Alevi Haber Ajansi

Cumartesi Anneleri: Bin yıl da geçse burada olacağız-VİDEO

PİRHA – Cumartesi Anneleri, kayıp yakınlarının akıbetini sormak için bu hafta da Galatasaray Meydanı’nda buluştu. 1038. hafta eyleminde 1994 yılında gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç’un akıbetini soran Cumartesi Anneleri “Emniyette parmak izi olmasına rağmen ‘kimliği meçhul kişi’ olarak defnedildiği açığa çıktı” diye belirtti.

Cumartesi Anneleri ve İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon, 1038. Hafta eylemi sebebiyle Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Eylemin yapılacağı alan, mahkeme kararına rağmen bu hafta da polis ablukasına alındı.

Cumartesi Anneleri, ellerinde karanfiller ve yakınlarına ait fotoğraflar ile polis bariyerleri önünde yakınlarının akıbetini sordu.

“CEZASIZLIK TÜM TOPLUMU TEHDİT EDİYOR”

Cumartesi Anneleri adına 1038. hafta basın açıklamasını İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu. 30. yıl önce gözaltına kaybedilen Rıdvan Karakoç dosyasını paylaşan Yoleri, “Kayıp yakınları olarak, kayıplarımızın nerede olduğunu bilmek, devletin, gözaltında kaybetmelerdeki rolünü kabul etmesini sağlamak ve bu suçların kimler tarafından, neden ve nasıl işlendiğini tüm gerçekliğiyle öğrenmek için mücadele ediyoruz” diye belirtti.

Av. Gülseren Yoleri, yetkililere “görevinizi yerine getirin” çağrısını yaparak şu açıklamayı yaptı:

“1038 haftadır ısrarla söylüyoruz: Kanamaya devam eden derin yaralarla ve travmalarla yüzleşmeden, cezasızlığa son verilmeden ve bu derin yaralara maruz kalanlar için adalet sağlanmadan toplumsal barış tesis edilemez. Cezasızlık, en büyük adaletsizlik olarak tüm toplumu tehdit ediyor; bizi hak sahibi yurttaşlar olmaktan, Türkiye’yi ise demokrasiden, hukuktan, adalet ve barıştan uzaklaştırıyor.

1038. haftamızda, cezasızlığın bir örneği olarak 30 yıl önce bugün gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç dosyasını bir kez daha kamuoyuyla paylaşıyoruz.

34 yaşındaki Rıdvan Karakoç, İstanbul’da yaşıyor ve Kürt siyasi partileri ile kültür – sanat kurumlarında çalışmalar yürütüyordu. 1994 yılında gözaltına alınan bir kişinin emniyette verdiği ifade nedeniyle hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Rıdvan’ı arayan polisler, ailesinin evini gözetim altında tutuyor, zaman zaman da eve baskınlar düzenleyerek ‘Rıdvan’ı bize getirin; getirmezseniz gördüğümüz yerde

öldürürüz’ diyerek aileyi tehdit ediyordu. Eve gelemeyen Rıdvan, 15 Şubat 1995 tarihine kadar ailesi ve avukatı Eren Keskin ile düzenli haberleşti. Ancak bu tarihten sonra Rıdvan ile bağlantı tamamen kesildi. Evdeki polis ablukası kaldırıldı ve baskınlar sona erdi. Rıdvan’dan bir daha haber alınamadı. Karakoç Ailesi, evlatlarından haber alabilmek için tüm yetkili mercilere başvurdu ancak sonuç alamadı. Gözaltına alındığı inkâr edilen Rıdvan için devletin tüm kurumları ‘Bizde yok’ cevabını verdi.

Tam 110 gün süren ısrarlı bir arayışın ardından, Rıdvan Karakoç’un işkence izleri taşıyan bedeni Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda bulundu. Ailesi her yerde Rıdvan’ı ararken, onun cansız bedeninin savcılık dâhil tüm resmi kurumlardan geçtiği, günlerce Adli Tıp Kurumu’nda bekletildiği ve emniyette parmak izi olmasına rağmen ‘kimliği meçhul kişi’ olarak defnedildiği açığa çıktı.

Beykoz Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmada rutin yazışmalar dışında 30 yıldır hiç bir işlem yapılmadı. Soruşturma makamları, suçun faillerini belirlemek ve cezalandırılmak için harekete geçmedi; deliller toplanmadı ve dosya zamanaşımına terk edildi. 1038. haftamızda bir kez daha yargı makamlarına sesleniyoruz: Yargı organları, yaşam hakkını ihlal eden faillerin cezasız kalmasına yol açacak tutumlardan kaçınmak zorundadır. Rıdvan Karakoç’un başına gelenleri açığa çıkarma ve suçluların yargılanmasını sağlama görevinizi yerine getirin.

Kaç yıl geçerse geçsin; Rıdvan Karakoç için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”

“MEZARSIZ ÖLÜMLER COĞRAFYASI”

Rıdvan Karakoç’un avukatı Eren Keskin ise yaptığı konuşmada kaybetmenin bir devlet politikası olduğunu vurguladı. Keskin, şunları söyledi:

“Rıdvan bir gün beni aradı ve avukatı olmamı istedi. Rıdvan, bana ‘Seni her gün arayacağım ve bir gün seni aramazsam bil ki başıma bir şey gelmiştir’. Her gün aradı fakat bir gün aramadı ve Rıdvan gözaltında kaybedildi. Rıdvan’ı ve diğer kayıplarımızı katleden zihniyet, cumhuriyet döneminden beri hakimdir bu coğrafyada. Bu zihniyettir ki bugün Van Belediyesine kayyum atadı. Biz yıllardır Rıdvan’ın dosyasında bir yol kat etmeye çalıştık. Bir savcı bize ‘benim elimden bir şey gelmez’ diyerek bunun bir devlet politikası olduğunu ortaya koydu. Türkiye Cumhuriyet devleti kaybetmeyi bir devlet politikası haline getirdi.  Maalesef ki coğrafyamız mezarsız ölüler coğrafyasıdır. Bu aileler çektiren acıların nasıl telafi edilir bunu düşünmek çok zor. Ama eğer gerçekten Cumartesi İnsanları olarak bu mücadeleyi sürdürüyorsak bu onların verdiği mücadele sayesindedir.”

“O KİŞİLER BEYNİME BİR ÇİVİ GİBİ ÇAKILDI”

Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç da 1038. hafta eyleminde söz aldı. Tüm delil ve şahitlere rağmen abisinin faillerinin ortaya çıkarılmadığını söyleyen Hasan Karakoç, şöyle devam etti:

“30 yıldır burada mücadele ediyoruz. 1994 yılında evimize bir gece baskın yapıldı. O gece abim tesadüfen yoktu ve onu yerine beni aldılar. 14 gün boyunca siyasi şubede işkencede kaldım. Abim hakkında tutuklama kararı çıkartmışlardı. Bir gün gözaltına almışlar ve insanlık dışı işkencelerle katledip cesedini dahi yok etmek istemişlerdi. Abim kaybedilmeden önce sürekli evimize, iş yerlerimize baskınlar yapılıp, sokakta gördüklerinde sürekli çevriliyorduk. Aileme resmen tehditler savuruyorlardı. Beni evden almaya geldiklerinde şunu söylemişlerdi; ‘Rıdvan’ı bize getirin. Eğer getirmezseniz evinizi havaya uçurabiliriz ve hiçbir şekilde bizim yaptığımızı ispat edemezsiniz’ diyorlardı. Evin içinde ağıza alınmayacak küfürlerle bizi darp ederek didik dedik aramışlardı. Hiçbir şey bulamadılar ve ardından çıkıp gittiler ama tehditleri hep devam etti. Abim öldürüldükten sonra ne bizi rahatsız ettiler ne de aradılar. Yaşadıklarımızı savcıya olduğu gibi anlattık. Sahiplerimiz de var. O gün bizim eve baskın yapanları getirsinler hepsini tanırım, beynime çivi gibi çakıldı. Abimin suçu tespit edilip bir ceza verilseydi anlaşılırdı ama haydutça, canice bir yöntemle abimi işkence ile katlettiler. 30 yıldır burada mücadele ediyoruz. Annem, abimin kahrından öldü. Annelerimizden devraldığımız bu mücadeleyi biz ve bizden sonra evlatlarımız ve torunları sahipleniyor. Bin yılda geçse burada olmaya devam edeceğiz.”

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.