PİRHA- Cumartesi Anneleri eylemlerinin 710. haftasında 24 yıl önce gözaltında kaybedilen Nazım Gülmez dosyasında hakikatin açığa çıkartılması talep etti.
Cumartesi Anneleri, 710’uncu hafta eylemlerinde de İnsan Hakları Derneği’nin bulunduğu Beyoğlu Çukurlu Çeşme Sokağı’nda bir araya geldi. Eyleme HDP milletvekilleri Hüda Kaya, Oya Ersoy, CHP milletvekilleri Ali Şeker, İlhan Cihaner ve insan hakları savunucuları destek verdi.
24 yıl önce gözaltında kaybedilen Nazım Gülmez için adalet istenen eylemde basın metnini Sebla Arcan okudu. “Anayasa’nın ve yasaların güvencesi altında olan düşüncelerimizi Galatasaray’dan başkalarına anlatabilme, yayabilme ve insanları düşüncelerimizin doğruluğunda ikna edebilme hakkımızı polis zoruyla engelliyor.” diyen Arcan, Nazım Gülmez dosyası ile ilgili şu bilgileri paylaştı:
“SAVCILIKLAR OLAYIN AYDINLANMASI İÇİN GEREKEN ÇABAYI GÖSTERMEDİ”
“61 yaşındaki 9 çocuk babası Nazım Gülmez Dersim/Hozat/ Taşıtlı köyünde yaşıyordu. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan Nazım Gülmez, çevresinde sevilen, sayılan biriydi. 14 Ekim 1994 tarihinde bölgede operasyon yapan Bolu Komando Tugayı’na bağlı askerler Taşıtlı Köyü’ne geldi. Askerler Nazım Gülmez’den arazide kendilerine kılavuzluk etmesini söyleyerek evinden alarak götürdü. Gülmez ile birlikte üç köylü daha götürüldü. Olaya muhtar ve bütün köylüler tanıklık etti. Askerlerin Gülmez ile birlikte aldığı üç kişi bir süre sonra serbest bırakıldı ve köye döndüler. Ancak Nazım Gülmez’den bir daha haber alınamadı.
Askeri yetkililerin eşini soran Garip Gülmez’e cevabı; ‘Askerler Tunceli merkeze götürüp bırakmış’ oldu. Nazım’ın eşi Garip Gülmez’in ‘Okuma yazması olan, yol iz bilen biriydi, bırakılsaydı eve gelirdi’ itirazı karşılıksız kaldı. Gülmez Ailesi Hozat Savcılığına başvurdu. Dosya Hozat Savcılığı, Elazığ Askeri Savcılığı ve Malatya DGM Savcılığı arasında gidip geldi. Savcılıkların olayın aydınlanması için gereken çaba ve özeni göstermemesi nedeniyle dosyada herhangi bir ilerleme sağlanamadı.”
Arcan, Nazım Gülmez’in akıbetinin açığa çıkartılmasını, sorumlu olanların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte bir soruşturma başlatılması için savcıları göreve çağırdı.
“SOYLU SENİN HİÇ KİMSEN ÖLMEDİ Mİ?”
Açıklamanın ardından gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın kardeşi Fatma Kırbayır söz aldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Cumartesi Anneleri’ne kayıpları bulacağına dair verdiği sözü tutmadığını hatırlatan Kırbayır, Galatasaray Meydanı’nın kendilerine yasaklandığını haykırarak “Bizim işimiz sizinle değil katillerle. Biz kardeşlerimizi istiyoruz, kayıplarımız istiyoruz” dedi. Cemal Kaşıkçı’nın nasıl öldürüldüğünü dile getiren Kırbayır, “Cemal Kaşıkçı’yı da parça parça ettiler. Ben düşünüyorum acaba benim kardeşimi de mi böyle öldürdüler. Bir bacı için bu ne kadar acı bir durum” şeklinde ifade etti. Cumhurbaşkanına “Ağabeyim suçluysa onu öldürüp cenazesini bana versin” diye seslenen Kırbayır, Süleyman Soylu’ya ise şöyle seslendi: “Soylu senin hiç kimsen ölmedi mi. Ben gördükçe içim parçalanıyor. Nasıl bu emirleri veriyorsun. Biz her şeye rağmen yine barış diyoruz adalet diyoruz. Bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Nasıl ben geldiysem benim evlatlarım da gelecek.”
“BİR DEVLET BU KADAR GADDAR OLABİLİR Mİ?”
Kırbayır’ın ardından Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç söz aldı. 23 yıldır insanlık mücadelesi verdiklerini belirten Karakoç, yıllarca Galatasaray Meydanı’ndan en doğal hakları olan mezar haklarına kavuşmak için eylemlerini yaptıklarını ancak yetkililerden hiçbir cevap alamadıklarını söyledi. Her türlü engelle karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Karakoç, bu mücadeleyi annelerinden, babalarından, kardeşlerinden miras aldıklarını ve 3 kuşaktır mücadeleyi sürdürdüklerini, 4’üncü kuşağın da bu mücadeleyi sürdüreceğini dile getirdi. Üzerinden bir 23 yıl daha geçse bu mücadeleyi bırakmayacaklarını vurgulayan Karakoç, “Biz alnımızın akı ile mücadele edeceğiz. Sizler yarın torunlarınızın, çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız. Biz mezar hakkımızı istiyoruz. En insanlık dışı toplumlarda bile buna saygı duyuluyor. Ama 21’inci yüzyıldayız hala feryat ediyoruz. Bir devlet bu kadar gaddar olabilir mi, bu kadar insanlık dışı davranabilir mi? Asiye Ana bana vasiyet etmişti ‘Asla bu alanı bırakmayın’ diye. Asla bu alanı bırakmayacağız.” dedi.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.