PİRHA- Antakya Mor Dayanışma üyesi Selver Büyükkeleş, depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen Hatay’da hala barınma sorunlarıyla karşı karşıya kaldıklarını belirtti. Büyükkeleş, “Geçici istimlak adı altında, acele kamulaştırma adı altında köylerimize, zeytinliklerinize, doğamıza, kültürümüze saldırmaya çalıştılar” dedi. Konteyner kentlerin güvenli alanlar oluşturmadığı da belirten Büyükkeleş, “Burada özellikle kadınlar daha çok mağdur ediliyor” diye ekledi.
6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen depremin yaşandığı illerde sorunlar çözümsüz kalmaya devam ediyor. Depremde büyük hasar alan Hatay’da rant uğruna doğa talana uğratılırken, depremden etkilenen yurttaşlar da mağdur ediliyor.
Antakya Mor Dayanışma üyesi, aktivist Selver Büyükkeleş, depremden sonra sorunların çözümsüz kaldığı Hatay’da, yaşanan doğa talanını PİRHA’ya anlattı.
“GEÇİCİ İSTİMLAK ADI ALTINDA KÖYLERİMİZE, DOĞAMIZA SALDIRMAYA ÇALIŞTILAR”
Rezerv alan adı altında insanların mağdur olabileceği uygulamalar yapıldığının altını çizen Selver Büyükkeleş, aynı zamanda Hatay halkının kültürüne karşı da bir saldırının söz konusu olduğunu söyledi.
Büyükkeleş şöyle devam etti:
“Depremin üzerinden yaklaşık iki yıl geçmek üzere fakat Hatay’da hala barınma sorunlarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Şu an geçen yıldan bugüne hatta depremin öncesinde de şehrimize rant, talan uğruna saldırmaya çalışıyorlar. Depremin öncesinde de maden şirketi açmak için karşımızda duranlar, depremden sonra da ellerini sıvazlamak için karşımıza yine maden şirketi açmak için çıktılar. Geçici istimlak adı altında, acele kamulaştırma adı altında köylerimize, zeytinliklerinize, doğamıza, kültürümüze saldırmaya çalıştılar. Yine rezerv alan adı altında insanların mağdur olabileceği uygulamalarla karşımızdalar.
“DOĞAMIZA SALDIRANLAR BİR YANDAN KİMLİĞİMİZE SALDIRIYORLAR”
Bizler şunu çok iyi biliyoruz; karşımızdakiler rant ve talan uğruna doğamızı yok saymaya çalışıyorlar. Buradaki halkı kültüründen etmeye çalışıyorlar. Fakat şunu söylüyoruz: ÇED raporu adı altında şehrimize açmaya çalıştığınız maden şirketleri için geldiğinizde doğamızın yok olacağını çok iyi biliyoruz. İstimlakta zemin etüdü uygun değilken, yapılacak başka yerler varken TOKİ için yine orada zeytinimize, köyümüze, doğamıza saldırdığınızı çok iyi biliyoruz. Halkın yararından yana olan, yerinde dönüşüm varken, rezerv alan adı altında mart ayından bu yana, hatta mart ayından da önce başlayan bu süreçte şunu söylüyoruz; depremden sonra halkın yararına olacak politikalarla karşımızda olmalısınız. Burada ne doğamızdan vazgeçiyoruz, ne şehrimizden vazgeçiyoruz. Antakya halkı, Hatay halkı, Defne’den, Samandağ’a kadar burada. Şunun da çok önemli olduğunu düşünüyoruz, karşımızda rant adı altında bir yandan doğamıza saldıranlar bir yandan kimliğimize saldırıyorlar.”
“ÖZELLİKLE KADINLAR KONTEYNER KENTLERDE GÜVENLİ ALANLARDA DEĞİL”
Deprem bölgesinde kalıcı bir çözüm sunulmadığının vurgulayan Selver Büyükkeleş, “Hala çadırda kalan insanlar var. Konteyner kentler hala güvenli değil. Konteyner kentler insanlar için; yağmur yağdığında, rüzgar estiğinde güvenli alanlar değil” dedi.
Büyükkeleş, “İnsanların yararını gözeten yerden kalıcı konutları, konteyner kentleri buraya göre dizayn etmek zorundasınız” diyerek şunları kaydetti:
“Bizler de Hatay’dan bunun sesini yükseltmeye çalışıyoruz. Burada özellikle kadınlar daha çok mağdur ediliyor. Ve yalnız yaşayan kadınlar, eşi yurt dışında olan kadınlar, çocuklarıyla yaşayan kadınlar, boşanmış olan kadınlar konteyner kentlerde güvenli alanlarda değil. Güvenli alanlar için, çocuklar için, kadınlar için ve LGBTİ+’lar için güvenli alanlar olana kadar mücadele etmeye de devam ediyoruz. Ama buradan bir kez daha yineliyoruz; bizler maden şirketi adı altında istimlak, rezerv alan adı altında ne kentimizden, ne de doğamızdan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
PİRHA/HATAY
Yoruma kapalı.