Alevi Haber Ajansi

Cumartesi Anneleri: Abdullah Canan’ı unutmadık, unutturmayacağız-VİDEO

PİRHA-Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 1034’üncü haftasında 17 Ocak 1996 yılında kaledilen Abdullah Canan için adalet istedi.

Cumartesi Anneleri, 1034. hafta Galatasaray buluşmasında, 29 yıl önce gözaltına alınan işkence edilip, ardından kurşunlanıp katledilen Abdullah Canan‘ın faillerini sordu.

“BARIŞIN KOŞULLARINDAN SÖZ EDİLEBİLİR Mİ?”

1034. hafta basın açıklamasını Gülseren Yoleri okudu. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararı sonrası Eskişehir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Nezir Tekçi davasında, sanıklar hakkında yeniden beraat kararı verildiğini hatırlatan Yoleri, “Oysa asker tanıklar, Tekçi’nin nasıl infaz edildiğini mahkemede anlattılar. 14 tanık, suçun işlendiğine dair beyanlarda bulundu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu davada Türkiye’yi mahkûm etti ve Anayasa Mahkemesi ihlal kararı verdi. İşte tam da bu nedenle soruyoruz: hakikat ve adalet talep edenlere bu taleplerinin asla karşılanmayacağı duygusu yaşatılırken, barışın koşullarından söz edilebilir mi? İnkarın, hukuksuzluğun ve adaletsizliğin gölgesinde demokratik açılımdan bahsedilebilir mi?” diye sordu.

“ABDULLAH CANAN’IN FAİLLERİNİN ÜZERİNDEKİ KORUMA KALKANI KALDIRILSIN”

Yoleri, açıklamanın devamında şunları ifade etti:

“43 yaşındaki Abdullah Canan, Yüksekova’da yaşayan bir iş insanıydı. Bölgede yaygın bir biçimde işlenen ve ailesini de hedef alan ağır hak ihlalleri nedeniyle savcılığa başvurdu. Yedi akrabası ile birlikte yaptıkları başvuruda, Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul hakkında suç duyurusunda bulundu. Bunun üzerine, Yurdakul, Canan ve şikâyetçilerden 2 kişiyi taburdaki makamına çağırarak, kendisi hakkındaki şikâyetlerinden vazgeçmelerini istedi. Abdullah Canan, şikayetinden vazgeçmeyeceğini söylediğinde, Binbaşı Yurdakul tarafından tanıklar önünde tehdit edildi.

Bu olaydan birkaç gün sonra, Abdullah Canan, 17 Ocak 1996 sabahı Hakkâri’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı. Tanık beyanlarına göre, Yüksekova – Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı ve askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu’na götürüldü.

Ailesi, yerel ve ulusal tüm makamlara başvurarak Canan’ın bulunmasını istedi, ancak onun gözaltına alındığı inkâr edildi.

21 Şubat 1996 günü, Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş cansız bedeni köylüler tarafından bulundu. Canan, yakın mesafeden atılan 7 kurşunla öldürülmüş, elleri, ayakları ve ağzı bağlı olarak Yüksekova- Esendere Karayolu’ndaki bir menfeze bırakılmıştı.

Canan Ailesi, Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, Abdullah Canan’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Binbaşı Yurdakul aleyhinde suç duyurusunda bulundu.

Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç, savcıya verdiği ifadede; Abdullah Canan’ın taburda işkence ile sorgulandığını, Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un talimatı ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından silahla öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı.

Albay Kamber Oğur, Yüksekova Savcılığına başvurarak, gözaltına alındığı inkar edilen Abdullah Canan’ı Şubat  ayında tabur karargâhındaki revirde, başı sarılı vaziyette gördüğünü söyledi.

Kahraman Bilgiç, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Yüzbaşı Nihat Yiğiter ve Üsteğmen Bülent Yetüt hakkında Diyarbakır DGM Savcılığı’nca soruşturma açıldı. Bu kişiler, Abdullah Canan’ı tasarlayarak öldürmekle suçlandı.

Ancak 12 Kasım 1999 tarihinde, Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada sanıklar hakkında beraat kararı verildi. 2 Nisan 2001 tarihinde de Yargıtay 1. Ceza Dairesi beraat kararını onadı. (Karar No: 2001/1226)

Canan Ailesi’nin 1997 yılında başvurduğu AİHM, 26 Haziran 2007 tarihinde dava sonucunu açıkladı. AİHM 3. Dairesi, “Aralarında askeri personelin de yer aldığı tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere Abdullah Canan’ın gözaltında öldürüldüğü mahkememizce saptanmıştır. Canan, öldürülmeden önce ağır işkence görmüştür.” tespitinde bulunarak, Türkiye’nin iç hukukundaki yaklaşımını şaşkınlık verici olarak değerlendirdi ve oy birliği ile yaşam hakkının esas ve usul yönünden ihlal edildiğine karar verdi. (Başvuru No:39436/98)

Gözaltında kaybedilişinin 29 yılında bir kez daha hatırlatıyoruz: Savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nda, Yargıtay Başsavcısı’nın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na yaptığı itiraz yazısında, AİHM kararında Abdullah Canan’ı gözaltına alanların, işkence ile katledip bedenini kaybedenlerin isimleri yazılıdır. Abdullah Canan’ın faillerinin üzerindeki koruma kalkanı kaldırılana ve yeniden yargılanıp cezalandırılana kadar bu dava bizim için kapanmayacak.

Kaç yıl geçerse geçsin Abdullah Canan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz!”

Yoleri’nin konuşmasının ardından Abdullah Canan’ın ailesi adına konuşan Vahap Coşkun, faillerin bulunana kadar mücadele edeceklerini söyledi.

PİRHA/İSTANBUL
 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak