PİRHA-Yıldönümleri yaklaşan Sivas ve Çorum katliamlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan HDP’nin Alevi milletvekili Kemal Bülbül, vicdanı ve ahlakı olan herkesi Sivas ve Çorum’a bir yürüyüş eylemeye çağırdı.
HDP’nin Alevi milletvekili Kemal Bülbül, seçim sürecinden sonra yaşananlara ve yıldönümü yaklaşan Alevi katliamlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“SOYLU’NUN TEHDİDİ TÜRKİYE YURTTAŞLARININ TAMAMINA DÖNÜK”
OHAL koşulları altında erken bir seçime gidildiğini ve sokaklarda HDP’ye dönük tüm bakılara rağmen HDP’nin barajı aştığını ifade eden Bülbül, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ı tehdit etmesine yönelik şunları söyledi:
“HDP’li herhangi bir vekile, eş başkana yöneltilen bir tehdit bireysel bir şey değildir. Toplumsal olarak tarihi olarak geleneksel devlet anlayışının Kürtleri, demokratları, Alevileri susturma, bastırma projesidir, hedef gösterme projesidir. İçişleri Bakanı olduğu söylenen bir kişi milyonlarca oy almış bir partinin eş başkanını arayıp sokak kabadayısı, yeniçeri ağası, külhanbeyi -bu sıfatlarla açıklayabiliriz ancak- tehdit ediyor ve sonra da basın sorduğunda da diyor ki ‘Daha fazla söyledim.’ Aymazca tutumuna da devam ediyor. Aynı kişi CHP yetkililerini de tehdit ediyor. ‘CHP yetkililerini protokollere almayın’ diyor. Ve şehit cenazeleri üzerinden bir kasaba politikası yapıyor. Önce, İçişleri Bakanı şehit cenazesi kaldırma kurumu değil. İçişleri bakanlığı şehit cenazelerini engelleme kurumudur, çözüm bulma kurumudur. Sen şehit cenazeleri üzerinden siyaset yapıyorsan seni bir meşruiyetin yok. Bir kere sana soruyoruz ‘Bu şehit cenazelerini niye önlemiyorsun?’ eksiklik sende, yanlışlık sende, bölücü, ayrıştırıcı tutum sende. Sayın Pervin Buldan’a söylediği bir şahsa söylenmemiştir. Bütün HDP’lilere, bütün Alevilere, bütün Kürtlere HDP’ye destek veren demokratlar, sağduyulu Türkiye yurttaşlarının tamamına dönük bir tehdittir. Bu genel bir politika olup Süleyman Soylu’ya söyletilen sözcülüğünü onun yaptığı bir şey. Diyorlar ya Türkiye tek adamla yönetiliyor. Ben diyorum tek adamla yönetilmiyor bir buçuk adamla yönetiliyor. Buçukluk rolüne soyunma bu. Partimiz avukatları bu konuda suç duyurusunda bulundular. Bu bir nefret suçudur, bu bir bölücü politikadır, bu halkları karşı karşıya getirme politikasıdır diye hukuki anlamda gerekli başvuruyu da yapıtlar.”
KERBELA’DAN BU YANA OLAĞANÜSTÜ HAL
Olağanüstü Hal’in sadece 15 Temmuz’dan bu yana olmadığını söyleyen Bülbül, “Alevi toplumu için Kerbela katliamından bu yana Olağanüstü Hal koşulları vardır. Katliam, sürgün, soykırım koşulları vardır. Kürt halkı için 2639 Kasr-ı Şirin Anlaşması’ndan bu yana Olağanüstü Hal koşulları, Türkiye devrimci demokratik hareketi için Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesinden bu yana Olağanüstü Hal koşulları vardır. Dolayısıyla bu üç kesim geleneksel ırkçı yapının her zaman hedefinde olmuştur” şeklinde dile getirdi.
