Alevi Haber Ajansi

Bir grup Alevi genç o dernekten ayrıldı: Alevilik çizgisinden sapıldı, şeyh mürit ilişkisi var

PİRHA- 11 yıl önce Karabük Üniversitesi’nde örgütlenmeye başlayan Alevi gençler, Üniversiteli Alevi Gençler Derneği’ni kurdu. Yaklaşık 30 üniversitede örgütlenen dernek, Alevilik çizgisinden sapmaya başlayınca, farklı bir örgütlenmeye doğru evrilince derneğin kurucusu ve örgütleyicisi 10 kişi dernekten ayrıldıklarını açıkladılar. Gençler endişeyle, “Kendi elimizle bir canavar yaratmış hissediyoruz, kirli ilişkiler var, iş tamamen zıvanadan çıktı. Son olarak AKP’nin kurduğu Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı ile görüştüler. Alevilik çizgisinden sapıldı” diyerek, bu derneğe katılmama yönünde çağrı yaptılar. 

Son yıllarda adından söz ettiren Üniversiteli Alevi Gençler Derneği, 2013 yılında yaklaşık 20 kişi tarafından kuruldu. Önce Karabük Üniversitesi’nde örgütlenmeye başlayan gençler, daha sonra 25-30 üniversitede örgütlendiler. Her yıl eğitmen eğitimi de yapılarak örgütlenmenin genişletildiği dernekten, geçen yıllarda birçok genç ayrıldı.

Gençler, derneğin mevcut yönetimini eleştirerek, derneğin amacından saptığını, vizyon ve misyonundan koptuğunu, bu nedenle dernekle son yıllarda duygusal ve fiziksel hiç bir bağlarının kalmadığını duyurmuştu.

Ayrılan gençler, Üniversiteli Alevi Gençler Derneği’nin kuruluşunda ve yönetiminde, hemen her kademesinde görev almışlar. Ayrılan gruptan 6 gençle derneğin nasıl kurulduğunu, nasıl örgütlendiklerini ve derneğin şu an nasıl bir çizgide devam ettiğini, kendi deyimleriyle derneğin ne zaman, nasıl sapmaya başladığını şeffaf bir şekilde konuştuk.

PİRHA- Üniversiteli Alevi Gençler Derneği, ne zaman, kimler tarafından nasıl kuruldu?

Hasan A: Dernek ilk etapta 2013 yılında birkaç Nusayri Arap Alevisi, geri kalanları da Anadolu Alevilerinden oluşan bir grup arkadaş tarafından kuruldu. Aslında bu arkadaş grubu geçmişten beri birbirini tanıyan bir grup. Gruptaki H.A’nın Erasmustan kalan parasını kullanarak bir küçük minibüs tutup, Hacıbektaş’a gidilmesi ile ilk ışık, ilk start verildi.
2013 yılının sonlarına doğru artık yavaş yavaş ilk etapta Karabük içerisinde, çevredeki eş dost, yeni arkadaşlarla tanışma yolunu izleyerek, benim de dahil olduğum grup oluşturuldu. Kararlılık içerisinde kendi aramızda toplanıp, muhabbet edip, bağlama çalıp, türkü söyledik. Kendi aramızda oluşturduğumuz bir topluluktu aslında ilk etapta.

PİRHA-  Ne oldu, nereden esti de böyle bir dernek kurma, örgütlenme fikri aklınıza geldi? İlk kıvılcım nasıl oldu?

Hasan A: İşin dernekleşme kısmı daha sonra gerçekleşti. Ancak ilk etapta Karabük gibi bir yerde çevrenizde sizden olan insanları bulmak, sizden olan insanlarla birlikte hareket edebilmek istersiniz. Çünkü bizim bulunduğumuz bölgelerde cemaatler aşırı derecede etkindi. Üniversiteyi yeni kazanan bütün öğrencileri otogarlarda karşılayarak, onları asimile etmek, kendi içlerine almak için çabalıyorlardı. Her birinin yurtları, evleri vardı. Bunları çok uygun fiyatlara, özellikle gariban öğrencilere sunarak, birçok Alevi gencini de aynı şekilde cemaat yurtlarına çekmişlerdi. Buna bir tepki olarak birkaç arkadaşın bir araya gelip bir dayanışma içerisine girmesi ile ilk kıvılcım başladı. İlk etapta, hemen başlayalım, bütün ülke çapında bir oluşum oluşturalım gibi bir hedefimiz yoktu. Daha sonra ihtiyaç olduğunun zaten farkındaydık. Daha net bir kanaat getirince F.Ç”nin oluşturduğu iskelet ile aslında gerekli çalışma yapıldı. Ve Türkiye çapında en son 33 üniversiteye kadar çıkıldı.

Faruk.Ç: Aslında sormuş olduğunuz soru kuruluş amacımızı kapsayan bir soru. Biz bu alanda yazılı çalışmalar da yapmıştık. Üniversitede o zaman Fethullah (Gülen)  yapılanması çok fazlaydı. Öğrencileri direkt o kişiler karşılıyordu. Biz de zaten kendi Alevi kurumlarımıza kızmış olduğumuz için, bu kadar yapı olmasına rağmen bu derneklerde bütçe olmasına rağmen neden Alevi yurtları olmaz sorusunu soruyorduk o zamanlarda. Bunu tartışmaya başladık. Alevi öğrencileri gitmiş oldukları yerlerde yalnızlar ve hiç kimse onları karşılamıyor. Tamam ailelerimiz sosyal ekonomik durumları orta seviyede olsa da çocuklarını okutmak için elinden geleni yapıyor. Ancak bizim derneklerimiz vakıflarımız  bunu düşünüyor mu? Tabii ki bunu düşünmüyor! Yani biz burada aslında bir nevi onun fedakarlığını almaya çalıştık.
Burada zaten 4 maddeden oluştu alanımız.

Bir: Gelen öğrencilerin okuldaki yurt barınma sorunu çözmek,
İki: Üniversiteye öğrenciler kayıt olduktan sonra burs imkanı sağlamak
Üç: Bu öğrenci arkadaşlarımıza staj imkanı sağlamak,
Dört: Staj imkanı bulduktan sonra iş imkanı sağlamak.

Çünkü biliyorsunuz bu Fethullah Gülen yapılanması yüzünden, Aleviler özellikle üniversitelerden mezun olduktan sonra kendi alanlarında devlette iş bulamama, işsiz kalma sorunlarıyla uğraştı. Biz bu noktada biraz ileriye geldikten sonra Alevi iş adamları ile nasıl kontak kurabiliriz ve yapılanmamızda bulundurmuş olduğumuz kişilere iş imkanı sağlayıp, o Alevi iş insanlarıyla, iş adamları ile çalışmasını nasıl sağlayabiliriz üstüne bir çalışma yürütmeye çalışıyorduk aslında.

Hasan A.: Bunların yanında bizim temel hedeflerimizden biri de şuydu: Aleviliğin temel normlarını anlatmak. Temelde Alevilik nedir, Yol nedir, bunları insanlara anlatıp basit bir düzlemde öğretip, daha sonra kendi pirlerine, dedelerine kendi ocaklarına sahip çıkmalarını sağlayabilmekti amacımız. İnançsal boyuttaki amacımızdı.

PİRHA- Peki Alevilikle ilgili yeterli bilgiye sahip miydiniz?

Faruk Ç.: Şimdi o noktaya şu şekilde gireyim. Bizim yaptığımız Aleviliği öğretmek değil. Çünkü biz baştan beri kurulurken alanımız kolektif bir yapıydı. Kolektif yapı dediğimiz şey sadece Anadolu Alevilerinden oluşmayan, -yani ilk başta Anadolu Alevi ağırlıklıydı- içimizde Nusayri (Arap)Alevileri de vardı, Caferi olan kişiler de vardı. Bizim amacımız, Alevilik noktasında kendi içimizde ayrım olan şeyleri aydınlatabilecek kişileri sempozyumla ağırlayıp, kişilerin bilgi almasını sağlamaktı. Zaten ‘size şunu anlatalım, bunu anlatalım’ anlamında yapmadık bunu. Ama sonradan ne oldu? H.A. arkadaşımızın dalavereleriyle ‘pire bağlanmamız lazım’ girişimleri, diğer arkadaşları yok sayarak alana alıp götürmüş olması var. Oysa bizim dernek kuruluş amacımız kolektif bir yapı olması.

