PİRHA- HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Birleşik Taşımacılık Sendikası üyelerinin sürgün edilmesini, Demirtaş’ın annesine hakaret edilmesini ve tehditleri gündemine alarak tepki gösterdi. Bülbül, Devleti, polisi, jandarmayı arkanıza alıp, buradan güç alıp siyaset yapmak beceriksizliktir” dedi.
HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, mevcut TCDD iş kolunda örgütlü olan Birleşik Taşımacılık Sendikası üyelerinin karşı karşıya kaldığı sürgünleri ve çeşitli mecralarda iktidar yanlılarının tehditlerini Meclis Genel Kurulu’nda gündeme getirdi.
Bülbül konuşmasında, sürgün edilen TCDD çalışanlarının KESK’li oldukları için sürgün edildiklerini vurgulayarak şunları dile getirdi:
“Birleşik Taşımacılık Sendikası üyelerinin, mevcut TCDD iş kolunda örgütlü olan Birleşik Taşımacılık Sendikası üyelerinin karşı karşıya kaldığı sendika üyesi ve İzmir TCDD 3. Bölge Müdürlüğü Trafik ve İstasyon Servis Müdürlüğünde Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Ünal Karadağ 10 Şubat 2020 tarihinde hiçbir gerekçe gösterilmeden Malatya’ya sürgün edildi.
Bu yetmedi, Covid-19 pandemisi nedeniyle il dışına çıkma yasağının olduğu günlerde bile çalışanlarını sürgün ederek ilişkilerinin kesilmesi bir hukuksuzluk iken aralarında kanser hastası olmasına rağmen yine, engelli çocuğu olan, eşi kronik hasta olan ve Diyarbakır’dan Malatya’ya sürgün edilen çalışan var.
Zonguldak Çaycuma Gar Şefliğinde çalışmakta iken Sivas Demirdağ Gar Şefliğine sürgün edilen çalışan var ve bu sürgün edilen çalışanların listesi oldukça uzayıp gidiyor.
BTS bu iş kolunda örgütlü olmasına rağmen, burada tamamen uzman olmasına rağmen bunların fikirlerinden, bunların deneyimlerinden yararlanılacağına ne yapılıyor? Bunlar sürgün ediliyor. Neden? Çünkü düşünceleri farklı, çünkü sendikal örgütlenme peşindeler, çünkü hak iddia ediyorlar, çünkü KESK’e bağlılar.”
“KORKUYU KERBELA’DA BIRAKTIK”
Bülbül, miraç Kandili sebebiyle Edip Harabi’den bir dörtlükle devam ettiği konuşmasını şöyle sürdürdü:
Evet, bu gece Miraç Kandili.
Kandil geceleri kandil oluruz
Kandilin içinde fitil oluruz
Hakk’ı göstermeye delil oluruz
Fakat kör olanlar görmez bu hâli.
Böyle demiş Şahkulu Sultan Dergâhında Hilmi Dede Baba’dan irşat olan Mürşidi Kâmil Edip Harabi, çok güzel demiş. Şimdi tam bu Kandili Kudret’in yaşandığı günlerde hakkı, hakikati, adaleti, eşitliği, özgürlüğü, hukuku, Anayasa’yı, insanlığı ve ahlakı ayaklar altına alarak, televizyon kanallarından bize hakaret eden, tehdit eden, ağzı gayya kuyusundan
farksız olanları söyleyeceğimiz bir sözümüz var, biz daha önce de bu kürsüden söyledik: Korkuyu Kerbela’da bıraktık geldik.”
Milletvekili Kemal Bülbül konuşurken, bazı AKP ve MHP’li vekillerle karşılıklı tartışmalar da oldu.
İFFET POLAT (İstanbul) – Hani hümanizm, hani insan sevgisi?
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – İnsan sevgisini anlatıyorum, insan olanlar
anlarlar.
Biz, canı canana, cismi ihvana kurban edip geldik bu meydana, canı canana, cismi ihvana kurban edip geldik bu meydana. Bunu söylerken böyle “Allah, Allah” dedirtiriz ha, o kadar etkilidir yani. Şimdi, bu hâle, bu kemalata; bu adalet, bu toplumsal barış istemine tehditle, şantajla, küfürle, hakaretle, ahlaksızlıkla yaklaşanların bu mübarek gecedeki adı iblistir, bu mübarek gecedeki adı zebanidir, bu mübarek gecedeki adı kerberostur; başka bir tarifi yoktur bunun. Varsa irfanınız, çıkalım meydana nasıl dilinize 40 düğüm attığımızı göreceksiniz, o diliniz dönmeyecek çünkü diliniz ve ifadeniz… O televizyon kanallarından ha bire hakaret ve tehdit edenler, Selahattin Demirtaş arkadaşımızın o pirüpak, niyaz edilesi annesine hakaret ve küfür edenler, eşlerine küfür edenler, bizi tehdit edenler, bir kere daha söylüyorum: Bilesiniz, burası siyaset meydanı değil, burası hakikat meydanıdır ve biz canı canana, cismi ihvana kurban edip geldik bu meydana. Yüreğiniz varsa, yetiyorsa yüreğiniz, ilminiz irfanınız, edebiniz erkânınız varsa buyurun meydanlara, televizyonlara tartışalım. Öyle devleti arkanıza alıp da güvenlik güçlerini arkanıza alıp da polisi, jandarmayı arkanıza alıp da oradan aldığınız güçle siyaset yapmak tam da beceriksizliktir.
SALİH CORA (Trabzon) – Biz milletten alıyoruz.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Hiç laf atma, dediğimi yapıyorsun. Zıplama
yerinden, hakikati dinle.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Sana göre hakikat, sana
göre hakikat!
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Evet, burası hakikat meydanıdır, burası er
meydanıdır, burası adalet meydanıdır. Adaleti ve hakikati berbat
edenlerden öğrenecek siyasetimiz yoktur. (AKP sıralarından gürültüler)
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Herkes dilini düzeltecek, herkes edep
erkân, ilim irfan sahibi olacak. Herkes hakikatle, adaletle siyaset yapmasını
öğrenecek. Herkes hakikatle, adaletle siyaset yapmasını öğrenecek.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Siz de dâhil, siz de dâhil.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Bu mübarek gecenin gereği budur. Biz
bunu söylüyoruz. Biz bu ülkede barışın, adaletin eşitliğin, özgürlüğün
garantisiyiz; siz de bunu çok iyi biliyorsunuz. (AKP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Öyle zıplamayacaksın yerinden. İlmin
irfanın yetiyorsa, gelip aynı dille buradan cevap vereceksin ama yok.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Sana göre yok, sana göre yok!
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Bana göre değil, halka göre yok.
MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Hangi halka?
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Bana göre değil, hakikate göre yok; bana
göre değil, adalete göre yok; bana göre değil, mevcut yürürlükteki yasalara
göre de siyasi edep tükenmiş, saldırı, küfür, hakaret başlamış.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Önce aynaya bak, aynaya!
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Buna karşı…
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Konuşmana dikkat et!
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Konuşmama gayet dikkat ediyorum.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) -Siyasi ahlakı senden öğrenecek hâlimiz
yok, siyasi edebi senden öğrenecek hâlimiz yok!
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – İlimle, irfanla, edeple, erkânla
konuşuyoruz, ahlakla konuşuyoruz. Edebi, ilmi, irfanı olanlar buna cevap
verirler.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Çok konuşma orada!
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Konuşma, sus oturduğun yerde!
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Sen konuşma, sus orada!
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Biz bildiğimizin alimi, bilmediğimizin talibiyiz.
Bildiğimizi irfanla söyler, bilmediğimizi edeple dinleriz. Cismimiz gül, dilimiz
bülbüldür, eyvallah. Buna tanıksınız, bu kibir değildir, bu var olan bir hakikati ifade etmektir; birincisi bu.
İkincisi; bakınız, ben televizyon ekranlarında güya profesör… Hani halk
arasında bir laf var, diyor: Paçasından herle akar, başına reyhan sokar. Onlar var ya, işte o türleri gidip orada her türlü hakareti yapıyorlar, sizin siyasi edeple onlara “Bunu yapmayın demeniz gerekirken siz de onlara ortak oluyorsunuz. Tabii ki buna cevap vereceğiz, tabii ki buna karşı düşüncelerimizi ifade edeceğiz. Biz burada siyaset de yapıyoruz, hakikat de
yapıyoruz. Dolayısıyla söylediğimiz sözler üzerinden, ismimiz, soy adımız üzerinden bir bazı tahkir sözleri kullanıp da burada kendince egemenlik sağlamaya çalışmak bir siyaset değildir. Bulunduğunuz yerin olanaklarını kullanarak değil, kendi siyasi becerilerinizi, yeteneklerinizi kullanarak bunu yapmanız lazım Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bir şey kullandığım yok, mikrofon var.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Dolayısıyla, asıl olan şey madem ki siyasi tartışma ise, aslı olan şey madem ki müzakere ise bunu siyaset diliyle, hakikat diliyle, adalet diliyle, hukuk diliyle yapmak lazım. Ben konuşurken kızarabilirim. Kızarmışlığımız, yüzümüzün kızarması yüz kızartıcı bir şey yaptığımızdan değil, eyvallah, Kızılbaşlığımızdandır, biz de
onu kabul ediyoruz.
PİRHA/ ANKARA
Yoruma kapalı.