“HANGİ HÜKÜMET GELİP GEÇTİYSE MADIMAKLAR OLDU”
Madımak Katliamı’nın bitmediğini ve yöntem değiştirerek devam ettiğini belirten Bülbül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kültürel soykırım, baskı, tehdit, şantaj olarak devam ediyor. Gezi direnişinde katledilen Berkin Elvan da bir Madımak şehididir, Ali İsmail Korkmaz da bir Madımak şehididir ve darbe girişiminin hemen akabinde Alevi mahallelerine yapılan tehditler, saldırılar ve hükümetin buna sessiz kalması ve hatta yönlendirmesi tutumu da Madımak politikasının devam ettiğinin göstergesidir. Cumhuriyet tarihi boyunca hangi hükümet gelip geçtiyse Madımaklar oldu maalesef. Şu anda olmaması için biz büyük bir gayret içindeyiz. Lakin Alevi toplumu, Alevi inancı, Alevi tarihi kültürel hakikat değerleri ırkçı, gerici kesim tarafından tehditle karşı karşıyadır. Bu çerçevede bakıldığında Alevi toplumu HDP’ye dönük çok önemli büyük bir destek sunmuştur. Hak ve hakikat yolunda, özgürlük, eşitlik, adalet yolunda birlikteliğimizi arttırarak sürdüreceğiz. Bu birlikteliğe binaen Alevi inancının tarihi kültürel, inançsal değerlerine binaen, mürşitlerin, aşıkların, sadıkların bize bıraktığı mirasa binaen ve hak ve hakikat yolunda talip olmamıza binaen bunu bir tarihi görev olarak görüyoruz. Bu tarihi görev çerçevesinde herkes için 2 Temmuz bir anma günü, 2 Temmuz’a katılım günü. Sivas’a gelmeli, gelemiyorsa yereldeki etkinliğe mutlaka katılmalı. Ama Sivas’a dahil olmak çok önemli. Biz HDP grubu olarak birçok vekil arkadaşımızla oraya katılım sağlayacağız.
BİR DAKİKALIK DURUŞMA SEANSLARI
Fakat Madımak hala yanıyor diyoruz ya Madımak’ın yanıyor olmasının sebebi şu: Madımak davasıyla ilgili verilen zaman aşımı kararına o dönem başbakan olan kişi şöyle demişti: Bu karar Türkiye’ye hayırlı uğurlu olsun.’ Aslında bu Madımak’ın onaylanması, Madımak’a dair tutumun devam edeceğinin göstergesiydi. Yine AKP’li yetkililer Madımak katillerinin avukatlıklarını yaptılar, vekil yapıldılar, belediye başkanı yapıldılar vesaire. Akabinde Cafer Erçakmak gibi katil olduğu mahkeme kararıyla tescil edilmiş bir kişinin korunduğunu, kollandığını, tüm Madımak katillerinin Avrupa’da elini kolunu sallayarak dolaştığını, buna ilişkin iade talebinde bulunulmadığını gördük. Cafer Erçakmak’a ilişkin öldü, gömüldü tabirinin kuşkulu olduğunu, araştırmanın gerektiğini ifade ediyoruz. Şu anda yürüyen Madımak davasında bir dakikalık duruşma seansları yapılıyor, içler acısı bir tutum.
“ŞEHRİN BELEDİYE BAŞKANI OLARAK NİYE MÜDAHALE ETMEDİN?”
Madımak Katliamı insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Bu suçu gidermenin hiçbir koşulu yoktur. Hafifletmenin koşulları olabilir bu da birincisi Madımak Katliamı’nda parmağı olan tüm kişilerin teşhir edilmesidir. Madımak Katliamı’nda katliam esansında otele yakın bir yerde insanları toplayıp ‘Hele şunların ruhuna bir Fatiha okuyalım’ deyip akabinde de ‘Gazınız mübarek olsun’ diyen Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, diyor ki ‘Onlar yakılmadı dumandan öldüler.’ Utanmazca bir tutum bu. Peki duman nereden çıktı, o ateşi kim yaktı? O ateş yakılırken sen Fatiha okuyacağına şehrin belediye başkanı olarak niye müdahale etmedin? Oraya saldıranların birçoğunu tanıyorsunuz siz. Niye telkin etmediniz, niye çıkıp konuşmadınız? ‘İnsan yakmak da otel yakmak da ne oluyor’ niye demediniz? Bugün kendinizi aklayamazsınız. Bin dereden su getirseniz, Kızılırmak’ın pirüpak suyu ile yıkansanız aklanamazsınız. Burada üzerinizde olan bir durum söz konusu. Üzerinizde olan atılı değil kendi üzerine almışlar, kimse üzerine atmıyor. Kendisi üzerine almış. Geliyor meydana ‘Hele şunların ruhuna bir Fatiha okuyalım’. Kimin ruhuna Fatiha okunur ölünün değil mi. Arkasından da ‘Gazanız mübarek olsun’ diyor. Bu akılla, izanla açıklanacak bir şey değil. Akabinde de ‘Onlar yakılarak değil dumanla öldüler’ diyor. Bu nasıl akıldır yahu. Dalga mı geçiyorsun sen? Dumanı kim yaptı, ateşi kim yaktı? Sen şehrin belediye başkanı olarak niye sessiz kaldın? Aynı şekilde dönemin başbakanı, cumhurbaşkanı, adalet bakanı, içişleri bakanı ve çok önemli bir tanesi de ne yaptı bu seçimde gidip AKP’ye yedek lastik oldu Tansu Çiller. ‘Çok şükür halkımıza bir şey olmadı’ demişti o dönemde. Katledilen 35 kişi sanki insan değilmiş gibi aymazca bir tutum sergilemişti. ‘bir futbol maçında bile bu olabilir’ diye demişti dönemin yetkililerinden bir tanesi olan Mesut Yılmaz.”
