Alevi Haber Ajansi

Barkın Timtik, ablası Ebru Timtik’i anlattı: Zalime biat etmeme mayası onu ölümsüzlüğe taşıdı

PİRHA- Avukat Ebru Timtik’in, adil yargılanma talebiyle girdiği ölüm orucunun 238’inci gününde yaşamını yitirmesinin üzerinden 3 yıl geçti. Ablası Ebru Timtik’i anlatan Barkın Timtik, “Ebru ablamın temel hareket noktası, sevgi ve koruma hisleri olmuştur. Tanıdığım en birikimli, en yiğit, kavrayışı en yüksek devrimci kadınlardan biriydi. Bunun odağında da sevgi vardı, halka ait olanı koruma, halka layık olanı bulma arayışı vardı. Bu arayış ve vazgeçmeme iradesi, zalime biat etmeme mayası onu ölümsüzlüğe taşıdı. İsterim ki onu tanıyan herkes anlatsın kendi dilince, yapmak istedikleri anlaşılsın” dedi.

Dersim’de 6 kişilik bir ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya gelen avukat Ebru Timtik’in, adil yargılanma talebiyle girdiği ölüm orucunun 238’inci gününde yaşamını yitirmesinin üzerinden 3 yıl geçti. 2018 yılında Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyelerine dönük operasyon sonucunda tutuklanan Timtik’e, “Örgüt kurma ve yönetme”, “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 13 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

Tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nde 5 Ocak 2020 tarihinde adil yargılanma talebiyle açlık grevine giren Timtik, meslektaşı Aytaç Ünsal ile birlikte 5 Nisan’da eylemini ölüm orucuna dönüştürdü. Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) cezaevinde kalmalarının sakıncalı olduğuna dair raporuna rağmen tahliye edilmeyen Timtik ve Ünsal, 30 Temmuz’da hastaneye kaldırıldı. 10 Ağustos 2020’de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) Timtik ve Ünsal için yapılan tahliye talepli “tedbir” başvurusu da reddedildi. Adil yargılanma talebi karşılanmayan Timtik, eyleminin 238’inci gününde 27 Ağustos 2020’de yaşamını yitirdi.

Avrupa ülkelerinden hukuk örgütleri ve barolar, Timtik anısına 14 Haziran’ı “Uluslararası Adil Yargılanma Hakkı Günü” ilan etti. Eylül 2020’de ise insan hakları için mücadele eden avukatlara verilen Ludovic Trarieux Uluslararası İnsan Hakları Ödülü, Ebru Timtik’e layık görüldü. Yine 2020 yılının Kasım ayında Avrupa Barolar Birliği Konseyi’nin (CCBE) İnsan Hakları Ödülü Timtik’e verildi.

Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan Avukat Barkın Timtik ablası Ebru Timtik’i PİRHA’ya anlattı.

“MERAKLI, ÜRETKEN VE SORGULAYAN BİRİYDİ”

PİRHA: Ebru küçükken nasıl biriydi?

BARKIN TİMTİK: Meraklı, üretken, deneyen, sorgulayan ve çok okuyan biriydi. Bu özellikleri ben onu bildim bileli vardı. Sonuçta o benim ablamdı, hatırlayabildiğim küçüklüğümüzde böyleydi ve öyle kaldı. Hayalciydi, girişkendi. Şiirler okur, bunları sergilemek için tiyatral kurgular yapardı.

Takdir edenler olduğu kadar, kendince alay edenler, gülenler “bu deli midir?” diyenler bile olurdu. Ebru Ablam hiç aldırmazdı. Sanırım küçükken de ne yaptığını ve insanların neden öyle davrandığını anlayabiliyordu ki yaptıklarına devam ediyordu. Benim de aklım erince gurur duymaya başladım tabi. Öğrendiği her şeyi paylaşırdı. Doğrusu ne söylesem çocukken nasıl hatırlıyorsam büyürken de öyle diye çıkıyor.

“EBRU, ÇARESİZLİĞE YER OLMADIĞINI GÖSTEREN DEVRİMCİ BİR AVUKAT OLARAK YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR”

-Ebru Timtik, gelecekte nasıl hatırlanacak?

Bu soruya onun kendi cümlesiyle cevap vereyim “Bir insan ne için yaşıyorsa ne için öldüyse odur.” Gelecekte bugün olduğundan daha çok hak ettiği yeri alacaktır. Bugünün sisi pusu içinde, korkuyla, kaygıyla, yaratılan baskı ortamında, o süreçte yaptığının ve yaptıklarının değerinin yeterince anlaşıldığını sanmıyorum. Bunu garipsemiyorum da ama normal gördüğümden değil. Ülkeyi ve içinde bulunduğumuz durumun ne olduğunu nesnel olarak kavradığım için.

Ölüm orucu eylemi, niteliği itibariyle de etkisi uzun bir sürece yayılan ve her süreçte yeniden kavranan bir mücadele biçimi. Bu nedenle gelecekte adaletin, aynı zamanda güncelik bir yaşam değeri olarak benimsenmesinde de payı olacağına inanıyorum. Haksızlık karşısında boyun eğmemek, zoru görünce kaçmamak, kendi kanını başkasından kırmızı sanmamak, birlikte yol yürüyüp aynı aşa ekmek bandıklarını satmamak. Zaten bu halkın doğal değerleri ve öğrettikleri.

Eline, diline, beline, sahip çıkmak; sevgi dolu ve hoşgörülü olmak. Hepimiz bu öğretilerle büyüyoruz. Yerleşik aile kültürü Alevisi ve Sünnisiyle ifade biçimleri farklı olsa da aynı değerlere can veriyor. Yozlaşan yanlarımızı fark ediyoruz daha temiz, öz kültürünü koruyanlar, bunun için birleşip örgütlenenleri gördükçe. Biz de devrimcilerle beraber fark ettik bunu. Halk değerlerinin kıymetini ve ona dönmek zorunda olduğumuzu. Ebru halkının aydını olarak; adaletli, onurlu ve umutlu bir yaşamın mümkün olduğunu ve çaresizliğe yer olmadığını kendi yaşamı ve eylemiyle gösteren bir devrimci avukat olarak yaşamaya devam ediyor. Gelecekte halkı onu nereye taşıyacak ömrümüz yettikçe göreceğiz. En önemlisi bugünün insanlarına ve gelecek nesillere verdiği ilham yarattığı örnek olacak.

“ADALET DİYENLERİN BİR ÇATI ALTINDA TOPLANIP EYLEMLERİNİ BİRLEŞTİRMESİ GEREKİYOR”

-Türkiye’de adil yargılanma hakkıyla ilgili bir şey değişti mi? Nelerin yapılması gerekiyor?

Ne yazık ki “adil yargılanma hakkı” kâğıt üzerinde kalmaya devam ediyor. Sadece bizim dosyamızda bile, suçlamaların dayanağı yapılan dijital delillerin sahteliği açıkça ortaya çıktığı halde yine baştan ne olacağı belli karar açıklandı. Öyle ki mahkeme başkanı, formalite icabı dosyayı istinaf mahkemesine değil haydi, bir an önce bitsin aceleciliğiyle doğrudan Yargıtay’a yolladı. Son dönemin bilinen bütün örnek adaletsizlik dosyalarının hepsi bir kesime gözdağı vermek siyasi amacını güdüyor. 14 yaşındaki bir çocuğu, Mazlum’u dört kişinin katili olarak tescilleyip onadı Yargıtay. Oysa o gün nerede olduğunu gösteren video kayıtlar var dosyaya sunulmuş olan. Sahtelik apaçıkken yapılan bu adaletsizlik, insan onurunu eziyor.

