PİRHA-Cumartesi Anneleri ve aralarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşması İstanbul Adalet Sarayında görüldü. Dava 12 Temmuz’a ertelendi.
Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta eylemine yönelik polis müdahalesinde işkence gören ve aralarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesinde görüldü. Dava 12 Temmuz’a ertelendi.
Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta eylemine yönelik polis saldırısında işkenceyle gözaltına alınan aralarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, Cumartesi Anneleri, CHP Milletvekilleri Gülizar Biçer Karaca, Gamze Akkuş İlgezdi, Turan Aydoğan, Ali Şeker, HDP Milletvekilleri Oya Ersoy, Züleyha Gülüm, Dilşat Kaya, Musa Piroğlu, Ali Kenanoğlu,İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Eren Keskin katıldı.
“MAHKEMENİN DERHAL BERAAT KARARI VERMESİ GEREKMEKTEDİR”
Kimlik tespitin ardından konuşan Avukat Öztürk Türkdoğan, “2911 sayılı kanunun 18. maddesinin 1. fıkrasına göre toplantıların en az 24 saat önceden yasaklanması ve bunun 24 saat önceden tebliğ edilmesi gerekmektedir. Somut olaya baktığımızda yasaklama kararı ve tebliğin geleneksel olarak yapılan toplantıdan önce yapılmadığı görülecektir. Dolayısıyla kanuna aykırı toplantı kavramının kullanılması kanunun kendisine bile bizatihi aykırıdır. Toplantının zor kullanılarak engellenmesi ve çok sayıda kişinin gözaltına alınması kanuna aykırıdır. Toplantıya katılanlar kanuna aykırı ve suç oluşturabilecek herhangi bir eylemde bulunmamış ve söz söylememişlerdir. Ortada bir suç olmadığından derhal beraat kararı verilebileceği kanaatindeyim. Adalet arama eyleminin yasaklanması ve kayıp yakınlarına dava açılması adalet duygusunu zedelemiş, vicdanları yaralamıştır. Somut olay incelendiğinde kanun kapsamında değerlendirilemeyecek Türkiye’nin en uzun soluklu adalet ve sivil itaatsizlik eylemine katılanlara karşı böyle bir dava açılmasının kanuna aykırılığı açıktır. Usul ekonomisi uyarınca yargılama sonucunda ulaşılabilecek sonuç daha en başından belli olduğundan yani ortada bir suç olmadığından mahkemenin CMK 223/9. fıkra uyarınca derhal beraat kararı vermesi gerekmektedir” diye konuştu.
“ADALET CUMARTESİ ANNELERİ’NE NİYE GELMİYOR”
Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, “Boynumda fotoğrafını gördüğünüz kişi benim ağabeyim Hasan Ocak. Bundan 26 yıl önce kapı kapı dolaşıp ağabeyime ne olduğunu öğrenmeye çalıştık. Yaptığımız bütün başvurular sonuçsuz kaldı. 58 gün sonra bir ceset fotoğrafıyla ulaştık ağabeyime ne olduğunu. Onu işkenceden çıkarken gören tanıklar vardı ama yaptığımız başvurular sonuçsuz kaldı. O fotoğraf gözlerimden hiç silinmiyor. Tam 26 yıldır. Siz bu fotoğrafta görüyorsunuz? Ben ağabeyimin paramparça edilmiş yüzünü görüyorum. 26 yıldır adalet istiyoruz. Ne kadar başvuru yaptıysak sonuç çıkmadı. AİHM’e giderken istediğimiz devletin mahkum edilmesi değil, adaletti. Her cumartesi Galatasaray meydanında bir araya geldiğimiz kişilerle aile olduk. Ağabeyim için gitmiştim ama daha büyük bir aile olduk. Orada biz acılarımızı birlikte yaşadık. Berfo annenin tabutunu orada uğurladık. Bu ailelerin tek istediği bir mezar. Sadece bir mezar istemek nasıl suç olarak görülebilir? Aklım, mantığım almıyor. Adalet mülkün temeli de Cumartesi Anneleri’ne niye gelmiyor bu adalet? Yasalar yazılır bu yasalarda istediğimiz şey bizim hakkımız olan şeyler. Biz adalet istiyoruz. 699. hafta boyunca her cumartesi gittim orada hiçbir şekilde yasalara aykırı hiçbir şey yapılmadı. 700. haftada sabah saat 10’da oradaydım annemle birlikte. Bize eylemin yasaklandığına dair bir bildirim ulaşmadı. Hatta polisler o gün yanımıza gelip ‘Kolay gelsin, hazırlık mı yapıyorsunuz?’ diye sordu. Her hafta uzlaştığımız emniyet güçlerine ne oldu da her hafta eylem yaptığımız Galatasaray meydanını bize kapattılar? Sizin göreviniz bizi yargılamak değil, bizim hakkımızı korumanızdır” diye konuştu.
