PİRHA- Barış bildirisini imzalayan akademisyenlerin davası yarın başlıyor. Dava sürecine ilişkin PİRHA’ya konuşan Dr. Hülya Dinçer, “Baskı aygıtına karşı birlikte mücadelenin çok önemli olduğu düşüncesini paylaşarak, duruşmalara katılalım” dedi. Prof. Dr. Atilla Güney ise “Bildirinin yayınlandığı 11 Ocak 2016 tarihinden bu yana, üzerimizdeki bütün baskılara rağmen bu dayanışma, ivmesinden bir şey kaybetmeden devam ediyor, bundan sonra da devam edecek” dedi.
Haberin videosu
“Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriye imza attıkları için, soruşturmaya uğrayan, gözaltına alınan ve OHAL sonrası çıkartılan KHK’ler ile işinden olan Türkiye’nin çeşitli kentlerindeki 1128 ilk imzacı akademisyenin 148’inin dava süreci 5 Aralık Salı günü başlıyor. Listede 15 üniversiteden akademisyenler var.
Barış İçin Akademisyenlerden Hülya Dinçer ve Atilla Güney PİRHA’ya açıklama yaptı.
“BASKI AYGITINA KARŞI BİRLİKTE MÜCADELE ÇOK ÖNEMLİ”
Marmara üniversitesinde insan hakları üzerine çalışma yürütürken ihraç edilen Dr. Hülya Dinçer, ülkenin 1,5 yıldır OHAL rejimiyle yönetildiğine dikkat çekerek şunları ifade etti:
“OHAL rejimi sadece partilerin, muhalif basının, akademisyenlerin, işçilerin, emekçilerin, baskı aracı olarak işlemekle kalmıyor, aynı zamanda eğitimden sağlığa, yargıdan güvenliğe kadar KHK rejimiyle bütün yaşamı cendere altına almış durumda. Sendikal, düşünce, ifade özgürlüğümüz giderek kısıtlanıyor. Haksız tutuklamalar, hiçbir delile dayanmayan iddianamelerin bir örneği de, bize açılan dava. Yarın (5 Aralık) barış akademisyenlerinin yargılanmasına başlanacak. Bu sadece akademisyenlerle sınırlı değil. Sendikal alanda tutunda anayasaca korunan temel haklar kısıtlanıyor. Bu baskı aygıtına karşı birlikte mücadelenin çok önemli olduğu düşüncesini paylaşarak, duruşmalara katılalım diyorum.”
Bir diğer imzacı akademisyen Atilla Güney ise, “Gerek savcılık iddianamesi gerek davanın tek tek imzacılara açılıp ayrı mahkemelerde ve farklı tarihlerde görülecek olması, bir kez daha bu sürecin hukuki olmaktan çok siyasi olduğuna ilişkin tespitimizi doğruluyor diyerek şunları belirtti:
“Her bir imzacı akademisyen için ayrı dava açılmış olası, yürütmenin tek bir dava olması halinde bunun daha fazla ses getireceği korkusundan kaynaklanıyor bence. Bir diğer nokta, uzun aralıklarla farklı mahkemelerde yargılanacak olmamızı, yine siyasi erkin bizleri yalnızlaştırmaya, dayanışma direncimizi kırmaya yönelik bir hamlesi olarak değerlendirmek gerekiyor. Henüz İstanbul dışı üniversitelerdeki imzacıların duruşma yer ve tarihleri belli değil. Ancak, ihtimaldir ki dava İstanbul’da açıldığı için, örneğin Mersin imzacılarının ifadelerinin talimatla alınması yoluna gidilip bu direncin kırılmasının katmerlenmesi amaçlanmaktadır. Ancak dava tarihleri belli olduğundan bu yana özellikle İstanbul’daki arkadaşlarımız, hızla ve heyecan verici biçimde bir dayanışma ağı örerek mahkemeye çıkacak imzacıları yalnız bırakmayacaklarını gösterdiler. Bildirinin yayınlandığı 11 Ocak 2016 tarihinden bu yana, üzerimizdeki bütün baskılara, ihraçlara, ceza tehditlerine rağmen bu dayanışma, ivmesinden bir şey kaybetmeden devam ediyor, bundan sonra da devam edecek.”
Diren KESER/MERSİN
Yoruma kapalı.