Eskiden hâkimler, savcılar kızardı polislere kendi kendilerine söylenirlerdi.  “Bari doğru düzgün tutanak tutun” diye yapacak bir şey yok, serbest bırakmak zorunda hissederlerdi. Kör gözün parmağına iş yapılmazdı. Şimdi öyle değil kendileri ne kanunla ne anayasayla, usulle, ahlakla, insanlıkla bağlı hissetmiyorlar. Mazlum’a da böyle bakıyorlar muhtemelen; “Kürt değil mi, nasılsa bir gün bir şeylere karışacaktı, bugün değilse yarın” Kendilerinden olmayan Kürt makbul değil. Can Atalay’ın ve “gezi” dosyasının, Kobane dosyasının, Grup Yorum elemanlarının, sevgili Nuriye Gülmen’in içi boş olduğu raporla ispatlanan, açığa çıkan bir düzmeceden yargılandığı ortada olmasına rağmen hala tutuklu bulunması hukuk sınırları içinde açıklanamaz. Bunları niye anlatıyorum? Bu tablonun neden değişmediğinin de görülmesi için.

“HAK MÜCADELESİ TERÖRİZE EDİLİYOR”

İktidar tepeden tırnağa örgütlü, “tek bir adam” gibi hareket edebilen bir teşkilatlanmaya sahip olmakla övünüyorlar. Halk ise devrimcilerin örgütlü kalma çabaları, ölümüne direnmeleri dışında alabildiğine dağınık, birlikten yoksun. İktidar gücün ve güçsüzlüğün ne olduğunu gayet iyi bildiği için örgütlülüklere saldırıyor, terörize ediyor. Bunun karşısındaysa “ya bunlar teröristlermiş o yüzden tutuklanıyorlar” diye izliyor sıranın kendisine gelmesini bekliyor diğer siyasi muhalifler. Kimse terörist değil, hepimiz haklarımızı arıyoruz. Terörün ne olup olmadığını da gayet yakından gördük. Ankara Gar mitingi, Atatürk Havaalanı saldırıları, Suruç.. bunlara benzer tek bir iddia bulunamaz adı geçen dosyalarda. Hepsi hak taleplidir, siyasi iktidarın politikalarına karşı en fazla direnme hakkı kapsamında değerlendirilebilecek gösteriler, yürüyüşlerdir. Demokratik hak mücadelesini terör olarak kabul ettirilmesi, muhalefet güçlerini meşruluk ve hak bilinci de yeterli olmayınca iyice savunmada ve hareketsiz bıraktı.

“ADALET DİYENLER BİR ÇATI ALTINDA TOPLANMALI”

Bu davada yargılanan sanıkların aileleri, onları sevenler düşüncelerini tutumlarını doğru bulanlar, demokratik kitle örgütleri, meslek birlikleri, sol, demokrat partiler, meşruluk biliciyle yan yana gelip ses çıkarabiliyorlar mı? Bunun önündeki engel ne? AKP mi izin vermiyor? Bana kalırsa sorun örgütsüzlük halinin yarattığı güçsüzlük. Bu bölük pörçük, meşruluk ve direnme, bedel ödemeyi göze alma niteliklerinden yoksun hal iyice çaresiz ve umutsuz bırakıyor insanlarımızı. Elbet direnenler de var bu havalarda onları da görüyor kuvvet alıyoruz. Bu tablonun değişmesi rüzgârın halktan yana esmesi bana an meselesi gibi geliyor sadece bu davalar üzerinden saldırıya uğrayan kesimlerin birleşik bir mücadeleye izlemeye girişmesi bile AKP’nin eteğini tutuşturur. O kadar güçsüzler. Yapılması gereken bu “Adalet” diyenlerin bir çatı altında toplanıp eylemlerini birleştirmesi. Hepsi bu kadar!

Burada adil yargılanmanın çerçevesi çizilmiş Anayasal güvence altındaki bir kazanım olduğunu belirteyim. Bu adalet değildir şüphesiz ama var olan hakları uygulatmak, adalet mücadelesinin ilk adımlarıdır.

