Pikapların yeni çıktığı, çocukluktan gençliğe geçtiğimiz yıllardı. Uzun Hasan abi ile Mehmet Emin Gelir’de, iki pikap vardı köyde. Her Çarşamba üç, dört arkadaşımla Sait Yeldoğan, Mehmet Emin Gelir, Ali Çoban, Memduh Tosun “müsahibim”, arada bir de İbrail Can bize katılır, birlikte çarşıya inerdik. Önce plakçılara uğrar, yeni çıkan plakların haberini öğrenirdik. Harçlıklarımızı sayar, yettiği kadar plak satın alırdık. Mahzuni Şerif bizim için erişilmez bir hayal, bir sevgi yumağıydı. Plakçımız Romenlerden bir abimiz olduğu için o da çok sever, yeni çıkan tüm plaklarının listesini verirdi bize.
Yine bir çarşıya indiğimiz de plakçı abimiz bize Mahzuni Serif’in bir plak duyurusunu verdi. Duyurunun üzerindeki fotoğraf da, Mahzuni Şerif yerde oturuyor, kucağında bir saz, önünde rakı şişesi, plağın bir yüzü “Dönemem”, diğer yüzü “Bak Beni Dinle” yazıyordu ama plak yoktu. Manisa ya da Balıkesir’de bulabileceğimizi söyledi plakçımız.
Hangi arkadaşımdı unuttum, trene bindik ve Manisa’ya gittik. Gördüğümüz plakçıya sorduk, çarşıyı baştan başa gezdik, aradığımız plak yoktu. Tekrar trene bindik Balıkesir’e gittik. Daha ilk uğradığımız plakçı da “Dönemem” plağını bulunca öyle sevinmiştik ki, o sevinçle tren istasyonuna geldik ve gece geldik Soma’ya. Aynı gece yürüyerek köye döndük Mahzuni Baba’nın plağı koynumuzda.
1977 yılında, Almanya’nın Hamm şehrinde Sabit Yıldız abinin evindeyiz. Aşık İhsani, Aşık Fazıli, Aşık Meftuni, Aşık Nurşani ve Mahzuni Şerif ile sohbet ediyoruz. Bizim kuşağa deyişleri ile ışık olan, sevgiyi aktaran, sazı ve deyişleri sevdiren, bilgiye yönelten Mahzuni Şerif yanımızdaydı. Sıra ile çalıp söylüyorlardı, sıra Mahzuni’ye geldiğinde “Alamanya Gardaşımı Geri Ver” deyivermişti. Alışamadığımız sessiz, soğuk ülkede bu türküyü dinlemek insanın yüreğini acıtıyordu. Masadaki herkes sigarasını tüttürmüş, derinlere dalmış gitmişti..
O günden sonra başladı tanışıklığımız. Yapılan her etkinlikte, her toplantı da görüşüyorduk. Alevi örgütlenmesine hem insan olarak hem sazı ile çok emek vermişti. Bilgeliğiyle, olgunluğuyla bizlerden çok öndeydi büyük usta. İnsanın insanca yaşaması, kulluğun, köleliğin kaldırılması için uğraşmak yetmiyordu, yaşamı değiştirmesi gerekiyordu. Mücadele etmeyi, uğraşı vermeyi, Pir Sultan’ların yolu olan devrimci duruşu öğretmişti. Mahzuni Şerif deyişleriyle, duruşuyla bizim kuşağı değiştirenlerin en önde gelen bir öğretmeniydi, korkusuzluğu öğretmişti bize. Yüzseniz Derimi Yine Dönemem, sözlerini belleğimize yazmıştı.
Dönmedi. Gözaltılar, tutuklanmalar, işkenceler yaşamının parçası oldu. Ona her türlü zorbalığı dayatan faşist zihniyeti dahi kendisine saygı duymak zorunda bıraktı. Irkçı, gerici zihniyetleri dahi değiştirmeyi başardı Mahzuni Baba.
Yıl 1994, Aachen şehrinde üç bin insanımız bir araya geldiği büyük bir etkinlik vardı. Mahzuni Şerif önce Panel de söyleşi yaptı, panel sonrası aldı sazını ve iki saat çaldı sazını, söyledi deyişlerini, çok terlemişti. Etkinlik sonrası salonun kapısından birlikte çıkıyoruz, eşi ve iki arkadaşıyla Köln’nde bir adrese götüreceğim. Dışarısı oldukça soğuk ve yağmurlu. Kapının önünde pardesüsünü giymek istedi, eşine sazını tutması için uzattı. Eşi anlamamıştı zannediyorum, sazı tutamadı ve sazı yere düştü, kırıldı. Mahzuni baba o kadar üzülmüştü ki, Köln şehrine kadar hiç konuşmamıştı.
Hakka yürüyeli 11 yıl geçti. Geçen yıl Hacı Bektaş kasabasında niyaz etmiştim. Geçen günler aklıma geldiğinde, onun ölümsüzlüğünü bir daha anımsadım. Derler ya, ölümsüzler her gün çoğalırmış, aynı akşam yapılan etkinliklerde bir çok sanatçının Mahzuni deyişlerini okuması ölümsüzlüğün açık kanıtıydı. Pir Sultanlar ölür mü bu kırsal topraklarda?
Niyazlarım sana Mahzuni Baba. Yolun yolumuz, ışığın ışığımız olsun..
17.05.2013
Yoruma kapalı.