PİRHA-Depremden sonra hem enkaz altındakilere hem de yakını Dersimli Akademisyen Mehmet Yıldırım’ı kurtarma ümidiyle Hatay’ın Antakya ilçesine gönüllü olarak giden Zafer Talan, “Biz cenazemize 10. gün ulaşabildik, savcıların cenazelerden DNA testi yaptığı yere gittik orada gördüğümüz tabloda laik bir ülkede olmaması gerekenler vardı. Cenazemizi götürürken kendi aralarında cenaze namazı kılınacak mı diye konuşuyorlardı ama Dersim Belediyesi’nin aracını görünce cenazeyi diğer cenazelerden ayırmak istediler. Biz cenazemizi kaldırırken cenaze torbamız yırtıldı, bende oradaki görevliye bir tane daha cenaze torbası getirmesini istedim bana ona o bile fazla gerek yok diye cevap verdi” dedi.
Maraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlerin ardından binlerce kişi yaşamını yitirirken, yüz binlercesi de evsiz kaldı.
Antalya’da Muratpaşa Belediyesi’nde çalışan Zafer Talan, hem enkaz altındakilere hem de yakını Dersimli Akademisyen Mehmet Yıldırım’ı kurtarma ümidiyle depremde Hatay’ın Antakya ilçesine gönüllü olarak gitti. Zafer Talan, gönüllü olarak gittiği Samandağ’da yaşadıklarını PİRHA’ya anlattı.
“ASKER VE POLİSLER İNSANLARI KURTARMAK YERİNE SİLAH İLE MÜHİMMATA ULAŞMA PEŞİNDEYDİ”
Deprem olduktan 2-3 gün sonra Antakya’ya gittiğini ifade eden Zafer Talan, “İlk gittiğimizde herhangi bir yardım yoktu ve hiçbir iş makinesi yoktu. Ben gittikten 2-3 gün sonra yardım gelmeye başladı. Bizim müdahale edeceğimiz binanın yanında Ankara’dan bomba uzmanı ekipler gelmişti kendi arkadaşlarının olduğu binaya bütün ekipleri götürmek istiyorlardı. Silahlara ve mühimmatlara ulaşmak istediklerini söylüyorlardı, orada genelde asker ve polisler kalıyordu. Bizim müdahale edeceğimiz binada başçavuşun silah ve mühimmatları olduğu için oraya müdahale etmek istiyorlardı bende orada ulaşılması gereken insanlar varken silahın ve mühimmatın çok önemli olmadığını söyledim. Orada askerler ve polisler kendi arkadaşlarını kurtarma derdindeydi, halkta çaresizce ulaşabildiği insanlara ulaşıp bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Ne yazık ki enkaz yerlerinde insanlar çaresizdi ve insanların barınabileceği, lavaboya gidebileceği bir yer yoktu. İnsanlar sokakta terk edilmiş haldeydi. İnsanlar belediyelerden gelen yardımlarla yaşamaya çalışıyorlardı. Asker ve polisler insanları kurtarmak yerine bir an önce silah ve mühimmata ulaşma peşindeydi” dedi.
“CESETLERİN OLDUĞU YERDE DİYANET VAKFI GÖREVLİLERİ TARAFINDAN CENAZE NAMAZI KILINIYOR”
Kendi cenazelerine 10. gün ulaşabildiklerini belirten Zafer Talan, “Kendi cenazemize polisler eşliğinde bir yere gittik savcıların gideceğimiz yerde DNA testi aldığını söylediler ama gittiğimiz yerde gördüğümüz tabloda laik bir ülkede olmaması gerekenleri gördük. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin çadırları vardı onların karşısında da Diyanet Vakfı’nın çadırları vardı. Dersim Belediyesi’nin cenaze aracını görünce oradakilerin tavrı biraz değişti, kendi aralarında konuşuyorlardı. Daha sonra ben kayıt alınan yere gittim savcı kaydı aldı biz cenazemizi götürürken kendi aralarında cenaze namazı kılınacak mı diye konuşuyorlardı ama Dersim Belediyesi’nin aracını görünce cenazeyi diğer cenazelerden ayırmak istediler. Biz cenazemizi kaldırırken cenaze torbamız yırtıldı, bende oradaki görevliye bir tane daha cenaze torbası getirmesini istedim bana ona o bile fazla gerek yok diye cevap verdi. İnsanların inancından veya ırkından dolayı ayrıştırılamayacağını başsavcıya ilettim. Cumhuriyet Başsavcısı olarak bir cesedi teşhis ediyorsunuz ama karşınızda Diyanet Vakfı görevlileri tarafından cenaze namazı kılınıyor siz neden buna müdahale etmiyorsunuz dediğimde sessiz kaldı. Ölümüz üzerinden ayrıştırma oldu, bu yüzyılda inancından, ırkından dolayı bir afet olayında ölülerin ayrıştırılmaması gerekiyor” diye konuştu.
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.