PİRHA – 21 Mayıs 1864 Çerkes Soykırımı ve sürgününe dair İstanbul’da anma yapıldı. Okunan basın metninde “Rus subaylarının rapor ve anıları ile Rus İmparatorluğu arşiv belgeleri bile tek başına Çerkeslere yapılanların, 1948 tarihli ‘Soykırım Suçunun Cezalandırılması Sözleşmesi’nde belirtilen kriterlere tamamen uyduğunu göstermektedir” ifadelerine yer verildi.
İstanbul Kuzey Kafkasya Sivil Toplum Kuruluşları Platformu, 1864 Çerkes Soykırımı ve sürgününe dair Şişhane Meydanı’nda anma düzenledi. “Tarihi felaketin yıldönümünde, büyük sürgünü ve soykırımı unutmamak ve unutturmamak için bir araya geliyoruz” çağrısıyla yapılan anmada “Soykırım utancını örtecek toprak yoktur” pankartı açıldı.
“İŞGALDE MİLYONLARCA İNSAN YAŞAMINI YİTİRDİ”
İstanbul Kuzey Kafkasya Sivil Toplum Kuruluşları Platformu adına basın açıklamasını Av. Nejan Nart Ünver okudu. “Gerçekler tüm açıklığıyla ortaya serilmeli ve Rusya yönetimi Kafkasya halklarından özür dileyip tarihi mağduriyetleri gidereceği açıklamasıyla sorumluluk üstlenmelidir” denilen basın metninde şu ifadelere yer verildi:
“Dünyanın tüm duyarlı ülkelerine ve insanlarına!
Ortaçağın başlangıç yıllarında başlayan ve doğudan batıya yaklaşık 13. asra kadar süren Turani ve Mongol ırkların göç ve sonrasında istila dalgasında ayakaltında kalan Kafkasya ve halkları hep bir baskı ve çatışma atmosferi içinde olmuş; kendilerini bu yıkım süreçlerinden sıyırıp küçük yerleşim birimlerini kalıcı büyük kentlere, buradan da bir devlete dönüştürme fırsatı bulamamışlardır. Bu süreçte, batıdan gelen Bizanslılar, doğudan gelen Turani halklar, Moğollar, Cengiz Orduları, Timur Orduları, güneyden gelen Hazarlar, Persler, Selçuklular ve Osmanlılar… hepsi Kafkasya’ya sahiplenmek istemiş, ama gerek yerli halkların ortaya koyduğu direniş, gerekse de bölgede oluşan ve birbirini süpüren kavimler trafiğinde hiçbiri tutunamamıştır. Ta ki 1547’de örgütlenen Rus prensliklerinin Rus Çarlığını ortaya çıkarıp Kafkasya ile sınırdaş oluşuna kadar. İlk ilişki olarak Terek bölgesinde karşılıklı anlaşma ile bir ortak ticaret bölgesi kurulmuştur. Ancak Rusların bir oldu bittiyle bu bölgeye el koymak istemesine Dağıstan ve Kabartay kuvvetleri sert tepki vermiş, 1595 tarihinde buradaki Rus kuvvetlerini tamamen imha etmiştir.
İşte, Rus yayılmacılığının bir sonucu olarak bu tarihte başlayan çatışmalar, bazen aralıklı ama son yüzyılında kesintisiz olmak üzere 1864 yılına kadar tam 269 yıl süreyle devam etmiştir. Bu süreçte Kafkas halkları bir devletleri, dolayısıyla bir orduları olmadığı için savunmalarını sadece bölgesel sivil güçler ve bireysel silahlarıyla yapmışlardır. Bitmek bilmeyen bu savaşlar sonucunda tükenen Doğu ve Orta Kafkasya 1859 yılında tamamen susmuştur. Doğu Kafkasya bu işgal sürecinde 1,2 milyon nüfusunu kaybetmiştir. Birçok köy boşalmış, sadece Ceçenler nüfuslarının neredeyse % 70’ini yitirmiştir. 18. yüzyılın ortalarında yaklaşık 300 bin kişiye ulaşan Kabardey nüfusu da, 19. yüzyılın son çeyreğinde sadece 35 bine inmiş, yani dokuz kat azalmıştır.
“KARADENİZ, ÇERKESYA HALKLARI İÇİN TRAJEDİNİN MEKANI OLDU”
1864 yılının 21 Mayıs’ında ise Batı Kafkasya bastırılmıştır. Rus General Pavel Grabbe, Kbaade’de papazların da katıldığı ayinler eşliğinde Kafkasya’nın işgalinin tamamlanmasını kutlayan bir askeri zafer yürüyüşü tertip etmiştir. İşte, onların zafer günü olarak kutladığı günü biz bugün 161. defa olmak üzere yas günü olarak anıyoruz. Ruslar yaptıkları soykırım sonrası Doğu Kafkasya’yı sadece işgal edip köleleştirmekle yetinirken, Batı Kafkasya’da ise Kafkas Ordusunda özel görevli bir subay olan tarihçi Rostislav Fadeev’in yazdığı gibi ‘Devletin sadece Kuban ötesi topraklarına ihtiyacı vardı, insanlarına değil’ düşüncesiyle Kuban yayı içi ve Abhazyay içerecek şekilde Karadeniz sahil halklarını topraklarından sürmüştür.
Netice olarak, Ruslar bölgeye ayak basmadan 4 milyona yakın olan Kuban bölgesi Adige nüfusu soykırım ve sürgün sonrası 60 binden daha aza düştü. Batı Adigeleri, topraklarının ve nüfusunun yüzde 90’ını kaybetti. Karadeniz sahilinde yaşayan 300 bin Şapsığ’dan sadece 1000 tanesi anavatanında kalabildi. Sağ kalabilen 100 bine yakın Wubıh’in tamamı topraklarından çıkartıldı.
Abazalar 1877-78 harbine kadar süren vahşet ortamında nüfuslarının % 70’inden fazlasını kaybetti. Bzıp Nehri’nin üst bölgesinde yaşayan Abazaların tamamı Osmanlı topraklarına deport edildi.
Uygulanan baskılar ve geçinecekleri toprakların ellerinden alınması sonucu diğer bölgelerdeki Kafkas halklarından da daha az sayıda insan vatanlarından ayrılmak zorunda kaldı. Elverişsiz gemilerle çıktıkları yollarda Karadeniz pek çoğuna mezar olurken, sağ kalanlar bitkin ve hastalıklı bir halde Osmanlı sahillerine boca edildi. Karadeniz kıyıları Çerkesya halkları için ulusal bir trajedinin mekânı oldu. Kafkas-Rus Savaşı Çerkesya halklarını tamamen yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı.
Rus subaylarının rapor ve anıları ile Rus İmparatorluğu arşiv belgeleri bile tek başına Çerkeslere yapılanların, 1948 tarihli ‘Soykınm Suçunun Cezalandırılması Sözleşmesi’nde belirtilen kriterlere tamamen uyduğunu göstermektedir.
“RUSYA SORUMLULUK ÜSTLENMELİ”
Bu nedenle, Yeltsin’in 18 Mayıs 1994 tarihinde -yanına başka suç ortakları yakıştırarak da olsa- ‘bu trajik sonuçlarda Rusya’nın ahlaki sorumluluğu olduğunu itiraf ettiği açıklaması ilerletilip, gerçekler tũm açıklığıyla ortaya serilmeli ve Rusya yönetimi Kafkasya halklarından özür dileyip tarihi mağduriyetleri gidereceği açıklamasıyla sorumluluk üstlenmelidir.
Nedir bu sorumluluklar?
-Öncelikle genelde Kafkasyalıların soykırımı, özelde Çerkes soykırımı ve sürgününü tanıdığını ilan etmelidir, -Zatulin’in yasa önerileri gibi, gerek hukuki, gerek idari düzenlemelerle oluşturulmuş dönüşün önüne koyulan engeller kaldırılarak Kafkasya’nın kapıları sürülenlerin torunlarına sonuna kadar açılmalı, şartsız şekilde vatandaşlık almaları sağlanmalıdır.
-Aynı şekilde diasporadakilere de anavatanlarının vatandaşlığı ve pasaport verilmelidir,
-Soykırım mağdurlarına tazminat ödenmeli ve anavatanlarında atalarından intikal eden mülkiyetlerin iadesi yapılmalıdır,
-Dönecekler için rehabilitasyon ve adaptasyon programları düzenlenmelidir,
-Çerkeslerin ‘Rus devletine gönüllü girişinin yıldönümü gibi’ tarihi tahrif eden propaganda programlarına tamamen son verilmelidir,
-Gizli veya açık tüm Ruslaştırma politikalarından vazgeçilmeli, dil, kültür ve kimliğe yönelik tehditler ortadan kaldırılmalıdır, Bu bağlamda tüm cumhuriyetlerde ilk ve orta öğretim sadece anadillerde gerçekleştirilmelidir.
“ÇERKES SOYKIRIMINI KABUL EDİN”
Açıklamanın sonunda “Bu talepler Rus düşmanlığı değildir. Hele ki geçmişin intikamını almaya çalışmak hiç değildir” vurgusu yapıldı. Dünya kamuoyuna da çağrı yapılarak “Dünyanın tüm medeni devletleri, sizlerden Çerkes soykırımı ve sürgününü resmen kabul ederek Rusya’nın da kabulü için baskı yapmanızı rica ediyoruz. Bu sadece Çerkeslerin değil, tüm insanlığın yararına bir taleptir. Çünkü yapılan kötülük, kötünün yanına kar kalırsa tekrarlanır. Buna fırsat vermeyin” denildi.
PİRHA/ İSTANBUL
Yoruma kapalı.