PİRHA- 36 yıl önce Irak’ta bir insanlık suçu işlendi. 16 Mart 1988’de Irak’ta Baas iktidarı ve Saddam Hüseyin, kimyasal ve biyolojik silahlar kullanarak kadın, çocuk, yaşlı, genç 5 bini aşkın sivil Kürt, evlerinde, sokaklarda öldürüldü, 10 bin kişi yaralandı, onbinlercesi sakat kaldı, yüzbinlerce Kürt yurtlarından edildi.
1980-88 yılları arasında İran ile Irak arasında, tarihe ‘Birinci Körfez Savaşı’ olarak geçen ve yaklaşık bir milyon kişinin öldüğü bir savaş yaşandı. Bu savaşta ekonomik kaynaklarını tüketen Irak’taki Saddam Hüseyin rejimi, 8 yıl süren savaşın son iki yılı boyunca, 1986-88 arasında Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürtlere karşı ‘El-Enfal’ adında bir operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyonda 182 bin sivil Kürt öldürüldü.
GÖKYÜZÜNDEN BOMBALAR YAĞDIRILDI, 5 BİN KÜRT ÖLDÜRÜLDÜ
Bu operasyonun son günlerinde ve İran-Irak Savaşı bitmek üzereyken, Irak Hükümeti, Peşmergenin savaşta İran’ın tarafında yer almasını gerekçe göstererek 16 Mart 1988’de ‘Kanlı Cuma’ olarak da bilinen bir kimyasal gaz saldırısı gerçekleştirdi. Kürtlerin ‘Kîmyabarana Helebce’ adını verdiği bu saldırıda, Birleşmiş Milletlerce yürütülmüş tıbbi incelemeler sonucunda saldırıda hardal gazı ile türü tespit edilememiş bir sinir gazı çeşidinin kullanıldığı tespit edilmiştir.
Kürtlere karşı bir soykırım katliamı olarak nitelenen Halepçe saldırısında, üç gün boyunca gökyüzünden yağdırılan gaz bombaları sonucunda, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) bildirdiğine göre; çocuk, genç, yaşlı, kadın demeden 5 bin sivil Kürt, evlerinde, sokaklarda öldürüldü, 10 bin kişi yaralandı, onbinlercesi sakat kaldı yüzbinlerce Kürt yurtlarından edildi ve saldırı sonrasında kentte yaşayanlarda çeşitli sıyrıklar ve komplikasyonlar baş gösterdi. O tarihten sonra yapılan doğumlar da sağlıksız sonuçlar elde edildi. İran-Irak Savaşı’ndan sonra bölgeye giren yabancılar tarafından, verilen bu rakamların daha da büyük olduğu belirtildi. Etkisi ve olumsuz sonuçları uzun yıllara yayılan bu kimyasal saldırı, sivil nüfusa karşı yapılmış en büyük kimyasal saldırı olarak biliniyor.
BİRÇOK ÜLKE PARLAMENTOSU İŞLENEN SUÇU SOYKIRIM OLARAK TANIDI
Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden sonra Halepçe Katliamı, 1 Mart 2010 yılında Irak Yüksek Ceza Mahkemesi tarafından soykırım olarak kabul edildi. Sonraki süreçte Irak Meclisi ve Irak Kürdistan Bölgesi Meclisi de Halepçe’yi soykırım olarak tanıdı ve ‘Kürt halkının hafızasında kalıcı bir yara açtığını’ ifade etti. Saldırı bazı ülkelerde parlamentolar tarafından insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak tanımlanıp kınandı. Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bu katliamın tanınması için kanun teklifi verildi.
Avusturya’nın Viyana eyalet parlamentosu da 2023 yılında Yeşiller, Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) ve Yeni Avusturya ve Liberal Forum (NEOS) partilerinin verdiği ortak önergeyi oybirliğiyle kabul ederek Halepçe katliamını ‘soykırım’ olarak tanıdı. Böylece Avusturya siyasi tarihinde ilk kez Kürtlere karşı işlenen kitlesel bir suç ‘soykırım’ olarak tanındı.
Bugün Halepçe’nin içinde yer aldığı Enfal Katliamı, Norveç, İsveç ve İngiltere tarafından ‘Kürt soykırımı’ olarak kabul ediliyor.
ELMA KOKUSUYLA GELEN ÖLÜM VE KORKUNÇ BİR TAHRİBAT
Halepçe Katliamı sırasında gökyüzünden bombalar yağarken, annesine koşan bir çocuğun dilinden dökülen ‘Dayê bêhna sêva tê’ (Anne elma kokusu geliyor) cümlesiyle ve gazeteci Ramazan Öztürk’ün ‘Sessiz Tanık’ adını verdiği fotoğrafıyla hafızalara kazındı.
Bombardıman öncesinde 75 bin civarında nüfusa sahip Halepçe’den geriye yıkık bir şehir kalırken, Halepçe’nin büyük bölümü bombardımandan sonra boşaldı. On binlerce kişi yakınlarını dahi toprağa veremeden, İran ile Türkiye’ye geçmeye çalıştı. Çok sayıda kişi de yolda ya da yerleştirildikleri kamplarda açlık ve susuzluktan yaşamını yitirdi.
GAZETECİLERİN OBJEKTİFLERİNE YANSIYAN BİR TRAJEDİ
Katliamdan sonra Halepçe’ye giden gazetecilerin objektiflerine yansıyan görüntüler trajedinin boyutunu gösteriyordu. Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere evlerin avlularında, kapıların eşiklerinde römorkların içinde, tarlaların ortasında ve yolların kenarında yanmış yüzlerce ceset vardı. Katliamdan sonra Halepçe’ye ilk gidenlerden Ramazan Öztürk’ün çektiği fotoğrafta bombardıman sırasında oğlunu alıp kaçmak isterken bir merdiven başında düşüp yaşamını yitiren Ömer Xawir yer alıyordu. Bu fotoğraf Halepçe trajedisinin de sembolü olmuştu. Bu fotoğraftan sonra Halepçe’de Ömer Xawir’in büstü de yapıldı. Fotoğrafın sahibi Ramazan Öztürk, yıllar sonra Halepçe’ye gidip büstü yapan heykeltıraşa “Neden Ömer Xawir?” diye sorduğunda heykeltıraş da “Ömer Xawir ölürken bile çocuğuna ağırlığını vermemek için kolundan destek almış. Son nefesini verirken bile o koruma duygusuyla, babalık duygusuyla hareket etmiş” diyor.
“HAYVANLAR ÖLÜYORDU, AĞAÇLARIN YAPRAKLARI DÖKÜLÜYORDU”
Evlerinin sığınağında saklanan Halepçeli genç bir kadın, “Önce helikopterler geldi, sonra uçaklar. Bir bir atıldı bombalar. Başlangıçta çöp gibi kötü bir kokuydu. Sonra elma kokusu gibi güzel bir kokuya dönüştü. Ardından yumurta gibi koktu. Dışarı baktım. Çok sessizdi, ama hayvanlar ölüyordu. Koyunlar ve keçiler ölüyordu. Gözlerimiz gittikçe kızarıyordu ve bazılarımızın gözleri yaşarıyordu. Kaçmaya karar verdik. İneğimiz bir köşede yatıyordu. Koşuyormuş gibi hızlı hızlı nefes alıyorduk. Sonbahardaymışız gibi ağaçların yaprakları dökülüyordu. Her tarafta insanlar ölüyordu. Bir çocuk daha ileri gidemeyecek duruma geldiğinde korkudan çılgına dönen ebeveynleri çocuğu yolun kenarında bırakıyorlardı. Aynı şekilde yaşlılar da bırakılıyordu. Koşuyorlar, nefes alamaz duruma geliyorlar ve ölüyorlardı” diye anlatıyordu.
SADDAM HÜSEYİN VE HASAN ALİ MECİD SUÇLU OLARAK İDAM EDİLDİ
Baas rejimi yıkıldıktan sonra Saddam Hüseyin ve Hasan Ali Mecid, Enfal Katliamı’ndan yargılandı. Duceyl Katliamı’ndan dolayı ölüm cezasına çarptırılan Saddam Hüseyin, 5 Kasım 2006 tarihinde asılarak idam edildi. Mecid ise, ‘İnsanlığa karşı suç işlemek ve soykırım’ suçlarından yargılandığı davada 24 Haziran 2007’de ölüm cezasına çarptırıldı. Mecid’in cezası, 25 Ocak 2010’da infaz edildi. Mecid’in idam kararının imzalandığı kalem ve asıldığı ip Halepçe’deki müzede sergileniyor.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.