Alevi Haber Ajansi

‘Bu süreç, bizim için varlık yokluk meselesi; Sırrı Süreyya’nın yarattığı değerlere sahip çıkıyoruz’-VİDEO

PİRHA – Geri Dönüşüm İşçileri Derneği Başkanı Ali Mendillioğlu, ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ardından yeni sürece dair görüşlerini paylaştı. Sorunların çözülmesi için “Bugüne kadar var ola gelen eşitsizliklerin kaynağının kurutulması gerekir” diyen Mendillioğlu “Bir yük var ortada ve bizler bunu sırtlanmalıyız” diye de ekledi.

Ali Mendillioğlu, ülkedeki geri dönüşüm işçilerinin örgütlenmesini sağlayan öncü isimlerden birisi. Geri Dönüşüm İşçileri Derneği’nin kurucularından olan Mendillioğlu, tüketim dünyasının yarattığı çöple yaşamını idame etmeye çalışan binlerce işçinin sözcülüğünü de yapmakta.

İmralı Heyeti Üyesi Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninde “Yükünü biz sırtlandık, rahat uyu Sırrı abi” pankartıyla görünür olan Geri Dönüşüm İşçileri Derneği, demokratikleşme sürecine nasıl yaklaşıyor; detaylarını Ali Mendillioğlu’dan dinledik.

EŞİTSİZLİKLERİN KAYNAĞININ KURUTULMASI GEREKİYOR”

Ali Mendillioğlu, Geri Dönüşüm İşçileri Derneği olarak mücadele sebeplerinin sadece ekonomik bir temelde olmadığının altını çizdi. Demokratik Cumhuriyet hedefiyle yürütülen yeni sürece dair görüşlerini paylaşan Mendillioğlu, şunları söyledi:

“Bildiğimiz bir şey var o da şudur; Türkiye’nin artık yönünü belirleyen şey iç dinamiklerden çok dış dinamiklere bağlı. Özellikle Ortadoğu dinamiklerine bağlı. Ortadoğu’daki bölgesel aktörlerden ziyade küresel güçlere bağlı. Şimdi bu sürecin de asıl belirleyiciliğinin bu olduğunu düşünüyoruz. Ama oradan şuraya geleceğim. Şimdi nesnel analizlerin bir yere kadar önemi var. Ondan sonra devreye giren şey şudur; kendi irademizin bu süreci nereye doğru evrilteceğidir? Bundan kastım şu; şimdi bir demokratikleşmeden bahsediliyor. Bu demokratikleşme, kesinlikle temsili demokrasinin içerisinde sıkıştırılmamalı.

Demokratikleşmeden ben şunu anlarım. Bugüne kadar var ola gelen eşitsizliklerin kaynağının kurutulması gerekiyor. Benim açımdan demokratikleşme, Kürt sorunu nedir? En azından önemli bir boyutu şudur; şu ya da bu nedenle çoğunlukla yaşanan savaştan kaynaklı olarak şehrin gettolarına sıkışan, işte şehrin çöpleriyle hayata tutunmaya çalışan insanların, şehrin diğer vatandaşlarıyla arasındaki eşitsizliğin ortadan kaldırılmasıdır. Ve bunu, ben ne hükümetten ne de bir başkasından beklerim. Bu benim kendi sorumluluğumdur. Diğer türlüsü işte saçma sapan bir temsili demokrasi anlayışı, 5 yılda bir git oy ver, sonra bekle. Bu çok anlamsız bir politika. Ben demokratikleşmeden bunu anlıyorum ve demokratikleşmenin Sırrı abinin vefatı sonrasında açtığımız pankarttaki gibi yükünü biz sırtlanmamız gerekiyor. Bir yük var ortada ve biz sırtlanmalıyız. Bu sorumluluğu biz almalıyız.

“SIRRI’NIN BIRAKTIĞI DEĞERLERE HEP BERABER SAHİP ÇIKALIM”

Aynı zamanda yıllardır var ola gelen savaşın yarattığı bir güvensizlik ortamı var. Bu güvensizlik ortamının ortadan kaldırılması için ciddi bir sorumluluğu derneğimiz taşıyor. İşte Sırrı abi ile ilgili hasbelkader iki kelime laf ettim, ciddi eleştiriler ve saldırılar geldi. Sonrasında Sırrı’nın ailesine de ciddi eleştiriler geldi. Yakın zamanda dernek yönetim kurulu toplantısı yaptık ve orada şunu söyledim; sosyal haklarımızı, siyasal duruşumuzu kaybedersek ekonomik olarak haklarımızı da olduğumuz yeri de kaybederiz. Çünkü bugüne kadar insanlar, bize bunun için destek verdi, arkamızda durdu. Şimdi bizim için mesele şudur; Sırrı’nın bıraktığı mirasa sahip çıkacak mıyız, çıkmayacak mıyız? Ve bu konuda eğer korkuyorsak bunu açık yüreklilikle söyleyelim. Korkmuyorsak hep beraber çıkalım. Eğer ben çıkmazsam, korkarsam, geri dönersem siz devam edin. Sırrı’nın bıraktığı değerlere hep beraber sahip çıkalım ve herkes bu konuda hemfikir oldu. Çünkü buradan bir geri adım atarsak her şeyi kaybederiz. Bu anlamda da ‘o yükü sahipleneceğiz’ dedik. Sahiplenmeye de devam edeceğiz ve herkese göstereceğiz.”

“SÜREÇTE SAHTE BİR İYİMSERLİĞE GİRMEYELİM”

Ali Mendillioğlu, barışa giden yolda yapılması gerekenleri de şu şekilde sıraladı:

“Her barış süreci aynı zamanda bir savaş sürecidir. Barış süreçleri savaş süreçlerinden daha zordur. Şunu söylemek mümkün; yani devlet açısından bakarsan, devletin tek bir aklı ve tek bir konsepti olmadığı kesin; kendi içlerinde çatışacaklar. Aynı zamanda savaşın mağduru olan tüm toplumsal kesimlerin de kendi içerisinde henüz kabuk bağlamamış yaraları var. Bunlar da çatışma yaratacak. Yani birincisi şunu kabul etmek gerekiyor ki sahte bir iyimserliğe girmeyelim. Bu süreç çok zor olacak. Belki de daha makro siyasette suikastler, işte itibar suikastleri ve benzeri şeklinde gelişen şeyler yaşanacak ya da tutuklular da artabilir. Birçok şey olabilir. Bunların hepsini öngörmek gerekiyor.

Diğer taraftan toplumsal mutabakatı dinamitlemek için bu makro siyasetin mikro siyasetteki aktörleri olabilir. Yani kanaat önderleri, işte organizasyonlar, paramiliter güçler olabilir, bu süreci baltalamaya çalışabilirler. Dolayısıyla ön kabul olarak şöyle bir iyimserliğe kesinlikle düşmeyelim; her şey bitti!

Bütün yük bizim sırtımızda ve ‘yarın ne olacak?’ sorusuna karşı şunu söyleyebilirim. Bugün bizim ne yaptığımızla ilgili. Bunu baştan öngörelim. İkincisi de ısrarla doğru noktalara vurgu yapalım. Bugün Kürt halkının özgürlüğü Türk halkının özgürlüğünden geçiyor. Türk halkının özgürleşmesi de Kürt halkının özgürleşmesinden geçiyor. İşte bugüne kadar hep şu söylendi; ‘terör, işte PKK var.’ Hadi şimdi yok. Hadi şimdi sorumluluk alın. Yani bugüne kadar bunu bahane eden sol sosyalist olduğunu iddia edenler dahil olmak üzere en uçtaki sağcı organizasyonlar, buyurun şimdi sahne sizin, bu sorumluluğu alın. Şimdi sorumluluktan kimse kaçamaz.”

“BU SÜREÇ BİZİM İÇİN VARLIK YOKLUK MESELESİ”

Geri dönüşüm işçileri olarak süreçte aktif rol alacaklarının altını çizen Ali Mendillioğlu, değerlendirmesine şöyle devam etti:

“Çünkü bu bizim için varlık yokluk meselesi. Yani böyle bir ütopya, geleceğe dair bir hayalimiz değil, bu günümüzü çok yakından ilgilendiren bir mesele. Yani şunu biliyorum ki ‘varlık nedeni’ derken kastettiğim şey çok açık. Şimdi ilk hedef kim olur diye düşünüyorum; kağıtçılar olarak değil, bizim sosyolojimiz ilk hedef olur. Böyle bir meselede şunu da söyleyeyim; kağıtçılar olarak Sırrı ile ilgili ne kadar net olduğumuz konusunda, Sırrı bugün bir kahraman gibi anılıyor. 3 ay sonra bu süreç tersine dönse de başka bir şey olsa, terörist olsa bugün de Sırrı’nın yarattığı değerlere sahip çıkıyoruz, 3 ay sonra bütün Türkiye Sırrı için ‘terörist’ dese gene Sırrı’ya sahip çıkıyoruz. Onun yarattığı değerlere sahip çıkmaya da devam edeceğiz. Bu da kamera önünde sözümüz olsun. Böyle bir şey olursa 3 ay sonra tükürdüğümüzü yalamayalım.”

Eren GÜVEN/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.