Alevi Haber Ajansi

BM İnsan Hakları Konseyi’nin 26 Şubattaki toplantısında zorunlu din dersleri de görüşülecek

PİRHA- Alevi toplumunun zorunlu din derslerine karşı verdiği mücadele, geçen yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararla olumlu sonuçlandı ancak AKP hükümeti tarafından uygulanmıyor. Birleşmiş Milletlerin “Din ve İnanç ekseninde Nefret Söylemi ile mücadele” konulu çağrısına başvuran ADO, laik bir eğitim programının daha da dinselleştiğini, din derslerinin mahkeme kararlarına rağmen devam ettiğini vurgulayarak, AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını hatırlattı. BM İnsan Hakları Konseyi’nin ilgili toplantısı 26 Şubat’ta başlayacak. 

Alevilerin okullarda zorunlu din dersi uygulamasına karşı mücadelesi hala sürüyor. Din dersleri, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin ardından 1982 yılında kabul edilen anayasa ile zorunlu hale geldi.

Alevi aileler, zorunlu din dersinde Sünni İslamın öğretildiği gerekçesiyle çocuklarının bu dersten muaf olması için hukuksal mücadele başlattı.

 Hasan Zengin adlı Alevi yurttaş, 2004 yılında kızı Eylem Zengin’in zorunlu din dersinden muaf tutulması için ilk davayı açtı.

Türkiye’de iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine Zengin ailesi davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı.

AKP, AİHM VE ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARLARINI HALA TANIMADI

AİHM 2007’de verdiği kararda, “Din dersinin nesnel, çoğulcu ve eleştirel olmadığını, farklı dinler ya da inanışlara ilişkin yeterli bilgi içermediğini ve bu nedenle zorunlu tutulamayacağı”nı ifade etti.

2005 yılında ise bu kez Cem Vakfı, 1905 kişi adına idare mahkemesine zorunlu din derslerinin kaldırılması talebiyle Ankara 10. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Ancak mahkeme talebi reddetti. Cem Vakfı ise davayı 2010 yılında AİHM’ye taşındı. AİHM, 2014 yılında davayı sonuçlandırdı ve Türkiye’yi haksız buldu. Mahkeme, din dersinin zorunlu tutulamayacağına hükmetti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu kararına rağmen AKP hükümeti, zorunlu din dersini devam ettirdi, Alevi çocuklar bu derse girmek zorunda kaldı.

Öte yandan Anayasa Mahkemesi de 8 Nisan 2022’de bir ilke imza attı. Alevi yurttaş Hasan El, 2009’da çocuğunun zorunlu din dersinden muaf tutulması amacıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. AYM verdiği kararda, “Anayasanın 24’üncü maddesinin 4’üncü fıkrasında güvence altına alınan ebeveynlerin eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama hakkının ihlal edildiği”ni kaydetti.

EĞİTİM SİSTEMİ DAHA DA DİNSELLEŞTİ

Aleviler zorunlu din dersine mücadele ederken, AKP hükümeti eğitim sistemini daha da dinselleştirdi. Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi(ÇEDES) kapsamında okullara din görevlilerini atadı. Okullarda mescit açmaya, çocukları camilere götürmeye başladı, müfredatı tamamen dinselleştirdi. Tüm bunları Diyanet ve tarikatlar ve çeşitli dinci vakıflarla işbirliği yaparak hayata geçiriyor.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’İN ÇAĞRISINA ADO’DAN BAŞVURU

Durum böyleyken Eylül 2023’te Birleşmiş Milletlerin “Din ve İnanç ekseninde Nefret Söylemi ile mücadele” konulu çağrısı oldu. Bu çağrıya bir bildirim de Alevi Düşünce Ocağı Derneği (ADO) verdi. Bu bildirimde eğitim sorunlarında nefret söylemine değiniliyor. Bu konu BM İnsan Hakları Konseyi’nin 26 Şubatta başlayacak 55. toplantısında gündemin 3. maddesi.

Birleşmiş Milletler “Din ve İnanç Özgürlüklerinde hoşgörüsüzlükle Mücadele” çağrısına Doğan Bermek imzasıyla Alevi Düşünce Ocağı Derneği tarafından sunulan yanıtta, ilk ve orta dereceli okullarda “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi adı altında verilen din dersine dikkat çekildi. Yanıtta ayrıca Türkiye’de yaşayanların yaklaşık yüzde 70’nin Sünni Müslüman, yaklaşık yüzde 10-20’sinin Alevi, geri kalanının ise Hristiyan, Yahudi, Ezidi ve diğer azınlıklardan oluştuğu vurgulandı.

