PİRHA-HDP Eş Genel Başkanı Buldan’dan, mafya-siyaset tartışmalarına dair muhalefete çağrı yaparak “Derhal bir hakikatleri araştırma komisyonu kuralım” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin haftalık grup toplantısında konuştu. Buldan, gündeme gelen mafya-siyaset-bürokrasi ilişkilerini değerlendirerek şu başlıklara değindi:
“KOBANÎ KUMPAS DAVASI AKP’NİN İNTİKAM ALMA DAVASIDIR”
“Ülke tam anlamıyla bir yangın yerine dönüşmüş durumda. Çöküş, çürüme, ortaya saçılan pislikler, hırsızlık, yolsuzluk, hukuksuzluk, ahlaksızlık, mafya ve çete düzeni, kara para, yalan, talan ve haram almış başını gidiyor.
Bütün bunlar yaşanırken, iktidar ne yapıyor? Sincan’da bir AKP mahkemesi kurmuşlar, geçmişler kürsüye, senaryosunu önceden kurguladıkları Kobanî Kumpas Davasıyla güya HDP’yi yargılayacaklar. Yapılan duruşmalarda da herkes gördü ki ortada bir hukuk davası yoktur. Çünkü bu ülkede hukuk diye bir şey söz konusu değildir. Bu kumpas, çökmeye yüz tutmuş AKP iktidarının HDP’den siyasi intikam alma davasıdır.
Kobanî Davası, AKP’nin HDP’yi engellemeye yönelik yürüttüğü bir siyasi parti faaliyeti ve seçim çalışmasıdır. Ancak kumpaslarla siyasi yargılama yapmak isteyen iktidar bu davada suçüstü yakalanmıştır, hukuksuzlukta suçüstü yakalanmıştır. IŞİD’i sahiplenerek suçüstü yakalanmıştır.
Komplolarla partimize, halklarımızın geleceğine pusu kuran suç ortaklığı, milyonların şahitliğinde kendi suçlarıyla yüzleştirilecek ve yargı önünde mutlaka hesap verecektir. Bunun altını önemle çizmek istiyorum; iktidar hakikatler karşısında kendi kurduğu mahkemede mahkûm olacaktır. Evet, Kobanî’de başaramadılar, Sincan’da da başaramayacaklar!
“BU ÇETELEŞMENİN ASIL NEDENİ KÜRT DÜŞMANLIĞIDIR”
Tarih 3 Kasım 1996. Susurluk kazasıyla mafya-devlet-siyaset ittifakının suç ortaklığı ortaya saçılmıştı. Susurluk’ta devlet içinde kurulan devlet ve 90’larda Kürt halkına karşı işlediği insanlık suçlarının bir bir deşifre olduğuna hepimiz tanıklık ettik. 28 Şubat darbesiyle Susurluk’un üzerini apar topar kapattıklarını hepimiz biliyoruz ve oradaki tuğlaya dokunmadıklarını hepimiz gördük.
Şimdi yıl 2021, çeyrek asır sonra Türkiye, AKP-MHP iktidarında siyaset-bürokrasi-mafya ilişkileriyle ve ürettiği suç karanlığıyla bir kez daha karşı karşıyadır. Bunun nedeni bellidir: Susurluk’tan bugüne uzanan çete örgütlenmelerinin dayandığı en önemli zemin Kürt sorununun inkârı ve güvenlikçi politikalardır, Kürt düşmanlığıdır. Faili meçhul cinayetler, köy yakmalar, işkenceler ve insanlık suçları 1993 konseptiyle gerçekleştirildi. Susurluk çetesi de bu zemin üzerinden yükseldi.
Söylemleri neydi? Beka ve güvenlik. Bugün ortaya saçılan çete-mafya ilişkileri de yine Kürt sorununda çatışmalı sürecin tırmandırıldığı 2015 konseptinin yarattığı zemin üzerinden yükselmiştir ve bugünlere kadar gelmiştir.
“ÖCALAN’IN 2013 ÇAĞRISI ÖNEMLİ BİR ÇIĞIR AÇMIŞTI”
Sayın Öcalan, “Gelin bu sorunu hep birlikte çözelim. Türkiye’de, Suriye’de ve Ortadoğu’da demokrasinin ve barışın yolunu açalım” çağrısını yapmıştı. 2013 çağrısı yeni bir dönemin başlaması için önemli bir çığır açmıştı. İşte bu demokratikleşme ve barış çerçevesi, savaştan kar sağlayan devlet içindeki güç odaklarının, suç ortaklığının önündeki en önemli engeldi. Zira demokratik çözümün, barış ortamının, hukuk devletinin olduğu bir ülkede karanlık yapılar varlığını sürdüremez, kendisine zemin bulamaz.
“AYNI ÇUVALIN İÇİNDE BİRBİRLERİNİ TIRMALIYORLAR”
Bunlar aynı çuvala girdi, şimdi o çuvalın içinde birbirlerini tırmalıyorlar. Bakınız, 90’lardaki faili belli bin operasyonun sahipleri bugün kim tarafından korunmaktadır, kiminle ittifak halindedir? Ki, Dönemin Başbakanı Tansu Çiller 4 Kasım 1993’te İstanbul Holiday Inn Otelinde bir açıklama yapmıştı. ‘Elimizde örgüte yardım eden Kürt iş adamlarının listesi var, hesap soracağız’ demişti. Ardından Kürt iş adamları birer birer infaz edildi. Bu cinayetlerin planlayıcısı o zaman kurulan Susurluk Komisyonuna ‘Devlet adına bin operasyon yaptık’ demişti. Kutlu Savaş’ın hazırladığı raporun bir bölümünün engellenip sansürlendiğini hatırlarsak o sansürlü bölüm içerisinde aslında Türkiye’de nelerin olup bittiğini hepimiz çok iyi anlayabiliriz.
“’BU YAŞANANLARDAN HABERİM YOKTUR’ DİYEMEZ”
Peki, bunlar şimdi ne yapıyorlar? Bin odalı sarayın sahibiyle birlikte iş yapmaktadırlar, birlikte hareket etmektedirler. O nedenle Saray yönetimi kendisini bu işlerden asla soyutlayamaz, ‘dışındayız’ diyemez. Tam da bu işin merkezinde yer alıyorlar. Patates soğan dağıtımına kadar her şeye karar veren tek adam, ‘tüm bu yaşananlardan bilgim ve haberim yoktur’ diyemez!
“SUSURLUK’UN TUĞLALARINDAN SARAY YAPTILAR”
Bu iktidar, Susurluk mimarisine yeni tuğlalar ekleyen bir yönetim olarak tarihe geçmiştir. O tuğlalardan Saray yaptılar ve her şeyi oradan yönettiler. Türkiye’den Suriye’ye ve İran’a, Kıbrıs’tan Kolombiya’ya, Venezuela’ya, Libya’ya, Irak’a uzanan bir suç organizasyonu var ortada. Bunu son dönemlerde daha net görüyoruz. Suriye’de IŞİD, ÖSO çetelerini desteklediler, işbirliği yaptılar; içeride de Susurluk’un devamı olan çetelerle işbirliğine girdiler. Bu iktidar çetesiz yapamıyor, çetesiz duramıyor.
Suç ve adaletsizlik üreten bu iktidar düzeni ve yarattığı talan sistemi ülke kaynaklarına ve toplumsal değerlere çökme üzerine kuruldur. Karşımızdaki yapı Kürtlerle, Alevilerle, bu ülkede yaşayan her kimlik ve inançla, kadınlarla, gençlerle, demokrasi ve barış isteyen herkesle mücadele etmek, tüm toplumu susturmak ve sindirmek için bir ittifak kurmuştur.”
“TWEET ATANI GÖZALTINA ALDIRAN SAVCILAR NEREDE?”
Buradan soruyoruz: Aldığımız nefese kadar fezleke düzenleyen savcılar hani neredeler? Ortaya çıkan suçlarla ilgili neden bir soruşturma yok? Bir tweet atanı sabahın köründe evinden gözaltına alanlar, ortaya saçılan bu büyük suçlarla ilgili neden kılını kıpırdatmıyor? Hepsi devekuşu gibi başını kuma gömmektedir, hepsi sessizdir. Çünkü kirli ortaklık üzerine bir denge kurulmuştur.
“KANALİZASYON PATLAMIŞTIR, ÇÖZÜLME ÇOK BÜYÜK OLACAKTIR”
Aynı aşı videolarında olduğu gibi; bağımlı ve taraflı yargı, mafyaya ‘Biz sizi görmeyiz, keyfinize bakın’ mesajı vermektedir. Ancak ne kadar gizlemeye çalışırlarsa çalışsınlar mızrak artık çuvala sığmamaktadır. Kanalizasyon patlamıştır. Pis koku her yere yayılmıştır. Çözülme de çok büyük olacaktır. Kurdukları denge bozulacaktır, yıkılacaktır.”
“ÜLKENİN DERHAL ERKEN SEÇİME GÖTÜRÜLMESİ GEREK”
İlk yapılması gereken ülkenin derhal erken seçime götürülmesidir. HDP olarak erken seçim çağrımızı bugün buradan bir kez daha yineliyoruz. Türkiye acilen seçime gitmelidir. Türkiye bu çeteleşmiş, mafyalaşmış düzenle bir gün dahi yaşayamaz. İktidar eliyle, mafya-çete yapıları arasına sıkıştırılmış olan bu ülkenin kaderi tekrardan bunlara teslim edilemez.
“DERHAL BİR HAKİKATLERİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURALIM”
Bu kirlenmişliğe karşı ortak itirazı büyütelim diyoruz. Gelin, Türkiye halklarını bu kirlenme ve çürümeden kurtaralım diyoruz. Buradan parlamentoya ve muhalefete özellikle çağrı yapıyorum: Derhal hakikatleri araştırma ve soruşturma komisyonları kuralım ve bir an önce çalışmalarına başlasın. Arkadaşlarımız bu hafta Genel Kurulda bu konuya dair bir araştırma önergesini gündeme getirecekler ve göreceğiz ki kimlerin oylarıyla bu önerge reddedilecek. Türkiye kamuoyu bunu asla gözünden kaçırmamalıdır.
‘BARAJ SORUNU’ TARTIŞMALARINA CEVAP
HDP’nin milletvekili seçimlerinde baraj sorunu olmadığı gibi dengeyi belirleyecek toplumsal gücü vardır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bakışımız ise şu aşamada adaylık ve isim tartışmasından tamamen uzaktır. Herkesin bunu böyle bilmesi gerekiyor. Bizim temel yaklaşımımız en geniş toplumsal mutabakata ve demokratik ilkelere, demokratik hedeflere dayanan bir yaklaşımın, ortaklaşmanın ortaya çıkarılmasıdır. Seçimler sonrası geçiş süreci için ortak ilke ve hedeflerin bir an önce belirlenmesidir.
“HDP ÇANTADA KEKLİK DEĞİLDİR”
Biz isimlerle, şahıslarla değil ilkelerle hareket ederiz. HDP’nin ittifak politikasının esasını demokratik ilkeler ve Türkiye halklarının ortak geleceği oluşturmaktadır. Bunun dışındaki hiçbir tartışma bizi bağlamaz, bize mal edilemez.
Buradan şunu da net olarak ifade etmek isterim: Hiç kimse de HDP’yi yedek bir güç olarak görmemelidir. HDP çantada keklik değildir. HDP’nin fikriyatı, ilkesel yaklaşımı ve demokratik siyasetteki kararlılığı Türkiye demokrasisine, Türkiye halklarına kazandıran bir hattır. HDP, Türkiye halklarının kazanması, bu zifiri karanlıktan çıkılması, adalet içinde eşit ve özgür bir yaşamın kurulması ve barışın sağlanması için demokrasi adına büyük sorumluluk almaktadır, almaya da devam edecektir. Hiçbir insanımız bugünlere bakarak karamsarlığa asla kapılmamalıdır. Bu düzeni, bu devranı mutlaka ama mutlaka değiştireceğiz.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.