PİRHA-Barınamıyoruz Hareketi’nin de içinde yer alan HDP’li üniversite öğrencisi Fatma Sumeli, bulunduğu öğrenci yurdundan atıldığını kaydederken, “Biz sadece bir oda veya bir bina içinde barınmak değil var olan ülkenin içinde barınmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Halkların Demokratik Partili (HDP) üniversite öğrencisi Fatma Sumeli, içerisinde yer aldığı ‘Barınamıyoruz Hareketi’ne ilişkin PİRHA‘ya açıklamalarda bulundu. Kaldığı öğrenci yurdundan atıldığını ifade eden Sumeli, “Biz sadece bir oda veya bir bina içinde barınmak değil var olan ülkenin içinde barınmaya çalışıyoruz” dedi.
Üniversite öğrencileri olarak aylar öncesinde başlattığınız “Barınamıyoruz” eylemliliği vardı. Siz de bu hareketin içerisinde yer alıyordunuz. “Barınamıyoruz” derken neyi kast ediyorsunuz? Neden barınamıyorsunuz?
Biz hem HDP’li üniversiteliler olarak hem de kendimiz bir üniversite öğrencisi olarak barınamamayı bir duvar içinde uyumayı veya orada kalma biçiminde nitelendirmiyoruz. Bir bütünen toplum meselesi olduğunu, bir halkın, ülkenin meselesi haline geldiğini düşünüyoruz. Sadece bir yerde kalmak değil, bir kişi buna maruz kalmıyor, aynı zamanda bir toplum buna maruz kalıyor. Ben de bu toplumun yapı taşının en dinamik ve öncüsü olan gençlerinden biri olarak üniversite alanında sadece kendim bile bir yurt ücretinin bir ayını ödeyemediğim için yurttan atıldım. Benimle birlikte sadece Eskişehir’de 200 küsur öğrenci sırf bu yüzden yurtlardan atıldı. Aynı zamanda yurtlardan atıldıktan sonra ev kiraları o kadar fahiş bir seviyeye çıktığı için biz ev kiralayamadık, evlere çıkamadık.
“YURTTAN ATILDIM, EVE ÇIKMA İMKÂNIM YOK”
Sadece birkaç öğrenci yana yana gelsek bile yine bazı evlerin kiralarını ödeyemiyoruz. Özellikle büyük kentlerde bunu daha çok yaşıyoruz. Ben şu an kendi açımdan dile getirirsem bile ne yurtta kalıyorum (ki yurttan atıldım) ne eve çıkabiliyorum kiralara yapılan fahiş fiyatlardan dolayı eve çıkma imkânı yaratamıyorum.
Bu yüzden okula gitme seçeneğimde ortadan kalkmış oluyor bu yüzden okulu değil de evden uzakta eğitimimi sürdürmeye çalışıyorum, benim için biraz bu durum gelişiyor. Bir üniversite öğrencisi olarak akademik bilimin içi boşaltılmış bir şekilde eğitim alma çabası içerisine giriyoruz. Biz üniversite öğrencileri değil aynı zamanda gençlerin işsiz kalması, halkın geçinememesi, ekonomik krizin verdiği etkilerle halkın hiçbir şekilde hiçbir alanda kendini var edememesi, yaşayamaması intihara sürüklenmesi söz konusu. Özellikle gençler üzerinde burs alamayan gençlik, iş bulamayan gençlik mecburen çok ağır yükler altında çalışmak zorunda kalıyor. İnşaatçılıktır, tamirciliktir veya yoğun ağır fiziki olanağı olan, kendini yoran işlerde çalışıyor ve bunun gibi işsizliğin verdiği bir etkiyle kendisini oraya atmasıyla sonucu hep ölümle sonuçlanıyor.
Çoğu genç arkadaşınız var olan işlerdeki, iş sağlığını ve güvenliğini sağlanamamasından kaynaklı ölüyor. Mecbur çalışması gerekiyor; ne burs alabiliyor ne iş imkânı var. Hem eğitimleri hem yaşamını sürdürmesi gerektiği için çalışması gerekiyor ve bu çalışma koşullarında yaşamını idame ettiremiyor. Aynı şekilde bunu bir bütün halkta yaşıyor. Halk sadece asgari ücrete tabi tutulup en asgari şekilde yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Ne sağlıklı bir şekilde yaşamını idame ettirebiliyor; ne de sağlıklı bir şekilde ne yiyecek alabiliyor ne de evin kirasını ödeyebiliyor.
Yani bir aile çocuğunu bir komşuya bırakıp intihar edebiliyor veya bir adam borçlarını ödeyemediği için, bir yerde çalışamadığı için evine iş, aş götürmediği için bir yazı yazıp kendini asabiliyor. Yani bu intiharlar sadece bireysel bir psikolojik sorun halinde gösteriliyor evet, ama öyle değil.
“SADECE BİR ODADA DEĞİL BU ÜLKEDE BARINMAK İSTİYORUZ”
Biz biliyoruz ki ülkenin bu durumu, bu intiharın, tüm sorunu bunun içinde görebiliyoruz aslında. Sadece biz bir odada barınmak değil aslında bir ülkede barınmak istiyoruz. Biz etnik anlamda da barınamıyoruz. Biz cins anlamda da kadın olduğumuz için korunamıyoruz. Biz genç olduğumuz için bağıramıyoruz. Biz genciz ve yaşamak istiyoruz. Biz bir gelecek istiyoruz, geleceğimizi kendimiz yaratmak istiyoruz, yarınlarımız bize ait olsun istiyoruz.
Ama bunu hep bir saldırıyla düşmanca bir karşılık alarak terörize edilerek alıyoruz. Oysa aydın gençlik olarak biz ana dilde, özgür, özerk bir üniversite talebiyle yürümek istiyoruz. Bu alanın bu temelde bilimsel anlamda geliştirmek isterken tam tersine aldığımız cevaplar hep bizi terörize eden, bizi baskılarla, gözaltılara maruz bırakan cevaplar alıyoruz.
Aynı şekilde kadın olduğumuz için de biz ne çalışabiliyoruz, çalıştığım zaman taciz ve mobbinglere uğruyoruz veya üniversitelerde eril zihniyetin verdiği eğitimle mücadele etmeye çalışıyoruz. Sonrasında etnik olarak Kürt olduğun için bir ev arayışına girdiğin zaman senin ses tonundan anlayıp, “sana ev dahi vermiyorum” veya seni bir işe alacağı zaman sana bakıyor ve senin Kürt olduğunu anladığı an seni işe almıyor ya da çok az ücretle çalıştırmaya mecbur bırakıyor. Seni görüyor, öğrenci, genç, kadın, Kürt olduğun için bu noktalarda hep seni sömürmeye veya seni dışlamaya seni toplumdan dışarı atmaya çalışan bir sistemde karşılaşıyorsun. Yani biz sadece bir oda içerisinde barınmak değil bir bina içinde barınmak değil var olan ülkenin içinde barınmaya çalışıyoruz.
Hem bireysel noktalarda yaşadığımız sorunları açığa çıkarma, hem de toplumsal anlamda yaşadığınız soruna bunun somut örneğini bize vermiş oluyor aslında.
Yurttan atıldığınızı belirttiniz. Şu an okuluna devam edebiliyor musun?
Evet uzaktan eğitim yoluyla belli derslere girebilirim ama yüz yüze olan dersler var. Barınamadığım için yüz yüze olan derslerimden kalmış durumdayım. Çünkü devamsızlık söz konusu oluyor ve bu noktada aslında barınmak istesem bile çalışmam gerekecek. Çalışma koşulunu yaratmam için de işe gitmem gerekecek. İşe gittiğim anda yine ben derse giremeyeceğim aslında. Derse giremediğim için de aynı zamanda yine dersten kalmış olacağım aslında
Gençlerin son yıllarda yurt dışına gitme gibi bir hedefi var. Var olan durum ile ilgili olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Boğaziçi direnişinden gördüğümüz gibi ve aynı öncesinden HDP’ye yapılan kıyımlardan gördüğümüz gibi hiçbir zaman irade sayılmıyor, irade kabul edilmiyor. İrade yok sayılarak bir şeyler yapılıyor. Doğal olarak gençlerde yaşamını sürdürmek için kendini, yarınlarını yaratabilmek için, iradesini var etmek istiyor aslında.
Bu noktada bunu yaratamadığını gördüğün zaman da gençlik çözümü hep dışarda aramak zorunda kalıyor. Aslında sistemin yaptığı bir sorun haline gelmiş durumda. Evet gençlik ülkede kalsın ve bir faydasını görelim ama hiçbir olanak sağlamadan gençlik bir şeyler yapsın. Tam tersine gençlikten sürekli bir şeyler kopartarak, gençlikten sürekli bir şeyler alınarak gençliğin yaşamını idame ettirmesini istiyorlar. Yani bu hiç mümkün değil. Yani barınamıyorsun, barınamadığın için yer arıyorsun ve bunun çözümü sürekli dışarda aranıyor mecburen.
PİRHA / İSTANBUL
Yoruma kapalı.