Hasan A.: ‘Biz Aleviliği öğrettik’ anlamı çıkmasını istemem kesinlikle! İnsanlarla yaptığımız toplantılarda sadece söylediğimiz şuydu: Birilerinin sizi kullanmasını değil de kendi atanızdan, dedenizden, ocağınızdan gördüğünüze dönüp bakın. Yolumuz budur. Burada herhangi bir öğretici pozisyonuna geçmek gibi bir niyetimiz, misyonumuz yoktu. Ne de bunu yapabilecek bir ortamdaydık. Çünkü F.Ç’nin de bahsettiği gibi Nusayri arkadaşlarımız da vardı, Caferi kökenli arkadaşlarımız da vardı. Nusayrilerde dedelik, ocak kavramı yok. Onların tamamen kendilerine has oluşturmuş oldukları bir kültürü var. O insanlara ‘hadi gelin siz de bunları bu şekilde yapın’ diye bir şekilde ilerlememiz zaten mümkün olmazdı.

Faruk Ç.: Bizim her yıl Hacıbektaş’ta yaptığımız bir sempozyum oluyordu. En son kaçıncısını yaptık hatırlamıyorum ama ben 4 kez olanını hatırlıyorum. Orada biz inançta yetki sahibi kişileri ağırlıyorduk. Alevilik konusunda bilinç sağlamak hedeflerimizden bir tanesiydi ama bunu kendi başımıza yapmıyorduk. Önde gelen insanlar üzerinden, bilgi sahibi olması açısından sempozyum olarak yapıyorduk. Aslında tam üniversite öğrencilerine yaraşır bir şekilde alanı götürmeye çalışıyorduk.

“ÜNİVERSİTELERDEKİ BÜTÜN KOLEKTİF YAPILARI DAĞITTILAR, ADIYAMAN’DA TOPLULUK KURMA ÇABASI VAR”

PİRHA- Üniversiteli Alevi Gençler Derneği’nin merkezi nerede? Şubeleri var mı? Hangi şehirlerde daha çok faaliyette?

Hasan A.: Arkadaşlar derneğin merkezini Maraş Elbistan’a çekti. Şu anda üniversitelerdeki bütün kolektif yapıları dağıttılar. Arkadaşlar üyelik sistemine geçtiler. Gördüğüm kadarıyla Adıyaman’da bir topluluk kurma çalışması yürütüyorlar. Onun dışında sadece üyelik sistemi ile normal bir dernek şekline büründürdüler.

PİRHA- Şu an derneğin kaç üyesi var? Örgütlenme biçimi nasıl oldu? Sadece üniversitedeki Alevi gençler mi örgütleniyor? Dernekte başka inançtan insanlar da bulunuyor mu?

Hasan A.: Burada bulunan arkadaşlar olarak belirli bir süredir içlerinde bulunmadığımız için resmi üyelerinin kaç kişi olduğuna dair bir bilgimiz yok ama öngörümüzü sorarsanız çok da fazla bir üyesi olduğunu düşünmüyoruz. Herhalde 30 ya da 50 kişi kadar üyeleri vardır diye tahmin ediyorum.

 Ronay Y.: Hasan A.’nın bahsettiği nokta resmi dernek üyeleri ama bizim üniversitede çalışan arkadaşlarımız derneğe resmi bir üyelik yapmasa da bizimle beraber yol sürebiliyorlardı.

 Hasan A. : Geçmişte herhangi bir resmi üyelik değil de üniversitedeki temsilci gibi oluyordu. Çünkü biliyorsunuz günün sonunda bir fişlenme korkusu da oluyor insanlarda. Bu fişlenmelere mahal vermemek adına insanlar istemiyor. Tabii isteyen kişiler gelip dernek üyesi de olabiliyordu.

“3 BİN 500 KİŞİYİ BULDUĞUMUZ OLDU”

PİRHA- Aslında benim öğrenmek istediğim bu dernek etrafında ne kadar öğrenci toplandı?

Faruk Ç. : Karabük’te 200 kişilik bir toplantı hatırlıyorum ben. Yani Karabük’te 300’ü geçtiğimiz sayılar da oldu. Diğer derneklerde de eğitmen eğitiminden sonraki örgütlenmelerde yüzlü sayıları bulan örgütlenmelerimiz oldu. Yani bir ara ben kaba bir hesap yaptımda yaklaşık 3500 kişiyi bulduğumuz zaman oldu. Ama bu zaman içinde artma ya da azalma gösterebiliyordu.

“40-50 BİN KİŞİ DERNEKLE TEMAS ETMİŞTİR”

Çetin P.: Derneğin kuruluş ve lağvedilen sürece varana kadar 40-50 bin kişi rahat bu dernek ile üniversitelerde temas etmiştir.

PİRHA- Hepsi Alevi miydi?

Çetin P. : Evet evet yüzde 99.9, hepsi Alevidir.

PİRHA- Acaba sadece üniversiteli Alevi gençler mi bu derneğin etrafında toplandı?

Çetin P.: Evet bütün çalışma alanlarımız üniversitelerdi. Yani dışarıda aktif faaliyet yürütmedik.

PİRHA- Peki örgütlenmede ne kadar kadın arkadaşınız vardı?

Çetin P.: Erkeklerden daha çoktu. Kadınlar erkeklerden daha faydalıydı.

“DEDELERİMİZ GELDİĞİNDE TOPLANTIMIZA DIŞARIDAN ARKADAŞLAR DA KATILIYORDU”

PİRHA- Mesela Alevi genç bir işçi size, derneğe sempati duyuyor muydu? Var mıydı öyle bir şey?

Faruk Ç.: Biz eğitmen eğitimi yapmadan önce bir form yayınlarız internette. Zaten daha önceden ayarlamalarını yapmışızdır. O formda deriz ki ‘oraya gidecek öğrencilerin konaklamasından yeme içmesine, ulaşımına kadar hiçbir şeyini elletmeyiz, kendi bünyemizde bulunan parayla bunu hallederiz.’ Arkadaşlar bize o formu doldururlar. Çeşitli üniversitelerden orada açık sorularımız da vardır. Mesela Kerbela hakkında ne düşünüyorsunuz? Sonra o formlar doldurulduktan sonra bir değerlendirme ekibimiz var. Değerlendiririz ve kişileri seçip telefonla ulaşırız. Sonrasında eğitmen eğitimine davet ederiz. Eğitimdeki oturumlarımıza girdikten sonra örgütlenmeye o üniversitenin temsilcisi olarak başlamış olur. Gidişatımız bu şekilde. Onun için gelen formlarda Alevi olduğunu kesinleştirmiş olduğumuz, cevaplarını okuduktan sonra emin olduğumuz kişilerle eğitime başlarız.
Dışarıdan insanlar tabii ki bulunurlar. Mesela ben Konya temsilcisiydim. Evet bizim toplantı aldığımız dönemde işçi arkadaşlar da geliyordu, dışarıdan insanları da toplantılara dahil edip kendi içimizde sohbetler ediyorduk. Mesela dedelerimiz geliyordu. Onlarla sohbet ettiğimizde tabii ki insanlar da katılıyordu toplantılarımıza. Ama dernek yapısı içerisinde tamamen gençler olarak eğitim alanlar genelde üniversiteli gençler. Temsilcilik tamamen öğrenciler olarak açılmıştı.

“SERT CEVABIMIZ OLMUŞTU”

PİRHA- Başka inançtan insanlar da dernekte bulunuyor muydu ve örgütlenmeye, etkinliklerinize katılıyor muydu?