“DEĞİŞİM ANCAK MÜCADELE İLE MÜMKÜN OLABİLİR”

Nelerin değişmesi gerekiyor sorusuna ek olarak şunları söyleyeyim. Sorun yasaların olmaması, yeterli düzenlemelerin bulunmayışı değil. Aksine mevcut Anayasal ilkeler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde koruma altına alınmış haklar, Ceza Muhakeme Kanunu oldukça ileri şekilde düzenlemelere sahiptir. TCK ve Terörle Mücadele Kanunu’ndaki hükümler hakların özüne dokunur nitelikte olsa da kağıt üzerinde kabul edildiği gibi uygulamaların yapılması, şu an tutsak bulunan birçok hak savunucusunun ya da özgürlüğü gasp edilen kişilerin tahliye edilmelerini gerektirir.

Yargısal kadroların, Adalet Bakanlığının siyasi iktidarın tercihleri doğrultusunda, siyasal değerlendirmeler ve talimatlarla değil Anayasa ve kanunlarla bağlı olarak yaklaşım sergilemeleri yetecek adil yargılanma hakkının büyük ölçüde yerini bulması için. Bu mümkün mü? Hayır, siyasi iktidar siyasi yönelimini değiştirmeden yargı alanındaki kadroların da tutum değiştirmesi söz konusu değil. Siyasi iktidar ise kendiliğinden politika değiştirmez. Niye değiştirsin? Böyle de yönetebildiğini görüyorsa niye daha esnek ve kendisi için tehlikeli olabilecek bir değişikliğe gitsin. Açık ki iktidarın politika değişikliğine zorlanması gerekiyor. Bu da ancak mücadele ve direniş Temelinde birlikte mümkün olabilir.

“BİZLER EBRU’NUN SÖZLERİNİ VE EYLEMLERİNİ SÜRDÜRÜYORUZ”

-Ebru Timtik hakkında son olarak neler söylemek istersin?

Ebru ablamın temel hareket noktası, sevgi ve koruma hisleri olmuştur. Tanıdığım en birikimli, en yiğit, kavrayışı en yüksek devrimci kadınlardan biriydi. Devrimcilik, kendi meslek alanımız üzerinden halk yararına, halk için yürüttüğümüz hak ve özgürlük mücadelesiydi. Bunun odağında da sevgi vardı, halka ait olanı koruma, halka layık olanı bulma arayışı vardı. Bu arayış ve vazgeçmeme iradesi, zalime biat etmeme mayası onu ölümsüzlüğe taşıdı. İsterim ki onu tanıyan herkes anlatsın kendi dilince, yapmak istedikleri anlaşılsın. Ablam bu halkın şehididir, adalet şehididir ve yüzyıllardır bin yıllardır halklar şehitlerini unutmamıştır. Unutulmayacağını biliyorum fakat hak ettiği bulduğunu ben de görmek isterim gözüm açıkken.

Son bir şey daha eklemek istiyorum. Hapishanelerin toplumsal mücadeleyi bastırmak üzere bir tehdit aracı olarak kullanıldığını hepimiz biliyoruz. Bu aracın boşa çıkarılması da içeriyle dışarının mücadele birliğine bağlı sessiz sedasız, kuyu tipi Yüksek Güvenlikli Hapishaneleri açtılar. Müvekkillerimiz oralara götürülene kadar duymamıştık hiç üç katlı hiç güneş görmeyen, gökyüzüne hasret bırakıldığınız, bizim Y tipi dediğimiz bu mekânlar halk çocuklarını, halkın geleceğini karanlıkta bırakmak için inşa edilmiş. İki devrimci süresiz açlık grevindeler yaşa dışı bu hapishanelerin duyulması ve harekete geçilmesi için. O iki devrimci bakarsanız “yatar çıkarlar” ama öyle demiyorlar. Bu zindanlara hiçbir insan kapatılmasın kimseye bu işkence reva görülmesin diye gün gün kendilerini feda ediyorlar. Bu sevginin sahiplenmenin bu çağrının mücadelenin duyulmasını istiyorum. Biliyorum ki seslerimiz, eylemlerimiz birleşirse kimse işkenceyle, açlıkla, zulümle yaşamak zorunda kalmayacak. Ebru yaşasaydı dört elle bu meselenin çözülmesi için uğraşırdı. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz. Onun sözlerini, eylemlerini sürdürüyoruz, ona borcumuz bu.

Cihan BERK/PİRHA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak