O yüce dağlar gibi sığınıp, saklandığımız bir mekan gibidir. Bu evrenin oluşumundan beri kurumayıp, coşkuyla akan, kutsadığımız duru Munzur suyudur.
Umutsuzlara umut kapılarını açtıran, insanlara kederi unutturup güldüren Boz Atlı Hızırdır.
İnsan oğlu nerede dara düşse, onu yürekten çağırdı mı mutlaka yetişendir. Diledimi kazandıran, ömürleri uzattıran, O her şeye muktedirdir.
Hızır ile ilgili bilgi almak için, Anadolu Kızılbaş Alevilerin yerleşim birimlerini gezip insanlarla konuşmak yeterlidir. Hangi Alevi’ye sorsanız, Hızır kimdir ? ne yapar diye, alacağınız cevaplar, ciltlerce kitabı dolduracak, anlam içeren deyim ve sözlerle karşılaşırsınız. Hızır her muradı veren, her haneye giren, her derde derman olan, halden anlayan, kanaatkar olan, seven sevilen, bir damla su gibi gönüllere düşen, mum gibi yanıp aydınlatan, Aşk gibi sevdalandıran, Mutlulukla güldüren, yola düşüren, zoru başaran, dağları aşıran, düşmanı şaşıran, çiğ lokmayı pişiren, boşalanı dolduran, her makamda oturan, gamı kederi unutturan, abı hayat suyundan içip ebedi olan Hızırdır.
Hızır’ı sevmek ve ona gönülden inanmak onu ebedileştirmiştir. Anadolu Kızılbaş Alevileri, nasıl ki güneşin yeniden doğacağına inanıyorlar, Hızır’ın da çağrıldığımı geleceğine şüphe götürmez bir şekilde inanıyorlar.
Alevi inancında kutsal Hızır ayı, en önemli inanç günlerini içerir. Kış günleri başladı mı, Anadolu’daki bozkırları kar bir beyaz örtü gibi kapladımı, Ocak ayının ortasından Şubat ayının ortasına kadar dört haftalık süre Hızır günlerinin habercisidir.
Alevilerin inanç önderleri bu ayda taliplerini ziyaret ederler. Cemler ibadetler, görgü ve görülmeler bu ayda yoğunlaşır. Talipler Pirlerinin yolunu gözlerler. Pirleri veya bağlı oldukları ocağın seyidi uzakta ise, ya haber gönderirler veyahut özel bir şekilde gidip Rahper veya Pirlerini köylerine getirirler.
Hızır ayında üç gün oruç tutulur. Kurban ve adaklar özelikle bu ayda yerine getirilir. Alevi Kızılbaşların en büyük bayram günleri bu günlerdır. Alevi yerleşim birimlerinde en hareketli ay ve insanların coşkuyla kaynaştığı günler bu aydaki Hızır günleridir. Dargınlıkların giderildiği, küskünlerin barıştığı, hak sahiplerinin haklarının verildiği, şikayetlerin dinlendiği, sorunlara hal çaresinin mutlaka bulunduğu kutsal ay bu Hızır ayıdır.
Hızır’ın ismiyle başlanıp onun rızası için hal edilmedik bir problemin kaldığı hiç görülmemiştir ve duyulmamıştır. Pirin huzurunda bir müşkül hal edilecekse, taraflara Hızır aşkına razı olun denildimi, akan sular durur. Hızır’a olan itikat çırası her ikrar veren Alevinin gönlünde mutlaka yanıyor. Çünkü Hızır’a olan bu yüce sevgi ve muhabbetin mayası daha beşikten itibaren aşılanıyor.
Alevi aile geleneğinde bu duygu aile bireylerine bir kilime nakış dokunur gibi sabır ve sevgiyle işleniyor. Her an ve her demde, hem söylemde hemde eylemde yalnız Hızır çağrılır.
Anadolunun duru ve hiç bir şekilde inancının törpülenmedigi bir Kızılbaş köyünde yaşiyanlar Hızırı nasıl yaşamlarına koymuşlardı ?
Yaşayanlardan dinleyelim.
Alevilerde yeni doğan çocuğu annenin göğsüne koyduklarında, çocuğu emzirmeye başladığı andan itibaren, Hızır korusun, büyütsün, kazadan, beladan saklasın, diye anne mırıldanmaya başlar.Uyuturken büyütürken hep Hızır’dan söz eder. Sofrada yedirirken, elbise giydirirken hep dua eder, Kapıdan uğurlarken, eve döndüğünde karşılarken, sarılıp öperken hep Hızır’ın ismini zikir ederler. Evin içinde dolaşırken, yemek pişirirken,sofra sererken, hep o gönüllerin güneşi olan Hızır’ı anarlar.
Anadolu’daki evlerin içinde bir killer olur ve orada evin yiyecekleri saklanır. Kışlık kavurma, yağ, peynir, çökelek, kurutulmuş tahıl ürünleri orada istif edilir ve bekletilir. Kiler kutsanır, oraya Hızır bereketini koymuştur. Her ne zaman killerden bir lokma alınsa Hızır’ın adı zikir edilmeden kaşık ve kepçe kullanılmaz. Çocuklar kendi başlarına kilerden bir şeyler almamaları için uyarılır, derler ki oradan annenin haberi olmadan rızasız bir şey alırsan Hızır görür ve cezalandırır. Hızır’ın mührü kilerdeki yiyeceklerin üstündedir, onun haberi olursa rüyanıza girer ve size darılır, veyahut güzel şeyler yaparsanız sizi sevindirir diye daima çocuklara telkinlerde bulunurlar. Bu telkin ve sayısız söylencelerle büyüyen Alevi Kızılbaş ailelerinin çocuklarının gönlünde Hızır sevgisi mayalanır, kulaklarında kutsanmış bu hoş ses her zaman anıldıkça bir demet gelincik gibi yeşerir.
