PİRHA – Mülkiyeliler Birliğinde yapılan Çarşamba Söyleşilerinin bu haftaki konusu ‘Aleviler: Din, Beden, Cinsiyet/Neşeden Kedere’ kitabı üzerinden yürütüldü. Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya, LGBTİ bireyleri ile Alevi toplumuna yönelik bakışı değerlendirerek “Sadece Alevi ve LGBTİ+’ların bedeni kirli görünür. Ermeni ve Kürdün bir dini var görünür ama Alevi için böyle düşünülmez” diye belirtti. Gazeteci Çilem Küçükkeleş ise “Erilleşen Alevilik” başlığını değerlendirerek “Alevilerde de şiddetin üstü örtülmeye çalışılmakta” dedi.
Mülkiyeliler Birliği tarafından düzenlenen Çarşamba Söyleşileri programının bu haftaki konukları ‘Aleviler: Din, Beden, Cinsiyet/Neşeden Kedere’ kitabını derleyen Çilem Küçükkeleş ve Ayhan Yalçınkaya ile Remzi Altunpolat oldu.
Mülkiye Kültür Merkezi’nde yapılan söyleşinin açılış konuşmasını kolaylaştırıcı olarak Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya yaptı. Bedenler üzerinde konuşulması gerektiğini belirten Yalçınkaya, LGBT+’ların yaşadığı cinsiyet ayrımına dikkat çekti.
Yalçınkaya, konuşmasında şu konulara değindi:
“Bedeni kontrol eden, dünyayı kontrol eder. Bedenimiz üzerine konuşmak zorundayız. Kimse trans ve LGBTİ+ bireylerin düşüncesini önemsemiyor. Kitabımız da bu noktadan başlıyor.
LGBTİ+ bedenleri ile Alevi bedenleri üzerinde benzerlik vardır. Sadece Alevi ve LGBTİ+’ların bedeni kirli görünür. Ermeninin, Kürdün bir dini var görünür ama Alevi için böyle düşünülmez. Alevilik de tıpkı LGBTİ bireyleri gibi ‘pis, hastalıklı’ görünür. Hatun Tuğluk bu anlamda iyi bir örnektir. Gömülmüş bir insan topraktan çıkarıldı!
Bugün cemevlerimizi açtık ve ensest bir durum olmadığı görüldü. Ama Murat Belge dahi Aleviliği ‘Ensest’ olarak çevirebiliyor. Bu ülkenin aydını denilen biri dahi böyle çeviri yapıp ve halen çıkıp bir özür bile dilemedi.”
“SAĞLIKLI BEDENİ BOZABİLECEK UNSURLAR!”
Konuşmacılardan LGBTİ aktivisti Remzi Altunpolat ise “Yası tutulmayan bedenler” başlığını ele alarak İslam’da trans bireylere yönelik bakışa dikkat çekti. Altunpolat, İslam’da erkeğe ve kadına benzeyen bireyler hakkında hükümlerin yer aldığını belirterek “LGBTİ bireyler, muhafazakar ve İslamcı düşüncede sağlıklı bedeni bozabilecek unsurlardır. Aslında eşcinsellik sanki bir tür bulaşıcı hastalık olarak değerlendirilir. Neden heteroseksüellik yayılmıyor da eşcinsellik yayılabiliyor?” diye konuştu.
“YAS TUTMA ŞEKİLLERİNE DAHİ MÜDAHALE VAR”
Günümüzde nekrosiyasete izin verildiğine vurgu yapan Altunpolat, yürütülen ‘beden siyasetine’ dair şunları söyledi:
“Aysel Tuğluk’un cenazesine yapılanları ya da Kürt gerillaların ölülerine yönelimi hatırlayalım. LGBTİ+ların bedenleri de ‘bir yabancı beden’ olarak değerlendirilir. Ayrıca LGBTİ+ların bedenlerine bir tür ‘cinsellik taşıyormuş’ gibi de bakılır. Trans bireylere bakış hep bu yöndedir. Peki öldüklerinde ya da öldürüldüklerinde ne oluyor? Örneğin Hatun Tuğluk’un gömülmesine izin verilmemesi kötülük olarak yorumlanmadı. Bir LGBTİ bireyin öldürülmesinde de aynı yaklaşım söz konusu.
Kürt, Alevi ya da Ermeni… Yaşamları değerli görülmeyen, milli kimlik içinde görülmeyen grupların elbetteki yas tutma şekillerine bir müdahale var. Bir Alevi öldüğünde cemaat, en azından kamusal matemini tutabilir ama bir LGBTİ birey öldürüldüğünde onun kamusal matemi tutulabiliyor mu?”
“ALEVİLERDE ŞİDDETİN ÜSTÜ ÖRTÜLMEYE ÇALIŞILMAKTA”
Gazeteci Çilem Küçükkeleş ise ‘Alevilikte erilleşme’ konusunu değerlendirerek konuşmasına başladı. Aleviliğin, günümüzde yaşanılan bir inanç olmaktan uzaklaşıp erilleştiğini söyleyen Küçükkeleş, şu konuşmayı yaptı:
“Aleviliği diğer inançlardan ayıran en büyük özellik, kadın ve erkeklerin birlikte ibadet etmesidir. Ancak günümüz kadınları, o çokça söylenen ‘Bizde kadın erkek eşittir’ söylemini ve erilleşmeyi yeterince sorgulayamadı. Alevilerde de şiddetin üstü örtülmeye çalışılmakta. Bizim inancımızda tene işkence etmek suçtur ama günümüzde karşılığı öyle değil. Devlet, bugün Aleviliği asimile edip bizi kendisine benzetmeye çabalıyor. Xızır anlayışındaki figür dahi erkekleştiriliyor. Şu anda sadece tek bir Alevi kurumunun başkanı kadın. Doğal olarak artık her kadın gibi Alevi kadınlarının da bir mekana ihtiyacı var. Maalesef halen Türkiye kadın hareketiyle buluşabilen bir Alevi kadın hareketi de yok.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.