“MADIMAK UTANÇ MÜZESİ OLMALI”
Kendisinin Pir Sultan Abdal Kültür Derneği genel başkanıyken var olan Madımak Oteli’nin utanç müzesi olması talebinden vazgeçmediklerini kaydeden Bülbül, şunları belirtti:
“Madımak utanç müzesi olmalı. Utanç müzesinden kastımız Madımak’ın önünden gelip geçen insanların burada utanç verici bir olay oldu. 35 insan katledildi göz göre göre yakıldı. Bu insanlık için utanç verici bir durumdur. Bundan sonra böyle bir şey yapılmamalıdır tabiri. Madımak’ı ne yaptılar? Adına bir anı evi dediler. Süslemiş püslemişler, isimler yazmışlar ve iki tane de katilin ismi yazılı orada. Katliamda adı geçen sanıkların ismi yazılı. Böyle bir şey müze olamaz. Liselerdeki, ortaokullardaki köşeler olur ya aynı onun gibi bir şey. Biz bunu kabul etmiyoruz. Utanç müzesi demek olup bitenin hepsinin resmedildiği o haliyle kaldığı yakılmış perde, yakılmış merdiven, yakılmış oda o şekliyle kalacak. Görenler o ürpertiye tanık olacaklar, bu utanç verici duruma tanık olacaklar. Utanç müzesi böyle olur.”
18 GÜNDE İDDİANAME
Sivas Katliamı davasının yargılanma sürecine değinen Bülbül, şöyle konuştu:
“Yargılanma süreci hukukun insan vicdanı, ahlakın etiğin verilerine göre olmamıştır. Devletin ihtiyaçlarına göre olmuştur. Oldu bittiye getirilmiştir. Örneğin Madımak katliamıyla ilgili iddianame 18 günde hazırlanmıştır. Şimdi 6 ayda hazırlanamıyor iddianameler. Madımak Katliamı gibi devasa bir olay için 18 günde iddianame hazırlanıyor. Demek ki bunu bir oldubittiye getirmek istiyorlar ki öyle yaptılar.
“MADIMAK HALA YANIYOR DEMEMİZ MEŞRU BİR TUTUMDUR”
Yargılananlarla ilgili suçlama, suçlamanın işleyişi, yargının tutumu vesaire hiçbiri hukuki değildir. Bir kere bu dava yeniden açılmalı ve bu davayla ilgili özür maddi ve manevi olmalı. Öyle sadece ‘Burada insanlar yakıldı biz de üzülüyoruz’ gibi ne anlama geldiği belli olmayan tutumlar ki bunu da söylemediler davanın zaman aşımına uğramasına ‘Hayırlı uğurlu olsun’ dediler. Hal böyleyken Madımak hala yanıyor dememiz meşru ve yerinde bir tutumdur. Bu yangını söndürmenin yolu Türkiye toplumunun ki Türkiye toplumunun bu konuda bir sorununun olduğunu düşünmüyorum. Türkiye toplumunun yüzleşmesi, devletin yüzleşmesi, hükümetin yüzleşmesi ırkçı, gerici tutumların kınanması nasıl ki Hitler Almanya’sında yapılan soykırımla ilgili müzeler ortamlar el dokundurmadan o şekildeyse Türkiye’de de öyle olmalı. Sadece Madımak’a dair de değil bu Dersim’e dair, Koçgiri’ye, Maraş’a. Çorum’a vesaire sayamayacağımız kadar.
