PİRHA- Büro Emekçiler Sendikası BES adli yılın açılışı ile ilgili yaptığı açıklamada, “Bu adli yılda binlerce kişinin haksız tutukluğu ile başlıyor. Başta tutuklu milletvekilleri ve onlarca siyasetçinin yanı sıra, gazeteciler, üniversitelerin binlerce öğrencisi de talimatlı yargı düzeninin mağduru olarak cezaevinde tutuluyor. Hal böyleyken adaletten de söz etmek mümkün olamıyor” dedi.
Yargının bağımsızlığı için adli yılın açılışı ile ilgili Büro Emekçileri Sendikası BES Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenlendi. Açıklamayı MYK adına BES Genel Başkanı Serpil Akpınar okudu.
Ülkede yargı bağımsızlığının 2010 ve 2017 Anayasa değişiklikleriyle daha da tartışmalı hale geldiğini söyleyen Akpınar, yeni sistemin, yargının güçlenmesine, bağımsızlığına ve tarafsızlığına katkı sağlayacağı, başta iktidar ve destekçileri ile bağımlı medya tarafından sürekli olarak söylendiğini belirtti.
“ADALETTEN SÖZ ETMEK MÜMKÜN OLAMIYOR”
Ancak çıkan kararnameler ile bunun böyle olmadığını yaşayarak ve tecrübe ederek gördüklerini aktaran Akpınar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kamudaki görevlerinden, haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen kamu emekçileri için yargı kapılarını kapatmış, anayasa mahkemesi kararları hiçe sayılmış ve bir komisyonun ağzından çıkacak olanlar yargı kararıymış gibi yutturulmaya çalışılmaktadır.
Bu adli yılda binlerce kişinin haksız tutukluğu ile başlıyor. Başta tutuklu milletvekilleri ve onlarca siyasetçinin yanı sıra, gazeteciler, üniversitelerin binlerce öğrencisi de talimatlı yargı düzeninin mağduru olarak cezaevinde tutuluyor. Hal böyleyken adaletten de söz etmek mümkün olamıyor.
Adalet Bakanlığı’nın her bir üyesinin atamasının direkt olarak Cumhurbaşkanı tarafından yapıldığı bir yargının, bağımsızlığa hizmet ettiğini söylemek oldukça zordur. Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak yerine Cumhurbaşkanının verdiği beyanlara uyulduğunu tedirginlikle izliyoruz. Bu durumda da yargının bağımsızlığının arttığından çok, aksine idareye olan bağlılığın arttığını görüyoruz.
60 binin üzerinde yargı emekçisi kölece çalışma koşullarında yargı hizmeti üretmeye çalışıyor. Bir uyuşmazlığın veya suçun yargıya intikal etmesinden yargı kararının infazına kadar geçen süreç yargı emekçilerinin omuzlarındadır.
“YARGI EMEKÇİLERİ İDARİ BASKI ALTINDA EZİLİYOR”
Dünya’nın, Avrupa’nın en büyük adliye saraylarından, en ücra ilçelerde yer alan adliyelere kadar yargı hizmeti üreten yargı emekçileri, öncelikle yoğun iş yükü ve idari baskı altında eziliyor. Yargı emekçilerinin sorunları, yapılan adalet saraylarının büyüklüğüyle yarışır hale gelmiştir.
Yargı alanındaki tüm olumsuzluklara rağmen, hâkim, savcı, mübaşir, zabıt kâtibi, yazı işleri müdürü, sosyal hizmet uzmanı, teknisyen, 4/B, taşeron işçi, hep birlikte adalet hizmeti üretiyor. Ancak, adliye binalarında aynı çatı altında, hâkim ve savcılarla diğer yargı emekçileri arasında sınıfsal bir fark gibi yaşanan ayrımcılık, keyfi yönetim, kuralsız çalışma, horlanma, aşağılanma, itibarsızlaştırma vb. moby bing uygulamaları çalışma hayatını adeta cehenneme çeviriyor. Alındığı gün biten maaşlar, her geçen gün artan dava sayısına karşı azalan/eksik personelle hizmet vermeye çalışmak, bunca iş yüküne rağmen en küçük hatada disiplin soruşturması tehdidiyle karşılaşmak, kurumun ‘diğerleri’ muamelesi yapılarak, yaşanan her olumsuz olayda, hatada ilk gözden çıkarılan olmak, yargı emekçilerinin rutini haline getirilmiştir.
