Alevi Haber Ajansi

‘Cumhuriyetin 100. Yılında Aleviler Konferansı’nın sonuç bildirgesi: Alevilerin sorunu politik

PİRHA – İstanbul’da DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu ile Halkların Demokratik Kongresi’nin birlikte gerçekleştirdiği “Cumhuriyetin 100. Yılında Aleviler Konferansı”nın sonuç bildirgesi yayınlandı. Tespit, sorun ve taleplerin yer aldığı bildirgede, Alevilerle birlikte, her türden kimliğin kendi hakikatiyle tanındığı, ötekileştirilmediği, baskıya ve saldırıya uğramadığı eşit yurttaşlığa dayalı bir ülke için mücadele etmeye ve daha güçlü birliktelikler kurmaya devam edileceği vurgulandı.

İstanbul’da 25 Şubat’ta DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu ile HDK’nin birlikte gerçekleştirdiği Cumhuriyetin 100. Yılında Aleviler Konferansı’nın sonuç bildirgesi yayınlandı.

Konferans; Alevi çatı örgütleri, vakıfları, dernekleri, cemevleri, yöre dernekleri, ocakları, sürekleri, toplulukları temsilcilerinin katılımıyla, ‘Erken Cumhuriyet Döneminden Bugüne Politik Sistem ve Aleviler; Toplumsal Değişim Dinamikleri Bağlamında, Muhalefet ve Aleviler; Siyasal Katılım Arayışları, Siyasal Özne Olma/Yerel Yönetimlere Katılım ve Temsil; Aleviler Nasıl bir Gelecek İstiyor / Güncel Sorunlar ve Çözüm Önerileri’ konuları tartışılarak sonuçlandırıldı.

BİLDİRGENİN DEĞERLENDİRMESİ: ALEVİLERİN SORUNU POLİTİKTİR

Sonuç bildirgesinde yapılan değerlendirmede Cumhuriyetin 100. yılını geride bırakırken, Aleviler ve tüm kimliklerin neler yaşadıklarını anlamanın, sorgulamanın ve tartışmanın, geleceğe dair bir perspektifin oluşturulması açısından oldukça önemli olduğu vurgulanarak, sistemin öteki diye tanımladığı her türlü kimliklere ve topluluklara karşı Osmanlı’dan, erken Cumhuriyet dönemine ve bugüne kadar oldukça sistematik bir örüntü içerisinde, süreklileşen, yok etme, asimilasyon, yerinden etme, sürgün, demografik yapıyı değiştirme daha da ağırlaşarak devam ettiği öne çıkarıldı.

Devletin Alevileri tanımaması, inancına müdahalesi, yeniden tanımlama çabaları, zorunlu din dersleri ve eğitimin dinselleştirilmesi, ÇEDES ve benzeri projeler, baskılar, nefret söylemleri ve cezasızlık politikaları, cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmaması, Alevi Bektaşi dergâhlarının yaşadığı sorunlar, Alevi köylerine zorla cami yaptırılması vb. birçok ayrımcılığın halen varlığını sürdürdüğü belirtildi.

Türkiye’de yargı ve AHİM kararları uygulanmadığına dikkat çekilerek, bahsedilen sorunların yanında özellikle asimilasyonu hızlandırmak, Aleviliği yeniden biçimlendirip devlet tekeline alma çabalarının bir ürünü olarak kurulan, Kültür Bakanlığı’na bağlı Alevi Bektaşi Cemevi Başkanlığı, Alevi kurumlarının ve toplumunun muhalefetine rağmen kurulduğu vurgulandı. Özellikle hak arayışlarını sürdüren Alevilerin, iktidara eklemleme, onları kendi hak arayışlarından ve demokratik kimlik mücadelesi yürüten yapılardan uzaklaştırıp karşı karşıya getirme çabasının devam ettiği de belirtildi.

Alevilerin Cumhuriyet öncesinde de sonrasında da önemli değişim dinamiklerinden biri oldukları belirtilerek, Alevilerin, kadın hareketi, sınıf hareketi, Kürt hareketi, çevre hareketi, devrimci demokratik hareketlerin içinde her daim yerlerini alarak bedeller ödediklerine vurgu yapıldı.

Gerek iktidar, gerekse de muhalefetin, Alevileri ne yeterince anlamaya çalıştığı ne de onu bir özne olarak gördüğü söylenerek, daha çok, onun muhalif toplumsal gücünden yararlanmaya çalıştığı, bu açıdan kurulan ilişkinin sahici, eşitlikçi değil pragmatist bir ilişki olarak devam ettiği kaydedildi. Alevilerin sorununun politik ve bunların çözümünün de siyasi aktörlerce yerine getirilmesi gerektiği bildirgede yer aldı.

