PİRHA- Geleneğin taşıyıcıları olan kadınlar her kültürde olduğu gibi Alevilikteki inançlarını da yaşamayı sürdürüyor. Xızır ayı içerisinde olduğumuz bugünlerde kadınlar lokmalarını pişirip tanıdık tanımadık herkesle pay ediyor.
İzmir’in Çiğli Güzeltepe Mahallesi’nin yüzde 70’i Alevi nüfusundan oluşuyor. 1970’li yıldan bugüne köyden kente göçün başlamasıyla binlerce aile de kendini metropol şehirlerde bulmuş. İnancına, kültürüne yakın insanlar zaman içinde bir arada yaşamaya başlamış. Güzeltepeliler, Alevi inancını Türkiye’nin pek çok kentinden gelen insanlarla birlikte uyum içinde yaşıyor. Alevilerin kutsal aylarından biri olan Xızır’da Alevi kadınlar da yaptıkları lokmaları komşularıyla paylaşıyor.
“ŞEHRE GÖÇLE BİRLİKTE İNANÇ DA DEĞİŞTİ”
Gülizar Mayda‘nın 5 çocuğu var. 55 yaşında ve 40 yıl önce Erzurum’dan İzmir Güzeltepe’ye gelen Mayda, hala adetlerini sürdürüyor. Bu Xızır ayında da lokmalarını yapan Mayda, “Köyde nasıl isek burada da öyleyiz. Orada dedeler evlerde cem yapıyordu bizler de gidiyorduk, buralarda ise cemevlerinde yapılıyor. Şehirlere göç ile birlikte inanç da değişti ama bizler aynıyız” diyor.
“TEBERİKLERİ SUYA KOYUP ÇOCUKLARA VERİYORUZ”
Mayda Aleviler için kutsal olan Xızır’da nasıl bir hazırlık yaptıklarını ise şöyle anlatıyor:
“Lokmaları kapı komşulara veriyoruz. Yoldan geçene veriyoruz. Üç hafta lokma dağıtıyoruz. Ziyaretlerimiz köyde ama lokmalarını burada veriyoruz. Teberikleri burada. Her Xızır haftasında bezlerini yıkıyoruz. Teberikleri de suya koyup çocuklara veriyorum. Çerağ da yakıyorum. İnancım olduğu için suyu çocuklarıma veriyorum. ‘Çocuklarıma yardım etsin’ diye. Köylerde hayvanlara da atıyordu. Xızır’ı darda olunca da olmayınca da çağırıyoruz.”
“GELENEKLERİMİZİ UNUTMADIK”
Hediye Alpgündüz de 48 yıl önce Kars’tan İzmir’e yerleşmiş.
Geleneklerini unutmadıklarını söyleyen Alpgündüz, “Memlekette annemiz ve babamız yolu nasıl sürmüşse biz de aynısını sürmüşüz. Xızır üç haftadır. İlk haftasını türbeler, ikinci haftası ziyaretler üçüncü hafta ise Xızır’a yapıyoruz. Tabi biz töremizi unutmuyoruz ki çocuklarımızda unutmasın. Yani biz her ne kadar varoşlardan geldik buralara yerleştiysek de yine de törelerimizi unutmadık. Cemlere gidiyoruz hepimiz bir arada lokmalarımızı paylaşırız” diyor.
LOKMALAR DAYANIŞMAYLA PAY EDİLİYOR
Burada bir dayanışma örneği de sergiliyorlar. Alpgüzdüz, lokmaların cemevinde, herkese eşit şekilde pay edildiğini söylüyor.
Fakat bu geleneğin geleceğe aktarılması konusunda endişeleri de olan Alpgündüz, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Eskiden köyde nasıl isek burada da öyleyiz. Ama bizim çocuklarımız biraz zor sürdürürler. Bu geleneği biz sürdürüyoruz, gelecekte bizim gibi sürdüremeyecekler. Mesela biz üç hafta yapıyoruz, belki gelecekte gençler bir hafta yapar. Çünkü buralara düştük ekmek davası, iş güç için. Onlar metropola düştüler, korkularından bir şey yapmadılar, öylece çoluk çocuğu da unuttu.”
“ALEVİLERİN OLDUĞU MAHALLEDE YAŞAMAK İNSANI GÜÇLÜ HİSSETTİRİYOR”
Alpgündüz kendini yine de bu konuda daha şanslı görüyor.
Metropolde yine kendi kültürlerine yakın insanların yaşadığı bir mahallede olmanın avantajını yaşadığını söylüyor. Erzurum, Kars, Muş gibi kendi kültürüne yakın insanların bir arada olduğunu ifade eden Alpgündüz, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Hepimiz bir çatının altında birbirimize kilitlendik. Ondan dolayı biz bu geleneği sürdürüyoruz. Alevilerin olduğu bir mahallede yaşamak kendimizi daha güçlü hissettiriyor. Dar günde iyi günde her zaman birbirimizin yanındayız. Eskiden pirler köylere gelirdi, şimdi hepimiz göçtük yabancılar köylerimize geldi pirler nereye gitsin. Buralarda pirler geliyor hakullahını veriyoruz. Pirimiz ille de şu kadar para verin demiyor, bizim kalbimizden ne geçerse onu veriyoruz.”
“ANADİLİMİZDE CEM YAPIYORUZ, UMARIM YOLUMUZ SÜRER”
İki çocuk annesi Gülizar Mayda da Erzurumlu. Her Perşembe lokma yapıp ziyaretlere gittiklerini söyleyen Mayda, “Eskiden de böyleydi. Anne babamızdan böyle gördük. Her Xızır ayında teberiklerimizi suya koyup çocuklarımıza veriyoruz” diyor.
Gülizar Mayda da inancın zayıfladığını düşünüyor:
“Köydeyken çok itikatlıydık ama herkes bir yere dağıldı. Kimi İzmir’e kimi İstanbul’a. Herkesin töreleri değişik aralarına girince biraz soğukluk girer. Biz hervgün Xızır’ı çağırıyoruz. Çocuklarımıza da öğretiyoruz. Yolu öğrenmesini sağlıyoruz. Biz ana dilimizi (Kırmançki) konuşuyoruz ve ana dilimizde cem yapıyoruz. Umarım çocuklarımız da bizim yolumuzu sürer ve iman itikadını korurlar.”
PİRHA/İZMİR
Yoruma kapalı.