PİRHA- AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, cemevlerinin Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nca yönetilmek istenmesine HDP Milletvekili Kemal Bülbül sert tepki gösterdi. Bülbül, “Bu politikalarla AKP Aleviliği yaratılacak, devlet Aleviliği yaratılacak, Diyanet Aleviliği yaratılacak, daha da karikatürizesi Kültür Bakanlığı Aleviliği yaratılacak” dedi.
Halkaların Demokratik Partisi (HDP) Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, cemevlerinin yönetiminin Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulacak olan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na bağlanacağına ilişkin yaptığı açıklamayı değerlendirdi.
Devletin Alevisiz bir Alevilik yaratmaya çalıştığını söyleyen Bülbül, AKP hükümetinin açılımlar tarihini anlatarak, II. Mahmut zihniyetinde olan iktidarın Alevilerin sorunlarını çözmeyeceğini vurguladı. Aleviliğin sadece inançsal değil, makropolitik bir sorun olduğunu da kaydeden Bülbül, Alevilerin hükümetin açılım politikasına tevessül etmeyeceğini belirtti.
“KÜLTÜR BAKANLIĞI ALEVİLİĞİ YARATILACAK”
AKP iktidarının her konuda yeni Osmanlıcı, dinci politikasına uyarlanmış bir tutum sergilediğini ifade eden Bülbül, hükümetin kendi aklınca ürettiği çözüm süreçlerini yürütürken hiçbir Alevi Kurumu ile istişare etmediğini söyledi.
AKP hükümetinin gizlice, el altından Alevi kurumlarına bir tane devşirme gönderdiğini kaydeden Bülbül, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu devşirmenin kim olduğu belli değil. Ajan mıdır, uzman mıdır, Alevi midir, Sünni midir, devletteki görevi nedir? İçişleri Bakanı’nın danışmanı olduğu söyleniyor. Kim olduğu belli olmayan gölge bir adam. Peki Alevilik böyle illegal bir şey mi, Alevilik sorunu böyle illegal bir şekilde mi çözülür? Biz konuyu Meclis’te defalarca gündeme getiriyoruz. Alevi sorunun cemevinden ibaret olmadığını, makropolitik bir sorun olduğunu söylüyoruz. AKP’nin herhangi bir yetkilisi ya da AKP’nin Genel Başkanı ya da Diyanet İşleri Başkanlığı -ki bugün AKP’nin bir kurumuna dönüşmüştür bu kurum- hiçbirisi sorunun çözümü konusunda Meclis’te bizim veya muhalefet tarafından gündeme getirilen bir şeyi kabul etmiyor. Demek ki AKP Aleviliği yaratılacak, devlet Aleviliği yaratılacak, Diyanet Aleviliği yaratılacak, daha da karikatürizesi Kültür Bakanlığı Aleviliği yaratılacak.”
“AKP’NİN ALEVİ SORUNUNU GÜNDEME GETİRMESİ ÇOK ÖNCEDEN PLANLANMIŞTIR”
AKP’nin kuruluşu ile birlikte bir emperyal proje olduğunu ve bütün süreçleri önceden planladığını aktaran Bülbül, “Kuruluşundan önce Alevi sorununu da gündeme getireceği söylenmiştir. 2007’de o dönem AKP’nin vekili olan Reha Çamuroğlu, Tayyip Erdoğan’a bir şey sufle etmiş ve Alevi sorunu ile ilgili o da kendisi değil ama Meclis Başkanı üzerinden bizi bir toplantıya çağırmıştı. Ben de vardım o toplantı içerisinde. Meclis Başkanı Köksal Toptan bizi dinleyeceğini, sorundan ne anladığımızı ve bunu çözeceklerini söyledi. Bu durum çok demokratik bir tutum değil. İhsan eden, efendi köle ilişkisi yapmaya çalışan bir tutum içerisindeydiler.
“2008’DEKİ BÜYÜK ALEVİ MİTİNGLERİNDEN SONRA AKP AÇILIM SÜRECİNİ BAŞLATMIŞTIR”
2009 yılında ise öncesinde bizim 8 Ekim 2008’de Ankara’da daha sonra İstanbul’da daha sonra İzmir’de yaptığımız büyük Alevi mitingleri oldu. Mitinglerimizin ismi ‘Alevi toplumuna eşit yurttaşlık istiyoruz’ idi. O mitingleri Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Alevi Bektaşi Federasyonu olarak organize etmiştik ve ben o zaman yöneticiydim. Bu teklifi federasyonun toplantısında önerge ile dile getirmiştim ve oy birliği ile kabul edilmişti. Bu kabulden sonra 2008’de mitinglerimizi başlattık ve 3 Haziran 2009’da dönemin AKP hükümeti Alevi açılımı başlattı. O dönemki Bakan Faruk Çelik ve akademisyen Necdet Subaşı yürüttü. 5-6 seans yapıldı. İlk seansta Alevi toplumu 5 temel talepte birleşmişti, kabul etmediler ve şöyle dediler; ‘Aleviler içinde birlik yok, gidin birlik olun gelin.’
“AKP’NİN YAPTIĞI TÜM AÇILIMLAR SONUÇSUZ KALDI”
Hem Alevi, hem Roman, hem Kürt açılımı konusunda gelinen nokta ortada. Roman açılımında Sulukule yerle bir edildi. Kentsel dönüşüm adı altında bir kültürel hafıza ve bir kültürel ortam yok edildi. Kürt halkının başına gelenler ortada her yer nefret, şiddet, kan. Sınır ötesi cinayetler var, sınır ötesi katliamlar var ve bu katliamı Türkiye Cumhuriyeti’nin Bağdat Büyükelçisi en son Nagihan Akarsel’in katledilmesini üstlenmiş durumda. Alevi açılımında ise 7. seansta Alevi katliamından sanık olan Ökkeş Kenger ve benzeri kişiler çağrıldı. Gayri ciddi, alay edercesine ve sonra da açılım sönümlendirildi. 2021 yılına kadar.
“BİZİM KAMPANYAMIZDAN ÖNCE AKP’NİN VE CHP’NİN AKLINDA ALEVİLER YOKTU”
2021 yılında İçişleri Bakanının danışmanı olduğu söylenen kişinin Alevi kurumlarını ve cemevlerini gezmeye başladığını anımsatan Bülbül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu CHP’den devşirdikleri kim olduğu belli olmayan bir kişi cemevlerine gönderilmeye başlandı. Derneklere gönderilmeye başlandı. Gidiyor, ‘Süleyman Soylu beni gönderdi, bir ihtiyacınız var mı?’ diye soruyor. Nasıl ki 2009 yılında yapılan Alevi açılımı bizim 2008 yılında başlattığımız mitingler ve kampanyalar ile ilgili ise, 2022 yılında AKP’nin yaptığı açılım da bizim HDP olarak başlattığımız ‘Alevi toplumuna eşit yurttaşlık istiyoruz’ kampanyası ile alakalıdır. AKP’nin, CHP’nin aklında Aleviler yoktu. CHP olaya şöyle bakıyor; ‘Ben Alevilerden yeterince oy alıyorum. Bir de başörtüsü sorununu gündeme getireyim, Sünnileri de buraya dahil edeyim.’ AKP de, ‘Ben Sünnilerden yeterince oy alıyorum. Başörtüsünü de hallettim. Bir de cemevlerini gündeme getireyim. Alevilerden de oy alayım.’ Bu her iki tutum da demokratik değil. Toplumu, halkları adeta hakir görmek, alay etmek ile aynıdır.
“SOYLU PLANLADI”
Dikkat ederseniz bu açıklamaların öncesinde 3 Alevi kurumuna saldırı oldu ve bu saldırgan yakalandı, tutuklandı. Ve dikkatler Alevilere, cemevlerine yöneldi. Arkasından AKP’nin Genel Başkanı, Hüseyin Gazi Dergahına gitti. Alevisiz Aleviliği gördük. Görselleri değiştirdi, kendisine göre bir dizayn yaptı. Sonra da Hacıbektaş’a gitti. Alevisiz Alevilik vardı orada da. Bu 3 Alevi kurumuna saldırıyı Süleyman Soylu planladı. Dikkatleri Alevi ortamına çekmek ve AKP Genel Başkanının Hüseyin Gazi’ye ve Hacıbektaş’a gitmesinin ortamını hazırlamak için.
“AKP GENEL BAŞKANI 1826’NIN AKLIYLA 2022’NİN SORUNUNU ÇÖZEMEZ”
1826’da II. Mahmut tahta geçtiğinde, Alevi dergah ve tekkelerine Nakşibendi şeyhleri atadı yani kayyum atadı ve ocaklı Aleviliği de yasakladı. Hacı Bektaş Dergahında bulunan bugünkü caminin Hacı Bektaş döneminde yapıldığını sanıyorlar. Dergahın girişinde 1834 yazıyor. II. Mahmut döneminde oraya atanan Nakşibendiler tarafından yapılmış bir camidir. Hacı Bektaş döneminde yapılmış bir cami değildir. Çünkü Aleviler camiye gitmezler. 1924 – 25 yıllarında Cumhuriyetin kurucu aklı, II. Mahmut’u güncellemiş ve ‘Tekke ve Zaviyeler Kanunu’ ile Aleviliği yasaklamış. Bugün aslında Tayyip Erdoğan sözüm ona bir çözüm yapıyormuş gibi durup aynı yasağın bir tür günümüze uyarlanmış halini yapmıştır. Her türlü sorundan söz ederken neo Osmanlıca bir bakışla bakıyor. AKP Genel Başkanı 1826’nın aklıyla 2022’nin sorununu çözemez. Burada 1826 II. Mahmut aklı vardır.”
“ALEVİLİK SADECE İNANÇSAL DEĞİL, MAKROPOLİTİK BİR SORUNDUR”
Alevilik sorununun sadece inançsal bir sorun olmadığını, makropolitik bir sorun olduğunu vurgulayan Bülbül, son olarak şunları dile getirdi:
“Ekonomik, hukuki, kamusal, eğitimsel ve ahlaki bir sorundur. Ahlaki dediğim devletin Aleviliğe bakış açısını kastediyorum. Ekonomik bir sorundur çünkü, Alevi toplumu köylerinde yaşadığı yerlerden tecrit edilmiş, işsizliğe, yoksulluğa mahkum edilmiştir. Kamusal bir sorundur çünkü, Alevi toplumunun bireyleri kamusal alanda iş bulamamakta ya da mobbinge tabii tutulmaktadır. Eğitimsel bir sorundur çünkü, zorunlu din dersi dayatılmasının dışında eğitimin tamamen dinselleştirilip baskı aracına, ırkçılık ve tekçilik aracına dönüştürülmektedir. Türk ve Türkmen Alevileri dışında Kürt, Arap ve Roman Aleviler kendi ana dillerinde ibadet ve eğitim yapamamaktalar. Hukuki bir sorundur çünkü, Alevilik ‘Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile yasaklanmış, Köy Kanunu ile cemevinin ibadethane olması engellenmiş, yasaklanmıştır.
“DEVLET, ALEVİLİĞE EFENDİ KÖLE İLİŞKİSİ ÇERÇEVESİNDE BAKMAKTADIR”
Bu anlamda Şahkulu Dergahına gitmiş olması bir şey ifade etmiyor. Çünkü Şahkulu Dergahında yapmaya çalıştığı şey, II. Mahmut’un yasakçı, kayyumcu bakış açısını güncellemektir ve AKP, Diyanet ve devletin tüm kurumları Aleviliğe efendi köle ilişkisi çerçevesinde bakmaktadırlar. Yani Alevileri bir şeyler lütfedilecek zavallı bir topluluk, kendilerini de bunu yapacak ve yayacak bir görkeme sahip, saltanat sahibi olarak görmekteler. Böyle bir zihniyetle sorunlar çözülemez. Alevi sorunu içinden çıkılamaz bir hale getirilmiş ve hiçbir kurumun, hiçbir kanaat önderinin, hiçbir dedenin, pirin, ananın bu bakış açısına tevessül etmeyeceğini, etmemesi gerektiğini düşünüyorum.”
Melis CİDDİOĞLU/ANKARA
Yoruma kapalı.