“ADALET BİR TÜRLÜ SAĞLANMADI”
Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak ise, “Biz 26 yıldır bu tür suçların açığa çıkarılıp sorumluların cezalandırılması için Galatasaray meydanında buluşuyorduk. Ancak adalet bir türlü sağlanmadı. Gözaltında kaybettiklerimizin sorumlularının bulunmasını istemek suç mu? Şimdiye kadar bizi duyan olmadı. Biz faillerin yargılanmasını yargılanmasını istiyoruz. Etkin soruşturma yürütülmesini istemek nasıl engellenebilir? Bu hukuksuz iddianameyi reddediyoruz” dedi.
“KAYIPLARIMIZIN HESABINI SORMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi Faruk Eren, “Cumartesi Annesi Elmas Eren’in oğluyum. Ağabeyim Hayrettin 1980 darbesinden sonra gözaltına alındı. Gözaltına alındığının tanıkları vardı ama devlet inkar etti. O tarihten bu yana ağabeyim gözaltında. Ne ölüsünü ne dirisini görebildik. Annem ağabeyimin elbiselerini ölene kadar sanki yarın gelecek gibi tuttu. Bu devlet böyle bir devlet. Yıllar sonra durum kemiklerini istemeye kadar geldi. Benim ağabeyim ölmüş, neden vazgeçeyim sormaktan? Galatasaray meydanını da yasakladılar bize. Bir utanç meydanı haline geldi orası. Biz bir daha kimse kaybedilmesin, barış ve demokrasi olsun diye oturduk orada. Hala da bunu talep ediyoruz. Ben 40 yıllık bir öyküden bahsediyorum. Türk devleti için gözaltında kaybetme bir devlet politikasıydı. Yüzlerce insan kaybedildi. Bizi yönetenler Galatasaray meydanını kapatarak ‘Biz kaybettik’ diyorlar. 12 Eylül’ü sahipleniyorlar. Kayıplarımızın hesabını sormaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“ASIL ŞİDDETE UĞRAYAN BİZDİK”
Meydana gittiğinde babaannesi ve babasının polis kalkanları arasında gördüğünü söyleyen Adil Can Ocak, “Sonra yaka paça gözaltına alındı. Hasan Karakoç’un karın boşluğuna yumruk atıldığını gördüm. Asıl şiddete uğrayan bizdik.”
“BİZİ ENGELLEYENLER KAYIPLARIN SORUMLULARIDIR”
Gözaltına alındıktan sonra eylemin yasaklandığını söyleyen Cüneyt Yılmaz ise, “Burada olmamızı anlamlı bulmuyorum. Ters kelepçeyle tekmelenerek gözaltına alındım. Bize dipçikle saldıran polislerin yargılanması gerek. Yakınlarının kemiklerini arayan insanların yanında olmak suç değil. Kayıpları aramanın devam edeceğini düşünüyorum. Bizi engelleyenler kayıpların sorumlularıdır” diye konuştu.
Ali Yiğit Karaca da, eylemin yasaklandığını duymadığının altını çizdi. Karaca, “Hak mücadelesi verilirken benim kayıtsız kalmama vicdanım elvermezdi. Suçlamayı kabul etmiyorum, beraatimi talep ediyorum” dedi.
Milletvekilleri ve insan hakları savunucularıyla yerlerde sürüklenerek gözaltına alındığını söyleyen Rober Koptaş, “Asıl yargılanması gereken bu muameledir” diye konuştu.
“İNSANI OLMAYAN BİR MUAMELEYE MARUZ KALDIK”
Deniz Koç ise, “Cumartesi Anneleri’nde siyaset yapılmaz, alkış tutulmaz. Onların tek derdi yakınlarının akıbetini sormak. Oraya gitmek insani bir görevdi. Gözaltına alındıktan sonra insani olmayan bir muameleye maruz kaldık.”
Kayıp yakınlarının savunmasından sonra avukatların beyanlarına geçildi.
“700. HAFTA VERİLEN YASAKLAMA KARARI HUKUKİ DEĞİLDİR”
Avukat Ahmet Cihan, “Emniyet güçleri müvekkillerime bildirim yapmadan sert tavırlar sergilemiştir. Dosyadaki bir CD’de Besna Tosun’un ‘Babamı arıyorum’ diye bağırdığını duyabilirsiniz. Bağırdığı kişi de bu eyleme haftalardır aşina olan polislerdir. Galatasaray Meydanı ve kayıp yakınları özdeşleşmiş bir bütündür. O meydan, kayıp yakınlarını arayan anne babalarının mezar yeri diye adlandırdığı bir mekandır. Türkiye’de gözaltına kaybetmelerin büyük bir kısmı soruşturma ve yargılama konusu olmadı. 2011’de dönemin başbakanı Erdoğan. Kayıp yakınları ve hak savunucularıyla görüştü. Bu görüşmeden sonra araştırma komisyonu kuruldu. 2011’de başbakan olan Erdoğan, 2018’de Cumhurbaşkanı oldu ve Galatasaray meydanı kayıp yakınlarına kapatıldı. 699 hafta boyunca Beyoğlu Kaymakamlığı’na bildirimde bulunulmadı. 700. haftada verilen yasaklama kararı hukuki değildir. Barışçıl bir eylem bildirim yapılmadığı için engellenirse Anayasa’ya aykırılık oluşturur. Eğer o gün müdahale edilmeseydi Adil Can Ocak, Ali Ocak, Maside Ocak gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın akıbetini soracaklardı. Soramadılar, darpedildiler, gözaltına alındılar ve yargılanıyorlar. Eğer gözaltına alınmasaydı Besna Tosun ve Jiyan Tosun evlerinin önünde kaçırılan Fehmi Tosun’un akıbetini soracaklardı” dedi.
“SEVDİKLERİNİN AKIBETİNİ BİLME HAKKINA SAHİPLER”
Avukat Emel Ataktürk Sevimli ise Cumartesi Anneleri’nin güvenlik güçleri ya da onların emir ve talimatı altında çalışan paramiliter yapılanmalar tarafından sevdiklerinin başına ne geldiğini ve akıbetlerine dair hakikati bilme hakkına sahip olduklarının altını çizdi. Avukat Sevimli, “Cumartesi Annelerinin yasalar ve sözleşmelerle koruma altında olan meşru haklarının kullanımı nedeniyle yargı tacizine maruz bırakılmaları hakikati bilme hakkı bağlamında bilgi edinme ve ifade özgürlüklerinin de ihlalidir” diye konuştu.
“BURADA İNSANLIĞA KARŞI BİR SUÇ VAR”
Aranın ardından Avukat Kerem Altıparmak söz aldı. “Bu davanın adını doğru koymak gerek. Bu bir ceza davası değil, insan hakları davası. Mahkeme salonunda müvekkillerin toplanma hakkının var olup olmadığını anlayacaklarını dile getiren Avukat Altıparmak, “Burada insanlığa karşı bir suç var. Bunun karşısında durmak için ifade nasıl dile getirilebilir? Toplantı ve gösteri yürüyüşü ifadenin özel bir görünümüdür. Bu bir şeyin talebi için değil, bir seri eyleme tepki göstermek içindir. 699 kez olay öncesinde, 700. kez de olay günü bildirimde bulunmuştur bu eylemi yapanlar. Burada bildirimsiz bir toplantı yoktur. 700 kez bildirilmiş Türkiye’nin en bildirimli toplantısıdır. Bu davanın idare mahkemesinde süren bir ayağı da var. İdare, o davada kamu güvenliği nedeniyle bunu yasakladığını söylüyor, bildirim olmadığından bahsetmiyor” dedi.
MAHKEME ARA KARARINI AÇIKLADI
Avukatların beyanı sonrası hakim ara kararını açıkladı. İfade vermeyen sanıkların dinlenmesine, iddianame tebliğ edilmeyen Ercan Süslü ve Hasan Akbaba’nın açık adreslerinin tespit edilmesi için yazı yazılmasına karar veren mahkeme; iddianame tebliğ edilemeyen Kenan Yıldızerler ve Onur Yanardağ’ın avukatlarının müvekkillerinin adreslerini bildirmelerinin istenmesine hükmetti. Olay tutanağına yasak kararının yazılı tebliğ edildiği belirten Avukat Gülseren Yoleri’ye tebligat yapıldığına dair belgenin istenmesine karar veren mahkeme, bu duruşmaya gelip ifade vermeyen sanıklara bir sonraki duruşma için davetiye çıkarılmasına hükmedildi.
DURUŞMA TEMMUZ’A ERTELENDİ
Bir sonraki duruşmanın adliyenin büyük duruşma salonlarının birinde yapılmasına karar verilirken, duruşma 12 Temmuz 2021 tarihine ertelendi.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.