Faruk Ç.: Nazilli’deki eğitmen eğitimi sırasında bir arkadaş katılmış ve demişti ki Sünni olarak içinize katılmak istiyorum.’ Bu eğitimler 3 günlük eğitimlerdi. Orada bizim haberimiz olmadan bir arkadaş kendi üniversitesinden bir arkadaşını getirerek ‘yaptıklarınızı çok beğendim ben Sünniyim ama sizi çok severim. Sizin göremediğiniz şeyler olabilir. Ben size katkı sağlamak istiyorum’ demişti. Benim o gün orada vermiş olduğum cevabı herkes duymuştur. ‘Yani sen bize dağları mı vaadettin? Biz neyi göremiyoruz da sen bize neyi göstereceksin, ne bulacaksın? Kendinize şükür ettirme edebiyatın nedir?’ gibisinden sert cevabımız olmuştu. Kesinlikle öyle bir şey olma ihtimali yok. O günkü eğitmen eğitiminde vermiş olduğumuz cevapta da açıktır bu. Öyle aramıza dışarıdan, başka inançtan birilerinin girip bize şekil vermesi gibi bir olay kesinlikle olamaz.

 “ŞİİLER YEREL TOPLULUKTA VARDIR AMA YÖNETİMDE HİÇ BİR ZAMAN BULUNMADILAR”

PİRHA-  Son zamanlarda farklı durumlar yaşanıyor. Aranızda ne kadar Şii-Caferi vardı?

Hasan A.: Aleviler dışında herhangi biri ne yönetim kadrosunda ne temsilcilikler bazında kesinlikle bulunmuyordu.

PİRHA- Yani Şiiler de mi bulunmadı?

Hasan A.: Yok, kesinlikle.

Çetin P.: Sorduğunuz sorunun karşılığı şu: Nusayri ile Şiilik arasında çok büyük farklar var. Onu siz de biliyorsunuzdur muhtemelen. Yerel topluluklarımızda vardı ama temsilcilik ya da yönetim kademelerinde hiçbir zaman bulunmadılar.

“AMACIMIZ; YURT SORUNUNU ÇÖZMEK, YOKSUL ÖĞRENCİLERE BURS VE İŞ BULUNMASINI SAĞLAMAKTI”

Faruk Ç.: Aslında Şii taraftarı olanlar da vardı. Şöyle bir şey diyeyim. Kolektif bir yapı olduğumuz için insanların Sünni, Caferi, Alevi olup olmadığına bakmıyorduk. Aramızda da bunu kullanmıyorduk zaten. Kolektif bir yapıydık. Bizim amacımız fayda sağlamaktı, ortak kanımız buydu.

PİRHA- Nasıl bir faydaydı bu?

 Faruk Ç.: Yurt sorununu çözmek, fakir olan öğrencilere burs sağlamak, staj imkanı ve Alevi iş insanları sayesinde iş bulmasını sağlamak.

“ÖRGÜTLENMEDE MEDYA AYAĞINI ETKİN KULLANDIK”

PİRHA- Peki öğrenciler/gençler size ulaşabiliyor muydu? Ulaşmak istediğinde nasıl bir yöntem izliyordu ya da siz mi o insanlara ulaşıyordunuz? Nasıl örgütlendiniz?

Hasan A.: Örgütlenme aşamasında sosyal medya ayağını etkin olarak kullandık. Çevremizde bulunan arkadaşlar ve üniversitede arkadaş muhabbetinde bize herkes  istedikleri anda ulaşabiliyordu.

Çetin P.: Mesela şöyle bir örnek vereyim: Benim yakın çevremden bir öğrenci üniversiteyi kazandı. O süreçte gideceği üniversiteden kiminle görüşmesi gerektiğini konuştum ve oradaki arkadaşlara bilgi verdim, böyle bir arkadaş geliyor karşılayın, diye. Genelde bu şekilde oluyordu.

Topluluğun oluşumundaki amacı 4 temel şekilde sıraladı F.Ç… Bu amaçlar ekseninde bizler toplanmıştık. Ben Çanakkale’den temsilci olarak eğitime gittim Nazilli’ye. Sonrasında geri geldiğimde Çanakkale ve ilçelerinde devasa bir yapılanma kuruldu üniversiteler içerisinde. İki kadın arkadaşımız vardı. Bunlardan birisi Malatyalı birisi de Tokatlıydı. Bunlar bir erkek arkadaşın üniversitede peşine düşüyorlar. Biga kampüsündeki arkadaşın kulağında zülfikar olan bir küpe var. Çocuk evine girene kadar bu iki kadın arkadaş takip ediyor. Sonrasında sesleniyorlar ve ‘Sen Alevi misin?’ diye soruyorlar. Çocuk korkuyor ve ‘Size ne. Neden böyle bir şey soruyorsunuz?’ diyor. Kadın arkadaşlar, ‘Sen yarın bizimle beraber gel’ diyorlar. Arkadaş ertesi gün akşam bizim eğitim aldığımız, toplantı yaptığımız gün eve geldi. 30 kişi vardık. O arkadaş yıllarca bizimle devam etti.

Hasan A.: Çetin’in verdiği örneğin bir benzerini de ben de vereyim. Bir gün kampüs girişinde önümde bir çocuk duruyor ve kendi kendine bir müzik mırıldanıyor. Biraz yaklaşınca Teslim Abdal’ın ‘canım kurban olsun senin yoluna, Adı güzel, kendi güzel’ deyişimiz var. Bunu fark ettim koluna girdim, beraber o deyişi söyleye söyleye kampüse kadar ilerledik. O da mühendislik fakültesinde öğrenciydi. Ve yıllarca bizimle beraber toplantılara katıldı. Güzel bağlama çalardı, saz ile söz ile bizi mest etti.

PİRHA- Üniversiteli Alevi Gençler Derneği hangi faaliyetlerde bulunuyor? Genellikle yapılan etkinlikler neler oldu?

Faruk Ç.: Bizim eğitmen eğitimi şemamızda bir oturumumuzun adı ‘proje oturumu’ zaten. Bu projede çıkmış olan etkinliklerden size bahsedeyim. Mesela birkaç tane köyde okul araç ve gereçleri, mont, ayakkabı yardımı konusunda ulaşmış olduğumuz projeler olmuştur. Bunun dışında bizim ‘atak’ olarak nitelendirdiğimiz yaz etkinlikleri vardır. Bu yaz etkinliklerinde de, cem yapılmamış yerlere, köylere üniversiteli gençlik olarak bağlantılı olduğunuz bir dede ile gidip hem o toplumla mihman olup hem de cem yapıyorduk.

 Hasan A.: Aynı zamanda resim sergisi, konser dinletisi gibi etkinlikler de gerçekleştirdik.

PİRHA- Peki panel gibi etkinlikler düzenliyor muydunuz?

Hasan A.: Tabii ki. Her sene bahsetmiş olduğumuz Hacıbektaş toplantılarının en sonuncusu 500 kişilik bir katılımla gerçekleştirildi. Bu toplantılarda paneller düzenliyorduk ve bu panellerde kendi alanında yetkin olan kanaat önderi haline gelmiş kişileri bir sempozyuma çıkartıyorduk. Hatta en son toplantıda Çetin ve ben de sahneye çıkıp belirli konular hakkında gelen arkadaşları bilgilendirmiştik.

 HACIBEKTAŞ’TA 500 KİŞİLİK SEMPOZYUM

PİRHA- Hacıbektaş’daki bu 500 kişilik sempozyumu sadece dernek mi yaptı?

Faruk Ç.: Sempozyum benim bildiğim tam 4 kere yapıldı ve sürekli 500 kişilik kitleyi buldu. 3 gün sürüyordu. 2014’te başlandı ve sırasıyla 4 kere yapıldı.

PİRHA- Hangi aylarda yapıldı?

Hasan A.: Hacı Bektaş Veli’yi anma etkinlikleri sırasında değil, daha sonrasında genelde vize haftasından ya da dersler yoğunlaşmadan önce genelde Ekim aylarına doğru, okullar yeni açılmış oluyordu. Onun akabinde genelde Ekim ayında gidiliyordu.

PİRHA- Peki bu panellere tanınan isimlerden kimler katılıyordu? Alevilik konusunda yetkin hangi dedeler, pirler ya da akademisyenler vardı?

Hasan A: Son panellerden birine Kadir Bulut dede katılmıştı. Tunceli Üniversitesi’nde de aynı zamanda öğretim görevlisi. Geçmişte Süleyman Okur katılmıştı. İsimler şu an net olarak hafızam da yok.”

