Alevi Haber Ajansi

Cumartesi Anneleri, 1049. Haftada Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ü hatırlattı-VİDEO

PİRHA-Cumartesi Anneleri, 1049. Hafta eyleminde gözaltında kaybedilen Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ü akıbetini sordu. Okunan basın açıklamasında, “Bugün bir kez daha kamu adına görev yapan savcıları, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün gözaltında kaybedilmesiyle ilgili adil, tarafsız ve etkin bir soruşturma başlatmaya çağırıyoruz” denildi.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle başlatılan ve Türkiye’nin en uzun soluklu eylemi olan Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi, 1049. Haftada devam etti.

Cumartesi Anneleri’nin 1049. Hafta eyleminde 2 Mayıs 1992’den bu yana akıbetine ulaşılamayan Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün dosyalarına dikkat çekildi.

1049. hafta buluşmasının basın açıklamasını, Cumartesi İnsanlarından İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin okudu.

“BARIŞÇIL EYLEMLERE YÖNELİK YASAKLARINIZIN HİÇBİR HUKUKİ DAYANAĞI YOKTUR”

Eren Keskin, gözaltında kaybedilen Hüsamettin Yaman ve Soner Gül için adalet istediklerini belirterek şu ifadelere yer verdi:

“Resmî makamların inkâra dayalı anlatıları yerine hakikati dile getirmek ve adalete yönelen bir karşı hafıza inşa etmek amacıyla Galatasaray’dayız. Bu hafta da mekan yasağı nedeniyle Galatasaray Meydanı’nı bize kapatan polis bariyerlerinin önündeyiz.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğü; bireylerin eylem yerini ve zamanını seçme hakkını da kapsar. Nitekim Anayasa Mahkemesi, kararlarında mekân seçme özgürlüğünün kategorik olarak yasaklanmasını, anayasal haklar açısından kabul edilemez bulmuştur. Yüksek Mahkeme, Cumartesi Anneleri açısından Galatasaray Meydanı’nın ve 1 Mayıs için Taksim Meydanı’nın göstericilere yasaklanmasının, toplanma özgürlüğünü ihlal ettiğine hükmetmiştir. Buradan, herkesin gösteri yapma hakkını güvence altına almakla yükümlü olan iktidara sesleniyoruz: Barışçıl eylemlere yönelik yasaklamalarınızın hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Bu yasaklar, Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. Anayasal haklarını kullanmak isteyenleri engellemek hem hukuken hem de vicdanen ve ahlaken gayrimeşrudur. Kamusal alanların halka kapatılmasına derhal son verilmelidir.

“YETKİLİLER GÖZALTI İDDALARINI REDDETTİ”

21 yaşındaki Hüsamettin Yaman, İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisiydi. Pankart taşımak suçlamasıyla tutuklanmış, yaklaşık 15 gün cezaevinde kaldıktan sonra 6 Eylül 1990 tarihinde tahliye edilmişti.

21 yaşındaki Mehmet Soner Gül, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisi ve aynı zamanda Öğrenci Derneği üyesiydi. Bu nedenle gözaltına alındı, ağır işkencelere maruz kaldı ve ölümle tehdit edildi. İçişleri Bakanlığı’nın iddiasına göre, 10 Mart 1991 tarihinde Malatya’da yakalanan bir kişinin sorgusunda adının geçmesi nedeniyle aranmaktaydı.

Hüsamettin Yaman, 2 Mayıs 1992 Cumartesi günü evinden çıktı. 4 Mayıs Pazartesi günü, ağabeyi Feyyaz Yaman’ı işyerinden arayan bir kişi, “Hüsamettin, Soner Gül ile birlikte Fındıkzade’de gözaltına alındı. Hayatlarından endişe ediyoruz. Hemen emniyete başvurun,” dedi.

Yaman ve Gül aileleri, önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne, ardından devletin ilgili tüm kurumlarına başvurdu. İnsan Hakları Derneği ve Uluslararası Af Örgütü de girişimlerde bulundu. Ancak yetkililer, gözaltı iddialarını reddetti. Yaman Ailesi, girişimlerini sürdürdü ve iki yıl boyunca polis takibinde tutuldu.

AYHAN ÇAKIR’IN AÇIK BEYANLARINA RAĞMEN DOSYADA İLERLEME KAYDEDİLMEDİ

19 Aralık 2011 tarihinde, özel harekât polisi Ayhan Çarkın’ın infazlar ve kayıplarla ilgili itirafları kamuoyuna yansıdı. Çarkın, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ü gözaltına aldıktan sonra ormanlık bir alanda sorgulayıp infaz ettiklerini anlattı. Onların son sözlerinin “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!” olduğunu söyledi.

Bu itirafların ardından Yaman Ailesi yeniden suç duyurusunda bulunarak dosyanın tekrar açılmasını talep etti. Ancak Ayhan Çarkın’ın açık beyanlarına rağmen, dosyada bugüne kadar herhangi bir ilerleme kaydedilmedi.

Bugün bir kez daha kamu adına görev yapan savcıları, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün gözaltında kaybedilmesiyle ilgili adil, tarafsız ve etkin bir soruşturma başlatmaya çağırıyoruz.

Hüsamettin Yaman ve Soner Gül için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normlarına göre hareket etmesi gerektiğini hatırlatmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!”

“BUGÜN İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ YAPTIRIMLARIN TEMELİNDE HUKUKSUZLUK ANLAYIŞI YATMAKTADIR”

Kardeşi Hüsamettin Yaman’ın katillerinin bulunması için mücadele yürüten Yaman’ın ağabeyi de yaptığı konuşmada, “İçerisinde bulunduğumuz durumun hepsinin temelinde hukuksuzluğun anlayışı yatmaktadır” diyerek şöyle devam etti.

“Hüsamettin daha bıyıkları bile terlememişken bu devlete, bu hukuka, bu yasaya fazla görüldü. Çünkü hak ve özgürlükler peşinden koşmayı gencecik yaşında öğrenmişti. Hüsamettin bu anlamıyla okuyan ve kuşağına göre, yaşına göre kendini organize etmeye çalışan bir özneye olmaya çalışmıştı. Ama bu toplum bireyin hak ve taleplerini hiçbir zaman anayasal hak olarak görmedi. 1980 darbesinden bu yana bu topluma yaşatılan anayasasızlık ve hukuksuzluk hem bizim kuşağın hem öncesinin hem sonrasının devam eden, sürdürülen, devam eden bir anlayışıdır. Bugün içinde bulunduğumuz bütün şiddet ve otokratik gibi bütün yaptırımların hepsinin temelinde bu hukuksuzluk anlayışının boşluğu yatmaktadır. Hüsamettin’in, Soner’in ve Cumartesi Annelerinin kayıplarının bu meydandaki anlamı arkamızda polisiye tedbirlerle çevrilmiş olan alanın boşluğudur. Onların mezarlarının boşluğunu bu alanın boşluğu temsil eder ve bu anayasada karşılığını bulmadığı sürece de bu toplumda büyük bir iç boşluk olarak da varlığını devam ettirecektir.

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.