Birleşmiş Milletler’in “Din ve İnanç Özgürlüklerinde hoşgörüsüzlükle Mücadele” çağrısına ADO tarafından verilen yanıtta şu ifadeler yer aldı:

“Bu ders (zorunlu din dersi) Türkiye’de Cumhuriyet döneminin neredeyse tamamında seçmeli olarak okutulmuş, ancak 1980 askeri darbesinden sonra oluşturulan 1982 Anayasası’na eklenen bir madde ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi zorunlu hale getirilmiştir. Sünni Müslüman inanç sistemine dayalı bu zorunlu din dersine Alevi toplumu olarak başından beri itiraz ettik ancak hükümetler zorunlu statünün devamında ısrarcı oldular. 1990 yılına kadar Hıristiyan ve Musevi vatandaşların çocukları bile zorunlu derslere katılmak zorunda bırakıldı. Daha sonra sadece Hıristiyan ve Musevi çocuklar, yerel Patrikhane veya Musevi Hahambaşılığı tarafından onaylanmış bir belge ibraz ettikleri için muaf tutuldular; diğer inançlar ve inançsızlar zorunlu derslere katılmak zorunda bırakıldılar. Alevi toplumu olarak yerel mahkemelere başvurduk ancak olumlu bir sonuç alamadık.

Türkiye’nin 1989 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni (AİHM) ülke olarak bir üst mahkeme olarak kabul etmesinin ardından bazı Alevi ailelerin davaları AİHM ‘ne taşındı. Mahkeme 2007 yılından itibaren başvuranlar lehine çeşitli kararlar almış, ancak Türkiye derslerin seçmeli statüye dönüştürülmesi için gerekli yasal prosedürleri uygulamamış ve bu davaların bireysel davalar olduğunu iddia ederek Ateist, deist, laik ve milyonlarca Alevi çocuğu asimilasyon kurslarına katılmaya zorlamaya devam etmiştir. 2014 yılında AİHM’de toplu bir dava sonuçlanmış ve Türkiye’nin 1 No’lu Protokol’ün 2. Maddesini ihlal ettiğine karar verilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1 No.lu Protokolün 2. Maddesi’ni ihlal ettiğine karar verilmiştir.

AİHM, “TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ FARKLI SEÇENEKLER SUNMUYOR” DEMİŞTİ

77. Sonuç olarak, 2011/12’de din kültürü ve ahlak bilgisi müfredatında ve ilgili ders kitaplarında yapılan önemli değişikliklere rağmen, davalı Devletin eğitim sisteminin ebeveynlerin inançlarına saygı gösterilmesini sağlamak için hala uygun araçlar sağlamadığı görülmektedir. Mahkeme, özellikle, Türk eğitim sisteminin Sünni İslam dışında bir dini veya felsefi inanca sahip ebeveynlerin çocukları için uygun seçenekler sunmadığını ve muafiyet için çok sınırlı olan prosedürün, öğrencilerin ebeveynlerini ağır bir yüke ve çocuklarının din derslerinden muaf tutulması için dini veya felsefi inançlarını açıklama zorunluluğuna maruz bırakacağını belirtmektedir. Dolayısıyla, mevcut davada 1 No’lu Protokol’ün 2. maddesi ihlal edilmiştir.

AİHM kararına göre, Türkiye zorunlu statüyü değiştirmek zorundaydı, ancak Türk makamları ders müfredatında kademeli değişiklikler yaparak zorunlu statüyü uygulamaya devam etmekte ısrar etmiştir. AİHM kararlarının uygulanması Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi EC-CM tarafından izlenmiştir. Çeşitli toplantılarda Türkiye, müfredatta ve ders kitaplarında tatmin edici değişiklikler yapıldığını iddia etmiş, ancak EC-CM, Türkiye’nin defalarca savunduğu değişiklikleri kabul etmemiştir. Son olarak, 5-7 Haziran 2023 tarihlerinde gerçekleştirilen 1468. 2023 Türkiye’den, devletin çeşitli inançlara karşı tarafsızlık ve yansızlık görevini yerine getirmesi için bu durumu düzeltmesi istenmiştir. AK-MK, aksi takdirde dava dosyasının Komite tarafından oluşturulacak bir kararla mahkemeye geri gönderilmesine karar verdi.

