PİRHA- Eski ismi Arek olan Eskikavak Bingöl’ün bir köyü. Köyün isminin başına gelenler, köyün başına da gelmez mi? Köy 1995’te askerler tarafından zorla boşaltılır. Köyün sakinlerinin bazıları 3 yıl mağdur olduktan sonra köylerine dönerler. 91 yıllık ömrüne bir tarih sığdıran Resul Buğur, PİRHA’ya acılı bir ömrün tanıklığını anlattı.
Eskikavak köyü Bingöl’e bağlı bir köy. Eski adı Arek. 1995 yılında zorla boşaltılan köylerden biri. Köylerinden zorla, baskıyla çıkarılan köylüler, yerinden yurdundan toprağından olmanın bütün sıkıntılarını yaşamış, başka ellerde yapamamış, 3 yıl sonra yeniden köylerine dönmüşler. Her şeye rağmen 1998 yılında köyüne dönen 91 yaşındaki Resul Buğur ile Selime Bayak, köylerinin boşaltılmasıyla birlikte yaşadıkları zorlukları anlatıyor ve bir daha aynı şeylerin yaşanmamasının kardeşlik ve barışla mümkün olabileceğini dile getiriyorlar.
1927 doğumlu ve ömrünün çoğunu köyünde geçiren Resul Bağlar, köylerinin boşaltılmasıyla yaşadıklarının hatırasıyla yeniden acı yaşarken, yine de köyüne dönmüş olmanın mutluluğu ile anlatıyor o yılları.
“KENDİ İSTEĞİMİZLE KÖYÜ BOŞALTTIĞIMIZA DAİR KAĞIT İMZALATTILAR”
“1995’de askerler köyü bastı ve 3 gün içerisinde boşaltmazsak, köyü yakacaklarını söylediler. Bizi karakolun önünde toplayıp, kendi isteğimizle köyü boşaltığımıza dair imza istediler. Bunu yaptırdılar bize. Biz de mecburen hayvanlarımızı yok pahasına sattık. 3 sene köyümüze dönemedik. Kiğı’nın bir köyünde kaldık. Benim iki oğlum var. Biri hapiste, diğeri de 3 sene yattı. Şu an Avusturya’da yaşıyor.”
2008 yılında eşini kaybeden Buğur, o zamandan beri köyünde yalnız yaşıyor. Boşaltmadan sonra köylerinde eski hayatlarının kalmadığını, köylerinde şimdilerde yalnızca yaşlıların yaşadığını söyleyen Buğur, “Eskiden talebeler, öğretmenler, gençler vardı. Okulumuzda 150 talebe olurdu, şu an hiç yok…”
“HALA KORKUDAN EVLERİMİZDE YATAMIYORUZ”
Bugünlerin de eskisinden farklı olmadığını belirten Buğu, halen baskı yaşadıklarını, bir şey söylediklerinde ağızlarına band vurduklarını ve içeri attıklarını söylüyor. Bir suç işlenmişse bunun yargıya götürülmesi gerektiğini ve ona göre cezalandırılması gerektiğini ifade eden Buğu, barış ve kardeşlikle ilgili düşüncelerini şöyle dile getiriyor:
“Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız, barış ve kardeşlik istiyoruz, başka bir isteğimiz yok. Türk, Kürt fark etmez hangi milletten olursa olsun, kardeşlik istiyoruz. Halen korkudan evlerimizde yatamıyoruz. Vurup kırmayla bir yere varılmaz.”
“HEP ALEVİYİZ DİYE YAPTILAR BUNLARI”
Zorla göçün ardından köyüne dönen Selime Bayek de benzer şeyler anlatıyor.
“Hayvanlarımız daha yeni doğum yapmıştı. Askerler geldi tekmelediler kapımızı. Kapı dışarı ettiler bizi. Erkekleri alıp götürdüler boş kağıtlara imza attırdılar. Köyden dışarı attılar bizi. “Başka evimiz yok yurdumuz yok, nereye gidelim” dedik. “Nereye giderseniz gidin” cevabını verdiler. Bir çavuş vardı çok hakaret etti bize. 2-3 yıl Kiğı köyünde kaldık. Çoğu kişi İstanbul’a gitti. Biz ara ara köyümüze gidip geliyorduk. Hep Aleviyiz diye yaptılar bunları.”
PİRHA/BİNGÖL
Yoruma kapalı.