Çetin P.: En son Celal Fırat’ı da davet etmiştik. Bize katılacağını söylemişti ancak son birkaç gün öncesinde yurt dışına çıkması gerektiğini söyleyip iptal etmişti. Yani sizin bileceğiniz isimler bunlardır.

PİRHA- Alanlarında yetkin olan Doç Dr. Ayfer Karakaya, Prof. Dr. Bedriye Poyraz gibi akademisyenler var. Onları davet ettiniz mi?  

Hasan A.: Bahsettiğiniz isimleri ben hatırlamıyorum. Kimi zaman akademisyen olanlar kimi zaman da kendi süreğini yürütmekte olan Ocakzadeler, kimi zaman  Süleyman Okur, Arap Alevileri arasında bir kanaat önderidir. Ali Yeral da katılmıştı, Arap Alevilerinin kanadındandı.

PİRHA- Bildiğimiz dedelerden kimler vardı? Sizinle iletişimde olan dedeler kimlerdi?

Hasan A.: K.B. Dede vardı katılan. H.S. vardı. Yine onun dışında Cem Vakfı’ndan dedeler geliyordu. Biz kolektif olduğumuz için hiçbir yere bağlı değiliz.

PİRHA- Şeffaf olalım, merak edilen her şeyi konuşalım! 

Çetin P.: Şu konuda çok net olabiliriz. Bizler aslında TV10’da da programa çıktık. Birçok platformda, Sivas anmalarında, Maraş anmalarında olsun, Terolar’da kurulan kampa bire bir müdahalede bulunan oluşumlardan bir tanesiyiz. Ama buradaki sıkıntı şu aslında: Bizlerin üniversitede yapmış olduğumuz çalışmaların duyulmamasının sebebi Alevi kurumları.

DERNEĞİN BÜTÇESİ NASIL OLUŞUYORDU?

PİRHA- Derneğin bir bütçesi var mı? Giderler nasıl karşılanıyor?

Faruk Ç.: Araba tutmak falan çok büyük giderler değil. A.S. vardı. Alevidir kendisi. İlk eğitmen eğitimimizi o organize etmişti. Para bağışında bulunmuştu bize. Yapılanmamızı sevmiş ve destek olmuştu. Daha sonra biz kurumuzda kendi içimizden çıkartmış olduğumuz kişilerle dergi yayınlamaya başladık. Yaklaşık 1000 adet dergi basıyorduk ve bu dergiyi yapmış olduğumuz etkinliklerde satıyorduk. Çeşitli Alevi işadamlarına da dergileri biraz daha yüksek fiyata satıp ekonomimizi oluşturuyorduk. Gelişlerimizi gidişlerimizi, konaklama ücretlerini belediyelerle veyahut da yerelde cemevleriyle hallediyorduk.

Hasan A.: Farklı kişilere tanıdıklarımız aracılığıyla ulaşıp, biz gençler olarak bunu yapıyoruz desteğe ihtiyacımız var dediğimiz zaman herkes gönlünden ne koptuysa  yardımcı olmaya çalışıyordu. Aslında imece usulü ile yapılan bir organizasyon sistemiydi.

Faruk Ç.: Mesela Ankara’da 3 kez yapmış olduğumuz eğitmen eğitiminde Ali Öztunç’un yardımlarını da gözardı edemeyiz. CHP yönetimi olarak çok fazla katkısı vardı.

Çetin P.: Mesela Çanakkale’nin Biga Belediyesi de bize yardımlar yaptı.

Faruk Ç.: Mustafa Fuat Doğan Dede var. Hacıbektaşlıdır kendisi ve Hollanda’da milletvekilliği yapmış birisidir. Derneğimize bir dönüm arsa bağışladı. Çalışmalarımızı beğendiğinden kaynaklı bizimle oturdu konuştu. Çalışma gösterdikten sonra yardım etmek isteyen kişiler oluyordu açıkçası.

 “HÜSEYİN A. İNSANLARI BİR DEDEYE BAĞLAMAK İSTİYOR”

PİRHA- Şimdi asıl sorumuza gelelim. Siz neden bu dernekten ayrıldınız?

Hasan A.: Nasıl rahatsız olduğumu ve ayrıldığımı anlatayım. Bizim temel hedefimiz insanların özellikle sosyal manada ezilmiş, gittikleri bölgede en azından ‘çaresiz değilim arkadaş, burada da 3-5 benim kanımdan canımdan insan var’ dedirtebilmek için oluşturmuş olduğumuz bir topluluktu bu. Ama ilerleyen aşamalarda sadece belirli bir kesimin, Anadolu Aleviliği içerisinde bulunan ve sadece bir dedenin hizmetine ait olunması gerektiği Hüseyin A. tarafından insanlara empoze edilmeye çalışıldı.

“HEDEFİZMİZ GÜÇLÜ BİR ALEVİ GENÇLİK KİTLESİ OLUŞTURMAKTI”

Ben bunun tam karşısında durdum. Çünkü biz yola çıkarken bunu vaat etmedik. Bizim yola çıkış amacımız bu değildi. Biz, tamamen insanların sosyal anlamdaki becerilerini, sosyal mücadelesini sağlayın, aynı zamanda da kardeşim sen Alevisin git kendi köyüne, kendi dedeni bul, kendi Yolunu-erkanını öğren, dedik. Temel hedefimiz öncelikli olarak gerek yurt, gerek yoksul öğrencilerin burs imkanına kavuşmasıyla, staj, iş imkanlarının sağlanabilmesiydi. Aslında sosyal manada güçlü bir yapı, güçlü bir Alevi gençlik kitlesi oluşturmaktı hedefimiz. Ama daha sonra özellikle Hüseyin A.‘nın insanları belirli bir dedeye bağlamak istemesi gündeme geldi.

Faruk Ç.: Biz bu alana başlarken Yol arkadaşlığı ettik Hüseyin ile. Hüseyin arkadaşımız dernekçilik yapısını bilmez. H.A. arkadaşımız ile ikimiz daha çok anlarız. Hüseyin biraz daha olayın inanç tarafına yoğunlaşmış, kendisini orada kaybetmiş olan bir arkadaşımız. 4 yıllık süreçte Hüseyin A.‘nın ayağına sürekli basardık. Bizim sosyal taraftan devam etmemiz lazımdı ancak o inanç tarafıyla oyalanırdı. Bu bağlamda faaliyet yürüttüğümüz için çeşitli dedelerle de tanışıyoruz. Hüseyin de tanışmış olduğu dededen çok etkileniyor. Bu süreçte Sezai P. dede ile tanıştık. Ben de toplantılarına gittim ve konuştuklarını duydum. Avusturya’da yaşıyor kendisi. Alplerde kalıyor bildiğim kadarıyla. Pir Perişah (Sezai P.) aslında tanınan birisi.

Hasan A.: Hüseyin A., Pir Perişah ile daha fazla ilişkiye girdi. Derneğin bir piri olmazsa, dernekte bir inanç kurulu olmazsa, dernek piri olarak adlandırılacak bir dede olmazsa bizim savrulup gideceğimiz fikri ile Hüseyin A. bir çalışma yürütmeye başladı. Bu çalışmanın tam karşısında duruyordum ben. Çünkü temel hedefimiz  sosyal anlamda güçlenmekti. Farklı sürekler var. Tokat’tan, Erzincan’dan, Sivas’tan gelen gençlere aynı erkanı göstermek doğru değildi. Adıyaman’a da gittik, Pazarcık’a da Elif Ana’nın evine de gittik. Her gittiğimiz yerde o bölgenin dedeleriyle oturup cem yapıyorduk. Örneğin Adıyaman’da Garip Bozkurt dede, Pazarcık’ta Mehmet Baba posta oturup cem erkanı yürütmüştü. Yani her gittiğimiz yerde o bölgeye hakim, bölgenin dedeleriyle birlikte o yörenin erkanını süreğini yürütmeye çaba sarf ettik.

GENÇLERİ 90 YAŞINDAKİ FETHİ ERDOĞAN’A BAĞLAMA GİRİŞİMLERİ

PİRHA- Hüseyin A, sizin sadece Pir Perişah ile ilişki kurmanızı mı istedi?

