çizerek, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenlerin her seferinde ‘bu ülkenin %99.5 Müslümandır’ lafı bile başlı başına inkarın kendisidir” dedi.
“Bugün yaşadığımız şey sadece yeni bir çalışma yahut da yeni bir gelişme değil” diyen Kulu, “90’lı yıllarda Fethullah Dersim’e girdiğinde önce kurbanları gönderdi, sonra okullarını açtı. Maalesef bu coğrafyada yaşayan insanlarımız da biraz maddi imkanı olanlar da bunları bildikleri halde gönderdiler. Bu durum kendisinden vazgeçme halidir. Siz kendinizden vazgeçtiğinizde ortada kalırsınız, ortada kaldığınız zaman da ne bir inanç ne de bir kimlik kalır” ifadelerine yer verdi.
“TARİKATLARIN DERSİM’DE YAYILMASI TESADÜF DEĞİLDİR”
Müslümanlıkla ilişkisi olmayan farklı inançlar ve halkların çocuklarına zorunlu din dersi getirerek, çocukları kendi kimliklerinden ve inançlarından koparmak projesi devam ettiğine dikkat çeken Kulu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çocukların ve ailelerin zihin dünyasına, inanç dünyasına müdahale ederek onları Türk ve İslam dünyasına çekmek için kendi kimliklerden vazgeçirme halidir. Bütün bunları yan yana koyduğumuzda yapılmak istenen şey gayet net ve açık. ‘Alevi, Kızılbaş ve Kürt olan Dersim’i soykırımla bitiremedik içeriden çökertelim’ planının çabasıdır. Resmen Alevi Kızılbaş ve Kürt olan Dersim’in ortadan kaldırılması için her yol mubahtır denilip, devletin aklıyla, idaresiyle sevk ve desteğiyle yapılan bir şeydir. Hedeflenen inancımız, kültürümüz, kimliğimiz ve hafızamız silinerek bizi biz olmaktan çıkaran bir çabanın olduğunu biliyoruz. Bugün Türkiye’de cinsel tacizle gündeme düşen bir Ensar Vakfı’nın kendine yer bulmasının, Menzil tarikatının orada yayılmasının hiçbiri tesadüf değildir. Eğer devlet destekli olmazsa bu tür kurumların orada yaşam şansının olmayacağını herkes bilir. Eğer bizler direncimizi daha üst noktalara taşımayıp insani ve yaşamsal aidiyetimiz olan inancımıza, dilimize, kültürümüze, tarihimize sahip çıkmazsak maalesef yok olma ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğini artık kabul etmemiz gerekiyor”
“DERSİM İSMİNİN VARLIĞINI BİR MAHKEME BELİRLEYEMEZ”
Dersim Tarih Kültür Vakfı’nın kuruluşu için yapılan başvuru “Dersim” gerekçe gösterilerek Tunceli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedilmesine ilişkin de konuşan Kulu, alınan kararın tek başına bir mahkeme tarafından verilemeyeceğini belirterek, “Sivas katliamının faillerinin birisi Cumhurbaşkanı tarafından affediyor, küçük ortak da ‘benim dava arkadaşım Çakıcı var, affedeceksin’ deyip affediyorlar. Şimdi bu iki örnekte de görüleceği üzere adaletin a’sının olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Şunun altını da çizmek gerekiyor; Dersim isminin varlığını bir mahkeme belirleyemez. Bu karar bizim hafızamıza, inancımıza, direncimize bir darbe vurarak bir korku, panik yaratıp bir vazgeçme durumuna getirmeye çalışıyorlar” dedi.
“BÜTÜN DERSİMLİLER BEN DERSİMLİYİM DİYEREK KARŞI DAVALAR AÇMALIDIR”
Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün rapor ve belgelerinde Dersim olarak kayda geçirildiğine dikkat çeken Kulu, şunları ifade etti:
“Tek adam rejiminin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Öyle bir dönemdeyiz ki eğer toplumsal örgütlülüğümüze, kimliğimize ve inancımıza en üst perdeden sahip çıkıp dile getiremezsek geleceğimiz kaybetmişiz demektir. Onun için dünyanın bir yerinde gözü kulağı kendi toprağında ise hala onunla ilgili bir sevgisi, özlemi varsa, hala kendi inancı kimliği ile ilgili bir bağ olup, kendisinde böyle bir aidiyet hisseden kim varsa ses çıkarmalıdır. Uluslararası arenada da anayasal ve yasal anlamda da ama en önemlisi meşru olan hakkımızı en üst perdeden istememiz, talep etmeliyiz.
Dilimizi, inancımızı, şehirde, sokakta, evde konuşmalıyız ve yaşamalıyız. Her Dersimli kendisini tanımayan bu mahkemenin karşısında bir dava açmalıdır. Binlerce, on binlerce kişi başvuru yapmalıdır; ‘ben bu ismi istiyorum’ diye. Uluslararası mahkemelere de taşıması lazım. Bütün bunların yanında sokakta kendi dilini konuşarak ben Dersimliyim demelidir. Bu çaba gerçekten insanlara bir cesaret taşıyacaktır.”
Diren KESER/MERSİN
Yoruma kapalı.