1468 sayılı kararın 6. ve 7. maddeleri şu şekildedir:

“6. zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine ilişkin olarak Mahkeme tarafından tespit edilen eksikliklerin giderilmesi için yetkililerin herhangi bir tedbir almamış olmasını derin bir üzüntüyle kaydetmiştir; Bu nedenle yetkilileri, Türk eğitim sisteminin, çoğulculuk ve tarafsızlık ilkelerine saygı göstererek, Devletin çeşitli dinler, mezhepler ve inançlar karşısındaki tarafsızlık ve yansızlık görevini yerine getirmesini sağlamak için gerekli tedbirleri almaya ve Sünni İslam dışında bir dini veya felsefi inanca sahip ebeveynlerin çocuklarına, öğrencilerin ebeveynleri dini veya felsefi inançlarını açıklamak zorunda kalmadan, zorunlu din eğitiminden vazgeçmeleri için uygun seçenekler sunmaya kuvvetle
çağırmıştır;
7. Bu davaları en geç Haziran 2024’teki DH toplantısında yeniden ele almaya karar vermiş ve bu konudaki ilk kararın 2008’de kesinleşmesinden bu yana zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri konusunda herhangi bir ilerleme kaydedilmediğini göz önünde bulundurarak, genel tedbirlere ilişkin somut ilerleme belirtilerinin olmaması halinde, Sekretarya’ ya Komite’nin bu grupla ilgili bir sonraki incelemesinde değerlendirilmek üzere bir ara karar taslağı hazırlaması talimatını vermiştir.”

“AİHM VE ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARLARINA RAĞMEN BİE ADIM ATILMADI”

Türk makamlarının AİHM kararını uygulamamasına ek olarak, 2022 yılında Türkiye’deki en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi, ilgili bir davada zorunlu din derslerinin Türk Anayasası’nın yanı sıra Türk Medeni Kanunu’nu da ihlal ettiğine karar vermiştir Bu iki yüksek karara rağmen, şu ana kadar Türkiye’de herhangi bir adım atılmamıştır.
Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında Ağustos 2023’te aşağıdaki hususları amaçlayan bir protokol imzalanmıştır:

a) Müfredata Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’nin (DKAB) yanı sıra yeni dini seçmeli derslerin eklenmesi;
b) DKAB ders saatlerinin haftada 2 saatten 4 saate çıkarılması;
c) Öğrencilerle birlikte kulüp faaliyetlerini başlatmak ve yönetmek ve Ruhani Danışman olarak hareket etmek üzere
laik okullara din adamlarının atanması; ve
d) Kadın öğretmenlerin okullarda standart bir önlük giymeye zorlanması.
Bu son girişimler, yetkililerimizin eğitim sistemimizi laik bir eğitim programından Sünni-İslami bir programa dönüştürme
niyetinde olduklarını açıkça göstermektedir.
Bu yeni Protokole aileler tarafından büyük tepki gösterilmiş ve 16 Eylül 2023 tarihinde Protokolün uygulanmaya
başlanmasının planlandığı İzmir’de büyük bir toplantı düzenlenmiştir.
Çok sayıda Türk vatandaşı, hükümetin bu Sünni Müslüman köktenci yaklaşımına karşı çıkmakta ve Türk hükümetinin bu
tür asimilasyoncu ve ayrımcı tutumuna direnmeye çalışmaktadır.
Ülkenin demokratikleşmesini hedefliyoruz, yukarıda özetlenen durumda Türkiye’nin İHK ‘nin 52/38 sayılı kararının 7 (b),
(8) ve (h) maddeleriyle derin bir çatışma içinde olduğuna ve 8. maddenin tüm Devletlere yaptığı (a), (b) ve (d) çağrılarına
olumlu yanıt vermeyi reddettiğine inanıyoruz.
Bu katkı ile sağlanan bilgiler kamuya açıktır ve uygun şekilde kullanılabilir.
BM yetkililerinin ve ilgili komisyonların Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip etmelerini ve yetkilileri BM politikaları ve
hedefleriyle uyumlu adımlar atmaları konusunda uyarmak için gerekli tedbirleri almalarını bekliyoruz.
Gerekli görülmesi halinde bu konularda daha fazla belge ve bilgi sağlamaya hazırız.”

Nilgün METE/İSTANBUL

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak