PİRHA – Ankara’da 4 Alevi kurumuna yönelik saldırı dosyasının içeriğine ulaşan ÇHD’li avukatlar, şüpheli Ahmet Ozan K’nin “Cemevi saldırılarını Allah için yaptım” dediğini ve HDP’lilere yönelik de saldırı planı olduğunu aktardı. Avukatlar, “Ön hazırlığın yapıldığı, Aleviliğin ne olduğunun bilincinde olunduğu bir saldırıda ‘şüphelinin akli dengesi yerinde değildir’ diyemeyiz. Akli dengenin yerinde olmadığı yoluyla bir suçtan kurtulma gayreti söz konusu” dedi.
Ankara’daki Şah-ı Merdan Cemevi, Tuzluçayır Ana Fatma Cemevi, Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı ve Gökçebel Köy Derneği’ne yapılan saldırının üzerinden iki aydan fazla süre geçti. 30 Temmuz’da yapılan saldırıyla ilgili bir kişi tutuklanırken iki kişi ise ev hapsi ile cezalandırıldı.
Ankara Emniyet Müdürlüğü, saldırının hemen akabinde “Konuyla ilgili tahkikat çok yönlü devam etmektedir” açıklamasını yapmıştı ancak bu zamana dek henüz bir iddianame de hazırlanmadı.
SALDIRGAN, SUÇU UYUŞTURUCU ETKİSİ ALTINDA İŞLEDİĞİNİ İDDİA ETMİŞ!
Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şube avukatlarından Ümran Hakverdi, söz konusu soruşturma dosyasının detaylarına ulaştı.
PİRHA’ya konuşan Av. Hakverdi, tutuklu kişinin, ilk ifadesinde kendisine büyü yapıldığı iddiasında bulunduğunu aktardı. Şahsın ifadelerinde, “Cemevi saldırılarını Allah için yaptım” şeklinde aktarımları olduğunu belirten Av. Ümran Hakverdi, şu detayları ifade etti:
“Alevi kurumlarındaki ibadetin Allah katında yerinin olmadığını ve bu saldırıyı Allah için gerçekleştirdiğini, tek başına planladığını, kimseden destek almadığını söylediğini öğrendik. Şahıs, 2 aydır tutuklu ve bu 2 aylık süre içerisinde iki kez tutukluluk gözden geçirmesi yapıldı. Artık ilk savunmalarından farklı olarak bu tutukluluk gözden geçirmelerinde akli dengesinin yerinde olmadığına dair beyanlarda bulunmaya başladı. Psikolojisinin yerinde olmadığını, olayı hatırlamadığını söylemeye başladı. Yine müdafisi aracılığıyla dosyaya sunulan savunmalarda akli ve psikolojik dengesinin araştırılması gerektiği, ceza ehliyetinin bulunmadığı, sinir krizi ilacı kullandığı ve hatta uyuşturucu etkisi altında suçu işlediğine dair savunmalar sunulmuş durumda. Savcılıkta Adli Tıp Kurumu’na (ATK) bir sevk talebi ve cezai ehliyetinin araştırılması gerektiği talebi söz konusu. Savcılıkça buna dair yapılan bir işlem söz konusu değil.”
“ARTIK ‘ŞÜPHELİNİN AKLİ DENGESİ YERİNDE DEĞİLDİR’ DİYEMEYİZ”
Av. Ümran Hakverdi, şüphelinin ATK sevkine gerek olmadığını söyleyerek, şahsa ait telefon incelemesinin ardından çıkan bulguların önemini şu sözlerle anlattı:
“Şüphelinin dijital materyal incelemesinde, özellikle telefonunda olay öncesinde Aleviliğe dair birçok araştırma yaptığını, cemevlerinin statüsünün araştırıldığını, Aleviliğin özel günlerini araştırdığına dair kaynaklar var. Yine ayrıca telefonundan silah fotoğrafı, Eskişehir ve Ankara cemevlerine dair konum bilgisi ve isimlerinin araştırıldığına dair ekran görüntüleri, notlar söz konusu. Yani bu kadar ön hazırlığın yapıldığı, eylemin planlandığı ve Aleviliğin ne olduğunun bilincinde olunduğu bir saldırıda biz artık ‘şüphelinin akli dengesi yerinde değildir’ diyemeyiz. Akli dengenin yerinde olmadığı yoluyla bir suçtan kurtulma gayreti söz konusu. Cezasızlık politikası içerisine sokulmak gayreti söz konusu. Biz bu konuda bir beyanda da bulunduk. Savcı henüz bu talebi değerlendirmedi.
“TALEBİMİZ, ŞAHSIN KİMLERLE TEMAS VE İLETİŞİM HALİNDE OLDUĞUNUN TESPİTİ”
Dosyada ayrıca toparlanan deliller de var. Bilgi alma tutanakları söz konusu. Yani tüm ailesinin, son iki ayda kaldığı yerlerdeki tüm kişilerin bilgisi alınmış. Ama herkes ortak bir şekilde şüphelinin akli dengesinin yerinde olmadığını, psikolojik sorunlarının olduğunu beyan etmiş durumda. Dosyadaki eksiklerden biri ise, olay gününe ve bir önceki geceye ilişkin kamera kayıtları toplanmış ancak bizim talebimiz çok daha gerisine gidilerek kişinin kimlerle temas ve iletişim halinde olduğunun tespiti gerektiğini düşünüyoruz.
SALDIRIYA UĞRAYAN 4 KURUMDAN SADECE BİRİ ADINA DOSYA TAKİP EDİLİYOR
Dosyada 4 kuruma saldırı var ama şu an için dosyada Ana Fatma Cemevi adına dosyayı bizler takip ediyoruz. İçişleri Bakanlığının ziyaret ettiği Şah-ı Merdan Cemevi ve Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı’nın dosyada herhangi bir vekaleti söz konusu değil. Gökçebel Köy Derneği ise sadece 200 liralık bir maddi hasarlarının olduğunu, bunun telafisi halinde şikayetçi olmayacaklarını beyan etmiş.”
HDP’YE YÖNELİK SALDIRI PLANI!
Av. Ümran Hakverdi, saldırganın ifadesinde bir siyasi görüşü olmadığını da aktardı. Av. Hakverdi, şüphelinin Ağrı ilini özellikle araştırıp çatışmalara gitmek istediği yönünde ifadelerinin olduğunu belirten Av. Hakverdi, “Şüpheli, HDP’lilerle savaşmak istediğini beyan ediyor. Yani Kürtlere ve özellikle HDP’ye yönelik bir saldırı, savaşma, eylem planı olduğundan bahsediyor. Kimseyle bir diyaloğunun olmadığını, kimseden emir almadığını telaffuz ediyor. Emlak işiyle uğraştığını beyan ediyor ama kendi emlak işi değil, babasının bir emlak dükkanı var ve son 6 aydır bir SGK’lı iş kaydı söz konusu değil” dedi.
“MÜNFERİT BİR OLAY DEĞİL”
Av. Deniz Can Aydın ise cemevi saldırılarının münferit bir olay olarak adlandırılmaması gerektiğine vurgu yaptı. Av. Aydın, “Çünkü hakim siyasi anlayışın uzun yıllardır bu tarz olayların gelişiminde kullandığı dil, bütün ötekiler, ezilenler, diğer inançlar doğrultusunda ciddi bir ayrımcı nefret söylemini yer yer kullandığını görüyoruz. Hal böyleyken bu tarz bir politikanın toplumsal ve siyasal yapıyı etkileyeceği gerçeği zaten kaçınılmaz. Dolayısıyla böyle bir atmosferde gerçekleştirilen saldırıların bunların bir sonucu olduğunu söylemek çok da ileri bir iddia olmayacaktır” şeklinde konuştu.
“KUTUPLAŞTIRICI SÖYLEMLER TOPLUMSAL YAPIYI ETKİLİYOR”
Av. Deniz Can Aydın, siyasal iktidarın ayrımcı bir dil kullandığını da vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu şahsın bir an için bir akıl hastası olduğu varsayımı dahi bir akıl hastasının, Alevileri neden nefret objesi olarak bellediği konusu tartışmaya açılmalıdır. Toplumda geliştirilen kutuplaştırıcı söylemler kaçınılmaz olarak toplumsal yapıyı etkiliyor ve bu tarz saldırıların önüne açıkçası bir kırmızı halı sermiş oluyor. Dolayısıyla bu saldırının münferit bir saldırı olarak adlandırılamayacağı kanaatindeyiz. Nitekim siyasi iktidar yetkililerinin yaptığı açıklamalar basit bir dayanışma mesajıyla açıklanabilir mesajlar değil. Çünkü birden farklı kuruma saldırı oldu ancak bu kurumlar arasında dahi makbul Aleviler ve makbul olmayan Aleviler şeklinde bir ayrıma gidildiğini söylemler nezdinde görebiliyoruz. Hal böyleyken bu konuda yalnızca basit bir geçmiş olsun mesajıyla toplumsal dayanışmanın geliştirilemeyeceği açık. Buradaki samimiyeti sorgulamak maksadıyla öncelikle Sivas davasının zaman aşımına uğrama tehlikesini gözetmek gerekiyor. Buradaki samimiyeti sorgulamak için Sivas davasındaki faillerin bugünkü konumlarının yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Bugün için geçmişten günümüze gelen saldırılardaki cezasızlık politikalarından kimlerin sorumlu olduğunu hatırlamak gerekiyor.
Aleviler ve cemevleri genel olarak siyasal süreçlerde iktidarlar tarafından seçim dönemleri yaklaştığında hatırlanmakta. Bir cemevi ziyareti yapıldığı esnada dahi cemevinin oturma düzeninden tutun fotoğrafların bulunduğu yerlere kadar değiştirilen bir anlayışla karşı karşıya kalıyoruz. Bu dahi soruna yaklaşımdaki samimiyeti gösteriyor. Alevilerin eşit yurttaşlık, cemevlerinin ibadethane olması talebine dair somut hiçbir adım atılmamışken, biz bu tarz yaklaşımların oldukça gerçeklikten uzak olduğu kanaatindeyiz. Dolayısıyla doyurucu bir adım atılmadığı müddetçe bunların gerçekçi bir temelde tartışılamayacağı bizce açık.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.