Hızır kültü bütün orta doğu halkların söylencelerinde vardır. Anadolu Kızılbaş Alevi Bektaşilerin inanç ve kültüründe ise daha çok kutsanarak, bir başka anlamlandırılmıştır.
Merd-i meydan eylemektır iyi er
Gafil olma kardeş çerağın söner
Her gördügün Hızır bilmektir hüner
Hızır İlyas Şahı Merdan Alidır ( ş. Metin Baba )
Anadolu Alevileri kendi inançlarında Hızır’ı bir boz ata bindirerek,dağ taş, iniş yokuş, kar kış hep dolaştırmışlar. Alevilerin söylencesinde, bu özlemin atlısı iki kardeştir. Biri karalarda dolaşır ve dilekleri yerine getirir. Diğeri deryalarda dolaşarak darda kalanlara yardım eder. Anadolu Alevileri bu üç günlük oruca Hızır İlyas orucu derler.
Hızır ayı gelince büyük bir istek ve arzu ile yüreklerdeki sevgi ve coşkuyla evlerin her tarafı temizlenir ve çevreye bir daha çeki düzen verilir. Üç gün oruç tutulur. Oruca akşamdan niyet edilerek ve dilek tutularak yatılır. Bu dilek tutuş genelikle gençler arasında daha yaygın olur. Rüyasına giren gençle evleneceğine inanılır. Genç gelinlerin erkek veya kız çocuğu sahibi olup olmayacaklarına göre rüyalarında Hızır’ın haber vereceğine inanırlar. Gurbette veya uzakta bekledikleri birinden hayırlı bir haber verileceğine inanılarak bu üç günlük oruçta her akşam bu niyet ve dileklerle yatmadan önce aile büyüklerine niyaz edilir, duaları alınarak yatılır. Ertesi gün kendi aralarında rüyalarını anlatıp yorum yaparlar.
Anadolunun kırsal Alevi yerleşim birimlerinde, kısa bir süre önceye kadar, orucun üçüncü gününün sonunda, Gavut denilen bir yemek pişirip kapu komşuyu çağırıp birlikte yerlerdi.
Bu yemek Hızır orucunun son günü, saçta kavrulan buğdayın el degirmeninde ögütülen unundan yapılır. Büyük bir sinni veya temiz bir örtü üzerinde, ince bir elekten gecirerek ununu elerler. Bu una el ayak degmiyecek bir yere konularak üzeri bir örtü ile örtülür. Ertesi gün örtüler dikkatlice kaldırılarak, bir el izi veya belirti olup olmadığına bakılır ve o haneye Hızırın uğrayıp uğramadığına işaret kabul edilir.
Pişen bu undaki yemegin içine tere yağı varsa ayrıca yağın içine balda katarak ayrı bir tad verilerek, Hızır yemegi diye her hanede bu yemek pişer ve aleviler biri birini ziyaret ederek bu lokmaları birlikte yerler. Kurban adağı olanlar kurbanlarını Seyitlerine tekbirleterek keserler. Cem yaparlar.
Hızır günlerinde Alevilerde inancın doruğu yaşanır. En büyük bayram günleri bu günlerdır ve insanlar sevinç ve mutluluktan bedenen, manevi haz alarakta ruhen doyuma ulaştıkları tek ay Hızır ayıdır.
Aleviler ona, Hızır Pegamber, Hızır Nebi, Hızır Aleyhisselam denilen isimlerle seslenirler. Yaşadıkları coğrafyada yüzlerce mekanlara onun ismini vermişler ve o mekenları kutsamışlar. Hızır çeşmesi, Hızır dağı, Hızır geçidi, Hızır yaylası, Hızır duvarı, gibi sayısız isimlerin verildikleri bu mekanlar insanlar tarafından beli dönem vegünlerde ziyaret edilir dualar edilerek dilek temeni ve istekler dile getirilir. Hızır ayağının degdigi toprak canın mutluluğudur. Bastığı toprak gül ve yasemin olmuştur. Cihanda onun huyundan daha üstün bir güzellik yoktur.Onun katında barınmiyan bir gönül, gönül degildır.
Hızır halk efsanelerinde ak sakallı, nur yüzlü, gülen gözlü biri olarak, sırtında abası,elinde asası olan biri olarak tarif edilir.
Alevi kızılbaş inancında, kerem sahibi, olan odur.Gamlı ve kederli günlerde en umutsuz anlarda dahi bütün kapılar kapansada, ona giden kapıya yol bulunur ve o kapı açıktır. Çünkü umutsuzların kapısıdır ve orada ebedi sönmeyen itikat çırası yaniyor.
İkrar verip Aşk kabesindeki duraklarda duranları gören, orda kopan feryadları duyan Hızır’dır. Aşıkların, Pirlerin dilinde O aşkın sakisidır. Aşıklar mana aleminde onun elinden aşkın dolusunu içerler.
Açları doyurucusun
Haklıyı kayırıcısın
Kavgayı ayırıcısın
Yetiş ya Bozatlı Hızır. ( Aşık İhsani )
Hızır ayında Piri ile muhabbeti ibadet kabul eden cümle canların, dildeki dileklerinin, kabulu bizim muradımızdır.
Hasan Kılavuz
Yoruma kapalı.