TESPİT, SORUN VE TALEPLER

Konferansın sonuç bildirgesinin devamında şu ifadelere yer verildi:

“Osmanlı’dan günümüze Alevilere yönelik yapılan sistemli ve sürekliliği olan politikalara/uygulamalara son verilmeli, kıyım, katliam ve asimilasyon uygulamalarıyla yüzleşilmeli, arşivler tüm çıplaklığıyla açılmalı ve katliamlara dair hakikatleri araştırma komisyonu kurulmalıdır.
Siyasette, yerel yönetimlerde ve parlamentoda pragmatist, arka bahçe, oy deposu gibi yaklaşımlara izin verilmemelidir. Tüm bunlarda özne olma, aktif katılma ve yeterli temsiliyet sağlanmasının koşulları yaratılmalıdır. Aleviler, Türkiye’nin en önemli toplumsal değişim dinamiklerinden biri olarak görülmeli, kendi öz güçleriyle siyasette yer almalarının zeminleri yaratılmalıdır.
Devlet, iktidar, siyasi yapılar, hâkim din/mezhep/inançların ve farklı toplumsal kesimlerin Alevilerin inancını, teolojisini, ne oldukları, ne olabilecekleri ya da olmayacaklarına dair tanımlama çabalarından, Aleviliğin yeniden inşa girişimlerinden vazgeçmelidirler. Bu alanlar, tamamen topluluğun kendilerinin değerlendireceği bir durum olarak görülmeli ve her türlü müdahaleden kaçınılmalıdır.

“ALEVİ BEKTAŞİ KÜLTÜR VE CEMEVİ BAŞKANLIĞI VE BENZERİ KURUMLAR DERHAL KAPATILMALI”

Devletin ve iktidarın, Alevilere müdahale araçlarından biri olarak kurduğu Kültür Bakanlığı’na bağlı ‘Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’ ve benzeri kurumlar derhal kapatılmalı, bu konudaki düzenlemenin yapılıp yapılmayacağı, yapılacaksa nasıl olacağına dair tüm irade Alevilere bırakılmalıdır.

“EĞİTİMİN KAMUNUN VE YAŞAM ALANLARININ DİNSELLEŞTİRİLMESİNDEN VAZGEÇİLMELİDİR”

Alevilerin ve her toplumun en hassas olduğu konuların başında, kimlik, inanç, yaşam tarzı ve kültürel yapıları gelmektedir. Bunlara yönelik başta Milli Eğitim Bakanlığı, DİB ve farklı kurumlar eliyle geliştirilmek istenen ÇEDES ve benzeri protokollerle yapılan tüm uygulamalara, zorunlu din dersleri ve zorunlu olarak seçtirilen dini dersler uygulamalarına son verilmedir. Eğitimin, kamunun ve yaşam alanlarının dinselleştirilmesinden vazgeçilmelidir. Başta kamusal ve eğitim alanı olmak üzere, basın yayın, yazılı kaynaklar; nefret söylemleri, hakaret gibi metin, sözcük, söylem, deyimler ve materyallerden arındırılmalıdır.
Anayasada sadece adı olan, ancak uygulamada hiçbir karşılığı olmayan laiklik ilkesinin, sahici, gerçekçi ve özgürlükçü laik anlayışıyla yeniden ele alınması gerekmektedir. Devletin dinlerden elini çektiği, dinlere, mezheplere, inançlara eşit mesafede olduğu ve her inancın kendisini özgürce ifade ettiği koşulların yeniden yaratılması gerekmektedir.

“ALEVİ KUTSAL MEKANLARI İADE EDİLMELİDİR”

Yasalarda, her türlü ayrımcılığın önünü açan ‘Köy Kanunu’, ‘Tekke ve Zaviyeler Kanunu’, ‘İmar Kanunu’, gibi tüm düzenlemeler elden geçirilmeli ve değiştirilmelidir. Alevi yerleşim yerleri, kutsal mekânları ve coğrafi eski adları tekrar iade edilmeli. Tarihsel hafızayı yok etmeyi, inancın içini boşaltıp bağlamından koparmayı hedefleyen bu tür isimlendirmelere, mekân, coğrafya ve kültür kırımı girişimlerine son verilmelidir. AHİM kararları uygulanmalı; Cemevleri’nin ibadethane statüsü tartışma konusu olmaktan çıkarılmalı ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Devletin ve siyasi iktidarın, dine/inanca her türlü müdahalesine zemin olan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın lağvedilerek, yerine ülkemizdeki tüm din, inanç ve mezheplerin temsil edildiği ‘İnanç İşleri Kurulu’ gibi bir kurul oluşturulmalıdır. Yetkisiz ve bütçesiz olacak olan bu kurul, inançların hem kendi aralarında hem de devlet ile aralarında oluşabilecek sorunların çözümünde kolaylaştırıcı rol üstlenecektir. Alevilerin yaşadığı yerleşim yerlerine cami yapımına son verilmeli, var olanlar kapatılarak personeli geri çekilmeli ve bu tür uygulamalar da son bulmalıdır. Hacı Bektaşi Veli Dergâhı başta olmak üzere, el konulmuş, farklı kamu kurumlarının uhdesine verilmiş Alevi kutsal mekânları geri iade edilmelidir.

