PİRHA – Sırtından dökülen örgülü saçlarıyla hayvanların peşinden koşturan Fezile Nineye yaşını soruyoruz, “Belki 100 varım” diyor. 63 yaşındaki oğlu Ali cezaevinde olduğu için gelini keçilere, kendisi de kidiklere bakıyor. “Oğlun Ali nerede” diye sorunca “Sorma” diyor. Cezaevini kastederek “Odur kilitlerin arkasındadır” diye ekliyor.
Bingöl Cafran (Dallıtepe) Köyü’ne bağlı Göl Mezrası’nda yaşamını sürdüren Fezile Korkankorkmaz’ı hayvanlarını otlatırken görüyoruz. İlerleyen yaşına rağmen zinde hareketleri dikkat çekiyor. Onun peşinden yürürken nefes nefese kalıyoruz.
Fezile Nineye öncelikle yaşını soruyoruz. Elini havaya sallayarak “Amaaan sabah yediğim ekmek aklıma gelmiyor” dedikten sonra yakındaki Kaniyan (Ortaçanak) Köyü’nden Nebi adında birinin söylediği “Eze geryam dinya tevda / Aqil çuyi maye sevda (Dolaştım dünyanın tamamını / Akıl gitti geriye kalan ise sadece sevda” şiiriyle tamamlıyor içinde bulunduğu vaziyeti. Kastettiği sevdanın ne olduğunun detayına girmiyor.
“BELKİ 100 YAŞINDA VARIM”
“Bir sevdam yalnız kaldı” diyordu Kaniyanlı Nebi diye. Arkasından Kaniyanlı nebinin hikayesini anlatıyor. Dengbej imiş Kaniyanlı Nebi. Birkaç erkek çocuğu olmuş ama hiç biri uzun süre yaşayamamış çocukların. Bunun yarasıyla dolaşır, kılamlar söylermiş aynı zamanda muhtar olan Kaniyanlı Nebi.
“Benim de hikayem onun ki gibi, artık akıl da kalmadı bizde” diyor. Israrla yaşını soruyoruz bir kez daha bilmediğinin altını çizerek “Belki 100 varım” diyor. 100 yoktur elbette. Ama çok uzağında olmadığı da kessin. 8 kız 4 erkek toplam 12 çocuk doğurmuş. Kızlardan biri yaşamını yitirmiş geri kalanların hepsi hayatta. Doğurduğu çocuklar bir bir gurbette savrulmuş. Köyde kalan oğlu Ali’nin yanında durarak köyünü terk etmemiş.
“ASLINDA HAYVANA BAKMA ZAMANIM DEĞİL”
Ben de bu yıl ‘döküldüm’ diyerek yıprandığını belirtiyor. Oğlakları ve hasta keçileri evin çevresinde otlattığını belirtiyor. Aslında benim hayvana bakma zamanım değil ama ne yapayım kimse yok mecbur bakıyorum. Gelinim kızıyla birlikte keçilerin önüne gitmişler. Ben de böyle evin çevresindeki hayvanlara bakıyorum diyor.
“ODUR KİLİTLERİN ARKASINDADIR”
Oğlun Ali nerede? diye soruyoruz. Yine ellerini boşluğa sallıyor. Acı yüklü bir ses tonuyla “Sorma” diyor. Cezaevini kastederek “Odur kilitlerin arkasındadır” diyor.
“Oğlun Ali niye cezaevindedir?” diye sorunca Fezile Nine oğlunu şikayet edenleri kastederek “Başka bir şey demem” ellerini havaya açarak “Ama sebep olanların evi yansın derim” diye yanıtlıyor. Oğlu yıllar önce evine gelen bir grup PKK militanına yemek vermiş, yardımda bulunmuş diye ihbar edilmiş. Yardım yataklıktan açılan dava bu kış Yargıtay’da onaylanınca köydeki evini kuşatan askerler tarafından alınıp Elazığ Cezaevi’ne gönderilmiş.
“YOK YOK BU AF BUNLARA ÇIKMAZ!”
Fezile Nine daha önce beyninde yaşadığı bir sağlık sorunu nedeniyle felç geçiren, dolayısıyla sağlık sorunları olan oğlunun üç yıl cezaevinde kalacağını belirtiyor. Koronavirüs nedeniyle gidip göremediklerini, açılırsa gidip göreceğini söylüyor. “Telefonla konuşuyoruz” diyor. “İyi olduğunu, köyü, evini, buraları özlediğini söylüyor bize. Kim kendi evini bırakmak ister. Şimdi kendi evinin kapısından içeri giremiyor. Kim bundan hoşnut olabilir ki? Burası onun eviydi. Yaşadığı yerdi. Şimdi de odur kilitlerin arkasındadır” diye tamamlıyor.
“Geçtiğimiz aylarda örtülü af olarak da bilinen yargı paketinden yararlanamadı mı oğlunuz?” diye sorarak bu konudaki fikrini öğrenmek istiyoruz.
“Yok yok bu af (siyasi tutsakları kast ederek) bunlara çıkmıyor. Bunlara çıkmaz ki” diye kestirip atıyor.
“DUR YORULDUM”
Sorularımızın bitmediğini fark edince “Hele bir dur kurban olduğum ayakta duramıyorum, Dur hele bir şuraya ilişeyim, yoruldum” diyor.
İlişiyor bir taşın üstüne. Yılların yorgunluğuna oğlunun esaretinden doğan yorgunluk eklenmiş. Üzülüyor.
“ALIP GİTTİLER”
Asker ve korucuların kışın ortasında gelip oğlunu götürme öyküsünü anlatıyor bize. “Ali’nin kızları ve torunları kış boyunca yollar açık olmadığı için bahar ayında yollar açılır açılmaz ‘gidip anne babamızı görelim’ demiş ve Bingöl’den gelmişlerdi. Şuradaki evimizde hep birlikte oturmuş yemek yiyorduk. Aniden dediler ki ‘asker gelmiş.’ Yemek öyle sofrada kaldı. ‘Ali’yi almaya geldik’ dediler. Alıp gittiler.
PİRHA/ BİNGÖL
Yoruma kapalı.