PİRHA – Cumartesi Anneleri eyleminin 1052. haftasında 1994 yılında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde gözaltına alınıp kaybedilen Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan dosyaları gündeme getirildi.
Cumartesi Anneleri, 1052. hafta eylemlerinde bir kez daha gözaltında kaybettikleri yakınlarının akıbetini sordu. Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri ile İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu, 31 yıl önce 24 Mayıs’ta gözaltında kaybedilen Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın akıbetini sordu.
1052. hafta basın metnini İHD Yöneticisi Besna Tosun okudu. Tosun, baskıcı rejimlerin toplumda sessizlik ve itaat kültürünü pekiştirmek için zorla kaybetmeler yöntemine sıklıkla başvurduklarını söyledi. Söz konusu uygulamanın, tüm toplumu derinden etkileyip travma yarattığını söyleyen Besna Tosun, şu açıklamayı yaptı:
“Geçmişte yaşanan insan hakları ihlallerinin üzerindeki sis perdesi kaldırılmalı, gerçekler gün yüzüne çıkarılmalı ve sorumlular etkin yargı süreçleriyle cezalandırılmalıdır. Ancak bu şekilde benzer suçların tekrarı önlenebilir.
Gözaltında kaybetmelere karşı yürütülecek etkili mücadelenin ilk adımı, sürekli ve kararlı bir farkındalık çalışmasıdır. Fakat zorla kaybedilenlerin yakınları, hakikate ve adalete ulaşma mücadelesinde tüm haklarından mahrum bırakılmaktadırlar. Tüm engellemelere rağmen her yıl Kayıplar Haftası kapsamında düzenlenen etkinliklerle gözaltında kaybedilenleri anıyor; hakikate, adalete ve barışa ulaşma talebimizi daha yüksek sesle dile getiriyoruz.
“İŞKENCEHANEYE GÖTÜRÜLDÜĞÜNE TANIKLIK EDENLER VARDI”
1052. haftamızda, ‘Sessizlik suça ortaklıktır. Hakikati bilme, adalete erişim ve barış içinde yaşama hakkını savunmak, hem kaybedilenlerin hatırasına hem de toplumun geleceğine olan borcumuzdur’ diyerek Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltında kaybedilme hikayelerini kamuoyu ile paylaşmak için buradayız.
20 Nisan 1994’te Bolu Komando Tugayı’na bağlı birlikler, Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Çağlayan Köyü civarında kamp kurdu. Aynı birlik, 24 Mayıs’ta Deveboynu mezrasına gelerek köydeki 46 yaşındaki Mehmet Selim, 40 yaşındaki Hasan ve 17 yaşındaki Cezayir Örhan’ı yanlarına aldı. Ailelerinin ‘Onları nereye götürüyorsunuz?’ sorusuna askerler, ‘Yolda bize rehberlik edecekler, sonra bırakacağız, merak etmeyin’ yanıtını verdi.
Ertesi gün Zeyrek Jandarma Komutanlığı’na giden aile, Örhanların akıbetini sordu. Komutan Ahmet Potaş, onları Kulp’a gönderdiklerini söyledi. Kulp Jandarma Komutanı Ali Ergülmez ise bilgisinin olmadığını belirtti.
Bölgedeki karakollardan cevap alamayan aile, Kulp Başsavcılığı’na, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı’na, OHAL Valiliği’ne, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı’na ve Adalet ile İçişleri Bakanlıklarına resmi başvurular yaptı.
Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltına alındığına, önce Serik Karakolu’na ardından Lice Jandarma Karakolu’na, son olarak da bir kısmı işkencehaneye çevrilen Lice Yatılı Okulu’na götürüldüğüne tanıklık edenler vardı. Ancak Kulp Başsavcılığı’nın, 8 Haziran 1994’te başlattığı soruşturmada, gözaltı kayıtlarında Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın adlarının yer almadığı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Sonrasında da dosya zamanaşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı.
KEMİKLERİ TOPLU MEZARDA BULUNDU!
Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 6 Kasım 2002 tarihli kararında Türkiye’yi sorumlu tutarak, ‘Örhan kardeşlerin gözaltına alındıktan sonra yaşamlarını yitirdikleri varsayılmalı ve bu ölümlerden devlet sorumlu tutulmalıdır’ tespitinde bulundu (Başvuru No. 25656/94).
Ailenin ve İHD’nin kararlı çabaları sonucunda, 2003’te Mehmet Selim ve Hasan Örhan’ın kemikleri Kulp’a bağlı Bağcılar Köyü yakınlarındaki toplu mezarda bulundu. Ancak Cezayir Örhan’ın akıbeti hala bilinmiyor.
1052. haftamızda bir kez daha yargı makamlarına sesleniyoruz: 31 yıldır devam eden hukuksuzluğa son verin. AİHM’in verdiği ihlal kararını esas alarak Örhanlar dosyasında zamanaşımı engelini öne sürmeden yeniden yargılama yolunu açın.
Kaç yıl geçerse geçsin; Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
“TESPİT EDİLEN KEMİKLERİ ALMAK İSTEDİĞİMİZDE KEMİKLER KAYBEDİLDİ”
Cumartesi Annelerinin eyleminde Selim ailesinin gönderdiği mektup da okundu. Gamze Elvan’ın okuduğu mektupta şu cümlelere yer verildi:
“Bundan tam 32 yıl önce babam Mehmet Selim, amcam Hasan ve kuzenim Cezayir Örhan, devletin karanlık güçleri tarafından gözaltına alınıp kaybedildiler. Bütün arama çabalarımıza rağmen uzun yıllar sonra Kulp Bağcılar Kevrekok mevkiinde bulunan 8 kişilik toplu mezarda çıkan kemiklerin Adli Tıp tarafından karşılaştırmasında babam ve amcamın DNA’ları raporlaştırıldı. Ancak kuzenim Cezayir’in kemiklerinin olmadığı söylendi. Daha sonra tespit edilen kemikleri almak istediğimizde kemikler kaybedildi, kemik arama mücadelemiz iki yıldan fazla sürdü. En son Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada mezarın açılmamasına karar verildi ve 8 insanın kemikleri Kulp Kimsesizler Mezarı’nda tek torba içerisinde tek kabre gömüldü.
Değerli anneler ve kayıp yakınları,
Her birinizin yaşadığı aynı acı ama farklı hikâyeleri olan siz annelerin hakkını, hukukunu teslim etmeleri ne bu dünyada ne de diğer dünyada mümkün. Bunun farkındayım. Birçok annenin gözü açık gittiği gibi babaannem Fatma Örhan da iki oğul, bir torunun yolunu gözlerken yaşama veda etti.
Kayıp aileleri olarak her birimizin yaşadığı acıların tarifi yok. Bizlere borçlu olan sistemin bir gün hesap vermesi gerektiğinin ve mücadelemize adalet sağlanıncaya kadar devam edeceğimizin altını çizmek istiyorum.
Bizler için hak, hukuk, adalet ve hakikat arayışı olan bu mücadelede, tam da barıştan, kardeşlikten bahsediliyorken yetkililerin kayıp ailelerini göz ardı etmemeli. Devlet kayıtlarında geçen faili meçhul ve kayıpların akıbetleri mutlaka açığa çıkarılmalı.
Gerçek bir barışın olması gerektiği temennisi ile eşit yurttaşlık, dil, din ve kimlik ayrımı yapılmaksızın toplumun tüm kesimlerinin haklarının anayasal güvenceye alınması talebimizdir.
Kayıplar olgusunun bu ülkenin karanlık geçmişi olduğunu ve bununla mutlaka yüzleşmek gerektiğini ancak olaya samimi şekilde yaklaşılırsa hakikatin ortaya çıkacağını bir kez daha belirtmek isterim.
Bu düşüncelerle uzun yıllardır birlikte mücadele ettiğimiz Cumartesi Anneleri’ne ve hak savunucularına mutlaka hakikatin, adaletin geleceğine inanıyorum. Herkese saygılarımı sunuyorum, gerçeklerin en kısa zamanda aydınlığa kavuşmasını diliyorum.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.