“KATLİAMLARA DAİR UTANÇ VE HAFIZA ANITLARI/MÜZELERİ YAPILMALI”

Sivas Madımak’ta yaşanan katliamın arka planı açığa çıkarılmalı ve ‘Madımak Utanç Müzesi’ haline getirilmelidir. Ayrıca, Koçgiri, Dersim, Ortaca, Sivas, Maraş ve Gazi katliamlarına dair utanç ve hafıza anıtları/müzeleri yapılmalıdır. Kamu ve özel işyerlerinde Alevilere yönelik ayrımcılıklara son verilmeli, ayrımcılık yapanlar hakkında gerekli cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.

Alevilerin özel günlerinde (Hızır – Muharrem – Gadir Hum – Hıdırellez gibi) kamu ve özel işyerlerinde, diğer tüm inançlarda olduğu gibi gerekli kolaylıklar sağlanmalı ve topluluk üyeleri belirli günlerde (Hızır lokması, Aşure günü gibi) idari izinli sayılmalıdır.

Mezarlıklarda, hâkim din/mezhep/inancın tahakkümüne son verilerek, her inancın ve Alevilerin kendi inançlarına uygun ritüellerinin yerine getirilmesinin koşulları yaratılmalıdır.

Alevilerin farklı etnik ve kültürel kimliklere sahip olduğu gerçeğinden hareketle, diğer inançlarda olması gerektiği gibi Alevilerin de kendi ana dillerinde ibadet etmesi, tartışmasız bir hak olarak görülmeli ve bunun önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır.

Hapishanelerdeki ayrımcılık son bulmalı, Alevi inancındaki mahpusların inancına uygun koşullar yaratılmalı ve talepleri karşılanmalıdır.

Aleviliğin tarihsel ve geleneksel taşıyıcısı olan Ocakların ve süreklerin var olma zeminlerine müdahale edilmemeli, mekânlarına el konulmamalıdır.
Alevilerin kutsal mekân ve coğrafyasına yönelik, taş ocağı, mermer ocağı, maden sahası, turizm, HES, JES, baraj, kentsel dönüşüm yapma gibi gerekçelerle yağma, talan ve el koyma girişimlerine son verilmelidir. Türkiye genelinde bir envanter çıkarılmalı ve koruma altına alınmalıdırlar.

“ALEVİLERLE BİRLİKTE EŞİT YURTTAŞLIĞA DAYALI BİR ÜLKE İÇİN MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

HDK ve DEM Parti olarak, konferansımızda açığa çıkarılan tespit, değerlendirme, eleştiri ve çözüm önerilerini sahipleniyoruz. Yukarıda ifade edilen, tespit, talep ve sorunlara dair, Alevi toplumu ve temsiliyetlerinin ortaya koydukları tutum bizim açımızdan tartışma konusu yapılamayacak değerdedir. Hiçbir şekilde Aleviliğin, topluluğun dışından tanımlanması çabalarına zemin olunmayacaktır. Aleviler ‘Cemevleri benim ibadethanemdir’ diyorsa, bizim için bunun tartışılacak hiçbir tarafı kalmamış ve nokta konulmuştur. Yapmamız gereken buna tüm gücümüzle sahip çıkmaktır.
Alevi toplumunun ve kurumlarının bin bir emekle, mücadeleyle elde ettiği kazanımları çok önemli buluyoruz. Topluluğun, farklı etnisitelerden ve süreklerden oluştuğunu, farklı bakış açılarının, yerel ve bölgesel özgünlüklerin olduğunu biliyoruz. Tüm bu farklılıklar ve özgünlükler bizim açımızdan hiçbir şekilde tartışma konusu değildir ve saygındır.
Bizim açımızdan, Alevi toplumu sadece destek istenecek, seçimden seçime hatırlanacak bir toplumsal kesim değil, Türkiye’nin demokratik değişiminde rol üstlenebilecek en büyük, ilerici demokratik güçlerden birisidir. Demokrasi, barış ve özgürlüklerin olduğu bir ülkenin yaratılmasında birliktelikler kurmak, ortak yol ve yöntemler bulmak zorunluluğu hepimizin önünde ertelenemez bir görev olarak durmaktadır.
Alevi toplumunun belirtilen sorun ve taleplerinin çözümünde, siyasal iktidar, devlet, parlamento, siyasi partiler, yerel yönetimler gibi tüm muhataplar yükümlü ve sorumludur.
Biz, kendi sorumluluğumuzun farkında olarak, meşru muhataplarımız olarak, Alevi toplumunun kurumlarını, ocaklarını, dergâhlarını, cemevlerini ve temsiliyetlerini esas alacağımızı belirtmek isteriz.
Alevilerle birlikte, yıllardır yaptığımız gibi, demokratik, laik, özgürlükçü, inançların özgür ve eşit olduğu, her türden kimliğin tüm boyutlarıyla kendi hakikatiyle tanındığı, ötekileştirilmediği, baskıya ve saldırıya uğramadığı eşit yurttaşlığa dayalı bir ülke için mücadele etmeye ve daha güçlü birliktelikler kurmaya devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.”

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak