Geçen yıl kalbinden bir rahatsızlık geçiren ve tedavisi devam eden belgesel sinemacı Çayan Demirel ile dayanışma gecesi Şişli Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Birçok sanatçının sahne aldığı geceye katılım o kadar yoğundu ki, kitle salona sığmadı. Çayan Demirel, salondakileri sıkılı sol yumruğuyla selamlayınca, salonda duygulu anlar yaşandı.
‘38’, ‘5 No’lu Cezaevi:1980-84’, ‘Dr. Şivan’, ‘Bakur’ gibi Türkiye siyasi tarihine ışık tutan önemli belgesellerin yönetmeni Çayan Demirel için düzenlenen gecede Ahmet Aslan, Erdoğan Emir, Kardeş Türküler, Kolektif İstanbul, Serap Sönmez, ve Sait Baksi sahne aldı. Sahne alan bütün sanatçılar dayanışma mesajı verdi. Gecenin sunuculuğunu sanatçı Özlem Gerçek yaptı. Geceye birçok sinemacı, sanatçı, yazar, akademisyen ve siyasetçi katıldı.
Geceyi düzenleyen Çayan’ın arkadaşları adına bir konuşma yapan Aşkın Çevik şöyle dedi:
‘‘Hepiniz hoş geldiniz. Ben Çayan kadar iyi bir anlatıcı değilim ama biz dostları için ne ifade ettiğini anlatmak böyle bir gecede farz oldu. Sürç-i lisan edersem affola… Hepimizin malumu, yaklaşık bir buçuk yıl önce Çayan’ın yere göğe sığmayan koca yüreği, bir süreliğine durdu ve onunla beraber Çayan uzun soluklu bir tedavi sürecine girdi. En başlarda, Çayan yoğun bakımda iken bizler, birbirini tanıyan-tanımayan, hayatlarının bir yerinde Çayan’a temas eden onun dostları, arkadaşları, içeriden gelecek güzel haberleri hastane kafeteryasında nasıl heyecanla, sabırsızlıkla beklediğimizi eminim ki çoğunuz hatırlıyorsunuzdur. O zor zamanlarda , Çayan yanımızda değilken bile bize umut verecek onlarca anısı, neşeli hikayeleri, yaşanmışlıklarıyla hep yanı başımızda hep yüzümüzdeki tebessümdeydi. Çayan direndi , hem de tüm gücüyle direndi.
Bu akşam “BENİM SERMAYEM DOSTLARIM” diyen Çayan Demirel, nam-ı diğer Çayko için toplandık. Sermayesi bu kadar büyük olan bir insanın çevresinde, yakınında olan biz dostları, sevenleri ve büyük özverilerde bulunan sanatçı arkadaşları bu geceye dair ilk konuşmalarımızı yaptığımız andan itibaren büyüyüp genişleyen bir dayanışma ruhu ile hep beraber şu an burada , bu gecedeyiz. İçinden geçtiğimiz zor zamanlara rağmen salonda bulunan kalabalık bana Çayko’nun tüm baskı ve engellemelere karşın ne kadar doğru işler yaptığını ve hayatta ne kadar doğru bir yerde durduğunu da gösteriyor. Ne mutlu… Bu gecenin ortaya çıkmasında emeği geçen, buraya gelen, gelemeyip selamını gönderen, bu dayanışmaya katılan herkese teşekkürler. iyi ki varsınız. Yaşasın dayanışma. MUTLAKA KAZANACAĞIZ.’’
Gecede açılış konuşması yapan Sema Kaygusuz’un konuşması ise şöyleydi:
‘‘Sevgili dostlar,
Böylesi özel bir dayanışma gecesinde yer almak, benim için büyük ayrıcalık. Davet eden dostlara özellikle teşekkür ederim. Şu an aldığım bu sorumluluğu ömür boyu taşıyacağımı bilmenizi isterim.
Kişisel olarak Çayan Demirel’le ilk kez bu akşam yüz yüze tanışıyorum. Bu akşama kadar birçokları gibi ben de Çayan Demirel’i 38’den, 5 No’lu cezaevinden, Bakur’dan tanıyorum, bir de yarı mahcup gülümsediği o bildik fotoğrafından.
Gelgelelim çoktandır tanışıyormuşuz gibi dostlar aracılığıyla Çayan’dan selam alıp selam göndermişliğim olmuştur. Başlangıç noktası olmayan bir ünsiyet bağından söz ediyorum. Aynı çağın içinden geçen benzer dertlerden mustarip, benzer hayallere düşkün insanların birbirleriyle tanışmaya, halleşmeye gereksinimi yoktur.
Bu salondaki herkes, hepimiz epeydir tanışıyoruz. Ortak değerlerimiz, ortak kederlerimiz yüzünden çoktan kavilleşmişiz. Nice korkunçlukta, nice şölen ateşinde yan yanaydık. Gerçeğe tanıklık ettiğimiz hınç dolu bir coğrafyada birbirimizi kolluyorduk. O yüzden bu gece Çayan için bir araya gelmemiz zor olmadı.
Peki Çayan bizim için ne yaptı? Her şeyden önce mecbur hissettiğini yaptı. Önceki kuşakların içine attığını dışarı çıkardı. Geçmişi dillendirdi. Resmi kılçığından ayıklayarak tarihi yeniden dizdi.
Bizleri ahlaksız bir sorudan kurtardı. “Neden” sorusundan. Bir grup asker sivil halkın üzerine yürüdüğünde Faşizm görünür hale gelir. Ama daha fenası, bir grup asker halkın üstüne neden yürüyor acaba, diye sorulduğunda Faşizm o topraklarda çoktan köklenmiştir.
Çünkü bu ahlaksız bir sorudur. Şiddete neden arayan insan ruhsal olarak düşkündür. Çayan Demirel filmlerinde böyle sefil bir soruya yer vermedi. Tersine seyirciyi edilgen konumundan çıkarıp tanıklığa davet etti. Bence onun filmlerindeki politik direnç tam da buradan, seyirciye yüklediği sorumluluktan geliyor.
Bir şey daha var: Gerçek bir başına gerçek olarak yaşayamaz. Gerçeğin dile ihtiyacı vardır. Bütün inkar mekanizmalarını boşa çıkaran bu dilin yaratıcısı Çayan gibi insanlardır.
Bugüne gelince, anlatıcı olanlar bizleriz. Kendi zamanımıza tanıklık ediyoruz. Kendi tarihimizin hikâyecileri bizleriz. Son birkaç yıldır Roboski’den Ankara katliamına, Suruç’tan Cizre’ye, 4 Kasım gecesine kadar neler neler neler gördük. Şu anda hepimiz bir belgeselcinin kafasının içindeyiz. Günü gelince Çayan’ı karşımıza alıp bir bir anlatmak üzere sıramızı bekliyoruz. Ayrıca şu yaşadığımız buluşma, üst üste binen hüzün ve neşe hem burada hem de Çayan’ın kafasında içinde gerçekleşiyor. Çoktandır borçlu olduğumuz teşekkürü de sunuyoruz ona.
O yüzden bu eşsiz buluşmayı asla unutmayalım arkadaşlar. Şu anda burada bulunan herkes birbirinin hayalidir. Barış, bereket, sevinç illaki bir gün gerçekleşecek. Bu hayal için cesarete gerek yok, bu hayale zaten mecburuz. Kendimizi yapayalnız ve umutsuz hissettiğinizde sakın aklınızdan çıkarmayalım, aşk, dostluk ve yoldaşlık sandığımızdan daha kalabalıktır.’’
Yoruma kapalı.