Görevde yükselme sınavlarındaki mülakat uygulaması ise kurumda adalet binalarında yaşanan en görünür adaletsizliklerden birisi haline gelmiştir. Girdiği üç yazılı sınavda da 85-90 puan alan bir yargı emekçisi, mülakat denilen torpil çarkında elenmektedir. Yıllardır biriken sorunlara karşı, gerek Adalet Bakanlığı’nın gerekse siyasi iktidarın vurdumduymazlığı, bırakın sorunların çözümünü, var olan sorunlara yeni sorunlar eklemeye devam etmektedir. Yargı emekçisi olup, uğradığı haksızlığın, eşitsizliğin kendi kurumunda çözülememesi başlı başına büyük bir çelişkidir. Yapılması gereken Adalet Bakanlığı’nın yargı hizmetini bütün olarak değerlendirip yargı emekçilerinin sorunlarını adaletli bir şekilde çözme iradesinden geçmektedir.
“KAMU EMEKÇİLERİ KISKAÇ ALTINA ALINMIŞTIR”
Açlık sınırına yakın ücretler, olumsuz çalışma koşulları, iş güvencesinin ortadan kaldırılarak bir gecede KHK ile işinden edilme endişesi, ihraç edilenlerin dışarıda iş bulup yaşamlarını sürdürmelerine dahi izin vermeyen, açlıkla terbiye etmeye yönelik uygulamalar vb gibi nedenlerle kamu emekçileri ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak kıskaç altına alınmıştır. Bu kıskaç kamu emekçilerini her geçen gün intihara sürüklemektedir. İlan edilen OHAL süresi boyunca yayınlanan KHK’larla işlerinden atılan kamu emekçilerinden 56’sı intihar ederek yaşamlarına son vermiştir.”
TALEPLER
Akpınar taleplerini ise şöyle sıraladı:
- Yargı emekçilerine insanca yaşayacakları bir ücret için derhal ek zam verilmelidir.
- Şu anda Ankara, İstanbul ve İzmir illeriyle sınırlı olmak üzere ödenen yol ücretleri, tüm yargı emekçilerine ödenmelidir.
- Zabıt Kâtibi yargı emekçilerine VHKİ kadrosu verilmelidir.
- Mübaşir yargı emekçileri Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmelidir.
- Disiplin soruşturması yönünden 2802 Sayılı Yasanın ilgili hükümleri kapsamından çıkarılarak yargı emekçilerinin de 657 Sayılı Yasa kapsamında disiplin soruşturmasına tabi tutulması konularında düzenleme yapılmalıdır.
- Fazla mesai ücretleri genişletilerek tüm yargı emekçilerine ödenmesi sağlanmalıdır.
- Atama ve görevde yükselmelerde mülakat değil, liyakat esas alınmalıdır.
- Artan iş yüküne karşın yeteri kadar personel alımı yapılması yerine yargı emekçileri üzerindeki baskı arttırılarak sorun çözülmeye çalışılmaktadır. Bu tür uygulamalardan vazgeçilerek yeterli personel istihdamı yapılmalıdır.
MÜCADELE VURGUSU
Akpınar, BES olarak, tüm yargı emekçilerinin taleplerinin sesi, sözü olduklarını söyleyerek yargı emekçilerinin insanca yaşam ve insanca çalışma koşullarının yaratılması için, hukukun üstünlüğüne dayalı eşit, laik, demokratik, barışçıl bir adalet sistemi için mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.
ANKARA/PİRHA
Yoruma kapalı.