Hasan A.: Hayır! Pir Perişah’ın da dedesi olan Fethi Erdoğan dedeyi dernek piri olarak gösterdiler ancak Fethi dede bildiğim kadarıyla 90 küsur yaşındaydı.

PİRHA- Fethi Erdoğan hangi ocağa bağlı?

-Celal Abbbas Ocağı.

“AKP TARAFINA, RESMEN KONTROL EDİLMİŞ BİR SİSTEME GİRECEK KADAR YOLDAN ÇIKTILAR”

Hasan A.: Ben bunların karşısında durunca inatlaşmalar ve sert çıkışlar oldu. İşin daha fazla çirkinleşmemesi için ben tamamen bütün ilişkimi kestim. Yanılmıyorsam 2017 ya da 2018 yılıydı. Son 500 kişilik o büyük Hacıbektaş etkinliğini yaptıktan sonra ben tamamen uzaklaştım. Uzunca bir süre ne yaptıklarına dair bir fikrim de yoktu. Çünkü bu kadar sapıtabileceklerini, AKP tarafına, resmen kontrol edilmiş bir sisteme girip ziyaret edebilecekleri kadar yoldan çıkabileceklerini hiçbir zaman tahmin etmiyordum.

PİRHA- Derneğin yöneticileri nereyi ziyaret ettiler?

Hasan A.: En son gerçekleştirmiş oldukları bir ziyaret var. Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na ziyaret.

PİRHA- Siz dernekten ayrılan grup olarak Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na, bu ziyarete karşı mısınız?

Hasan A.: Tabii tabii. İşte bunu da gördükten sonra, bu durumdan tamamen rahatsız olarak böyle bir deklarasyon içerisinde bulunmayı kendi adıma uygun gördüm.

“YAPTIKLARI ŞEY OCAK ÖRGÜTLÜLÜĞÜ DEĞİL, MÜRİT İLİŞKİSİ KURMAK”

PİRHA- Bütün arkadaşların ayrılma sebebi bu mu?

Çetin P.: Benim ayrılış sürecim de Hasan A’nınkine benzer şekilde. Hacıbektaş’taki o sempozyumdan sonra ayrıldık. Aslında ben atıldım. Arkadaşlar benim uzaklaşmam gerektiğini söylediler. Ayrılma sebebim tamamen bu tek Pir’e bağlanma olayı. Çünkü benim gözümde esas olan ocak sistemidir. Alevi örgütünün temeli tamamen ocak sistemi üzerine kurulmuştur. Aslında arkadaşların yapmak istediği şey şu ocak örgütlülüğü değil. Aleviliğin temellerini anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğurma çabası değil, yaptıkları şey pir, dede, talip ilişkisi değil, mürit ilişkisi. Yapılan şey dede, talip ilişkisini de doğurmayacak. Siz bana diyorsunuz ki ‘Çetin can sen ait olmadığın bir ocaktan dedeye tabi ol.’ Bu Alevi ocak örgütlülüğüne karşı bir şey. Yani şurada yaptığınız şeyin sonucu devletin yapmaya çalıştığı şeyin sonucuyla aynı yere çıkacak’ demiştim.
Devletin yıllarca yapmaya çalıştığı şeyle eş değer benim gözümde. Bunun sonucu dede talip ilişkisini doğurmayacak. Bunun sonucu şeyh mürit ilişkisini doğuracak. Şu an 35 yaşındayım. 6 yaşından beri cem erkanı içerisinde büyümüş bir adamım. Çocukluğumdan beri dedelerle oturduk. Bu nedenle dedim ki ‘arkadaşlar yaptığınız şey doğru değil. Bütün geleneklere aslında siz şu an savaş ilan ediyorsunuz. Yaptığınız şeyin sonucunu öngöremiyorsunuz.

Sezai P. nezdinde konuşayım. Yaptıkları şey, Sezai P.’ye güç zehirlenmesi yaşatır. Bu kadar genci tabii kılmaya çalışmak bu adama güç zehirlenmesi yaşatır, bu adamı yoldan çıkartırsınız!

“SEZAİ PEHLİVAN TEHLİKELİ BİR NOKTADA”

PİRHA- Sezai P’nin kimlerle ilişkisi var, kime bağlı? Mesela Avusturya’da nerelerle ilişkisi var? 

Çetin P.: Sezai P. ile alakalı hiçbir şey bilmiyordum. Bizim kapasitemizin çok üzerinde bir adam. Gelenekçi yapının çok ilerisinde bir adam. O kadar değişik noktalarda konuşuyor ki alternatif tıpla, uzay bilimi ile reenkarnasyonla, hipnozla ilgileniyor. Yani bizim için çok tehlikeli bir noktada. Onunla yaptığım konuşmalarda bunları da dile getirdim. Çünkü ben ne olduğunu bilmediğim, kontrol edemediğim bir mekanizmanın içerisinde kendimi tedirgin hissederim.

“TOPLAMA TALİPLERİ VAR, ŞEYH MÜRİT İLİŞKİSİ”

PİRHA- Peki Sezai P. Avusturya’da cem yürütüyor mu, talipleri var mı?

Çetin P.: Yok, kendi talipleri yok aslında, şu anda çevresindeki bütün talipleri toplama. Çevresinde kendi ocak taliplerini hiç görmedim. O yüzden diyorum ki buradaki olay dede-talip ilişkisi değil şeyh mürit ilişkisi.

Faruk Ç.: Dernekten ayrılıyoruz diye derneğin sapmış olduğu noktalarda uyarmayacağız diye de bir şey yok.

 “DERNEĞİN İNANÇLA ÖZDEŞLEŞEN BİR TARAFI YOK”

PİRHA- Size göre sapma neydi?

Faruk Ç.: Sapma, tabii ki kolektif olan bir yapıyı bir dedeye bağlama olayı. Saçma bir olay, çünkü ocak sistemi var Alevilikte. Mesela aramızda Caferi de var Nusayri de var, ‘hadi siz de bu dedeye bağlanın’ mı diyeceğiz? Adamların kültüründe böyle bir şey yok. Bunlar ‘dernek pirliği’ diye yeni bir ocak kurdular, ben öyle düşünüyorum. İnançla özdeşleşen bir tarafı yok.

 Ronay Y.: Şu anda AK Parti ile ilişki içerisinde olan bir yapılanma ile (Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı)yarım saat görüşme yapıp, ‘bunlar Yola zarar vermez’ kanısına varıp onlarla birlikte yol sürmelerine tepki amaçlı ayrıldık. Zaten biz bunları söyledik.

 “İŞİN TAMAMEN ZIVANADAN ÇIKTIĞINI GÖRDÜK”

PİRHA- AKP ve MHP’ye bakın. MHP’nin kurduğu sözde Alevi dernekleri var!

Ronay Y.: Bundan bahsediyoruz. Kendi açıklamalarında da diyor ki ‘biz gittik, yarım saat oturduk, sohbet ettik ve bunların Yola zarar vermeyeceklerini düşünüyoruz.’  Bir röportajda 46 üniversitede aktif bir şekilde çalışıyoruz demişler. Şimdi bu 46 üniversitede aktif bir şekilde çalışan topluluklarda olan insanları sen o zaman yönlendiriyorsun. Ve diyorsun ki ‘MHP ve Ak Partililerin oluşturmuş olduğu Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nda bir sorun yoktur, bize güvendiğiniz gibi bunlara da güvenebilirsiniz’ diyorsunuz. Ve o arkadaşlar zaten Aleviliğe, Yol’a zarar veriyor. ‘Sen de buna önayak oluyorsun’ dediğimiz için bu dekorasyonu paylaştık.

Hasan A.: Deklarasyonu esas paylaşma amacımız zaten buydu. Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nda yapılan görüşmeden sonra biz tamamen işin zıvanadan çıktığını gördük. Özellikle kuruluş ve yönetim aşamalarında olan gençler olarak bundan rahatsızlığımızı dile getirmek için böyle bir deklarasyonu yayınladık.

“ALEVİ KURUMLARINI LEKELEYECEKSİN SONRA DA GİDİP AKP UZANTISI BİR ADAMLA GÖRÜŞECEKSİN!”

Faruk Ç.: Sanki yeni bir konuymuş gibi her soruya cevapları ‘Pir’e bağlanın’ oluyor. Şu an görüşmüş oldukları AKP uzantısı dernekte (Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı) kim Pir’e bağlı da gidip bizim toplumumuza övmeye çalışıyorlar? Yani kendi söyledikleriyle çelişiyorlar. Sen geleceksin bütün Alevi kurumlarını burada lekeleyeceksin! Benim de çalışmalarını beğenmemiş olduğum kişiler var ama bu kurumlar Alevi toplumu için bir mücadele vermişler. Bütün kurumları lekeleyeceksin ondan sonra gideceksin AKP uzantısı bir adamla (Alirıza Özdemir) görüşme yapacaksın ve burada Pirlik makamını unutacaksın. Orada niye unutuyorsun? Orada da gör. Yani bunların hangi Pirlik makamı var? Nereye bağlılar?

“DERNEĞİN BAZI KURUMLARLA, SİYASİ PARTİLERLE KİRLİ İLİŞKİLERİNİ GÖRDÜM, ALEVİLİK ÇİZGİSİNDEN SAPTILAR”

Yılmaz G.: Arkadaşlarımın dediği çoğu şeye katılmakla beraber şunları ekleyebilirim. Bu derneğin, Alevilik çizgisinden saptığını düşündüğüm için ben ayrıldım. Derneğin öyle ya da böyle bir Alevi çizgisi vardı. Gayet her şey güzel gidiyordu, topluluklar oluşmuştu. Sempozyumlar yapılıyordu, deyiş konserleri veriliyordu, bir şekilde bir emek vardı ortada. İyi kötü Alevilik çizgisinde ilerleyen bir dernek vardı fakat sonradan bu derneğin bazı kurumlarla, siyasi partilerle ilişkileri oldu. Lafa gelince Cem Vakfı’nı eleştiren bir kurumdan bahsediyoruz. Ama Cem Vakfı’nın kirli ilişkileri olduğunu söyleyen bir kurumun kendisinin de bu dernek ile kirli ilişkileri olduğunu gördüm.

 “DERNEK AK PARTİ BELEDİYELERİNİN AYARLADIĞI YERLERDE TOPLANTI YAPIYOR”

PİRHA- Biraz açar mısınız bu kirli ilişkileri?

 Yılmaz G.: Mesela derneğin bir koordinasyon toplantısı oluyor. İstanbul belirleniyor. İstanbul’da bir çok CHP belediyesi var. Öyle ya da böyle eleştirilebilir çok yönleri var ama şimdi gidip CHP’li belediyeler dururken AK Partili belediyeden yer alınmaz. Kalacak yer, çorba, yemek alınmasın. Lafa gelince ‘bizim itlerimiz bile haram yemez’ diyoruz. İstanbul Tuzla’da AK Partili belediyeden yer alıyorsun ve bu toplantıları orada gerçekleştiriyorsun. Onların ayarladığı yerlerde kalıyorsun. Bir Alevi kurumu yok muydu da siz AK Partili belediyelerden yer alıp toplantıları burada yapıyorsunuz, AK Partili belediye meclis üyesi ile sohbet edip yakınlaşıyorsun.

PİRHA- Bunu yapanlar kim peki? Hüseyin A. ekibi mi?

Yılmaz G.: Genelde Hüseyin A., yönetim kurulu ekibi ve bazı arkadaşlar da var.

PİRHA- Hüseyin A’dan başka kim var burada?

Çetin P.: Mesela Doğukan B. diye bir arkadaşımız var. O birçok bağlantıyı kuruyor. Tuzla’da Al-i Aba Vakfı’nın bir cemevi vardı. Tuzla Belediyesi ile bütün ilişkilerini o vakıf kuruyor.

PİRHA- Bu bir Alevi vakfı mı?

Çetin P.: Evet evet. Mehmet Özdurmaz dede var.

Yılmaz G.: Benim rahatsız olduğum noktalardan biri buydu. Bu Tuzla Belediyesi’nde yapılan 2. toplantıydı. İlki 2017 yılında yapılmıştı, en son 2023’te. Ben de dernekteydim ve toplantıya katılmıştım. O süreçte bir belediye meclis üyesi vardı AK Partili ve bu insan Alevi. Bu benim zoruma gitti. Daha sonrasında mesela Uğurcan A. diye bir arkadaş vardı, yurt dışında. Kendisi tamamen Şii bir arkadaş, Alevi olduğunu düşünmüyorum. Onun yaptığı paylaşımlar var. Ben burada açık konuşacağım. O kişi bu derneğin instagram hesabından bazı paylaşımları var. Tamamen sol sosyalist hareketi, sol ideolojiyi zan altında bırakıyor. Solculara yönelik hakaretvari paylaşımlar yapıyor. Bu kişiyi canlı yayınlarına çıkardılar.

PİRHA- Peki bu kişi (Uğurcan A.) cemlere katılıyor mu, deyiş dinliyor mu, saz çalıyor mu?

 Yılmaz G.: Bu kişi saz da çalıyor, deyiş de dinliyor, Kur’an da okuyor.

PİRHA- Kökeni Alevi ama Şiileşen bir kişi mi? 

Yılmaz G.: Uğurcan A. yurt dışında yaşayan bir arkadaş. Bu arada Fethi Erdoğan dede de Üniversiteli Alevi Gençlik Derneği dedesi. Fethi Erdoğan dede aynı zamanda Garip Dede Dergahı’nda bir dönem dedelik yapmış bir dede. Aslında bizim Fethi dede ile çok bir problemimiz yok. Sözde bu kurumun resmiyette dedesi ama o değil aslında Pir P. olmuş.

“MÜRİT TOPLAYAN BİR DERNEĞE DÖNÜŞTÜ”

Fethi dedenin ya bir şeylerden haberi yok, yaşlı olduğu için takip edemiyor ya da Pir P.’nin etkisi altında kalıyor. Yani işin özeti bu. Dernek bir dönem gayet iyi hoş, güzel giderken, Hüseyin A.‘nın Pir P. ile tanışması doğrultusunda ‘herkes pire bağlansın, pire bağlanmadan bu Yol sürülmez. İnanç kurulu oluşturalım. Kurum dedesi bulalım. Pirinizi bulamıyorsanız da gelin Pir P.’ye ya da Fethi dedeye bağlanın’ noktasına gelindi. Pir P’ye mürit toplamaya çalışan bir dernek oldu.

“AK PARTİ İLE İŞ TUTSUNLAR, ALİRIZA ÖZDEMİR İLE FOTOĞRAF VERSİNLER DİYE BU DERNEĞE EMEK VERMEDİK”

Biz Üniversiteli Alevi Gençler Derneği için çok emek verdik. Okula gitmiyorduk dergi satıyorduk, konser bileti satıyorduk, konserlere gidiyorduk. Her türlü maddi, manevi emeğimizi verdik ama bu noktaya gelsin diye vermedik. Ak Parti ile iş tutsunlar diye ya da Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile fotoğraf versinler diye, Alirıza Özdemir gibi kişilerle takılsınlar diye biz bu derneğe emek vermedik. Bunun Alevi gençliği için bir tehlike oluşturduğunu gördük ve böyle bir deklarasyon hazırladık. Yarın öbür gün karşımıza çıksın istemedik. Bu insanlarla ismimiz anılsın istemiyoruz.”

Ronay Y.: Benim dernekten ayrılış sürecim daha farklı. Son olarak gidip AK Parti uzantısı bir yapı ile (Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı) beraber hareket etmeleri bizi son noktaya getirdi ve deklarasyonu oluşturduk.

PİRHA- Daha önce Fethullah Gülen yapılanması “Alevi dernekleri” kurmuştu biliyorsunuz. AKP ve MHP de kurdu, hala kuruyor. MHP’nin kurduğu bir derneğin başkanlığında Erzincanlı ülkücü bir genç var. Tamamen asimile olmuş! Bunlar şu an Alevi çatı örgütlerine karşı çok saldırgan tutum içindeler. Bütün bunların farkında mısınız? 

Faruk Ç.: Bununla alakalı çalışmamız olmuştu. Buna yönelik bir bakışımız var tabii ki farkındayız.

“GENÇLİK YAPILANMASININ ÖNCÜLÜĞÜNÜ ALMAZSANIZ BİRİLERİ MUTLAKA SAHİP ÇIKAR”

PİRHA- Alevi örgütleriyle iletişim kurdunuz mu? Eğer görüştüyseniz hangi kurumlarla ve yöneticilerle görüştünüz?

Çetin P.: Birçok devasa ekonomik güce, cemevlerine, binalara sahip federasyonlarımız var. Biz aktif hareket ederken, dernek içerisinde topluluklar kurduktan sonra bütün Alevi kurumlarıyla temas kurduk. Gittik görüştük, saatlerce süren toplantılarımız oldu. Birçok kurum dedesine, başkanına şunu söyledim: Anladığım kadarıyla sizin gençlere ihtiyacınız yok! Sizin koltuklara ihtiyacınız var! Garip Dede Dergahı’nda Celal Fırat’a bunu çok net bir şekilde söylemiştim. Ankara’da da Ercan Geçmez ile görüşmüştük. Ben hatta şunu söylemiştim: Bugün ellerinizin tersiyle ittiğiniz gençlerin sahip çıkılmaya ihtiyaçları var. Bu gençler politik bir noktada duruşu olan gençler değil sadece Alevilik hassasiyeti ile bir araya gelmiş bir gençlik yapılanmasından bahsediyoruz. Siz bu gençlik yapılanmasının öncülüğünü almazsanız, bu gençleri idare edecek bir mekanizma kurmazsanız, bu gençlere mutlaka birileri sahip çıkacaklar. Bunu açık açık söylememize rağmen birçok kurum başkanı bu konulara gram duyarlı değiller. O yüzden hiçbir cemevinde şu an gençlik yapılanması yok. Bizleri geçebilirsiniz, mesela İstanbul genelindeki cemevi gençliklerinin oluşturmuş olduğu Alevi Gençlik Hareketi vardı. O yapılanmaya dahi sahip çıkmadılar. Kendi cemevlerinin bünyesinde oluşan gençlik yapılanmalarına dahi sahip çıkamayan kurum başkanlarından bahsediyoruz. Bugün MHP’nin kağıt üzerinde kurduğu derneklerin tabanı olmayacaktır. Muhtemelen o (MHP) bile bu denli devasa Alevi kurumlarına saldırma hakkını kendinde görüyor. Bu cesareti, özgüveni ortaya koyuyorsa güçlü oldukları için değil karşı taraf pasif ve süreçten uzak oldukları için böyle.

 Faruk Ç.: Alevi kurumlarının kreş açması lazım bence.

Ç.P.: O devasa binaları boşuna boş bırakıyorlar.

Faruk Ç.: Mesela biz projemizde bunu yazdık. Cemevlerine kreşler açılsın istedik. Hatta içeriklerini de belirlemiştik ama bunları gündemini alan kişiler olmadığı sürece ilerlenmesi çok zor!

PİRHA- Merak ettiğim bir konu var. Geçen yıllarda Ankara’da, İstanbul’da bazı cemevlerine İran bağlantılı molla kıyafetli bazı şahıslar gitmiş ve öğrencilere maddi imkanlar sunabileceklerini söylemişler, oradakileri ikna etmeye çalışmışlardı. Sizinle de yani Üniversiteli Alevi Gençlikle de böyle şahıslar hiç iletişime geçti mi?

Hasan A.: Bizimle doğrudan iletişime geçen hiç kimse olmadı. Biz zaten böyle bir aralık hiç kimseye de vermedik. Burada duruşumuz gayet keskin ve netti. Hatta biz ilk sempozyum bildirilerini, dergimizi kuşe kağıda bastırdık. Hatta baskıyı yapan firma da Aleviydi ve bize ücretsiz şekilde bastı onun da bize katkısı o oldu. O dönemde bile bize benzer sorular geliyordu, işte ‘bastığınız dergi çok kaliteli, bunu siz nerenin parasıyla yaptırdınız?’ şeklinde. Matbaanın kendisi bastı. Adam Alevi. 500 tane 1000 tane dergi basmış bize hediye olarak verdi.

PİRHA- Peki bu derginin adı ne?

Hasan A.: Üniversiteli Alevi Gençler Dergisi olarak çıkıyordu ve düzenli olarak her 3-4 ayda bir içerisinde yine üniversiteli Alevi gençlerin makaleleri vardı. Biraz amatörce idi bunu kabul ediyoruz. Biz muhteşem şeyler yaptık demiyoruz ama amatörce olması zaten insanları cezbediyordu. Hatta logoyu da incelerseniz logo da çok amatörce yapılmıştı.
Biz hiçbir noktadan ne bir mollanın ne de yurt dışından kaynaklı bir derneğin desteğini aldık. Ben Ankara Tuzluçayır’da kahvehanelerin ortasında elimde dergi satıyordum. İnsanlara bağırıyordum ‘Gelin öğrencilere yardım edin’ diye. Finansmanımızı bu şekilde sağladığımızı herkes bilir. Kesinlikle ne mollalar ne de farklı kesimler bize herhangi bir teklifle gelmedi.

“MOLLA TİPLİ KİŞİLER BİZİM BAŞIMIZDA OLMAK İÇİN TEKLİFTE BULUNDULAR, BİZ KABUL ETMEDİK”

PİRHA- Molla görünümlü insanlarla ilişkiyi sadece bütçe anlamında sormadım. Genel anlamda iletişime geçtiler mi sizinle?

Faruk Ç.: Hasan da olayın içinde ama açık açık konuştunuz için bazı noktaları konuşayım. Sorunuz molla tipli insanlarla hiç oturdunuz mu noktasındaysa, oturduk. Yani bu kişilerle konuştuk da ama biz bu kişilerle oturup konuştuğumuzda onlardan etkilenip onların parasını alıp kullanabilecek kişilikte insanlar değiliz. Bu cevaplar o kişilere de verildi. ‘Bizi ele geçiremezsiniz’ dedik.
Sadece dernek çerçevesi bazında bizimle tanışmak, konuşmak için gelen kişiler, gizli sahiplenmek, bizim başımızda olmak için tekliflerde bulundular ama biz bunları kabul etmedik tabii ki.

“ONLARIN KARŞISINDA OLDUK”

PİRHA-  İşte tam bunu öğrenmeye çalışıyorum! Türkiye’de şu an Alevileri Şiileştirme faaliyetleri var. Bunun farkında mısınız?

Faruk Ç.: Bu noktaların çok farkındayız. Bu noktalarda yeterince bilgi sahibi olan kişileriz. Ç.P, Hasan A, ben Alevi camiasını tanımayacak kadar toy kişiler değiliz.
Tabii ki bu tarz etkinliklerde bulunan kişileri herkes sahiplenmek ister, sonuçta güç ortaya koyuyorsunuz. Üniversiteli bir gençliğe sahipsiniz. Bu noktada gelip bizimle konuşanlar oldu ama biz yönetim kurulumuz çerçevesinde ve bünyemizde bulundurmuş olduğumuz katılımcılarla beraber bunların karşısında olduk. Her zaman kendi üretmiş olduğumuz ürünler çerçevesinde edinmiş olduğumuz paralarla işlerimizi gerçekleştirdik.

“BİZİM TOPLUM NE ZAMAN GÖRMEYE BAŞLAYACAK?”

PİRHA- Bunlar sadece size değil, örgütlü yapılara gidiyorlar, sızıyorlar. Sinsice faaliyet yürütüyorlar!

Faruk Ç.: Siz çok sorguladığınız için söyleyeceğim. En gerici tarikatların, partilerin, çeşitli kurumların hepsinin üniversitelerde yapılanmaları varken, sadece bizim yok. Ne kadar enteresan! Tabii ki bazı kurumlar sahiplenecektir bu gençleri. Biz bu derdimizi Celal Fırat gibi Ercan Geçmez gibi kişilere anlattık. Konuyla ilgileneceğiz dediler ama ilgilenilmedi.
Üniversitelerde öğrenciler bizim dönemimizde zor geçiniyordu, şu anda bu ekonomik durumda nasıl geçinecekler? Bizim toplum bu tarafları görmeye ne zaman başlayacak? Aslında en büyük sorun bu zaten.

“ÖĞRETMEN ADAYI BİR ARKADAŞIMIZ EKONOMİK NEDENLE İNTİHAR ETTİ”

Benim canımı sıkan noktalardan bir tanesi şu: Ben bu derneği oluştururken amacımız hiçbir gencimiz bir sıkıntıya düşmesin, iş bulabilsinler diyeydi. Biz işsizlikle uğraşıyoruz şu anda, gençlerimizin çoğu işsiz. Mesela bir arkadaşımız bu topluluğa katıldı. Öğretmen adayı idi kendisi ve ekonomik durumdan kaynaklı intihar etti. Benim içimi en çok kanatan olay budur. Bizim bunların önüne geçmemiz lazım, bir canımız nasıl intihar edebilir? Yani ben burada sorumluluk hissediyorum geceleri rahat uyumak istiyorum.
İşadamlarıyla bu alanda kontağı kurmak lazım. Asıl çalışmamız gereken alan bu!

“ALEVİ İŞADAMLARI BİR ÇOK ALAN AÇIYOR”

Çetin P.: Bizler yıllarca bu çalışmalar içerisinde aktif görev aldık. Birçok alanda temaslar kurduk. Aslında Alevi işadamlarının Alevi gençlerine yardım etmek gibi bir sorunu yok. Onlar gerçekten gönüllü şekilde yardımcı olabilecek seviyedeler. Birçok işadamıyla görüşmüşlüğümüz vardır. Bu insanlar birçok alan açıyorlar. Staj imkanları açıyorlar, alan açıyorlar. Yeter ki bu alanda faaliyet gösteren kurumlar olsun. Sorun Alevi iş adamlarında değil, buradaki problem sadece hiçbir şey yapmadan koltuğunda oturmaya çalışan kurum yöneticilerinde.

“GENÇLER BU DERNEĞE KATILMASIN, KENDİ ELİMLE BİR CANAVAR YARATMIŞ HİSSEDİYORUM”

Faruk Ç.: Üniversitelerde bir Alevi örgütlülüğü, hele ki bizim yapmış olduğumuz boyutta bir Alevi örgütlülüğünü yapmak zordur ama bizim yöntemlerle oluşturmak bir yılınızı almaz. Ben drama öğretmeniyim. Oturumları yazıyorsun, orada insanlar arasında bir bağ oluşuyor. Ben bu kuruma (Üniversiteli Alevi Gençler Derneği) yönelik öyle bir yazı yazılmasını istiyorum ki deklarasyondan sonra yani üniversitedeki gençler buraya katılmasın. Çünkü kendi elimle bir canavar yaratmış hissediyorum. Bu kuruma eğitmen eğitim ile katılacak kişiler, Pir P‘nin müridi olsun diye kurulmadı bu dernek. Ben bunu istemiyorum.”

PİRHA-  Yani iyi niyetle başlayan bir çalışma var ama gelinen aşamada ‘gençler gitmesin’ diyorsunuz. 

Çetin P.: Sizinle görüşme yapmamızın temel nedenlerinden bir tanesi de bu. Faruk’un içinde bulunduğu rahatsızlığı, sorumluluğu Faruk kadar üstlenmesem de bu noktada çok fazla rahatsızlık içerisindeyiz.

PİRHA- Saf gençlerin iyi niyetlerle bu derneğe gittiğini düşünüyorsunuz! 

Çetin P.: Şu anki süreç çok kötü bir noktaya gidiyor. Kendi elimizle yarattığımız devasa bir güç var ve bu gücün şimdi önüne geçmeye çalışıyoruz. Benim canımı sıkan konulardan bir tanesi de bu. Bizim şu an bununla uğraşmamamız gerekiyordu. Bizim bambaşka problemlerimiz var. Biz üniversiteli Alevi gençler olarak sadece üniversitelerde faaliyet gösterirken, Alevilerin sorunlarına duyarsız kalmadık. Terolarda kurulan o kampa (sığınmacı kampı) gidip günlerce orada yattık. Sivas anmalarında gidip oralarda kaldık. Yani birçok Alevi etkinliklerinde, sivil toplum kuruluşlarında boy gösterdik. Yani politik yönden de kendimizi geliştirdik. Şu anda kendi içe dönük sorunlarımızı değil de dışarıdan gelen sorunlara nasıl bir karşılık verebilirizi konuşmayı çok isterdim.

Hasan A.: Bu konuda Çetin’e ben de katılırım böyle bir şeyle gündeme gelmek ciddi manada rahatsız edici. Keşke doğrudan bize karşı yapılan asimilasyon politikalarını konuşsaydık. Şu an gelinen nokta üzücü.

Faruk Ç.: Gençler, kendilerine aktarabildikleri bir alanda mücadele vermesi lazım ki biz bunu başarmıştık zaten. Alevi örgütlenmeleri bunu yapmazsa zaten bu alan oluşmaz. Şu anda ilk geldiğimiz gündeyiz. Böyle bir sorun var, bunu yapmayan koltuk sevdalısı başkanlar, bu toplumun gençlerinin bu şekilde yok olmasına göz yumacaklar.

“YARATTIĞIMIZ VE KONTROL EDEMEDİĞİMİZ BU MEKANİZMA DERİN YARALAR AÇACAK”

PİRHA- Aslında siz şu an asimilasyona karşı mücadele başlatmış durumdasınız. Farkında mısınız siz bir gerçeği, tehlikeli gidişatı, asimilasyonu gördünüz. Buna tepki koyuyorsunuz. 

Çetin P.: Sıkıntının temeli buradan çıkıyor zaten. Açık konuşayım dışarıdan gelen bir düşmana karşı bir cephe açabilir, savunma mekanizması geliştirebilirsiniz, orada çok büyük bir sıkıntı yaşamazsınız. Reflekstir, bu otomatik oluşur. Ama içeride yaratılan bir düşman aslında çok daha vurucu ve derin yaralar açıyor. Sıkıntının temeli bu şu anda. Yarattığımız ve gidişatını kontrol edemediğimiz bu mekanizmanın içeride çok daha derin yaralar açabileceğini düşündüğümüz için biz bu deklarasyonu yayınlayıp süreci devam ettirmeye çalışıyoruz.

“SİNAN BOZTEPE, AYETULLAH SİSTANİ İLE GÖRÜŞTÜKTEN SONRA ÇERKEZKÖY’DE DERGAH KURDU”

Bu arada, Üniversiteli Alevi Gençler Derneği’nden ayrılan gençler, asimilasyon faaliyetlerinde bulunan Sinan Boztepe, Baki Güngör, Coşkun Kökel, Çorum Ehli Beyt Vakfı Basın Sözcüsü Av. Teoman Şahin’den de söz ederek, bu kişilerin Şii akımları desteklediklerini belirttiler.

Gençlerden Çetin P., Sinan Boztepe’nin Cem Vakfı’ndan ayrıldıktan sonra İran Şii Lider Ayetullah Sistani ile yakın ilişkiler kurup, Çerkezköy’de dergah kurduğunu söyledi.

Faruk Ç. ise “Sinan Boztepe ile benim diyaloğum var. Kendisiyle konuşur, tanışırım. Gitmiş olduğu yol doğru bir yol değil bunu biliyoruz” dedi.

“ALEVİ KURUMLARININ DOLDURAMADIĞI BOŞLUĞU BU ADAMLAR DOLDURUYOR”

Çetin P. de “Alevilik konusunda belli temel taşlarını kendi iç dünyasında oturtmamış insanların bu adamlardan etkilenmeme şansı yok” diyerek uyarıda bulunup, Alevi kurumlarının dolduramadığı boşluğu bu şahısların doldurduğunu, ağızlarının iyi laf yaptığını vurguladı.

Alirıza Özdemir‘in de turancı olduğunu belirten gençler, Boztepe ve çevresindekilere yön veren ekipten olduğunu kaydettiler.

Alevi gençler, söyleşimizin sonunda son söz olarak hep bir ağızdan şu mesajı verdiler: Dönen dönsün biz dönmeyiz Yolumuzdan!

Nilgün METE –Eren GÜVEN/PİRHA

İLGİLİ HABER

> Bir grup Alevi gençten açıklama: Üniversiteli Alevi Gençler Derneği amacından saptı

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak