PİRHA – Cumartesi Anneleri adalet arayışlarının 731. haftasında haber için gittiği Siverek’ten bir daha dönmeyen Özgür Gündem Gazetesi muhabiri Nazım Babaoğlu’nun akıbetini sordu.
Cumartesi Anneleri 731. hafta da yasaklara rağmen kayıplarını aramaktan vazgeçmedi. Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmelerine izin verilmeyen Cumartesi Anneleri 731. hafta da da İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nin önünde eylemlerini gerçekleştirdi.
Kayıplarının akıbetini sormak için bir araya gelen Cumartesi Anneleri, kaybedilen kayıpların fotoğraflarını ve kırmızı karanfiller taşıdı.
Basın metnini gözaltına kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak okudu. 32 haftadır Galatasaray Meydanı’na çıkışlarının engellendiğini hatırlatan Ocak, Nazım Babaoğlu’nun 90’lı yıllarda hak ihlallerinin haberlerini yapan ve hedef haline getirilen gazetecilerden biri olduğunu kaydetti.
“GAZETECİLER ÖLÜME TERK EDİLDİ”
Urfa’da yaşayan Nazım Babaoğlu’nun hem üniversiteye hazırlanıp hem de Özgür Gündem Gazetesi’nin Urfa Bürosu’nda çalıştığını belirten Ocak, büronun ağır baskı altında olduğunu ve ölüm tehdidi alan gazetecilerin can güvenliklerinin sağlanması için Urfa Valisine ve emniyete başvurduklarını belirtti. Yetkililerin hiçbir önlem almadıklarını ve gazetecilerin ölüme terk edildiğini söyleyen Ocak, “1992 yılında Özgür Gündem’in Ceylanpınar muhabiri Hüseyin Deniz, 1993 yılında da Urfa Büro Şefi Kemal Kılıç uğradıkları silahlı saldırı sonucunda öldürüldü.” dedi.
DYP Urfa Milletvekili Sedat Bucak’ın liderliğini yaptığı Bucak Aşireti’nin Urfa’da tecavüz, yargısız infaz ve gözaltında kaybetme gibi ağır insanlık suçları işlediklerini ifade eden Ocak, şunları belirtti:
BUCAK AŞİRETİ BİRÇOK İNSANLIK SUÇU İŞLEDİ
“Bucak Aşireti’ne mensup korucuların tecavüz ettiği öğretmenlerle ilgili Urfa Büro’nun hazırladığı haber gazetenin manşetine taşınınca, çalışanlara yönelik tehditler daha da arttı. 12 Mart 1994 sabahı Anadolu Ajansı Muhabiri Murat Yoğunlu; Özgür Gündem Bürosu’nu telefonla arayarak ‘Çok önemli bir haber var, bir muhabiriniz mutlaka Siverek’e gelsin’ dedi. Bu telefon üzerine Siverek’e giden Nazım Babaoğlu orada gözaltına alınarak Korucubaşı Sedat Bucak’ın evine götürüldü ve kaybedildi. Murat Yoğunlu, Sedat Bucak’ın baskı ve tehdidi altında gazeteye telefon ettiğini söyledi. Nazım Babaoğlu’nun Bucak Aşireti korucularının arabaya bindirerek götürüldüğü ve Sedat Bucak’ın işkencehane olarak kullanılan evinde görüldüğü tanıklarca beyan edildi.”
Ocak, 25 yıldır Nazım Babaoğlu dosyasında hukukun işletilmediğini ve etkin bir soruşturma yürütülmediğini ekledi.
“90’LARDAKİ KORKU ORTAMINI YAŞIYORUZ”
Gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın oğlu Şerif Taşkaya, babalarını Bucak Aşireti’nin kaçırdığını belirterek şunları dile getirdi:
“Babamın akıbetini sormak için amcam Bucak Aşireti’ne gittiğinde Nazım Babaoğlu’nu işkence yapılmış bir halde görüyor. O dönem Kürt basınının susturulması, yok edilmesi, gözaltında kaybedilmesi yaygındır. Biz aile olarak da baskı gördük, savcılığa gittiğimizde dilekçe yazacak biri bile yoktu. Bugün yine 90’lardaki korku ortamını yaşıyoruz, bizim derdimizi anlatacak gazeteci, savcı, polis kalmadı. Burada insanlar kendini ifade edemiyor, 90’larda neyse İstanbul’da yine aynısı. İnsanları öldüre öldüre bir yere varılmaz. Bugün savcı ve hakimlere sesleniyoruz; susmanız sonuç getirmiyor, adalet istiyoruz, kayıplarımızın kemiklerini istiyoruz.”
“1994 EN ÇOK GAZETECİNİN KAÇIRILDIĞI, KATLEDİLDİĞİ YIL”
Eyleme katılamayan Nazım Babaoğlu’nun ailesinin gönderdiği mektup okundu. Mektupta şu ifadelere yer verildi:
“Nazım 19 yaşında geleceğe dair umutları olan bir gençti. Gazetecilik için zor yıllardı. Egemenlerin iktidar hırsı genç gazetecilerin bu idealleri gerçekleştirmesine engeldi. Öyle ki 1994 yılı en çok gazetecinin kaçırıldığı, katledildiği yıl olarak tarihimizde karar bir leke olarak yer aldı. 1994 yılı en çok faili belli karanlık cinayetlerin işlendiği yıl oldu. Nazım böyle bir yılda kaçırıldı. Günlerce kaçıranların elinde bir rehin olarak kaldı. Sonra da akıbeti belli olmayacak şekilde katledildi. Yetkili herkes Nazım’ın akıbetinin ortaya çıkarılmaması için el birliği söz birliği etmişlerdi. Emir büyük yerdendi!
Aradan 25 yıl geçti. Çeyrek asır! Çok iyi biliyoruz ki, her açığa çıkarılmayan bir faili belli cinayet yeni yeni siyasal cinayetlerin teşvik belgesi oldu. Nazım’ı kaçıranlar toplumu demokrasiden, hukuktan, adaletten uzaklaştırmak için, kendi yalanlarını tek elden ve tek ses olarak bağırmak için kaçırdılar ve katlettiler. Çeyrek yüzyıllık acı bize şunu öğretmiştir; demokrasi gelişmeden, tüm insanlar, toplumlar birey olmaktan ve toplum olmaktan doğan haklarını elde etmeden kayıpların akıbetinin de ortaya çıkarılmayacaktır. Her hafta bu gerçeği hatırlatmak, bu gerçeği insanlığın gündeminde tutmak bu mücadelenin de bir parçasıdır.
Nazım 44 yaşında. Ama kaçırıldığı andaki gibi genç ve idealleri olan bir genç olarak yüreğimizde ve zihnimizde, halkımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesinde, sonsuza dek var olacaktır.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.