“KATLİAM SERBEST, ANMAK YASAK”
2 Temmuz’da Madımak’taki katliamla ilgili anma programı yağacağız. 3 Temmuz’da Çorum’da yapacağız. Her güne bir katliam. Ama her güne katliam var, anma yasak. Katliam serbest anma yasak. Böyle bir tutum. Dolayısıyla Madımak’la ilgili hukuki süreç tamamlanmamıştır. Oldubittiye getirilmiştir. Bu süreç devletin buradaki payı, devletin yetkililerinin, kurumlarının payı yönlendirmesi neyse açığa çıkarılmalı. Bununla ilgili hukuki süreç ceza neyse bunlar doğru düzgün işletilmeli diye bir tutum sergiliyoruz ve Madımak kesinlikle utanç müzesi olmalı. Bu çerçevede de toplumlar arasında meydana gelmiş duygu kırılmaları, yabancılaşmalar ile ilgili sosyal rehabilitasyon süreçleri olmalı. Sosyal rehabilitasyondan kastımız yabancılaştırılmış toplumların aslında hakikatte, adalette ortak olduğu duygusunu yaşayarak gördük. Biz HDP olarak bu toplumsal kesimleri hakikatte, adalette buluşturuyoruz fakat devlet ayrıştırıyor, karşı karşıya getiriyor, nefret suçu işleyerek bu ayrıştırmayı yapıyor. Sosyal rehabilitasyon süreçleriyle bu toplumsal kesimler birbirleriyle tanışmalı, tanış olmalı, işi kolay kılmalı, sevmeli sevilmeli. Fakat bir devlet politikası olarak sevmek sevilmek bir yana çatıştırmak için elinden gelen yapılıyor. Bu çerçevede 25’inci yılında Madımak’a sahip çıkmak ahlaki, insani, vicdani bir görevdir.
“MADIMAK’A BİR YÜRÜYÜŞ EYLEYELİM”
Sadece Alevilerin değil sosyalistlerin, sol demokratların, ahlaki, insani, vicdani, etik değer taşıyan tüm insanlarımızın sahip çıkması, gelmesi, haykırması, ortaklaşması gereken bir süreçtir. Bütün sivil toplum örgütleriniz, Alevi kurumlarını, sol demokratik siyasal partileri oraya davet ediyoruz. Ciddi bir katılım gerekiyor. Pir Sultan Abdal’ın tabiriyle bir yürüyüş eylemek gerekiyor ve bu yürüyüşü eşitliğe, dostluğa, özgürlüğe, adalete yapmak gerekiyor. Orada katledilen 11 yaşındaki Koray Kaya aşkına, tamburuyla, curasıyla Aleviliğin nefesini yayan sembolümüz olan curanın mürşidi olan Nesimi Çimen aşkına gitmemiz gerekiyor. Hak aşıklarımızdan orada katledilen Muhlis Akarsu aşkına gitmemiz gerekiyor. 17 kadın canımız aşkına gitmemiz gerekiyor. Oradaki şairlerimiz Metin Altıok adına, Behçet Aysan aşkına gitmemiz gerekiyor. Orada şiir katledildi, edebiyat katledildi, sazımız, nefeslerimiz, semahımız, çocukluğumuz, kadınlığımız, gençliğimiz, ermiş yaşlılığımız katledildi. Bütün bunların katledilemeyeceğini göstermek hala ayakta direnen ve bu süreci hak ve hakikat aşkın yürüten kesimler olarak bunu yürüteceğimizi, yaşatacağımızı göstermek için gitmemiz ciddi bir insan seli yaratmamız gerekiyor. Hani diyor pirim Pir Sultan, ‘Kızılırmak gibi bendinden boşan, Hama’dan Mardin’den Sivas’a döşen, Düldül eğerlendi Zülfikar kuşan, Alim ne yatarsın günlerin geldi’. Günlerimiz her zaman gelmişti bugün daha fazla geldi. Bugün eşitlik, özgürlük, adalet için halkların birliği, halkların özgürlüğü, inançların özgürlüğü, laik demokratik Türkiye, laik demokratik eğitim, gençlerin özerk demokratik üniversiteleri için Madımak’a yapılan bir yürüyüş insanlığa yapılan bir yürüyüştür. Madımak’a yapılan bir niyaz hakka hakikate yapılan bir niyazdır. Madımak’a yapılan niyaz Pir Sultan Abdal’a, Şahı Şehidan Hüseyn-i Hüdavendigar’a, Şahı Merdan Ali’ye yapılan bir niyazdır. Madımak sadece bir otel değildir. Madımak sadece 33 canın katledildiği bir yer değildir. Madımak tarihi hakikatlerin katledildiği bir yerdir. Tarihi hakikatlerimizi bırakmamak, tarihi hakikatlerimize niyaz olmak temel insani, ahlaki, vicdani görevlerimizdendir. Bu anlamda Türkiye insanlığını Madımak’a bir yürüyüş eylemeye çağırıyorum.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.